TÜRK İSLAM EDEBİYATI - Ünite 8: Hz. Peygamber İle İlgili Edebi Türler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Hz. Peygamber İle İlgili Edebi Türler

Na‘t

Sözlükte bir şeyi vasıflandırmak methederek anlatmak manalarına gelen Hz. Peygamber için yazılmış medih şiirlerine na’t denir.

Türk edebiyatında diğer türler içinde en bol ve yaygın olan na’t edebiyatımıza 11. y.y.dan itibaren girmiştir.

Na’tlar divan ve mesnevilerde genellikle tevhid ve münacat bölümlerinden sonra yer alır.

Na’tlar daha çok kaside nazım şekliyle yazılmakla birlikte gazel, mesnevi, kıta, müstezat, terci bent, terkibi bent musammat, rubai, tuyuğ ve mısra şeklinde yazılır.

Şairleri na’t yazmaya Peygamber aşkı ve şefaatine nail olma isteği yönlendirmiştir.

Na’tların işlediği konular: Hz. Peygamberin isim ve sıfatları kâinatın efendisi yaratılışın gayesi ve Allah’ın sevdiği oluşu örnek ahlakı üstün vasıfları fiziki özellikleri mucizeleri diğer Peygamberlerden üstünlüğü ayet ve hadislere dayanılarak dile getirilir; son bölümlerde şair günahkârlığını itiraf edip şefaat talebinde bulunur. Ardından kıyamet gününün tasviri o çetin günde şefaat yetkisinin yalnız peygambere ait olduğu belirtilerek onun alemlere rahmet olarak gönderildiği vurgulanır.

Türk edebiyatında ilk na’t örneğine Kutadgu Bilig’de rastlanır.

Çağatay edebiyatında na’t şairi unvanına layık görülen şair Ali Şir Nevai’dir.

Divan edebiyatında en çok tanınan na’tlar arasında yer alan Su Kasidesinin şairi Fuzuli’dir.

Dört halife için yazılan na’tlara, na’t-ı çehar ve yar-ı güzin denilir.

Na’tın, bazı eserlerinin bestelenip cami ve tekkelerde söylenmesi dolayısıyla musikiyle ayrıca beyitlerin hat sanatıyla levhalara nakşedilmesiyle de hat sanatıyla ilgisi vardır.

Sadece na’tlardan oluşan divanlar 17. yy’da yazılmaya başlanmıştır.

Siyer

Kelime anlamı bir kimsenin hali, tavrı, gidişi, ahlakı ve hal tercümesi demek olup edebiyatımızda Peygamberimizin hayatını anlatan eserler için kullanılan terimdir.

Siyer türünün kaynakları, Kuran, hadis ilmi, sahabeden gelen rivayetler ve megazi kitaplarıdır.

Bilinen ilk Türkçe siyer kitabı Darir’in 790’da Kahire de tamamladığı ve muhtemelen Mısır sultanı Berkuk’a takdim ettiği Tercüme-i Siyeri nebi adlı eserdir.

Önemli siyer eseleri ve yazarları;

  • Lamii Çelebi: Tercemei Şevahidi Nübüvve
  • Üsküplü Çırakcızade Muhammed b. Muhammed: Delâil-i Nübüvve

Ayrıca Veysi Nabi, Nazmizade Mustafa Efendi, Şeyhülislam Karaçelebizade Abdülaziz Efendi ve Eyüp Sabri Paşa’nın siyer eserleri mevcuttur.

Siyer örneği

Andan Âmine hâtun katı a ğladı, çok zârılıh eyledi. Abdulmuttalib Resûl anasınun gönlüni ala getürdi, and içdi, eyitdi: Yâ Âmine hâtun sana kulluh, hızmat ben eyleyem, senün tapuna ben turayım, oğlunı ben bisleyem, dahi gişiye inanmayam, didi. Şeybe anun bigi eyledi ki söyledi, Âmine hâtunun hızmatına turdı, işine yumuşına yügürdi. Kaçan kim sekiz ay oldı, Âmine hâtunun gözine firişteler kuş sûratında görinürler, yaşıl kanatlar ile gökyüzinde uçarlar idi. Hâtiften ün işidür idi kim “Behhun leki yâ Âmine” yani bahtlusın yâ Âmine hâtun kim âhiri’z-zamân peygamberinün anası olısarsın diyü, beşâret işidür idi. Kaçan kim ay tokuz ay oldı,

Mevlid

Hz. Peygamberin doğumunu anlatan manzum eserlere Mevlid denilir.

Mevlid bir edebi tür olmasının dışında Hz. Peygamberin doğum yıl dönümünde yapılan tören ve bu törenlerde okunmak üzere yazılmış eserin ortak adıdır.

İlk Türkçe mevlit metni Süleyman Çelebi’nin Hicri 812 de kaleme aldığı Vesiletün-Necat’dır.

Mevlid’lerin özellikleri:

  • Mesnevi tarzında yazılmıştır.
  • Hz. Peygamberin doğumu üzerinde durulmakta ardından miracı ele alınmakta çeşitli mucizeleri anlatıldıktan sonra vefatından bahsedilmektedir.
  • Hemen hepsi ehli sünnet inancı doğrultusunda kaleme alınmıştır.
  • Ayet ve Hadislerden alıntılar yapılmıştır.
  • Bidat denilebilecek fikir ve hikayelere yer verilmemiştir.
  • Salavatın bulunduğu tekrar beyitleri vardır.

Mevlid Örneği

Âmine Hâtun Muhammed anesi Ol sadeften doğdu ol dürdânesi

Çünki Abdullah’dan oldu hâmile Vakt irişti hefte vü eyyâm ile

Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn Çok alâmetler belirdi gelmedin

Ol Rabîu’l-evvel ayın nicesi On ikinci gice isneyn gicesi

Hilye

Sözlük anlamı süs, ziynet, cevher, güzel sıfatlar, güzel yüz anlamına gelir.

Hilye terim olarak, Hz. Peygamberin fiziki özelliklerini vasıflarını ve güzelliklerini anlatan edebi eserlerle aynı konuda hüsni hatla yazılan levhalara verilen isimdir.

Hilyenin müstakil bir tür olarak gelişmesinin en önemli nedenleri, Hz. Peygamberi rüyada görmüş birinin onu gerçekten görmüş sayılacağına dair bir hadisle peygamber sevgisini her şeyin üstünde tutan Türklerin bu sevgiyi edebiyata aktarma gayretleridir.

Hilye-i şerif, hilye-i saadet hilye-i Rasûlullah hilye-i nebi gibi isimlerle anılan eserler, Hz. Peygamberin fiziki özelliklerini anlatan eserlerle hattat ve müzehhiplerin ortaya koyduğu levhalardır.

Bu tür eserlere örnekler veren şahsiyet Hafız Osman’dır.

Hakani Mehmed Beyin Hilye adlı eserini kaleme aldıktan sonra hilye türü eserler yaygınlaşmıştır.

Hilye türü eserlerde Hz. Peygamberin fiziki özelliklerinin yanı sıra ruhi portresiyle ilgili hususlara da yer verilmiştir. Bu tarzın en tanınmış örneği Nahifi’nin Hilyatül Envar adlı eseridir.

Hilye Örneği

Dedi ol mazhar-ı envâr-ı celî
Esedullâh-ı velî yani Ali

Rûy-ı rahşânı değirmiydi anın
Nitekim cirmi meh-i tâbânın

Yüzü benzerdi müdevver aya
Zâtı âyîne idi Mevlâ’ya

Mi’râciyye

Miraciye türü eserlerin genel özellikleri:

  • Hz. Peygamberin miracını konu alır.
  • Mirac Hz. Peygamberin Recep ayının 27. gecesinde Mekke’den Kudüs’e götürülüşü oradan da semaya yükseltilmesidir.
  • Mirac konusu İsra ve Necm surelerinde geçer.
  • Edebi bir eser olmasının yanında musiki minyatür hat ve kitap sanatlarını da etkilemiştir.
  • Bu sanat daha çok İranlılar ve Türkler tarafından ortaya konulmuştur.
  • Muhammediye, Garibname, Vesiletünnecat, Hakani Mehmet Bey’in hilyesinde; kitapların bir bölümünde de bu konuda şiirlere yer verilmiştir.
  • Zamanla kasidelerde mi’raciyye mesnevilerde miracname adıyla anılan bölümler oluşmuştur.

Anadolu sahasındaki ilk müstakil miraciyye 15.YY’ın başında Ahmedi tarafından yazılmıştır. Bu eserin ismi Tahkik-i miracı Resul’dür.

Bu türün en tanınmış eserlerinden Nayi Osman Dede’nin 18.yy’da mirac kandillerinde okunmak üzere bestelediği eserinin adı Mi’racü’n-nebi Aleyhisselam’dır.

Nahifi‘nin Miracü’n-nebi sinde, ilgili ayetler ve sahih hadislerle ve rivayetlerle ulemanın miraca dair görüşleri değerlendirilmiştir.

Kırk Hadis

Kırk hadis türü, hadisi erbain, tercüme-i hadisi erbain, şerh-i hadisi erbain, çihl hadis, hadisül erbain, erbain gibi isimlerle anılır.

Kırk hadis türü muhteva bakımından aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Kutsi hadislerden seçilenler
  • Peygamberimizin hutbelerinden seçilenler
  • Senetleri sahih hadislerden seçilenler
  • Zıt isnatlı 7 ve 10 ile alakalı veya isnatsız
  • hadislerden seçilenler
  • 40 rakamına dayanarak tertip edilenler
  • Ezberlenmesi kolay ve kısa hadislerden seçilenler
  • Veciz camialı hadislerden seçilenler
  • Fasih ve sahih hadislerden seçilenler
  • Noktasız harflerden seçilenler

Kırk hadisler dini her konuyu ihtiva edebilirler. Eser, Kuranın fazileti, İslâmın şartları, Hz. Muhammed (sav) ve ashabı, ilim, âlim, siyaset ve hukuk, toplumsal ve ahlaki hayat gibi konularla ilgili söylenen kırk hadisi ihtiva eder.

Yazılma sebepleri:

  • Hz. Peygamberin ”Ümmetimin içinde din emirlerine dair kırk hadis ezberleyeni Allahu Teala fakihler ve alimler zümresinde haşreder.” hadisi.
  • Peygamberin şefaatine ulaşma umudu
  • Kırk hadis yazanların geleneğine dahil olmak
  • Okuyanların hayır duasını almak
  • Hocasının veya dostlarının arzusu üzerine
  • Devlet başkanı vs. görevlendirilmiş olmak
  • İlgi duyulan bir alanda hadis derleme arzusu
  • Hastalıklardan kurtulmak ve şifa bulmak ümidiyle

Bu konuda yazılan eserler ve yazıldığı tarihler:

  • 14. yy’da Mahmud b. Ali’nin Nehcül-Feradis’
  • 15. yy’da Ali şir Nevai
  • 16. yy’da Hazini Fuzuli Usuli, Nev’i Âşık Çelebi
  • 17. yy’da Hakani, Ankaralı İsmail Rüsuhi
  • 18. yy’da Osmanzade Taib, Bursalı İsmail Hakkı,Müstekimzade Sadeddin
  • 19. yy’da Köstendilli Şeyhi, Hüseyin Remzi

Önemli isimler arasında sayılabilir.

Kırk Hadis türünde yazılan ilk türkçe eser 14. yy’da Mahmud b. Ali’nin Nehcül-Feradis’dir.

Kırk hadis türü şekil bakımından 3 kısma ayrılır: Manzum, Mensur, hem manzum hem mensur.

Regaibiyye

Regaibiyye, Regaib Kandilinde okunmak üzere yazılıp bestelenmiş manzumelerdir.

Regaibiyyeler daha çok mesnevi nazım şekliyle yazılır. Kıta, ilahi, gazel, kaside şeklinde de yazılır.

Konusu, Peygamberimizin anne ve babasının birbirine layık temiz gençler oluşu, ahlaki özellikleri, evlenmeleri ve Hz. Peygamberin ana rahmine düşmesidir. Selahaddin Uşaki’ye atfedilen Matlaul fecr ve Edirne müftüsü Fevzi Efendi’ye ait Envarul kevakib fi leyleti’r-Regaib bu türe ait örnekler arasındadır.

Mu’cizât-ı Nebî

Başlı başına Hz Peygamberin mucizelerinin anlatıldığı eserlerdir.

Güvercin Hikâyesi, Kesikbaş Destanı, Deve Hikâyesi, İzettoğlu’nun Tavus Destanı, Sadreddin’in Geyik Hikâyesi bu türe örnek olarak verilebilir.

Esmâ-i Nebî

Terim olarak esma-i nebi Hz. Peygamberin isimleri hakkında yazılan eserler demektir.

Hasib Efendi’nin Delal-i Hayrat’ı bu tür esere örnektir.

Hicret-Nâme

Hicret kelimesi Arapça hecr masdarından gelmektedir. Sözlük anlamı ayrılmak, göç etmek, ilgisini kesmek, uzaklaşmak olan hicret, Farsça mektup, kitap gibi mânâlara gelen nâme ile birleşik isim olarak Hz. Peygamber’in hicretini konu alan türlere isim olmuştur. Siyerlerin bir bölümü olduğu gibi bağımsız eserler olarak da kaleme alınan Hicret-nâmelerde, Hz. Muhammed’in 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicreti ele alınır. Mevlid, mi’râciye ve hilyeler kadar çok olmasa da edebiyatımızda bu türde de eserler yazılmıştır. Bu türdeki önemli eserlerden birisi Süleyman Nahifî’nin (öl. 1551/1738-39), yaklaşık 800 beyitlik Hicretü’n-Nebî’sidir. Bu eserde, Hz. Peygamber’in doğumundan başlayarak çocukluğu, Hz. Hatice ile evlenmesi, miracı ve peygamberliğe gelişi anlatıldıktan sonra hicret konusuna yer verilir.