TÜRKÇE SES BİLGİSİ - Ünite 2: Ses Bilgisi 1: Parçalı Sesbirimler Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 2: Ses Bilgisi 1: Parçalı Sesbirimler
Giriş
Ciğerlerden gelen havanın çıkarılması sırasında, havanın gırtlaktan itibaren herhangi bir yerde tıkanması, hava yolundaki çeşitli daralmalar, sürtünme, kapanma, sızma, ses tellerinin titreşip titreşmemesi, dilin dişlere, damağa değip değmemesi, dudakların durumu gibi çeşitli durumlar seslerin niteliğini belirler. Sesler, bu çıkış biçimlerine göre çeşitli benzerlik veya farklılıkları göz önünde bulundurularak sınıflandırılırlar. Bir kısmı alfabede yer alan çeşitli harflerle gösterilir. Yazıda gösterildikleri için parçalı sesbirimler adını alırlar. Sadece söyleyişte yer alanlar, parçalarüstü sesbirimler olarak adlandırılırlar. Uzunluk, vurgu, ezgi, ton gibi ögeler, parçalarüstü sesbirimlerdir.
Ünlüler
Bir dilde seslerin çıkarılması esnasında soluğun, bir engelle karşılaşmadan ses tellerinin titreşmesiyle oluşan seslere ünlü denir. Bu terim, ses anlamına gelen ve bazı ağızlarda hâlâ söylenen ün sözcüğü ile addan ad yapım eki olan –lü ekinin birleşmesiyle ortaya çıkmıştır.
Dudakların durumu Türkçe ünlülerin ayrılmasında önemlidir, ancak ünlülerde asıl önemli olan dildir. Ünlülerin çıkarılması sırasında soluğun tam bir engellenmeyle karşılaşmaması, hiçbir engelle karşılaşmadığı anlamına gelmez. Ünlüler söylenişleri sırasında, ağız boşluğunda yarattıkları açıklığa, darlığa; dudakların durumuna, dilin önünün veya arkasının kabararak soluğun geçiş yolunda bir engel oluşturmasına göre belli sınıflara ayrılırlar. Ünlülerin süresi, yani ünlünün uzun olup olmaması da önemli bir belirleyicidir.
Ünlüleri sınıflandırırken bazı ölçütler vardır. Havanın söyleyiş organlarının hangi noktasında engelle karşılaştığı, ağızdan ya da burundan çıkması, karşılaştığı engellenmenin türü, dudakların durumu, süre bunların arasındadır.
Türkçede ünlüler dört grupta toplanabilir: Dilin ön tarafının kabararak ön damakla arasındaki açıklığı daraltması sonucu oluşan ünlülere ön damak ünlüsü ya da ön ünlü denir. Bunlar /e/, /i/, /ö/ ve /ü/ ünlüleridir.
Dilin arka tarafının kabararak, yumuşak damakla arasındaki mesafeyi daraltması sonucu oluşan ünlülere art damak ünlüsü yada art ünlü denir. Bunlar /a, ı, o, u/ ünlüleridir. Dudakların durumu da ünlülerin ayırıcı özelliklerindendir.
Dudaklar düz haldeyken çıkarılan ünlülere düz ünlüler denir. Bunlar /a, e, ı, i/ ünlüleridir.
Dudaklarda yuvarlaklaşma olduğunda ise; yuvarlak ünlüler oluşur. Bu ünlüler /o, u, ö, ü‘dür. Ağız boşluğundaki açıklık ünlülerin sınflandırılmasında üçüncü ölçüttür. Açıklık fazlaysa geniş, az ise dar ünlüler oluşmaktadır: /a, e , o, ö/ ünlüleri açık , /ı, i, u, ü/ ünlüleri kapalıdır.
Ünlülerin sınıflandırılmasında dördüncü ölçüt süredir. Ünlüler, çıkarılmaları esnasında ses aygıtında herhangi bir kapanmayla karşılaşmadıkları için nefesin yettiği kadar söylenebilir.
Pratik kullanımda, uzunluğu ve kısalığı göz önünde bulundurarak normal uzun sayabileceğimiz ünlüler vardır. Uzunluk hem Türkçe sözcükler için hem alıntı sözcükler için anlam ayırıcıdır, yani sesbirimidir. Sayılan dört özelliğe göre, /a/ sesi, art, düz, açık, kısa; /e/ sesi ön, düz, açık, kısa; /ı/ sesi art, kapalı, düz, kısa; /i/ sesi ön, düz, dar kısa ünlülerdir.
Ünsüzler
Akciğerlerden gelen havanın çıkışı esnasında telaffuz organlarında tıkanma, daralma, sürtünme gibi engellerle karşılaşması sonucu oluşan seslere ünsüz denir. Oluşum yerlerine göre ünsüzlerde; ünsüzlerin sınıflandırılmasında ölçütlerden biri oluşum noktasıdır. Bir ünsüzün çıkarılması esnasında gelen havanın engellenmesinin ses aygıtının hangi noktasında oluştuğuna bakılmaktadır. Telaffuz organlarında seslerin oluşmasında önemli belli noktalar bulunur. Bunlara boğumlanma noktaları denilir. Ünsüzlerin oluşumunda, en az iki organ rol oynar. Havanın dudakların kapanması sonucu engellenmesiyle oluşan ünsüzlere Çift dudak ünsüzleri denir. Bunlar /b/, /p/, /m/‘dir.
Havanın üst dişlerle, alt dudak tarafından engellenmesi sonucu oluşan seslere Diş-Dudak ünsüzleri denir. Bunlar; /f/ ve /v/‘dir.
Dil ucunun, dişlerin arkasına değmesi, sonucu oluşan seslere Dil ucu-Diş ünsüzleri denir. Bunlar; /d/,/n/,/s/,/t/,/z/‘dir.
Dil ucunun diş etine değmesi ile oluşan seslere Diş eti-Damak ünsüzleri denir. Bunlar; /c/,/ç/,/j/,/ş/ ‘ dir.
Dilin ön tarafının ön damağa doğru kabararak, havayı engellemesiyle oluşan sesler Ön Damak sesleridir; bunlara Ön Damak ünsüzleri denir: /g/,/k/,/l/,/r/,/y/ sesleri bu gruba girer.
Dilin arka tarafının kabarıp yumuşak damakla birlikte, soluğu engellemesi sonucu oluşan /g/,/ğ/,/k/,/l/ sesleri Art Damak ünsüzleridir.
Soluğun gırtlakta bir tıkanmaya uğramasıyla çıkarılan sesler Gırtlak ünsüzleri olarak adlandırılır. Sadece /h/ sesi bu tanıma uyar.
Ötümlülük-Ötümsüzlükte ünsüzlerin sınıflandırılmasında kullanılan ölçütlerden biridir. Bu da oluşum sırasında ses tellerinin titreşip titreşmemesidir. Türkçenin ötümlü ünsüzleri /b/, /c/, /d/, /g/, /ğ/, /j/, /l/, /m/, /n/, /r/, /v/, /y/ ve /z/ ‘dir. Ötümlü ünsüzlerse; /ç/, /f/, /h/, /k/, /s/, /ş/, /p/, /t/ ‘dir. Seslerin titreşimli olup olmadığını anlamanın yollarından biri ellerle kulakları tıkayarak sesleri söylemektir. Titreşimli seslerde, ses içeriden net duyulabilirken, titreşimsizlerde hiçbir şey işitilemez.
Ünsüzlerin sınıflandırılmasında üçüncü bir ölçüt de süreklilik- süreksizliktir.
Bir patlama sonucu değil de daha uzun bir sürede çıkarılan ünsüzlere sürekli ünsüz denir , akıcı ve sızıcı olarak ikiye ayrılırlar. Akıcı sürekli ünsüzler /l/, /m/, /n/, /r/, /y/ iken , sızıcı sürekli ünsüzler /f/, /ğ/,/h/,j/,/s/,/ş/,/v/,/z/ ‘dir. Bu ünsüzlerin çıkarılmasında havanın söyleyiş organlarında tam anlamıyla engellenmesi mümkün değildir.
Ancak, /b/, /c/, /ç/, /d/, /g/, /k/, /p/, /t/ ünsüzleri, ciğerlerden gelen havanın telaffuz organlarında tam olarak engellenmesi ve sonra serbest bırakılması sonucunda oluşur. Bunlara süreksiz ünsüzler ve patlayıcı ünsüzler denir.
Ağız ya da Geniz ünsüzlerinde, ünsüzler ağız ya da genizde oluşmaları bakımından ikiye ayrılır. Standart Türkçe’ de /m/ ve /n/ olarak iki geniz ünsüzü vardır. Bu ünsüzlerin söylenişi esnasında, hava önce dudakların kapanmasıyla engellenir, daha sonra ise ağızdan ve burundan serbest bırakılır.
Türkçe’nin Ünsüzleri:
Türkçe, ünsüzler bakımından kendine has birtakım özelliklere sahiptir. Ünsüzlerin bir kısmı Türkçe kökenli sözcüklerde hiçbir konumda, bir bölümüyse söz başında ya da sonunda bulunamazlar.
/j/ Ünsüzü , Türkçe kökenli bir sözcüğün hiçbir yerinde bulunmaz, yalnızca alıntı sözcüklerde bulunabilir.
Türkçe sözcüklerde bazı ünsüzler ancak ikincil, yani başka seslerden değişerek bulunabilirler; bunlar /h/, /f/, /c/ ünsüzleri’dir. Günümüzde, bu üç ünlünün bulunduğu sözcük sayısı Türkçe’de azdır. Türkçe’de söz başında bulunabilen ünsüz sayısı, diğer pozisyonlara göre sınırlıdır.
/ğ/, /l/, /m/, /r/, /ş/, /z/ ünsüzleri Söz Başında bulunmayan ünsüzlerdir. Bir sözcük eğer bu ünsüzlerden biriyle başlıyorsa, kökeni Türkçe değildir. Günümüz Türkçesinde bu kuralın bazı istisnaları vardır. Örnek olarak, /n/ ünsüzü sadece ne ve bundan türemiş olan nereye, nasıl gibi sözcüklerde bulunabilir.
/ş/ sesi şu, şimdi gibi Türkçe örneklerde geçer ancak ikincildir, yani başka seslerden gelmiştir. Söz başında bulunabilen /d/, /p/, /g/, /v/ ünsüzleri de eski dönemlere ait başka ünsüzlerden gelişmişlerdir.
Kimi ünsüzler konuşma dilinde bulunurlar ancak yazı dilinde gösterilmezler. Bunlardan bazıları Türkçe’nin eski dönemlerinde sözcüklerin anlamını ayırmaya yarayan ayrı sesbirimlerdir. Bu sesbirimlerinden biri geniz n’sidir. Diğeri ise gırtlak h’sidir; bu ses art damak ünsüzü olan /k/ sesinden gelişmiştir: yoh, çoh gibi.
Sızıcı /ğ/ sesinin art ünlülü sözcüklerde normal /g/ olarak söylenmesi Doğu Anadolu’da çok görülen bir durumdur. Söz sonunda Türkçe’de ötümlü ünsüz yoktur. Ana Türkçe döneminde uzun ünlüler kısalırken arkada seslik izler bırakmışlardır. Bunlardan biri ötümlüleşmedir. Az sayıda tek heceli sözcük ek almasa da söz sonunda ötümlü ünsüz bulundurur: od, ad gibi. Büyük bir grup tek heceli sözcükte ünlü uzunluğundan kaynaklanan ötümlüleşme ancak eklenmede ortaya çıkar.
Ötümsüzlükle biten tek heceli, uzun ünlülü sözcüklerin, ünlüyle başlayan bir ek almaları durumunda sonlarındaki /p/, /ç/, /t/, /k/ ünsüzleri /b/,/c/,/d/, /g/ seslerine değişir. Kök hücredeki ünlü ana Türkçede kısa ise ünsüz aynı kalır. Bazen türevler yanıltıcı olabilmektedir. Örnek olarak; ak ‘beyaz’> ak-ı çekiminde ünsüz ötümsüzlüğünü korurken aynı kökten türemiş ağar-‘beyazlamak’ eylemi eski uzunluğa işaret eder. Yapım ekleriyle ötümlüleşen eylem kökü, çekim ekleriyle değişmez. Çok heceli sözcüklerdeyse, söz sonundaki ötümlüleşme, yeni türetmeler dışında, her durumda gerçekleşir. Yeni türevlerde –t sesinin bazen ötümlüleşmediği de görülür: konut-u, taşıt-ı gibi.
Arapça ve Farsça olmak üzere alıntı sözcüklerde, sözcüğün aslında bulunan ötümlü ünsüzler, Türkçenin sözcük sonunda ötümlü ünsüz bulunmama kuralına uygun olarak, yalın durumda ötümsüzleşir. Sözcüğün ünlüyle başlayan bir ek almasıyla tekrar ötümlüleşir. Örneğin, kitab (orijinal biçimde), kitap ( eksiz Türkçe biçimde ), kitab-ı (ekli Türkçe biçimde).
Bununla beraber, alıntı sözcüklerde ab, hac, had gibi yalın durumda ötümsüzleşmeyen az sayıda tek heceli örnek de vardır.
Kaynak dildeki söz sonu ötümlü ünsüz, Türkçede her koşulda ötümsüz kalabilir: habb (orijinal biçim), hap (eksiz Türkçe biçim), hap-ı ( ekli Türkçe biçim).
Kaynak dilde, sonunda ötümsüz ünsüz bulunduran alıntı sözcükler, ünlüyle başlayan ek aldıklarında, sondaki ötümsüz ünsüzün ötümlüleşmesi ile ilgili kesin bir kural bulunmaz.
Kaynak dildeki söz sonu ötümsüz ünsüz Türkçede her koşulda ötümsüzlüğünü koruyabilir. Evrâk > evrak> evrak-ı - evrağ-ı örneğindeki gibi, bazen söz konusu ünsüz, bir ünlüden önce hem ötümlü hem ötümsüz olabilir.
Kaynak dildeki söz sonu ötümsüz ünsüz Türkçede, ünlü öncesi olmayan durumda ötümsüzlüğünü korurken, eklenmede, çok heceli Türkçe sözcüklerdeki gibi, bir ünlüden önce ötümlüleşebilir. Örneğin, sokak (eksiz biçim), sokağ-ı (ekli biçim) gibi.