TÜRK TİYATROSU - Ünite 3: Kentlerde Gelişen Tiyatro Geleneğimiz Karagöz-Ortaoyunu-Meddah Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Kentlerde Gelişen Tiyatro Geleneğimiz Karagöz-Ortaoyunu-Meddah

Geleneksel Tiyatromuzun Önemi

Osmanlı Dönemi’nde Bursa, Edirne, İstanbul gibi kentlerde gelişen Meddah, Karagöz, Ortaoyunu Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu’nun belleğini oluşturan kaynaklardandır.

Karagöz-Ortaoyunu-Meddah ve Kaynakları

Gölge Oyunu’nun çıkışının Cava’dan, Hindistan’dan veya Çin’den olduğu konusunda çeşitli tezler ileri sürülmektedir. Bir gmlge oyunu olan Karagöz hakkındaki en güçlü tez, bu gölge oyununun, Yavuz Sultan Selim’in hükümdarlığı döneminde Osmanlı Türkiyesi’ne girdiğine ilişkindir. Karagöz’ün ve Hacivat’ın gerçekten yaşamış olduğuna dair çeşitli söylentiler de vardır. Bunlardan biri; Sultan Orhan döneminde, diğeri de Yıldırım Beyazıt döneminde Hacivat’ın duvarcı, Karagöz’ün demirci olarak çalıştığına ilişkindir. Ortaoyunu’nun Kanuni Sultan Süleyman döneminde, akıl hastanesindeki hastaları oyalamak için çıkmış bir gösteri olduğuna dair bir söylenti vardır. En yakın anlamıyla Ortaoyunu “orta yerde oynanan oyun” olarak kabul edilmektedir.

Ortaoyunu da Karagöz gibi İstanbul’da gelişmiş ve yaygınlaşmış türlerden biridir. Ortaoyunu için, hayâl oyununun perdeden yere inerek üçüncü boyut kazanmış halidir denilebilir. Araç ve yöntem açısından Karagöz’den ayrılan Ortaoyunu konu ve oyun kişileri açısından benzer özellikler taşır.

Hikâye anlatma sanatının Osmanlı Dönemi’ndeki yansıması olan Meddah ve Meddahlık geleneği ise yine Bursa, Edirne, İstanbul gibi başkentlerde yaygınlaşmıştır. Hikaye anlatma geleneği hikâye anlatanlar (Halk Hikâyecileri), taklit yapanlar (Mukallid), hem hikâye anlatan hem taklit yapanlar (Meddahlar) olarakj ayrılır. Çok kişili olayların, çeşitli kişisel ilişkilerin dramatik bir yolda canlandırılması, senaryoların orada bulunan seyirciye göre ve içe doğuşla geliştirilmesi, meddahı hikâyecilerden ayırıp Oyuncu konumuna getirmektedir.

Sonuç olarak, daha çok Osmanlı’ya başkentlik yapmış kentlerde gelişen Meddah, Karagöz ve Ortaoyunu İstanbul kültürünün simgeleri olan tiplerin ilişkilerinin işlendiği türlerdir.

Kişilerin Genel Özellikleri ve Kişileştirme

Karagöz, Ortaoyunu ve Meddah senaryolarında kişileştirme tip boyutundadır. Eksen tipler ve diğer tiplerin özellikleri şöyle açıklanabilir;

Karagöz-Kavuklu: Karagöz tiplemesinin kaynakları ve gelişimi konusunda bir çok tez ileri sürülmüştür. İran’da yaşayan Türk gruplarının oyunlarının baş kahramanı olan Keçel Pehlivan, Bizans Mimuslarındaki Sanio tiplemesi ile ilişkilendirmeler bunlardan bazılarıdır. Öte yandan, Türk bilincinde yaşayan kamusal bir varlık olduğu da ileri sürülmektedir. Kavuklu da Karagöz gibi açık sözlü bir halk adamıdır.

Hacivat-Pişekâr: Hacivat’ın da Karagöz gibi gerçek bir kişi olup olmadığı konusunda tartışmalar olsa da kurgusalyapay bir kişi olduğu görüşü daha baskındır. Yarı aydın diye nitelenebilir, eğitim görmüştür ve görgü kurallarını bilir. Pişekâr da, Hacivat’ın Ortaoyunu’ndaki karşılığıdır. O da kurulu düzenden ve kurallardan yanadır.

Kadınlar (Zenneler ve Gacolar): Meddah, Karagöz ve Ortaoyunlarındaki bütün kadınlar olumsuz, ahlâk kurallarına pek aldırış etmeyen, uygunsuzluklarıyla nam salmış kadınlardır. Bunun nedeni; bir bakıma tutucu ve ahlâkçı geçinen bir toplum örtüsünün altında yatan çıplak gerçeği göstermektir.

İstanbul Ağzı (Çelebi, Tiryaki, Beberuhi): Çelebi, belli bir işi olmayan, züppe tiplerdendir. Atadan kalma mal mülkle geçinir. Gönül ve sevda işlerinin başlat kahramanıdır. Hoppa Bey, Züppe Bey, Zampara Bey, Zater Bey, Fatin, Razakkızâde Tarçın Bey gibi çeşitli isimlerde görülür. Tiryaki de boş gezen bir tiptir. Konuşmaların en can alıcı noktasında uyuklamaya başlar. Nokra Çelebi ismini kullanır. Beberuhi, cüceliğinden ötürü özürlü tiplere de girebilir. Geveze, yaygaracı bir tiptir. Altıkulaç, Pişbop ismini de alabilir.

Kabadayılar (Sarhoşlar, Külhanbeyleri, Zeybek ve Efe): Bu tipler oyunlardaki çatışmaları birden bire sonlandıran ve tüm karmaşıklığı çözümleyen tiplerdir. Zorbalıklarıyla, güçleriyle düzeni sağlayan kişilerdir. Anadolu çeşitlemeleri ise Zeybek ve Efe’dir.

Anadolulu Tipler: Bunlar Türk (Kayserili, Bolulu, Kastamonulu, Karamanlı), Lâz (Karadenizli) ve Kürt’tür.

Zımnî (Müslüman Olmayan) Tipler: Osmanlı uyruğunda yaşayan azınlıklara mensup tiplerdir. Oyunlarda tefeci ve sarraf olarak görülür.

Anadolu Dışından Gelen Tipler (Acem, Arnavut, Arap, Rumelili (Muhacir), Tatar, Çingene vs.): Acem, İran ya da Azerbaycan’dan gelen varlıklı bir tiptir.

Ana Kadın ve Bok Ana gibi olumsuz ve uygunsuz tipler de vardır. Ayrıca Köçekler, Çengiler, Kantocular, Hokkabazlar, Canbazlar, Curcunabazlardan oluşan Eğlendirici Tipler, “Tahir ile Zühre”, “Leyla ile Mecnun”, “Ferhat ile Şirin” gibi oyunun baş kişileri olan ama, genel olarak Geçici denilebilecek tipler, Karagöz’ün ve Hacivat’ın oğulları, Demeli, Dediği Gibi, Tavtatikütüpati gibi Uydurma tipler, Mahallenin imamı, Kenetçi, Sünnetçi, Abdi Bey, Pehlivanlar, Kilci, Natır, Çerkes, Halayık gibi ikincil kişiler de vardır.

Gevşek Doku-Parçalı Yapı

Bölümler

Her üç tür de doğmaca-metinsiz oynandığı için oyunlar belli kanavalardan oluşur. Bütün olarak dört bölümden oluşan Karagöz, Ortaoyunu ve Meddah kanavaları, kendi içlerinde yer değiştirilebildiği, uzatılıp kısaltılabildiği için tüm bölümlerin gevşek bir dokusu vardır.

Karagöz-Ortaoyunu-Meddah 2 Karagöz ve Ortaoyunu metinleri genel olarak dört bölümden oluşur;

  • Giriş (mukaddime),
  • Söyleşme- (muhavere), Ortaoyunu’nda arzbâr ve tekerleme diye ikiye ayrılır,
  • Fasıl (ana oyun),
  • Bitiş.

Giriş (Mukaddime): Karagöz’de, önce müzik eşliğinde boş perdede göstermelik yer alır. Nârekenin cırlak sesiyle Hacivat’ın görüntüsü perdeye düşer ve oyun başlar. Çoğunlukla Karagöz, Hacivat’ın “Yar bana bir eğlence!” nidalarının gürültüsünden rahatsız olur ve perdeye iner. Ortaoyunu’nun giriş bölümünde ise perde gazelleri kalkmış, yerini müzik ve dans almıştır. Curcuna denilen bu bölüme, Kavuklu ve Pişekâr da dahil olmak üzere bütün oyuncular katılır, dans edilir.

Söyleşme (Muhavere): Çoğunlukla Hacivat ile Karagöz ve Pişekâr ile Kavuklu arasında geçer. Olay dizisinden arınmış, söz ağırlıklı› yanlış ve ters anlamalar, cinas, mecaz ve kinaye gibi nüktelerden oluşan, kısacası dilin kullanımından gelen güldürü öğelerinin bolca kullanıldığı bir bölümdür.

Fasıl: Fasıl oyunun kendisidir. Çeşitli tiplerin bir takım motifler aracılığıyla perdeye ya da oyun yerine çıkarak bir durumu sergilemesidir. Fasıllar tarihsel perspektif içinde üçe ayrılabilir; En eski oyunlar (Kâr-ı Kadîm), Meşrutiyet Dönemi oyunları (Nev-îcad Oyunlar), Cumhuriyet sonrası modern Karagöz Oyunları.

Gevşek Doku-Parçalı Yapı, yalnızca bölümlemelerle değil oyunlarda kullanılan ortak motiflerle de sağlanır. Bir durumun değişik kişilerle tekrarlanması olarak özetlenebilen Tekrar Motifi, perde ya da meydanda çeşitli tiplerin çeşitli vesilelerle ardı ardına görünmesi diye ifade edilebilecek Sıralanma Motifi, kişilerin hayvan ya da başka bir insan kılığına girmesi ya da bir eşyaya benzetilmesi veya yarı hayvan yarı insan kılığında görünmesi şeklinde işlenen Kişilerin Değişimi Motifi , bir gerçeğin öğrenilmesi için çeşitli kişilere sorulmasını içeren Soruşturma Motifi, Karagöz-Kavuklu ile Hacivat-Pişekâr’ın bir iş ortaklığı kurmasına dayanan Ortaklık Motifi, bir amaca ulaşmak için geçilen aşamaları içeren Yarışma Motifi gibi ve diğer çeşitli motifler vardır.

Bitiş: Bitiş bölümü, Karagöz’de de, Ortaoyunu’nda da birbirine benzeyen ve oyunu bitiren kısa süreli bir bölümdür.

Meddah hikâyesini anlatırken dört parçadan oluşan bir bölümleme kullanır: Giriş (Başlangıç), Açıklama (Serim), Hikâye, Bitiş. Açıklama kısmında olayın geçtiği dönem, yer, kişiler ve bu kişilerin toplumsal ve ekonomik durumlarının sergilendiği, kimi zaman da padişaha övgünün yer aldığı bölümdür. Meddah hikâyelerini halk hikâyelerinden ayıran en önemli fark Meddah hikâyelerinin “gerçekçiliği”dir. Bitiş kısmında ise hikâye bittikten sonra Meddah sorumluluğu hikâyenin kaynağına bırakarak, “kıssadan hisse”yi ya da “öğrenek”i belirtir.

Müzik ve Dans

Karagöz ve Ortaoyunu’nda müziğin işlevleri şöyle ifade edilebilir: Aksiyonu keserek oyun gerçeğinden yaşam gerçeğine dönülmesini sağlar. Oyunu, verdiği zevkten ve hoşlanma duygusundan ötürü zenginleştiren bir estetik öğedir. Oyundaki taklitlerin yaşamına ve tavrına ilişkin ipuçları verir.

Karagöz’de kullanılan üç ilkel çalgı vardır; Nâreke denilen ve cırlak bir ses çıkaran bir kamış, Dayren denilen bir def, Hatem denilen bir zil. Ortaoyunu’nda meydanın bir kenarında, oyun boyunca yer alan ve seyircinin gözü önünde müzik icra eden çalgı takımı zurna, kudüm ve çifte nakkaare denilen çifte dümbelekten oluşur. Meddah da hikâyelerini müzikle renklendirmek ve etkiyi güçlendirmek amacıyla anlatısında müzikten yararlanır.

Oyun Düzeni

Tasvir adı verilen Karagöz figürleri çoğunlukla deve derisinden yapılır. Dana, sığır, manda derisinden yapıldığı gibi, ışık geçirten Ali Kurna kâğıdından da yapıldığı olur. Karagözcüler ortalama beş kişiden oluşur. Görüntüleri oynatan Hayalî-Hayalbâz denilen usta, çırak ve çırağa yardım eden Sandıkkâr denilen bir kişi ve türküleri okuyan Yardak ile Dayrezen denilen def çalan kimse.

Görüntülerin bağlı bulunduğu yaklaşık 60 cm. uzunluğundaki sopalar oynatma sırasında yatay ve perdeyle dik açı oluşturacak biçimde tutulur. Bu değnekleri kullanmaya El Peşrevi denilir.

Ortaoyunu’nun oynandığı yerler, yaz aylarında, halkın tercih ettiği mesire yerleri, kış aylarında hanlar, Osmanlı şenliklerinde, şenlik alanında belirlenmiş uygun yerlerdir. Oyun alanının tamamına Merg-i Temâflâ-Temafla Çayırı denilir. Oyun yeri ise Palanga ismini alır. Dekor iki paravandan ibarettir. Ortaoyunu’nda değişmeyen tek aksesuar Pastav ya da şakşak denilen Pişekâr’ın elinde tuttuğu çift kollu, silkelendiği zaman ses çıkartan bir araçtır. Ortaoyunu’nda özel bir sahne aydınlatması kullanılmaz.

Meddahların hikâye motiflerinden biri kahvehane yaşamı olduğu gibi, gösteri yerleri de, önce Bursa’nın, sonra İstanbul’un o renkli kahvehaneleridir. Meddah çoğunlukla bir yükselti üzerinde, dışarıdakilerin de duyması için, açık bir pencerenin yakınında oturarak hikâyesini söyler.

Meddah anlatımının temelini “taklit” oluşturduğu için, çeşitli tipleri taklit ederken kullandığı iki aracı vardır. Biri boynuna doladığı mendili Makreme, diğeri de anlatı düzenini kurmak için kullandığı Değnek ’tir.