TÜRKÇE SES BİLGİSİ - Ünite 8: Çağdaş Türkçede Eğilimler II Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 8: Çağdaş Türkçede Eğilimler II
Yazım ve Söyleyiş İlişkisi
“Türkçe yazıldığı gibi konuşulur, konuşulduğu gibi yazılır.” şeklinde oldukça yaygın bir görüş vardır. Ancak vurgu, durak, ton gibi parçalarüstü öğeler başta olmak üzere, sözlü dile özgü özelliklerin önemli bir kısmı yazıda gösterilmediğinden, bu görüşün gerçek durumla ilgisi yoktur. Hiçbir doğal dil konuşulduğu gibi yazılmaz, yazıldığı gibi konuşulmaz. Bu durum, Türkçe için de geçerlidir. Her doğal dilde meydana gelen değişmeler Türkçede de görülmektedir. Örneğin yazı dilinde “olacak” kelimesi, konuşma dilinde “olucak” şeklinde ifade edilmektedir. Bu şekilde yazı diliyle konuşma dili arasındaki farklara başka örnekler de vermek mümkündür (S:146, Tablo 8.1). Ayrıca uzun yıllar süren bir eğitim sonunda öğrenilen ve konuşma diliyle arasındaki farklar yok sayılarak kullanılan standart yazım da bu görüşü desteklemektedir.
Yazımın Ses Bilgisine Etkisi
Yazım Kılavuzu’na göre sonunda /p/, /ç/, /t/, /k/ ünsüzlerinden biri bulunan özel adlara ünlüyle başlayan çekim eki getirildiğinde yazımda ötümlüleşme olmaz. Buna karşılık bu sözcükler söylenirken iki ünlü arasındaki ötümsüz ünsüz ötümlüleşir. Ancak çok heceli sözcüklerin sonundaki ötümsüz ünsüzün, ötümlüleşmesi kuralında yazımın etkisiyle zaman zaman bozulmalar olduğu görülmektedir. Örneğin, Meriç kelimesi standart yazımda “Meriç’i”, standart söyleyişte “merici”, yazımın etkisiyle söyleyişte ise “meriçi” şeklinde ifade edilmektedir (S:147, Tablo 8.2).
Söyleyişteki Değişmeler
Dilin yazılı biçimleri genel olarak durağandır. Yazım kurallarını, standart dille ilgili düzenlemeleri yapma yetkisi olan kurumlar belirler. Bununla birlikte yazım reformları her ülkede çok ciddi tartışmalara neden olur. Türkçenin yazım kurallarındaki küçük düzenlemeler bile sürekli tartışma konusu olmuştur ve olmaktadır.
Her doğal dil kendi içinde çok çeşitli nedenlerle farklı biçimlerde ortaya çıkar. Bu yüzden dilde doğru biçimler deyince ilk akla gelmesi gereken yazımdır. Çünkü yazım dışında kalan alanlarda kural koymak güçtür. İletişim değeri açısından aynı olan sözcükler, söyleyişi daha iyi yansıtsalar bile yazım açısından yanlış olabilirler. Örneğin “alacak” ifadesi doğru iken “alıcak” ifadesi yanlıştır (S:147, Tablo 8.3).
Yazımdaki “karar verilmiş” tek biçimlilik, standart dilin tek biçimli olduğu şeklinde anlaşılmamalıdır. Dilin her alanında farklı biçimler rekabet hâlindedirler ve birbirlerini etkilemektedirler. Yazı dilinde yazımdan kaynaklanan tek biçimliliğe karşın konuşma dili, dilin kendi doğal eğilimleri, yabancı dillerin etkisi, ağızların etkisi, sosyal gruplar arasındaki dil farkları gibi nedenlere bağlı olarak sürekli bir değişim içindedir. Yazım reformlarının önemli gerekçelerinden biri durağan yazı diliyle değişken konuşma dili arasındaki açığı giderme çabasıdır.
/ç/>/ş/: Konuşma dilinde pek çok ortamda gözlenen gelişmelerden biri /ç/>/ş/ değişmesidir. Türkçe ünsüz uyumuna göre ötümsüz ünsüzden sonra ötümsüz ünsüz gelirken bu kural konuşma dilinde bozulmakta, yan yana gelen iki ötümsüz ünsüzden ikincisi ötümlüleşmektedir. İkincisinin ötümlüleşmesi sonucunda ilk ünsüz de patlamalı olmaktan çıkarak sızıcılaşmaktadır. Örneğin, “geçti” olarak yazımda ifade edilen kelime konuşma dilinde “geşdi” şeklinde söylenmektedir (S:148, Tablo 8.4). Bununla birlikte, /ç/>/ş/ değişmesi, yazımda “gençlik” ve söyleyişte “genşlik” şeklinde ifade edilebilen kelimede olduğu gibi ötümlü ünsüzlerden önce de görülebilmektedir (S:148, Tablo 8.5).
/z/>/s/: Konuşma dilinde görülen eğilimlerden biri de söz sonunda ötümlü, sızıcı /-z/ ünsüzünün ötümsüzleşmesidir. Bu durum en çok birinci çoğul kişi ekinde meydana gelmektedir. Örneğin, yazımda “yapıyoruz” şeklinde ifade edilen kelime konuşma dilinde “yapıyos” olarak söylenebilmektedir (S:148, Tablo 8.6).
/s/>/z/: Bazı ağızlarda söz başındaki ötümsüz sızıcı /s-/ ünsüzü, ötümlü sızıcı /z-/ ünsüzüne dönüşmektedir. Örneğin yazım dilinde “soba” olarak ifade edilen kelime konuşma dilinde “zoba” olarak söylenebilmektedir. Aynı değişim bazen söz sonunda da görülebilmektedir. Örneğin, yazıda “herkes” olarak ifade edilen kelime söyleyişte “herkez” olmaktadır.
/a/>/ı/, /e/>/i/: Söyleyişte değişimler arasında en önemli olanlardan bir tanesi de geniş ünlülerdeki daralmadır. Örneğin, yazı dilinde “arayayım” şeklinde ifade edilen kelime konuşma dilinde “arayım”, “ariyim” ya da “arıyım” olarak söylenebilmektedir.
/r/>/ø/: Başta Batı Anadolu ağızlarında olmak üzere sıkça görülen /r/ düşmesine günümüz konuşma dilinde seyrek de olsa rastlanmaktadır. Örneğin, “yapıyor” kelimesi konuşma dilinde “yapıyo” olarak ifade edilebilmektedir.
Öndamak /l/ Sesinin Durumu: Standart söyleyişte görülen dikkat çekici ses olaylarından biri de yabancı sözcüklerdeki artdamak ünlüleri yanında kullanılan öndamak /l/ sesinin artdamaksıllaşmasıdır. Standart söyleyişte “laf” olan kelime konuşma dilinde “laf” şeklinde ifade edilebilmektedir (S:149, Tablo 8.7). Bir dönem öndamak /l/ sesiyle söylenmesinde ısrar edilen bazı sözcüklerin zamanla artdamaksıl biçimlerinin standart biçime dönüştüğü görülmektedir. Örneğin, eskiden sadece öndamak /l/ sesi ile söylenen Alman sözcüğü bugün tamamen artdamak sesi ile /Alman/ biçiminde söylenmektedir.
Kısa Mesaj ve İnternet
Elektronik iletişimdeki sınırsız özgürlük, dilde çok özel çeşitlenmelere neden olmaktadır. Gerçek dünyada rastlanabilen neredeyse her tür dil öğesi elektronik ortamda görüldüğü gibi internetin kendi getirdiği yeni dilsel çeşitlenmeler de ortaya çıkmaktadır. Bunu, standart dilde bir bozulma olarak algılayanlar da vardır. Oysa, dil değişkendir, standart dilin zorunlu olduğu alanlar dışında kimin hangi dili kullanacağının sınırlarını belirlemek de kullanılan dili kontrol etmek de mümkün değildir.
İnternette ve kısa mesajlar başta olmak üzere elektronik ortamda kullanılan dilin incelenmesi apayrı bir araştırma alanıdır. Örneğin, “iyi” kelimesi “ii”, “bilmiyorum” kelimesi “bilmiom” şeklinde kullanılabilmektedir. Kısa mesajlarda ünlülerin yazılmayışı da dil sorunu; dilin bozulması, yanlış kullanılması olarak algılanmaktadır. Ancak, kısa mesaj farklı bir iletişim biçimidir ve elektronik ortamın koşulları içinde az harfle çok şey anlatmak hedeflenmektedir.
Vurgu Sapmaları
Türkçenin vurgulama sistemi henüz iyi araştırılmamıştır. Ancak yapılan belli çalışmalar neticesinde İstanbul ağzı ve öteki ağızlar arasındaki vurgu farkına değinilmektedir. Buna göre İstanbul ağzına göre “soPA” şeklinde vurgulanan kelime diğer ağızlarda “SOpa” şeklinde vurgulanmaktadır. Benzer şekilde İstanbul ağzına göre “maŞA” olarak yapılan vurgulama diğer ağızlarda “MAşa” şeklindedir (S:150, Tablo 8.8).
Ağızların Standart Dile Etkisi
Her doğal dil çeşitli nedenlerle ortaya çıkmış bir varyantlar yığınından oluşur. Değişkenliğin olmadığı, tek biçimli bir doğal dil yoktur. Doğal dillerde varyantlaşma nedenlerinden biri coğrafyadır. Bir dilin konuşulduğu coğrafyada bir istikametten başka bir istikamete doğru gidilince konuşmada farklılaşma olduğu kolayca gözlenebilir. Dilde coğrafya temelli varyantlaşmayla ağız araştırmaları ilgilenir. Günümüzde ağızlar, ait oldukları bölgenin dışında da kullanılmaktadır. İç göç, dilin yerine getirdiği işlevlerin karmaşıklaşması, teknolojik gelişmeler gibi nedenler, gerek ağızların kullanıldığı alanın, gerekse ağızların yerine getirdiği işlevlerin genişlemesine neden olmuştur.
Günümüzde eğitimi, görevi, sosyal ilişkileri, başka biçimlerle karşılaşma derecesi, konuya ilgisi, dile ve ağızlara karşı tutumu gibi nedenlere bağlı olarak insanlar kendi ağızlarını konuşmaktan vazgeçip daha yansız, ama standart Türkçeyi veya standarda yaklaşan prestijli varyantları tercih edebilmektedir. Ancak bu tür tercihler, konuşurun standart biçimi her durumda kullanacağı anlamına gelmez. İşleri gereği standart dili kullanmak durumunda olanlar da bağlama, muhataba, yere göre ağız konuşabilir.
Ağızların dile ses bilgisi açısından nasıl bir etkide bulunduğu popüler dilciliğin çok sevdiği bir tartışma konusudur. Köyden kente göçün bir sonucu olarak Standart Türkçede başlayan ve yaygınlaşma eğilimi gösteren ve “söyleyiş yanlışı” olarak görülen değişmeler beş başlık altında incelenmiştir. Bu başlıklar, kapalı /e/ ve açık /e/, artdamaksıl /?/ yerine hırıltılı gırtlak sızıcısı /?/, /j/ yerine /c/, ünlü kısalması ve kısa ünlülerin uzatılmasıdır.
Kapalı /e/ - Açık /e/: Standart İstanbul ağzında sesbirim olarak kapalı /e/ yoktur. Buna karşılık Anadolu ağızlarında kök hecedeki kapalı /e/, sesbirim olarak kullanılmaktadır. Eski Türkçede sözcüklerin kök hecesindeki kapalı /e/ ünlüsü standart Türkiye Türkçesinde ya daralıp /i/ olmuş ya da açık /e/ye gelişmiştir. Örneğin, iki, işit-, giy- gibi. Anadolu ağızlarının çoğunda ise kök hecedeki kapalı /e/ bazı sözcüklerde /i/ olmuş, bazılarında ise korunmuştur (S:152, Tablo 8.9). Bu korunma iç göç sonucu şehirlere, bu arada en fazla göç alan İstanbul’a da taşınmıştır. Aslında açık /e/’li olan bazı sözcüklerin İstanbul ağzında kapalı /e/ ile söylendiği bilinmektedir. Örneğin, èt, èv sèvgi. Yine günümüzde, basta İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerin dilinde olmak üzere konuşmada dar ünlülerin genişlemesi, geniş ünlülerin daralması yönünde bir eğilim görülmektedir.
Artdamaksıl /?/ Yerine Hırıltılı Gırtlak Sızıcısı /?/: Özellikle Doğu Anadolu ağızlarına özgü söyleyiş özelliklerinden biri de artdamaksıl /?/ ünsüzünün gırtlak sızıcısı /?/ olarak söylenmesidir: a? - ba? - bı?-.
/j/ Yerine /c/: Yabancı dillerden alınan sözcüklerde bulunan /j/ sesi, yabancı sözcükleri Türkçeye uyarlama sürecinin bir sonucu olarak ona en yakın ses durumundaki /c/’ye dönüşür. Örneğin, standart biçimi “jandarma” olan kelime standart dışı biçimde “candarma” şeklinde ortaya çıkmaktadır (S:153, Tablo 8.10).
Ünlü Kısalması: Ağızların etkisiyle ortaya çıkmış olan dikkat çekici bir ses olayı da Arapça ve Farsça kökenli bazı sözcüklerdeki uzun ünlülerin kısa söylenmesidir. Örneğin, “âlem” kelimesi standart dışı kullanımda “alem” şeklinde ifade edilmektedir (S:153, Tablo 8.11).
Kısa Ünlülerin Uzatılması: Ağızların etkisi veya Arapça ve Farsça kökenli sözcüklerin söylenişindeki tereddütten kaynaklı olarak standart söyleyişte kısa ünlülü olan bazı sözcüklerin uzun ünlüyle söylendiği görülmektedir. Örneğin standart söyleyişte “hakem” olan kelime, standart dışı söyleyişte “hâkem” şeklinde ifade edilmektedir. Benzer şekilde “zafer” kelimesi standart dışı kullanımda “zâfer” olarak ifade edilebilemektedir (S:153, Tablo 8.12).
Yazılı Metinler
Yazı dilinin tek biçimli, “doğru” dil olduğu görüşü bir hayli yaygındır. Ne var ki yazı dilinin tek biçimliliği düşüncesi, önceki bölümlerde dile getirildiği gibi, temelsizdir. Yazı dilindeki standart, işaret edildiği gibi, daha çok yazımla ilgilidir. En geniş anlaşılırlık seviyesine ulaşma amacı güttükleri için en iyi biçimde ders kitapları ve günlük gazetelerde temsil edilen standart yazı dilinin kullanıldığı bazı alanlar, standart dışı kullanıma açık, bazıları tamamıyla kapalıdır. Örnek olarak ders kitapları, yasa metinleri, standart dilin sözlükleri, yazım kılavuzları gibi türler standart dışı kullanıma kapalıyken edebi metinler açıktır.
Televizyon
Dil içindeki farklı biçimlerin yaygınlaşmasında televizyon başta olmak üzere medyanın önemli bir yeri vardır. Eğitim kurumları, basın yayın gibi yaygınlaştırılmaya çalışılan standart yazı dili yanında bölgeler üstü geçerliliği olan, yazı diline oldukça yakın bir konuşma dilinin yaygınlaşmasında en etkili araç televizyondur. Özellikle uzun yıllar özel diksiyon eğitimi almış spikerlerin görev yaptığı ve başka varyantlara izin verilmeyen TRT bu konuda oldukça etkili olmuştur. Ancak özel televizyon kanallarının kurulmasıyla standart dilin en etkili aracı olan televizyon, dil içindeki diğer varyantların daha geniş kesimlerce fark edilmesinde en önemli araç durumuna gelmiştir. İstanbul ağzına dayalı konuşma dilinin en güçlü kanalı olan televizyonlarda; dizilerde, bazı kanalların eğlence programlarında, yerel kanallarda ağza bolca yer verilmektedir. Bu durum televizyonda standart söyleyişe uymayan pek çok özellik görülmesine sebep olmaktadır.