TÜRK İDARE TARİHİ - Ünite 1: Eski Türklerde Yönetim Yapısı Özeti :
PAYLAŞ:U¨nite 1: Eski Tu¨rklerde Yo¨netim Yapısı
Orta Asya: Yas¸am Ve Cogˆrafya
Tarihimizdeki ilk yo¨netim yapıları go¨c¸ebe devletlerde go¨ru¨lmu¨s¸ ve yaklas¸ık u¨c¸ bin yıl o¨nce yas¸ayan tarım toplumlarının sınırlarında kayıtlara gec¸irilmis¸tir.
Eski Tu¨rklerin yas¸am bic¸imlerine ve Orta Asya tarihi ic¸indeki yerlerine tarım topluluklarıyla kurdukları ilis¸kilerden ve yerles¸ik hayata gec¸ildigˆinde u¨retilen yazılı kaynaklardan ulas¸ılmaktadır.
Eski Tu¨rklerin gec¸im kaynagˆının temelini Go¨c¸ebe c¸obanlık olus¸turmaktadır. Yasam bic¸imini de belirleyen go¨c¸ebe c¸obanlık, hayvanların evcilles¸tirilmesiyle beliren u¨retim ve yasam bic¸imidir. I·klimsel kos¸ulların degˆis¸kenligˆi ve c¸ayırlık alanların sınırlılıgˆı, go¨c¸ebeligˆin hayat tarzını belirlemektedir.
Canlı hayvan ve hayvan u¨ru¨nleri kars¸ılıgˆında C¸inliler’ den tarım u¨ru¨nleri alan go¨c¸ebeler, ticari bir do¨ngu¨ye dahil olmaktadır. Orta Asya siyasi tarihinde meydana gelen savas¸ların bu dolas¸ımda meydana gelen aksaklıklar ya da anlas¸mazlıklar sebebiyle cereyan ettigˆi go¨ru¨lmektedir.
Tarımsal u¨retimin sagˆlandıgˆı topraklar dar noktalarda yogˆunlas¸ırken, gelis¸en hayvansal u¨retim c¸ok daha genis¸topraklar u¨zerinde ancak yapılabilmektedir. Bu durum paylas¸ım mu¨cadelesine ve savas¸c¸ı bir karaktere davetiye c¸ıkarmaktadır. Mu¨cadele alanının genis¸ligˆi, anlık hava degˆis¸imleri ve du¨s¸man baskınları nedeniyle bozkır toplulukları ic¸in at hayatin vazgec¸ilmez bir parc¸asıdır. Benzer gerekc¸elerle c¸adır ve at arabaları konaklama bic¸imleri olmus¸tur.
Cogˆrafyaya hakim olan du¨zensizlik ortamı, aileleri kabilelere, kabileleri de boylara dogˆru su¨ru¨klemis¸tir. Otlak ve su¨ru¨lerin korunması ihtiyacı kabileleri bir araya getirirken bu birliktelikler daha karlı ittifaklar sebebiyle uzun soluklu yapıları engellemis¸ bu sebeple bozkır u¨zerinde kalıcı devletler kurmak zorlas¸mıs¸tır.
Tu¨rkler Tarih Sahnesinde
Tu¨rklerin tarih sahnesinde ilk defa ne zaman yer aldıkları tartıs¸malı bir konu olmakla beraber Tu¨rkc¸enin M.O¨. 3000- 500 arasında konus¸uldugˆu bilinmektedir. Bu tarihlerde C¸in kaynaklarında Tu¨rk topluluklarını is¸aret eden satırlara rastlanmaktadır.
I·lk devlet o¨rgu¨tlenmesi, C¸in istila hareketleriyle mu¨cadele eden Hunların lideri Mete tarafından, c¸evre boy ve klanları kendi liderligˆi altında toplayarak imparatorlugˆu ilan etmesiyle gerc¸ekles¸mis¸tir (M.O¨. 210 - 174). Kis¸iye / hanedana sadakat ekseninde bir araya gelen bu ilk siyasi o¨rgu¨tlerin en o¨nemli o¨zelligˆi; yu¨ksek bir disipline ve tamamen askeri bir yapıya sahip olmasıydı.
Hun kagˆanı kendisini C¸in imparatoru gibi “Go¨gˆu¨n Ogˆlu” saymaktaydı. Bu etkili niteleme I·slamiyet’e kadar neredeyse tu¨m yo¨neticilerin bas¸lıca referans noktası olacaktır.
Veliaht prensler veya hanedan mensupları, tahta yakınlıgˆına go¨re imparatorlugˆun dogˆu ve batı yarısının bas¸ına atanıyordu. Hun toplumu bu iki kanada ayrılan toplam yirmi do¨rt kavimden olus¸maktaydı. Devlet tes¸kilatı toplumla o¨zdes¸les¸mis¸ ve adeta su¨rekli seferde olan bir ordu go¨ru¨nu¨mu¨ndeydi.
Gu¨nu¨mu¨ze kadar ulas¸an kral mezarlarından c¸ıkarılan bronz kabartmalar, yes¸im tas¸ları, ipekli dokumalar, renkli kumas¸lar, tas¸kın bir fantezi ve canlılıkla is¸ledikleri geyik ve koc¸ figu¨rleri Hun imparatorlugˆunda gelis¸mis¸ zanaatc¸ılıgˆın en gu¨zel go¨stergeleridir.
Gerek veraset sorunları gerek kavimlerin merkeze isyanıyla parlak gu¨nlerinden uzaklas¸an Hun’lar, C¸in’in mu¨dahaleleri ile kısa su¨rede dagˆılma noktasına geldi. Bu dagˆılmalar, devlet aklına ve veraset sistemine keskin prensipler getiren Fatih Kanunnamesi’ ne degˆin, I·slamiyet o¨ncesi ve sonrası Tu¨rk devletlerinde pek c¸ok defa yas¸anacaktır.
Tu¨rklerin bir kez daha devletli toplum olarak sahneye c¸ıkması 500 yıl sonra Go¨ktu¨rklerle mu¨mku¨n olmus¸tur. Varlıklarını kısa surede kabul ettiren bu yeni halk kendilerini “Ko¨k-Tu¨rk” yani “mavi-kutsal” olarak ifade etmis¸ler ve soylarının Hunlara dayandıgˆına inanmıs¸lardır. Soylarını efsanevi o¨gelerle anlatmayı sec¸en Go¨ktu¨rkler, kurucu ataların dis¸i bir kurt tarafından yetis¸tirilmesi so¨ylencesine inanmıs¸ ve devlet sancagˆında kurt motifine yer vermis¸lerdir.
O¨tu¨ken adı verilen nehirler ve ormanlarla c¸evrili kuzey Mogˆolistan bo¨lgesi, en bas¸ından itibaren imparatorlugˆun esas merkezi olarak sivrilir.
Devletin sınırlarını ve hazinesini bu¨yu¨ten Go¨ktu¨rkler, Afganistan platolarına yayılarak Sasaniler’e (I·kinci PersI·mparatorlugˆu da denen I·ran Devleti) koms¸u olurlar ve yo¨netimden edebiyata pek c¸ok sahada onlardan etkilenirler.
I·pek Yolu gelirlerinin paylas¸ımında yas¸anan anlas¸mazlıklar nedeniyle Sasanilerle kars¸ı kars¸ıya gelen Go¨ktu¨rkler, Bizanslılarla sagˆlam bir ittifak kurmus¸lardır. Go¨ktu¨rklerin u¨c¸u¨ncu¨ nesilden itibaren Dogˆu ve Batı arasında Hunlardan as¸ina oldugˆumuz veraset sorunları yas¸anacaktır. 650’lere gelindigˆinde C¸inli bu¨rokratların akıllı manevraları, Go¨ktu¨rk imparatorlugˆunun sonunu getirmis¸tir.
I·lteris¸, 680-691 yılları arasında kendisine kagˆan unvanı kazandırmıs¸ ve Tu¨rkleri bir kez daha Mogˆolistan’ın hakimi kılacak olan ikinci Go¨k-Tu¨rk veya kitaplarda gec¸tigˆi ismiyle Kutluk I·mparatorlugˆunu kurmus¸tur.
Bir kere daha devletin sonunu getirecek veraset yasalarının is¸letildigˆi go¨ru¨lmektedir. U¨lke ic¸inde go¨c¸ebe Karlukların ve hemen ardından Tu¨rges¸lerin uzun soluklu, sert bas¸kaldırıları Batı Go¨k-Tu¨rkleri hedeflerinden ve gu¨cu¨nden uzaklas¸tırır. Dogˆu’da ise tahta silik karakterli bir hu¨ku¨mdarın c¸ıkması, c¸o¨zu¨lmeye yatkın kabile bagˆlarını tehdit eder. Su¨rekli olarak Ogˆuzlar, Karluklar ve C¸inlilerle mu¨cadele ic¸inde olan u¨c¸u¨ncu¨ Tu¨rk devletinin 734 yılında sonuna gelinmis¸tir ve 741’ de farklı karakterleriyle tarih sahnesine c¸ıkan digˆer bir Tu¨rkI·mparatorlugˆu’nun yani Uygurların kurulmasına yol ac¸mıs¸tır.
Uygurlar, Mogˆolistan cogˆrafyasını Karluklar ile paylas¸ma yoluna gitmis¸lerdir. Eski Tu¨rk devletlerinin mirasına sahip c¸ıkan Uygur hu¨ku¨mdarları, taht merkezi olarak kendisine O¨tu¨ken ormanlarını sec¸erek, Karlukları batının, kendilerini de dogˆunun hu¨ku¨mdarı olarak go¨stermis¸lerdir.
Uygurlarda en o¨nemli degˆis¸im inanc¸ sisteminde go¨ru¨lmu¨s¸tu¨r. Uygurların, C¸in toprakları u¨zerindeki istilaları ve Uygur hu¨ku¨mdarlarının C¸in ku¨ltu¨ru¨ ile kurdukları dogˆrudan ilis¸kiler, o¨nce Maniheizm (Hz. I·sa. Zerdu¨s¸t ve Buda o¨gˆretilerini harmanlayan, Pers I·ran’ında yas¸ayan Mani’nin gelis¸tirdigˆi inanc¸ sistemi) dininin Tu¨rkler arasında yaygınlas¸masına daha sonra da resmi din olarak kabul edilmesine yol ac¸mıs¸tır. Yeni dinin devlet tes¸kilatına etkisi, Mani rahiplerinin karar alma mekanizmalarına dahil edilmeleriyle artmıs¸tır.
Uygurları kendinden o¨nceki Tu¨rk devletlerinden ayıran bas¸at o¨zelligˆi yerles¸ik hayata gec¸mis¸ olmalarıydı. Bu sayede Maverau¨nnehir Bo¨lgesi’nde I·ranlılardan go¨rdu¨kleri yazıyı kendi dil yapılarına go¨re degˆis¸tirip “Uygur Alfabesi”ni gelis¸tirmis¸lerdir.
840’ta Uygurların Kırgızlar o¨nu¨nde bas¸arısızlıgˆa ugˆrayıp tarih sahnesinden c¸ekilirken Tu¨rklerin devlet tes¸kilatı, tam anlamıyla bas¸kalas¸mıs¸tı.
Devlet Tes¸kilatının Toplumsal Ko¨kenleri
Tu¨rk devlet tes¸kilatının temeli “aile” (aul) u¨nitesine dayanmaktaydı. C¸oban hayatı ve mirasla ilgili geleneklerin genis¸ aile tipinin olus¸umunu ve buna bagˆlı bir toplumsal yapının olus¸masını engelledigˆi go¨ru¨lmektedir. Toplumsal hiyerars¸ide ailelerin bir basamak u¨zerinde boylar bulunmaktaydı.
I·mparatorlugˆa karakterini veren federatif yapılanmanın boylarda bas¸ladıgˆı so¨ylenebilir. Boyların bir araya gelmesiyle de toplumsal katmanın bir u¨st as¸amasında bulunan ve daha karmas¸ık bir o¨rgu¨tlenme modeline is¸aret eden bodunlar meydana gelmektedir.
Eski Tu¨rkler devleti, “il” ve “el” kavramlarıyla kars¸ılamıs¸tır. Devlet yapılanması hedefini kıtalar o¨tesine tas¸ıyan bir o¨rgu¨tlenme olarak dogˆmus¸tur. Devletten yoksun kalmayı, bas¸a gelebilecek en bu¨yu¨k felaket olarak go¨rmu¨s¸lerdir. Bagˆımsızlıklarının ve siyasi birlikteliklerinin o¨nemine vurgu yapmıs¸lardır.
Toplumsal tabanın alt sırasında yer alan bey sec¸imlerinde ve karar alma su¨recinde go¨rdu¨gˆu¨mu¨z go¨reli katılımcı/sec¸imli hava, tepeye dogˆru c¸ıkıldıkc¸a azalmaktaydı. Bu durum o¨zellikle devletin temellerinin bir kis¸i veya bir aile tarafından atıldıgˆı do¨nemlerde en berraks¸ekilde hissedilmekteydi. I·lgili literatu¨r Eski Tu¨rk imparatorluklarını o¨zellikle do¨rt ac¸ıdan tahlil etmektedir.
Aynı zamanda devletin olmazsa olmaz kos¸ulları olan bu o¨gelerin neler oldugˆuna bakalım.
I·mparatorluk I·daresinin Yapı Tas¸ları I·lkeler
1. Oksızlık (Bagˆımsızlık)
Orhon Yazıtlarında gec¸en “ Bey olmaya layık ogˆlun kul, hatun olmaya layık kızın cariye oldu ” cu¨mlesi, kaybedilen o¨zgu¨rlu¨gˆe yakılan agˆıttır. Go¨c¸ebe-c¸oban toplumların en bas¸at o¨zelligˆi siyasi, ekonomik veya iklim kos¸ullarında zorda kalındıgˆı takdirde yeni toprak/mekan arayıs¸ına girmeleri ama en nihayetinde kendisine manevra sahası ac¸abilecek bir imkan yaratmasıydı.
2. Ulus¸ (U¨lke)
Eski Tu¨rk imparatorluklarıyla ilgili olarak kayıtlara du¨sen yas¸anmıs¸lıklardan hareketle do¨nem aras¸tırmacıları, u¨lke topraklarının hanedan ailesine degˆil, devleti olus¸turan tu¨m halka ait oldugˆu anlayıs¸ının gec¸erli oldugˆunu ileri su¨rmektedirler. Devlet, hu¨ku¨mdarın keyfince idare ettigˆi bir toprak parc¸ası degˆil, milletin malı, devletin temeli ve kagˆanların korumakla yu¨ku¨mlu¨ oldukları degˆerli bir emanetti.
3. Ku¨n (Halk)
Eski Tu¨rk toplumu o¨zellikle “statu¨” ve “servet” kavramları ekseninde incelenmis¸tir. “Statu¨” c¸erc¸evesinde konuya yaklas¸an aras¸tırmacılar, o¨zellikle ko¨le sınıfının bulunmadıgˆı bilgisinden hareketle sınıflara ayrılan bir toplumsal yapının olus¸madıgˆı, kis¸ilerin ve bagˆlı bulundugˆu boy, budunların toplumdaki konumunun devletin kurulus¸ su¨recine yaptıgˆı katkı kadar degˆerlendigˆi ileri su¨ru¨lmu¨s¸tu¨r. Ayrıca Ogˆuzlar o¨rnegˆinden hareketle “asil kan” veya “ayrıcalıklı soy” gibi anlayıs¸ların olgunlas¸maması nedeniyle her boyun taht mu¨cadelesine soyunabildiklerinin altı c¸izilmektedir.
4. To¨re (Kanun)
Eski Tu¨rklerin siyasal hayatında to¨renin bu¨yu¨k o¨nem tas¸ıdıgˆı bilinmektedir. To¨reler hem tecru¨belerden/yas¸anmıs¸lıklardan hem beylerin/kagˆanların uygulamalarından su¨zu¨lerek yaygınlık kazanmıs¸, mu¨cadelenin hakim oldugˆu bir cogˆrafyaya du¨zen, nizam getirmis¸tir. Tahta oturan bir kagˆanın ilk icraatları arasında to¨re yayınlamak veya mevcut to¨releri du¨zenlemek gelmekteydi.
Yo¨neticiler
- Kut’lu Kagˆan
Tu¨m zamane devletlerinde oldugˆu gibi Eski Tu¨rkler de tahtın hakanlarında, Tanrı ihsanı oldugˆunu du¨s¸u¨nu¨yorlardı. Kagˆanlar, kullandıkları unvanlarda o¨zellikle buna dikkat c¸ekmis¸lerdir. Eski Tu¨rk so¨ylencelerine go¨re Tanrı, kutladıgˆı kagˆanına tu¨m du¨nyayı vaat etmis¸ti. Tu¨rk kagˆanı hem zaman hem mekan anlamında du¨nya hakimiyeti ic¸in go¨nderilmis¸ti.
Kagˆan’ın bir digˆer vasfı, gu¨c¸ sahibi olmasıydı. Tanrı tarafından kendisine bahsedilen bu gu¨c¸/savas¸c¸ılık yetisi sayesinde kısa surede bas¸arıya ulas¸an hakanın bunun kars¸ılıgˆında tengrinin yolunda yu¨ru¨mesi, savas¸c¸ılıgˆını bu ugˆurda kullanması beklenmekteydi.
Paylas¸mak, kagˆanın en o¨nde gelen erdemlerinden birisiydi. Orhun yazıtlarında Tu¨rk hu¨ku¨mdarının bu o¨zelligˆi c¸ok ac¸ık s¸ekilde ifade edilmektedir; “ [A]c¸ milleti doyuruyor, c¸ıplak milleti giydiriyor, fakir milleti zengin yapıyor, az milleti c¸ok kılıyordu .”
Eski Tu¨rkler, “Go¨k” kavramına manevi ve siyasal hayatta o¨nem veriyordu. O¨rnegˆin kagˆan c¸adırının o¨nu¨ne dikilen tugˆ’un dokuz kollu olması, hem dokuz gezegeni hem de go¨gˆu¨n dokuz kat oldugˆunu go¨stermekteydi. Du¨nyanın da dokuz bo¨lgeye ayrıldıgˆına inanılıyor ve tu¨mu¨ u¨zerinde kagˆanın hakkı oldugˆu iddia ediliyordu. Devlet tes¸kilatlarını da yine bu c¸erc¸evede ele alıp ins¸a etmis¸lerdir.
Eski Tu¨rk imparatorluklarında hu¨ku¨mdarlar farklı zamanlarda farklı unvanlar kullanmıs¸lar ancak hic¸biri “kagˆan” kadar kalıcı olmamıs¸tır.
Kagˆanın tanrı tarafından go¨revlendirilmis¸ olması, onun yarı-tanrı gibi go¨ru¨nmesine yol ac¸mamıs¸tır, bas¸arısızlıklarının sonucu olarak go¨revden el c¸ektirilebilirdi.
Kus¸kusuz bu su¨rec¸te en bu¨yu¨k rolu¨ kurultay oynamaktaydı. Ancak yas¸anan o¨rneklerden bilindigˆi u¨zere, kagˆanların taht su¨relerinin bas¸arılarına bagˆlı oldugˆu go¨ru¨lmektedir.
2. Toy (Kurultay –Meclis)
Eski Tu¨rk devletleri, birc¸ok boy ve budunun bir araya gelmesiyle kurulan konfederasyon o¨zellikli organizasyonlardı. Tes¸kilatın c¸ıkarlar biles¸kesini en ac¸ıks¸ekilde go¨zler o¨nu¨ne seren unsur ise bir nevi danıs¸ma/istis¸are kurulu s¸eklinde hizmet go¨ren toy’lardı. Do¨nem kayıtlarından anlas¸ıldıgˆı kadarıyla toy’un yılda u¨c¸ defa olmak u¨zere toplanması, to¨renin geregˆiydi.
Kagˆan sec¸imi, politikaların go¨zden gec¸irilmesi ve belirlenen hedeflere go¨re yetki dagˆılımının gerc¸ekles¸tirilmesi hep bu mecliste ele alınan konular arasındaydı. Tıpkı kagˆanlar gibi beyler de bas¸arılarına go¨re itibarları artıp azalmakta, dolayısıyla toy’larda kagˆanla olan mesafesi yakınlas¸ıp uzayabilmekteydi.
I·lkbahar toy’una katılım s¸arttı ve aksi hali, devlete ihanetle birdi. Son toy, sonbaharda toplanır ve adeta devletin maddi gu¨cu¨nu¨n anlas¸ılması ic¸in insan ve hayvan sayımı yapılırdı. Toy, gerektigˆinde u¨lke ic¸inde anars¸iye son vermek ic¸in de toplanabilirdi.
Toyun siyasal karakteri kadar o¨nemli bir digˆer boyutu, yasa yapma yani to¨re koyma yetkisidir. Toy onayı ile is¸lerlik kazanan kagˆan to¨releri, devletin siyasi-toplumsal yapısını s¸ekillendirmekteydi.
Devletin kurulus¸ yasasının belirlendigˆi ilk toy, en bu¨yu¨k toy’du. Bu toy, gerek c¸ok genis¸ katılımıyla gerek hedeflerin tespit edilmesiyle gerekse de bodun ve boyların konumunun kararlas¸tırılmasıyla yukarıda belirtilen toy’lardan her anlamıyla ayrılmaktaydı.
Kagˆanın bulunmadıgˆı do¨nemlerde toy, “aygucı” veya “u¨ge” unvanlı danıs¸manın bas¸kanlıgˆında toplanırdı. Aygucı, yetenekleriyle sivrilmis¸ ve halka kendisini sevdirmis¸ yo¨neticiler arasından tayin edilirdi. Tıpkı kagˆanlar gibi bulundukları konumun kendilerine tanrı hediyesi oldugˆunu du¨s¸u¨nu¨yorlardı.
Yine ayni kaynaklarda meclise is¸tirak eden, “tigin”, “ku¨lc¸or”, “apa”, “erkin”, “tudun” ve “il-teber” gibi unvanlara rastlanmaktadır. Bunlar aynı zamanda devletin o¨nemli makamlarında bulunan ve kagˆanın su¨rekli yanında olan yetkililere, yani bir bakıma gu¨nu¨mu¨z hu¨ku¨met u¨yelerine kars¸ılık gelmekteydi. Hanedan u¨yelerince kullanılan u¨st makamlar verasetle c¸ocuklarına devredilebiliyordu ancak aynı durum alt makamlar ic¸in so¨z konusu degˆildi.
3. Buyruk (Kagˆan’ın Yardımcıları – Bakanlar)
Yo¨netici tabaka kendi ic¸erisinde; (1) kagˆan, (2) buyruklar ve (3) beyler olarak ayrılmıs¸tır. Buyruk, 6-9 kis¸iden olus¸an bir kuruldur ve bir bakıma bugu¨nku¨ bakanlar kurulu gibi gu¨nu¨n meselelerini ele alıp c¸o¨zu¨mler u¨retmeye c¸alıs¸mıs¸tır. Aras¸tırmacılar C¸in kaynaklarından hareketle, yazıs¸malarında bu go¨revlilerin yu¨ru¨ttu¨gˆu¨nu¨ ileri su¨rmu¨s¸lerdir.
Her buyruk tas¸ıdıgˆı sorumlulugˆa go¨re, Buyruk-c¸or, C¸i-siI·lbeter gibi ayrı unvan almıs¸tır. Buyruk’ların tam olarak hangi go¨revler u¨stlendikleri ve yetkilerinin neleri kapsadıgˆı bilinmese de kagˆana kars¸ı sorumlu oldukları ve onun tarafından bu go¨reve getirildikleri tartıs¸masızdır.
4. Hatun
Kagˆanın es¸i, karar alma su¨recinde en az kagˆan kadar so¨z sahibiydi. Kendilerine ait otagˆları ve buyruk’ları bulunmaktaydı. Protokolde es¸lerinin yanında yer alırlar, diplomaside elc¸i go¨nderir ve kabul ederlerdi.
Tarihsel su¨rec¸ ic¸erisinde diplomasinin dogˆrudan ic¸erisinde yer alan ya da bizatihi tahta gec¸en hatunlar go¨ru¨lmu¨s¸tu¨r. Hatunların tıpkı kagˆanlar gibi bir tanrı inayeti tas¸ıdıgˆına inanılmaktaydı. Kagˆanların evliliklerini belirleyen unsur siyaset oldugˆu ic¸in kagˆan es¸lerinin gu¨c¸lu¨ bodunlardan olmasına dikkat edilirdi. Yabancı hanedanlardan stratejik amac¸larla gelinler alınmasına yine Bozkır imparatorluklarında bas¸lanmıs¸tır ancak taht veliahdının Tu¨rk soyundan olmasına o¨nem verilmis¸tir.
5. Tigin (S¸ehzade)
Eski Tu¨rk devletlerinde tahta gec¸me usulu¨nu¨n bir sisteme oturtulmayıs¸ı, c¸ogˆu zaman hanedan ailesi dıs¸ındaki bodun beylerinin dahi kanlı mu¨cadelelere soyunmasına yol ac¸mıs¸tır. Kus¸kusuz su¨recin gerilimini en fazla hissedenler veliahtlar, yani tiginler olmus¸tur. Bu durum, daha o¨nce bahsettigˆimiz gibi Fatih Kanunnamesi’ne kadar su¨recek ve devletleri hızlı bir c¸o¨ku¨s¸ su¨recine su¨ru¨kleyecek kanlı veraset savas¸larına neden olacaktır.
Tiginlerin idare sanatında tecru¨be kazandıkları asıl mevki, devletin sagˆ ve sol kolunda verilen “bas¸bugˆ”luk go¨reviydi. Go¨revlendirme ile beraber kendisine bir tu¨men de asker tahsis edilirdi. Veliaht olan tigine bazen devleti olus¸turan boyların birinin kontrolu¨nu¨n de verildigˆi olurdu.
Tas¸ranın tu¨mu¨nu¨ merkeze bagˆlayan ve yo¨nler u¨zerinde taksime tabi tutulan makamların sayısı, Asya Hunlarında 16, Go¨ktu¨rklerde 28’di. Kagˆandan sonra en bu¨yu¨k makam devletin sol kolunun idaresinden sorumlu “yabgu”luk makamıydı. Bu makam genellikle kagˆan kardes¸lerine bahsedilmis¸ti. Yabgu; kagˆana bagˆlı olmakla beraber, sol kolun idaresinde bu¨yu¨k bir serbestiye ic¸erisindeydi.
Hunların devlet tes¸kilatında kagˆanın altında “do¨rt ko¨s¸e veya boynuz” ile “altı ko¨s¸e veya boynuz” isimli u¨st du¨zey makamlar gelmekteydi. Do¨rt ve altı rakamları, ana ve tali yo¨nlere is¸aret etmekteydi. Bu makamlara o¨ncelikle hanedan mensupları ve kurucu bodun bas¸kan ile u¨yeleri tayin edilmekteydi. Ayrıca her birinin o¨nde gelen bir boyun beyi oldugˆu tahmin edilen 24 komutan Hun ordusuna hu¨kmetmekteydi.
Go¨ktu¨rkler ve Uygurlardaki devlet tes¸kilatı, birtakım ku¨c¸u¨k farklılıklarla Hunların devlet tes¸kilatıyla aynıydı.
Federasyon Ordusu
Ordu konusunu Eski Tu¨rkler bagˆlamında ele almanın en o¨nemli tarafı, tıpkı devlet o¨rgu¨tu¨nde go¨ru¨ldu¨gˆu¨ gibi ordu tes¸kilatlanmasında da boyların merkezi bir o¨neme sahip olmasıdır. Bozkır imparatorluklarında ordu sadece egemen boy ve budunlardan olus¸maz, aynı zamanda gu¨c¸le boyun egˆdirilmis¸ boy ve kabilelerin silahlı gu¨c¸lerinden destek alırdı. Ordunun en ku¨c¸u¨k c¸ekirdegˆi, temeli Mete tarafından atılan onlu sisteme dayanmaktaydı. Ordu, aile, boy ve budun dilimlerine go¨re taksim edilmis¸tir. Buna go¨re bir boyun 1000, bodunun 10000 askerle sefere icabet etmesi beklenirdi. Hiyerars¸inin sagˆ ve sol tepesinde kagˆan ve yabgu daha sonra sagˆ ve solda on birer askeri s¸ef vardır.
Ordunun bas¸komutanı kagˆandı. U¨st yo¨netimin kademelerini mu¨mku¨n mertebe hanedan mensuplarına bırakan emir-komuta zinciri, aslında tas¸ra sisteminin de iskeletini olus¸turmaktaydı.
Go¨c¸ebenin To¨resi Kentlinin Kanunu
I·dari yapının dayandıgˆı temelleri go¨stermesi bakımından bir digˆer inceleme nesnesi hukuktur. To¨resini kaybetmis¸bir toplum yok olmus¸ demekti.
Zorlu hayat kos¸ulları toplumsal normları oldukc¸a katılas¸tırmıs¸tır. “Adalet mu¨lku¨n temelidir” ataso¨zu¨nu¨n Eski Tu¨rklerdeki kars¸ılıgˆı “il gider, to¨re kalır” idi. En ac¸ık s¸ekilde Cengiz Han yasasında go¨rdu¨gˆu¨mu¨z u¨zere suc¸lar sert bir s¸ekilde cezalandırılmıs¸ hatta ceza, suc¸lunun akrabalarına kadar genis¸letilmis¸tir. Cezaların hepsi bir to¨reye kars¸ılık gelmekte ve kagˆandan itibaren boy beylerine kadar tu¨m yo¨neticiler to¨renin icrasından sorumlu tutulmaktaydı. Yargıda son merci kagˆandır. Son olarak belirtilmesi gereken konu, yo¨netici zu¨mrenin bu cezalardan neredeyse muaf oldugˆu ya da ok hafif s¸ekilde kendilerine tatbik edilmesiydi.
Yerles¸ik hayatla beraber, yani Uygurlarla beraber toplumsal ve ekonomik hayatın c¸es¸itlenmesine kos¸ut s¸ekilde adalet is¸leri de gu¨nu¨mu¨ze yakın bir go¨ru¨nu¨me ulas¸mıs¸tı.