TURİZM ULAŞTIRMASI - Ünite 4: Denizyolu Ulaştırması Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: Denizyolu Ulaştırması

Ünite 4: Denizyolu Ulaştırması

Denizyolu Ulaştırmasının Tarihsel Gelişimi

Denizyolu ulaşımı, taşımacılığı ve ticareti, tarihin en eski dönemlerinden beri varlığını sürdürmüş olup, dünyada ilk denizcilik faaliyetleri Akdeniz’de başlamıştır. Mısırlılar tarafından M.Ö. 3000 yıllarında ilk deniz aracı yapılmıştır. Dicle ve Fırat nehirlerinde sırıklarla hareket ettirilen sazlar sonrasında kütükten oyma kürekli kayıklarla ulaşıma başlanmıştır. Nehirlerden denize ulaşıldığında ise yelken kullanımı başlamış ve deniz ulaşımı hızlanmıştır. Ticaret gemileri ve savaş gemilerinin ortaya çıkmasıyla ilk donanma Romalılar tarafından kurulmuştur. 13. yüzyılda pusulanın icadı, 14. yüzyılda haritaların çizilmesi, 16. yüzyılda yüksek gemilerin inşası ve 17-19. yüzyıllar arasında yelkenli ve buharlı gemilerin yapılması ile denizcilik daha da gelişmiştir. Denizyolu ulaşımı, kıtaların keşfinden bilimin gelişimine kadar geniş bir yelpazeye etki etmiş ve insanlık tarihinin savaşlarında da rol oynamıştır.

Tarihsel süreç içerisinde denizyolu ulaştırması hem yük taşıma hem de savaş aracı olarak kullanılmıştır. I. ve II. Dünya Savaşlarında savaş gemisi denizaltıların yapımı deniz gücünün belirleyicisi olmuştur. Türk tarihinde Emir Çaka Bey, Türklerin denizcilikle tanışmasında büyük rol oynamıştır. Çaka Bey, İzmir merkezli bir beylik kurmuş ve kısa bir süre içinde kürekli ve yelkenli gemilerden oluşan donanma oluşturmuştur. Donanmaya ve deniz gücüne duyulan ihtiyaç, Ege, Karadeniz ve Akdeniz sahillerindeki ülkelerin Osmanlı topraklarına katılmasıyla birlikte daha da artmıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde Kadırga Limanı’nda ve Haliç’te iki ayrı tersane yapılmış ve donanma kurma çalışmaları başlamıştır. 15. ve 16. yüzyıllarda Osmanlı Devleti ile Akdeniz’in stratejisini belirleyen en büyük güç Türk denizciliği ve gemileri olmuştur. Ayrıca 1534’de Barbaros Hayrettin Paşa’nın da fiilen göreve katılmasıyla birlikte Türk denizciliği en parlak dönemini yaşamıştır. Türk deniz gücünün 16. yüzyılda ki başarılarının en önemli örneği, 122 gemi ile 600'den fazla gemiden oluşan Haçlı donanmasına karşı mücadele edilerek 1538 yılında Preveze zaferinin kazanılmasıdır.

\16. yy sonlarında Türk denizciliği, Avrupalıların okyanus denizciliğine uygun gemiler üretmesi sonucu duraksamaya başlamıştır. Osmanlı Devleti ile Fransa arasında ticari ilişkiler gelişmiş olup, kapitülasyonlar ile Türk limanlarında Fransız gemileri işletilmiştir. Bunu Avusturya, Rusya, İsveç ve İspanya gemileri takip etmiştir. Sonrasında yabancı ve Türk gemileri ile deniz taşımacılığı yapılmıştır. Buhar enerjisinin üretim alanına girmesiyle birlikte 1787 yılında deniz taşıtlarında da uygulanmaya başlanmıştır. Ancak Türk denizciliğinde yelken devrinden makine devrine geçiş, silindirli buhar makinesinin keşfinden çok sonra mümkün olmuştur. Bu dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme dönemine denk gelmektedir. İstanbul-İzmir arasında yapılan düzenli seferler ve limanlarımız arasında yolcu ve yük taşıyan yabancı gemiler ile denizyolu ulaşımı hız kazanmıştır. 1890’lı yıllarda yabancı yatırımcılara İstanbul'da liman tesisleri kurma ve işletme imtiyazları verilmiştir. Bu şekilde denizcilik faaliyetleri daha çok Avrupalılara bırakılmıştır. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması ile kabotaj hakkı elde edilmiştir. Ancak türlü zorluklar sebebiyle bu hakkın kullanılamaması hükümeti harekete geçirmiştir ve yeni gemiler alınarak, ulusal taşıma filosunun büyütülmesi zorunlu hale gelmiştir.

Cumhuriyetin ilanıyla her alanda olduğu gibi deniz ticareti ve taşımacılığında da önemli gelişmeler yaşanmıştır. 1925 yılında İstanbul Liman İşleri İnhisarı bir anonim şirket olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin millileştirme politikasına paralel olarak da 1934 yılında İstanbul Liman İşleri Umum Müdürlüğü kurulmuştur. Türk deniz ticaret filosunun büyümesi 1921-1962 döneminde daha hızlı olmuş, devlet deniz taşımacılığı büyük bir hızla ile gelişmiştir. Küreselleşmenin yaygınlaşması ile birlikte limancılık alanı da hızlı bir şekilde gelişmiştir fakat tekelleşmenin yaşanmasına sebep olmuştur. 1980’lerde İzmit ve Nemrut Körfezlerinde ve 1990’lı yılların ilk yarısında da İstanbul Ambarlı’da yapılan iskeleler ile özel sektörün limancılık faaliyetleri artmıştır. Son yıllarda limancılığımızda iki önemli gelişme yaşanmıştır. Bunlardan ilki özel sektörün liman yatırımlarıdır. Deniz ticaret hacminin gelişmesi ile birlikte önceki yıllarda sadece kendi yüklerine hizmet vermek için liman yapan özel sektör günümüzde limancılığı bir yatırım olarak görmeye başlamış ve sadece üçüncü şahıslara hizmet veren limanlar inşa edilmeye başlanmıştır. Sektörde yaşanan diğer bir gelişme ise devlet limanlarının özelleştirilmesi sürecidir. Böylece özel sektörün limancılık alanındaki ağırlığı da artmıştır.

Limandan limana deniz taşımacılığı, dünya ticaretinin büyümesine paralel olarak gelişmiştir ayrıca taşıma araçların çeşitliliği ve kapasiteleri artmış, liman işletme anlayışları değişmiş, diğer taşıma türleriyle entegre sistemler geliştirilmiştir. Ülkemizde ve dünyada deniz taşımacılığı; kabotaj taşımacılığı ve uluslararası taşımacılık olmak üzere iki ana sınıftan oluşmaktadır. Hizmet ve rekabet yönünden, kabotaj ve uluslararası deniz taşımacılığı farklılıklar gösterir. Uluslararası rekabete kapalı olan kabotaj taşımacılığında, hizmet iç piyasaya dönüktür. Açık deniz taşımacılığında ise uluslararası rekabet söz konusu olup, taşıma hizmeti uluslararası piyasa koşullarına göre yürütülür. Deniz taşımacılığı, taşıtan ve taşıyan arasında bağ kuran bir ulaşım sistemidir.

Deniz taşımacılığında arz-talep dengesi, taşınacak yük ile onu taşıyan tonaj arasında oluşur. Navlunda fiyatlandırma arz-talep dengesine göre belirlenir. Taşıma hizmetinde arzı tonaj, talebi de yük belirler. Tramp taşımacılığında arz-talep dengesi layner taşımacılığına göre daha esnektir. Taşıyan, ister kabotaj taşımacılığı isterse açık deniz taşımacılığı yapsın, taşıtana layner ya da tramp anlayışlarından biriyle hizmet sunar.

Deniz Turizmi

Doğrudan denizalanı içerisinde gerçekleştirilen faaliyetler olup, kruvaziyer turizmi, yat işletmeciliği, yat limanı işletmeciliği, günübirlik tekne turları, eğlence ağırlıklı su üstü ve su altı aktiviteleri ve dalma sporlarından meydana gelmektedir. 1960’lı yıllardan sonra deniz turizmi gittikçe yaygınlaşmış ve uluslararası bir niteliğe sahip olmuştur. Dünya turizm talebi içinde kitlesel turizm ürünlerinin ağırlık kazandığı yeni ve farklı eğilimlerin öne çıktığı görülmektedir. Bu ürünlerden birisi de kruvaziyer turizmdir. Ülkemizde de son zamanlarda kurvaziyer gemiler ile yapılan seyahatlere olan ilgi artış göstermektedir. Kruvaziyer gemilerin ülkemizde en çok uğradığı limanlar Kuşadası, İstanbul, İzmir, Bodrum, Marmaris, Antalya Limanları şeklindedir. Deniz yollarının turizm faaliyetlerinde kullanılması ise 19. yüzyılın ikinci yarısıyla başlamıştır. 1960’lı yıllarda ilk turist taşıyan teknelerin Ege kıyılarımıza uğraması ile başlayan yat turizmimiz 1970’li yıllarda Batı Avrupalı ve Amerikalı turistlerin gelmeye başlaması ve Yunanistan’dan gelen yatların uzun süre kalmaya başlamasıyla ortaya çıkmıştır. Ülkemizde ilk defa deniz turizmi alanındaki düzenlemeler, 1982 yılında yayımlanan Turizm Teşvik Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle başlamış olup, yat limanı yatırım ve işletmeciliği, yat yatırım ve işletmeciliğine ilişkin düzenlemeler ise bu kanuna bağlı olarak yayımlanan yönetmelikler ile yapılmıştır.

Kruvaziyer turizmi, kruvaziyer limanlarında, kruvaziyer adı verilen lüks yolcu gemileri ile üst gelir grubu dâhil, turistlerin getirilmesi-götürülmesi veya yolcu değişiminin yapılmasıdır. Kruvaziyer turizminde yolcuların getirilip-götürülmesi yolcu taşımacılığından farklı olup, turistik gezi amacıyla yapılmaktadır ayrıca yolcular açısından da herhangi bir ticari amaç güdülmemektedir. İlk kez kruvaziyer gemilerle yolcu taşımacılığı Albert Balin tarafından 1890 yılında yapılmıştır. Ancak uçak teknolojisisnin gelişmesi sonucu Birinci Dünya Savaşından sonra önemini giderek kaybetmiştir. 1950’lerden sonra gelişimini hızlandıran kruvaziyer turizmi klasik yolcu taşımacılığından ayrılarak daha çok eğlence, gezme, görme amaçlı yapılır olmaya başlamıştır. Kruvaziyer sektörü rekabetçi bir sektör olduğu için ve ayrıca aynı yolcunun yeniden aynı gemiyi tercih etmesi için verilen hizmetin kalitesi oldukça önemlidir. Hizmet kalitesine paralel olarak gemideki mürettebat, navigasyon, makine ve diğer tüm bölümlerde çalışan personel bazen gemideki yolcu sayısının yarısına ulaşabilmektedir. Bir kruvaziyer şirketinde operasyon ve pazarlama olmak üzere iki ana bölüm bulunmaktadır. Operasyon genellikle limanlar arasındaki bağlantıyı sağlayarak hangi programda hangi limanın hangi sırayla izleneceğini planlamaktadır. Ayrıca uğranılacak limanlar belirlenirken geminin en ekonomik hızla iki liman arasını kat edeceği süre hesaplanmakta ve seyir ekonomik hızla gerçekleştirilmektedir. Ayrıca teknik olanaklar ve maliyet de operasyon bölümü tarafından hesaplanmaktadır. Pazarlama bölümü ise gezi programları ve paketlerin pazarlanması ve satılmasıyla ilgilenmektedir. Kruvaziyer turizminin ekonomiye doğrudan ve dolaylı bir şekilde etkisi vardır. Yanaşma-kalkma, palamar, römork, pilot, sahil sıhhiye, fenerler, ayakbastı parası gibi liman hizmetleri açısından doğrudan katkı, uğrak limanlarda yapılan alışveriş, turlar ve yolculara ülkede sunulan tüm servisler kanalıyla da dolaylı olarak ekonomiye katkı sağlamaktadır. Kruvaziyer gemiler, gezi, eğlence ve spor amacıyla önceden belirlenmiş bir program ve rotaya göre hareket etmektedirler ve deniz turizmi ticaretinde kullanılmaya uygun, içerisinde lüks kamaralar, yüzme havuzları bulunan, kıtalararası seyahate elverişli, yüksek yolcu kapasitesine sahip ve denize elverişli olan gemileri ifade etmektedirler. Kruvaziyer gemi limanları ise kruvaziyer gemilerinin düzenli ve emniyetli bir şekilde yanaşabileceği, yolcuların emniyetli bir şekilde giriş çıkışlarına uygun olan, telefon, fax, internet gibi iletişim ve haberleşme imkânları sunan, elektrik, temiz su ve atıkların toplanması hizmeti veren, üst yapısal olarak yolcuların yeme, içme, dinlenme, spor, emanet, gümrüklü ve gümrüksüz satış hizmetlerinin karşılandığı ve ayrıca gemilerin yakıt ikmali yapabileceği tesislerin tümünü ifade etmektedir.

Yat turizmi ise turistin yata ulaşması ve belirli bir gezinti sonunda tekneyi terk etmesi süresi içinde gerçekleşen tüm turistik faaliyetler şeklinde ifade edilebilir. Türkiye’de yat turizmi, 1980’li yılların ikinci yarısından sonra iç ve özelliklede dış talebin artmasıyla sıkça gündeme gelmiştir. Ege ve Akdeniz kıyılarında yat turizmine çok uygun zeminlerin olması ve dünya yatçılarının temizlik, yoğunluk ve alışkanlık bakımlarından diğer yatçılık bölgelerinden kaçmaları, Türkiye’de yatçılık hareketlerine önemli ölçüde hız kazandırmıştır. Dünyada 600 bin civarında teknenin yaz mevsiminde Akdeniz’de ki, kış mevsiminde ise Karayipler’de ki ülkelere gitmeyi tercih ettiği görülmektedir.

Yat turizmi, kuşkusuz insanların eğlence-dinlence alanlarından tercih ettikleri alternatiflerden biri olmaktadır. Yat turizminde en önemli iki bölge Akdeniz Bölgesi ve Karayipler olmaktadır. Yatların taşıması gereken belirli nitelikler vardır. Bunlar; yatçı sayısı ile uyumlu yemek masası, mini bar, oturma ve güneşlenme grupları; kapasiteye uygun bulaşık makinesi, fırın, buzdolabı veya buz kutusu, kumanya için yeterli depo, yeterli hazırlık yerleri ve bulaşık yıkama yerini kapsayan mutfak; teknik normlara uygun yatak, genel aydınlatma ve gece lambası, saç kurutma makinesi, tuvalet masası ve aynası, kişisel temizlik kiti, elbise dolabı, perde, kliması olan rahat kullanıma imkân verebilecek şekilde düzenlenmiş, suyun yayılımını engelleyici önlemler alınmış duşlu ve tuvaletli kamaralar; mürettebatsız kiralanan yatlar hariç personel için ayrı kabin, duş ve tuvalet şeklindedir. Yat limanları ise yatların bağlanabilecekleri iskelelere sahip olduğu, dinlenme, konaklama ve alışveriş gibi sosyal tesisler ile yatlara bakım, onarım, karaya çekme ve teknik hizmet veren birimlere sahip deniz turizmi tesisleridir.