TÜRKİYE'DE FELSEFENİN GELİŞİMİ I - Ünite 4: Aydın Sayılı-Cemal Yıldırım-Teo Grünberg-Nihat Keklik Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 4: Aydın Sayılı-Cemal Yıldırım-Teo Grünberg-Nihat Keklik
Aydın Sayılı
Aydın Sayılı (1913- 1993), İstanbul’da doğdu, ilk ve orta eğitimini Ankara’da tamamladı. 1933 yılında Ankara Erkek Lisesi’nden mezun oldu. Mezuniyetinde bulunan Mustafa Kemal, Aydın Sayılı’nın üstün başarısı nedeniyle onunla ilgilenmesini dönemin Milli Eğitim Bakanı olan Reflit Galip Bey’den istemiş. Sınavı kazanan Aydın Sayılı, Bakanlık tarafından ABD’ye gönderilmiştir.
1942 yılında Harvard Üniversitesi’nde, George Sarton katkılarıyla İslam Dünyasında Bilim Kurumları. Adlı doktorasını tamamlamıştır. Dünyada bilim tarihi konusunda ilk doktora yapan kişi olarak kabul edilir. 1943 yılında yurda dönen Sayılı, Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe Bölümü’nde göreve başlamış, 1946’a doçent olarak atanmış, 1952’de bilim tarihi profesörü unvanını almış ve 1983 yılında emekli olmuştur.
The Observatory in Islam and its Place in the General History of the Observatory (islam’da Rasathane ve Genel Rasathane Tarihindeki Yeri) adlı çalışmada, astronomi ve astrolojinin ne türden anlamlarda kullanıldığı üzerinde durulmuştur.
Hayatta En Hakiki Mürşit ilimdir adlı çalışma ilkin 1948 yılında yayınlanmıştır. Kitabın önsözünde çalışmanın çok önemli olan bir kurum olan bilimin kamulaştırılmasını yapmak gerektiğini söylemektedir.
İlim, İslam medeniyetinde, bilgi ve fıkıh ilmi, kelam ilmi, hadis ilmi gibi araştırma alanlarını nitelemek anlamında kullanılmıştır. İkinci anlamından dolayı, 19.yüzyılın başlarından itibaren bilim karşılığında da kullanılmıştır. Ancak, İslam medeniyetinde kullanılan ilim terimi, din temelli ilimler için kullanılmıştır. Bilim teriminin kullanıldığı alan ise doğa araştırmalarıyla ilgilidir. Bu nedenlerden dolayı, günümüzde bilim terimini kullanmak doğru olur.
Aydın Sayılı ’ya göre, bilimin insan hayatındaki önemini anlamak için uygarlığına bakmak gerekir. Teknik uygarlık, bilimin ve bilimin direktifi ve rehberliği altında ilerleyen teknolojinin, yani fennin başarısıdır.
Bilimsel çalışmalarını iki öbekte toplandığını belirten Sayılı bunları şöyle tanımlamaktadır. Müspet ve denel bilimlerde bilim insanlarının hareket noktaları kuramlardır.
Sosyal bilimlerde bu kuramlar tezlerdir. Araştırmalar tezlerin tadiline ve terk edilmesine neden olurlar. Bilimsel bilgi öğrenilen, bellenen bilgidir. Bilimsel bilginin genel anlam› ile bilgiden farklı bilimsel metotlara dayanılarak bulunmuş olması ve icabında aynı yollardan müdafaa ve ispat edilebilmesidir.
Felsefe bilim ilişkisi, genellikle bilimlerin felsefeden çıktıkları yönünde ele alınır. Yaygın görüş budur. Ayrıca, bilim yönteminin felsefenin bin yıllardır geliştirdiği yöntem olduğu görüşünden hareketle, ortak yöntem kullandıkları sonucuna da varılır. Ancak, felsefede ortaya konulan bilgiler filozof ya da felsefecinin görüşü olarak kalırken, bilimlerin ortaya koyduğu bilgiler herkes tarafından benimsenir.
Bilimle ilgili çalışmaların en önemli konularından birini bilimde ilerleme sorunu teşkil eder. Ona göre bilimin ilerlemesi yalnız bir muhteva zenginleşmesini değil, aynı zamanda bilimsel zihniyet ve bilimsel yöntemde de gelişme ve ilerlemeyi içerir.
Aydın Sayılı, Hayatta En Hakiki Mürşit ilimdir adlı çalışmasında, ağırlıklı olarak bilimin toplumla ilişkilerini değerlendirmiştir.
Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp (1966) adlı çalışma Aydın Sayılı’nın önemli çalışmaları arasındadır. Çalışma, matematik, astronomi ve tıp üzerinden bilimin ne zaman ortaya çıktığı, ne türden özellikler kazandığı ve nasıl geliştiğini sergilemektedir.
Aydın Sayılı, bilim temellendirmek için konu edindiği astronomi, matematik ve tıbbın, başlangıçta büyük ölçüde faydacılık temeline dayandığı görüşündedir. Ona göre bilimlerin doğuşuyla insan ihtiyaçları arasındaki ilişki önemlidir. İnsanlığın geçirdiği, toplayıcılık, avcılık, yerleşik hayata geçiş, kasaba şehirlerin kurulması gibi toplumsal aşamalarda iş bölümü anlayışı ve uygulaması gelişmiştir.
Sosyal, politik, ekonomik, dini faktörler, teknoloji alanındaki faaliyet ile ihtiyaçların artması ve çeşitlenmesini sağlamıştır. Teknoloji alanındaki gelişmeler de şehirciliğe dayanan yeni uygarlığın çeşitli yönleriyle inkişafına yol açmıştır.
Öte yandan teknoloji kadar, teknolojinin temeline konan matematiğin de insanın ilk faaliyetleri arasında yer almakta olduğu düşünülmelidir.
Matematiğin gelişmesini sağlayan bir diğer unsur da astronomidir. Matematikle astronomi arasındaki ilişkilerin çok sıkı olduğundan, astronomi araştırmaları matematiğin de gelişmesine yardımcı olmuştur.
Astroloji, gök aleminde hüküm süren nizamın ortaya konması ve bu nizamın yer yüzü olaylarında yansıtma çabası olarak görülür.
Bilimin başlangıçları Mezopotamya ve Mısır’da atılmış, oradan Yunan medeniyetine geçmiş, Yunan medeniyetinden İslam medeniyetine ve oradan da Batı Avrupa’ya geçmiştir.
İlmin felsefeden çıktığı iddiası, ilmin Yunanlılardan çıktığı görüşünü temellendirme kaygısıyla ileri sürülmüştür (Sayılı 1982, 488-489) düşüncesinde olan Sayılı ’ya göre, Mısırlılarla Mezopotamyalıların, Yunanlılar anlamında bir felsefeleri yoktu.
Bilim ve Öğretim Dili Olarak Türkçe (1978) adlı çalışma, Türkçenin yapısı ve bilim dili olarak niteliklerinin neler olduğu incelenmiştir. Kitapta yine bilim konuları ağırlıklı gözükmektedir.
Cemal Yıldırım
Cemal Yıldırım: 1925 yılında Kulp’ta (Diyarbakır) doğdu. İlköğretimini Kulp’ta ve orta öğrenimini Akçadağ Köy Enstitüsü’nde tamamlamıştır. Yükseköğrenimini, Yüksek Köy Enstitüsü’nde tamamlamış ve eğitim müfettişi olmuştur. 1959 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nca uzmanlık eğitimi için İngiltere’ye gönderilmiş, Londra Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden diploma almıştır. Daha sonra ABD’de eğitim felsefesi (ana dal) ile bilim felsefesi (yan dal) alanlarında doktora yapmıştır. ODTÜ mantık, bilim felsefesi ve bilim tarihi dersleri vermiş, 1974’de profesör olmuştur. 1985 yılında emekli olmuştur.
Bilim, doğanın genelini ya da belli bir alanını gözlem ve deneyi merkeze alarak araştırılmasından elde edilen bilgilerin teorileştirilmesi ve sistemleştirilmesine verilen addır.
Science Its Meaning and Metod (Bilim: Onun Anlam› ve Metodu) adlı eseri, bilimi anlamak, bilimsel yöntem ve bilimsel yöntemin görüşleri olmak üzere 3 bölümden oluşmaktadır.
Bilim Felsefesi (1973) adlı kitabın amacını, aydın tanımı da işin içine katılarak yazarı tarafından şöyle açıklamaktadır: Çağın aydını, bilimin anlamı ve bilimsel düşünmenin niteliği üzerinde sağlam bir anlayışı kazanmış kişidir. Kitabın amacı, bu anlayışının başlıca özelliklerini ortaya koymak, bilimi bir bilgi yığını olarak değil, bir düşünme yöntemi olarak açıklamaktır.
Bilim Tarihi (1974) adlı çalışmada, bilim tarihi, bilimin doğuş ve gelişme öyküsü olarak verilmiştir. Yıldırım’a göre bilim tarihinin amacı, bir bakıma, nesnel bilginin ortaya çıkma, yayılma ve kullanılma konusunu incelemek, bir bakıma da nitelikleri belli bir yöntemin, bir düşünme türünün, hatta geniş anlamda bir bakış açısının oluşumunu saptamaktır.
Bilim tarihin dört aşaması şöyledir:
- Mısır ve Mezopotamya uygarlıklarında görülen ampirik bilgi toplama aşaması.
- Eski Yunanlıların evreni açıklamaya yönelik akılcı sistemlerinin kurulması.
- Ortaçağların Yunan Felsefesi ile dinsel dogmalar› bağdaştıran çalışma karşısında İslam dünyasındaki bilimsel çalışmaların parlak başarılarını kapsayan aşama.
- Rönesans sonrası gelişmelerin yer aldığı modern bilim aşaması
Matematiksel Düşünme (1988) adlı kitap, matematiksel düşünmeyi tartışarak anlamaya yönelik hazırlanmıştır. Yıldırım’a göre, matematiğin konusunu, sayı, nokta, küme gibi soyut nesneler ve bu tür nesneler arasındaki ilişkiler oluşturmaktadır.
100 Soruda Mantık El Kitabı (1976) adlı kitabın amacı, mantıksal düşünceyi tanıtmak, özellikle akıl yürütme denilen düşünme türünü geçerlik yönünden değerlendirmeğe ilişkin yöntemleri açıklamak şeklinde verilmiştir.
Bilimin Öncüleri (1995) adlı kitap, iki ana bölümden oluşmaktadır: ilki, Bilimin tarifi, tarihi ile bilimsel yöntemin temel özelliklerinin anlatıldığı bölümdür. Bu bölüm, Bilim Felsefesi, Bilim Tarihi kitaplarında ele aldığı sorunların çok kısa özetleri olarak görülebilir. Bilimin Öncüleri başlığını taşıyan ikinci bölüm, bilimin gelişmesine katkıda bulunan Arşimet’le başlayıp Heisenberg’le biten, Batılı 26 bilim insanın tanıtlamasını içermektedir.
Bilimsel yöntem, gözlem, deney, eleştiri, karşılaştırma, tutarlılık unsurlarını kullanarak yapılan araştırmalarda izlenilen yoldur. Sıralanan bu unsurların yerine getirilmesiyle elde edilen bilginin denetlenmesi, bilimsel yöntemin en önemli özellikleri arasındadır.
Teo Grünberg
Teo Grünberg (1927- ), lise ve üniversitede felsefe okumamıştır. Felsefeyi yaflama tarzı olarak benimsemiştir. Teo Grünberg, 1950 yılında Kimya Mühendislisinden mezun olmuş ve 1950-1960 arası felsefe okumaları yapmış fizik çalışmıştır.
Sembolik Mantık I Önermeler Mantığı (1968) adlı çalışma, doktora öncesine aittir. Söz konusu kitap, Dedüktif Çıkarımlar, Dilsel Deyimlerin Mantıksal Yapısı, Önerme Eklemleri ve Doğruluk Çizelgeleri, doğruluk Değeri Analizi, Normal şemalar ve ikililik başlıklı bölümlerden oluşmaktadır.
Anlam Kavramı Üzerine Bir Deneme (1970) adlı doktora tezi, giriş hariç, üç bölümden oluşmaktadır. Girişte, anlam kavram› ile dil ve uzlaşım sorunları ele alınmıştır. İlk bölüm, Felsefe ve Anlam başlığı taşımaktadır. Söz konusu bölümde, felsefenin, tanımlanması, konusu, amacı, yöntemi, metafizik, bilim, felsefe, öndayanaksız yeniden kurmak, felsefe sorunları incelenmiştir.
Modern Mantık (1970) adlı çalışmayı hocası Hüseyin Batuhan’la birlikte yapmıştır. Mantık, semiotik, semiotik vedil, dilin görevleri, çok görevlilik, sözcüklerin bilgisel anlamı ve duygusal yükü, tasvir etme ve değerlendirme, dilin etkileme amacıyla kullanılması, Epistemik Mantık Üzerine Bir Araştırma: (1971) adlı doçentlik çalışmasının amacı, doktora tezinde anlam kavramıyla ilgili olarak ortaya koyduğu yöntemi bilgi kavramına uygulamak olarak göstermiştir.
Mantıksal Anlam Kuramı Bir Giriş Denemesi: Kaplamsal Yorumlama (1980) adlı çalışma Dr. Adnan Onart’la birlikte yapılmıştır. Söz konusu kitap, mantıkta anlam, biçimsel dil, dizimsel kurallar, yorumsal kurallar, temel mantık dili, yazılış biçimleri, kümeler kuramının temel kavramlar› gibi konular› içermektedir.
Teo Grünberg, 1963 yılında savunduğu Anlam Kuramı Üzerine Bir Deneme adlı doktora tezinde, hayatı boyunca ilgileneceği mantık ve bilgi sorunlarının temelini atmıştır.
Felsefe, bir bilgi çeşidi olup konusu evrensel olduğundan, amacının her şey hakkında bilgi sağlamak olacağı meydandadır. Felsefe diğer bilgi türlerinin toplamından farklı olduğundan, onun amacının iyi belirlenmesi gerekmektedir.
Felsefenin amacı, öndayanaksız bilgi sağlamaktır. Felsefenin baş problemi, “dolaysız belgeleme nasıl mümkündür?” sorusuna çözüm bulmaktır.
Her felsefe problemi, belli bir dil-dışı nesneden söz eden bir takım önermelerden meydana gelir. Bu önermeler genel olarak doğrulukları belli bir öndayanaklı bilgi sistemi çerçevesi içinde belgelenmiş olan, dolayısıyla (güvenilmez ) bilgi ifade eden önermelerdir.
Öndayanak, belli bir düşüncenin temellerini oluşturan temel (ya da ilkel) yargılar ile dile getirilmeyen yöntem kuralları, bilgi sisteminin öndayanakları olarak kabul edilir
Nihat Keklik
Nihat Keklik, 1926 Yılı’nda Ayvalık’ta doğmuş, ilkokulu orada okumuş, orta öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde (1948) tamamlamıştır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde lisans eğitimini Arap ve Fars filolojisinde tamamlamış, 1953 yılında Felsefe Bölümü’nde asistan olmuştur. Aristo ve Farabi Mantığında Kategoriler konulu doktora tezini 1955 yılında tamamlamıştır. 1962’de İslam Dünyasında Tasavvuf ve Felsefe Arasındaki Hesaplaşmalar: Sadreddin Konevi Nasıreddin Tusi Felsefeleri başlıklı çalışmayla doçent, 1969’da profesör olmuştur. Felsefe Bölümü’nde Türk-İslam Felsefesi Tarihi kürsüsünü kurmuştur. 1991 yılında emekli olmuştur.
Eserleri: İslam Dünyasında Tasavvuf ve Felsefe Arasındaki Hesaplaşmalar: Sadreddin Konevi Nasıreddin Tusi Felsefeleri (1962), Muhyiddin ibnül Arabi: Hayatı ve Çevresi (1966), Manevi Kalkınma ve Ortanın Sağı (1967), Sadreddin Konevi’nin Felsefesinde Allah, Kainat ve insan (1967), İslam Mantık Tarihi ve Farabi Mantığı (1969), El Bülga fi’l-hikme (Felsefede Yeterlilik) (1969), ibnü’l Arabi’nin Öndayanak, belli bir düşüncenin temellerini oluşturan temel (ya da ilkel) yargılar ile dile getirilmeyen yöntem kurallar›, bilgi sisteminin öndayanakları olarak kabul edilir.
Eserleri ve Kaynakları için Misdak Olarak: el Fütuhatü’l Mekkiye (1974), Felsefe: Mukayeseli Temel Bilgiler ve Kaynaklar (1978), Felsefenin ilkeleri: Felsefeye Giriş (1982), Felsefeye Giriş: Filozofların Özellikleri (1982), Felsefenin Tekniği (1984), Türkler ve Felsefe: Türk İslam Felsefesi (1986), Türk İslam Felsefesi Açısından Felsefenin ilkeleri (1987), Felsefede Metafor (1990), Türklerde Ahlak ve Dünya Görüşü (2001).