ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİK - Ünite 1: Temel Kavramlar Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Temel Kavramlar

Sosyal Bilimlerde Uzmanlaşma ve Çıkarsama Yanılgıları

Uzmanlaşma ve farklılaşma, sosyal gerçekliğin çok yönlülüğünden beslenmektedir. Çok karmaşık sosyal gerçekliği bilimin konusu haline getirebilmek soyutlama yapmayı, soyutlama da sosyal gerçekliğin bazı özelliklerini dışta bırakmayı veya önemsiz görmeyi getirmektedir.

Soyutlamanın Dışlama Etkisi

Varlıklara ve ilişkilere karşılık gelmek üzere belirli ortak özelliklerine göre soyutlama yapılarak kavramlar üretilir. Soyutlama, çoğu durumda zorunlu olarak, işaret ettiği sosyal gerçekliğin unsurlarının tüm özelliklerini kapsamaz, kapsayamaz. Sosyal gerçeklikle ilgili yaptığınız her soyutlama, aslında o kategoriye ait belirli baskın özelliklerin tasvirinden ibarettir. Baskın özelliklerin tasviri de diğer özelliklerin göz ardı edilmesi demektir.

Sosyal bilimlerde işi zorlaştıran şey, sosyal bilimlerdeki kavramların farklı olmasıdır. Her bir kavram o alanın ihtiyaçlarına göre farklı biçimlerde tanımlandığı için, sosyal gerçekliğin bütün yönlerini ortaya koyan bir üst sosyal teoride uzlaşmak pek mümkün olmamaktadır. Buna rağmen her dönemde tüm sosyal olayları birkaç faktöre dayalı olarak açıklamaya çalışan büyük teoriler oluşturulmaya çalışıldığı görülür.

Her bir sosyal bilim alanı sosyal gerçekliğin bir yönünü netleştirmeye odaklanır ve bu odaklanma ayrıntıda bilgi verirken sosyal gerçekliği diğer yönlerinden soyutlar. Çok sık başvurulan bu durum, ceteris paribus kavramı ile ifade edilir. Latince ceteris paribus, “diğer koşullar aynı kalmak şartıyla” demektir. Yani gerçek hayatta birçok koşulun etkisi altında gerçekleştiği bilinen bir durumu, ona etki eden tüm faktörleri hesaba katarak analiz etmenin zorluğu, bazen de imkânsızlığı nedeniyle, bilerek birkaç ana faktöre indirgeyerek açıklamak, bilimsel çalışmalarda başvurulan temel yöntemlerinden biridir.

Terkip ve Bölme Yanılgıları

Sosyal bilimlerde çıkarım yaparken genelde iki yönlü mantık hatalarına rastlarız. Bunlardan biri bütünün geneli için doğru ve geçerli olan bir yargıyı her bir parça için de geçerli sayma (bölme yanılgısı), diğeri de tam tersi bir bütünün parçaları için geçerli olan bir yargıyı bütün için de geçerli saymadır (terkip yanılgısı). Bu iki yanılgı bazı durumlarda çok açık bazılarında ise fark edilmesi oldukça zor biçimde ortaya çıkar.

Uzmanlaşma ve Denge veya Çatışma ve Baskı

Farklılığa yol açan bakış açılarının çoğu zaman iki ana eksende ilerlediğini söyleyebiliriz. Bu eksenlerden biri, bilimin konusu olan sosyal gerçekliği, onu oluşturan unsurlar arasında uzlaşma eğiliminin baskın olduğu varsayımı ile ele alan uzlaşma veya denge yaklaşımıdır. Denge yaklaşımı, ekonomi, sosyal ve siyasal olayları incelerken bütünün parçaları arasındaki işbölümünün yararları ve bu yararın ortaya çıkarılması için sağlanan uzlaşmayı merkeze alır. Diğer değişkenler uzlaşmanın oluşmasına olan katkıları çerçevesinde bir araya getirilir. Toplumsal düzenin çıkar uyuşmasına bağlı olarak oluştuğunu varsayan liberal yaklaşımlar bunun en belirgin örneğini oluşturur.

İkinci yaklaşım ise sosyal gerçekliğin ağırlıklı olarak çatışma üzerine oturduğunu varsayar. Buna göre kıt kaynaklar üzerinde hâkimiyet kurmak için yarışma sosyal gerçekliğin en temel hakikatidir. Bu da farklı güçleri olan taraflar arasında çatışma ve mücadeleyi zorunlu kılar. Sosyal gerçekliği anlamak, bu yaklaşıma göre, çatışmaların oluşum ve gelişimini anlamaktan ibarettir. Başta Marksizm olmak üzere sosyal bilimlerdeki radikal yaklaşımların çoğu bu gruba girer.

Pozitif veya Normatif Bilgi

Sosyal bilimlerde çalışmaları birbirinden ayrıştırıcı bir diğer konu da, pozitif ve normatif ayırımıdır. Normatif ‘‘olması gereken’’i, pozitif de sadece ‘‘olan’’ı konu edinen bilgilere denir. Bilimsel yaklaşımın “olması gerektiği düşünülenleri” değil de “olanları” konu edinmesi arzu edilir. Yani bilim daha çok sosyal gerçekliğe ilişkin normatif (kural koyucu) değil, pozitif (betimsel) bir yaklaşım sergiler.

Aynı Bilim Alanında Farklı Yaklaşımların Ortaya Çıkış Sebepleri

Diğer sosyal bilim alanlarında olduğu gibi uluslararası politik ekonomi alanında da oldukça zengin bir bakış açısı çeşitliliği vardır. Birey, grup ve daha büyük toplulukların davranışlarını açıklarken ortaya çıkan bu bakış açısı farklılıkları, devlet, devlet üstü ve uluslararası diğer aktörlerin davranışlarını açıklamada da benzer gerekçelerle ortaya çıkmaktadır. Bu farklılık gerekçelerini uzmanlaşma ve odaklanma, sosyokültürel ortam ve ideolojik farklılık, bireysel rekabet ve farklılıkların abartılması, katı bilimsellik ölçütünün olmayışı olmak üzere dört ana başlık altında inceleyebiliriz.

Uzmanlaşma ve Odaklanma

Uluslararası ilişkileri etkileyebilecek, iklim, coğrafi ve stratejik konum, tarihsel hesaplaşmalar, her bir ülkenin siyasal kültür farklılıkları, devletler adına karar veren aktörlerin kişilikleri, karar verme süreçlerinin kendiliğinden getirdiği etkilerin tümünü içine alan bir açıklamanın zorluğu ve karmaşıklığını ortadan kaldırmak için, bütün devletleri aynı şekilde düşünen, aynı saiklerle davranan birer aktör olarak varsayıp model geliştirmek, işi oldukça kolaylaştırır. Bu varsayım kabul edildikten sonra, devletlerin kararlarını neyin belirlediği konusunda da onlarca farklı açıklama yerine, dönemin baskın olduğu düşünülen faktörleri merkeze alınarak bir açıklama yapıldığında birbirinden farklı birçok yaklaşım ortaya çıkar. Hem aynı dönemde etkili olduğu düşünülen faktörlerin kişiden kişiye (araştırmacıdan araştırmacıya) farklılaşması, hem de zaman içinde faktörlerin rolünde meydana gelen değişiklikler, aynı disiplin içinde birçok yeni yaklaşımın ortaya çıkmasına neden olur.

Sosyokültürel Ortam ve İdeolojik Farklılık

Bilim insanları ve düşünürler de görüşlerini bir sosyal, kültürel ve siyasal ortamda oluşturdukları ve ifade ettikleri için farklı ortamlarda farklı görüşlerin ileri sürülmesi gayet normaldir. Bir araştırmacı, düşünür veya bilim insanı bir yaklaşım ortaya koyarken sahip olduğu dünya görüşünün temel parametrelerinden kendisini soyutlayamaz ve esasen soyutlamaya çalışması da çok fazla bir anlam ifade etmez. Çünkü getireceği açıklamaların birilerine anlamlı gelmesi, kendilerine açıklama sunulanların dünyaya bakışlarıyla uyuşması ile yakından ilgilidir. Başka türlü yapılan açıklamalar muhataplara pek anlamlı gelmeyecektir. Düşünürler de içinde yaşadıkları “dünyalardan” hareketle bilgi ürettikleri için “dünya”ları benzeşen insanların görüşlerinin de benzeşmesi kuvvetle muhtemeldir.

Bireysel Rekabet ve Farklılıkların Abartılması

Bir sosyal disiplin içinde açıklama yelpazesinin genişlemesinin nedenlerinden bir diğeri, düşünür veya teorisyenlerin kendi teorilerinin önemini artırmak, dikkat ve taraftar çekebilmek için ileri sürdükleri yeni görüş ve teorilerini, mevcut teorilerden aşırı zorlamalarla farklılaştırarak sunmaya çalışmalarıdır. Burada, getirilen açıklamalardaki küçük farklılıklar oldukça fazla abartılmakta, uzlaşılan noktalar ise tümüyle göz ardı edilmektedir.

Katı Bilimsellik Ölçütünün Olmayışı

Sosyal bilimlerde bilimsellik ölçütleri konusunda çok önemli ilerlemeler olmuş olsa da, bir teorinin “doğru” veya “yanlış” kabul edilebilmesine dair ölçütlerin neler olduğu konusunda bilim adamları arasında, tam bir uzlaşmanın sağlanmamış olması, farklı hatta birbirine tamamen zıt görüşlerin, bilimsellik iddiasından vazgeçmeden birlikte varlıklarını sürdürmesine zemin hazırlamaktadır.

Ayrı Bir Bilim Olarak Uluslararası Politik Ekonomi

Uluslararası politik ekonomi, politik ekonomi, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ve biraz da sosyolojinin bir şekilde kesiştiği bir çalışma alanıdır. Bu yüzden bu disiplinin alanını netleştirmeye, siyaset bilimi, politik ekonomi, uluslararası ilişkiler disiplinlerinin çalışma alanlarından başlanmalıdır.

İktidar, Siyaset Bilimi ve Ekonomi

Siyaset bilimi siyasi denilen tutum, davranış ve kurumları konu edinir. “Siyasi” dendiğinde de, bir şekilde güç kullanımının içinde yer aldığı, durum (iktidar, muhalefet, isyan gibi), süreç (propaganda, seçim, savaş gibi) ve kurumlar (devlet, hükümet, siyasi parti gibi) akla gelir. Daha teknik bir tanım yapmak gerekirse siyaset bilimi iktidarın nasıl biçimlendiği ve paylaşıldığını konu edinir.

Başka bir deyişle, siyaset bilimi kimin, neyi, nasıl ve ne zaman alacağını irdeler. Siyasetteki anahtar kavram iktidardır. İktidar/güç, bir bireyin yahut bireyler topluluğunun kendi istekleri doğrultusunda, rızaları olup olmadığına bakmaksızın diğer insanların davranışlarını etkileyebilme, yönlendirebilme veya denetleyebilmesidir.

İktisat/ekonomi, yaygın bilinen tanımıyla kıt kaynakların sınırsız veya sürekli genişleyen insan isteklerini karşılamada nasıl kullanılacağını inceleyen bilim dalıdır. Mikro ve makro düzeyde karar verme süreçlerinin faydamaliyet eksenli olarak nasıl işlediğini ortaya koymayı amaçlar.

Uluslararası İlişkiler, Uluslararası Ekonomi ve Uluslararası Politik Ekonomi

Uluslararası ilişkiler disiplini, siyaset biliminin kavram ve yöntemlerini ulusların veya uluslararası aktörlerin birbiriyle olan ilişkilerini çözümlemek için kullanır ve bu yüzden “güç” kullanımı odaklı bir bilim alanıdır. Kuşkusuz ulus içi iktidar ilişkileri ile uluslararası iktidar ilişkilerinin benzer yönleri olduğu kadar farklı yönleri de bulunmaktadır.

Uluslararası politik ekonomi (UPE) dünya ölçeğinde etkili olan aktörler arasındaki gerginlik ağırlıklı ilişkileri konu edinir. Bu gerginlikler devletlerarası uyuşmazlıklar ve çatışmalar, uluslararası veya ulus üstü kar amacı gütmeyen gönüllü kuruluşlar, kar amacı güden çok uluslu şirketler veya bölgesel güçler arasında olabilir. Önceleri uluslararası, uluslar üstü, ulus aşırı gibi kavramlarla ifade edilirken giderek bu kavramlar yerlerini giderek küresel kavramına terk etmektedirler. Bu yüzden uluslararası politik ekonomi kavramı bazen küresel politik ekonomi olarak da kullanılmaktadır.

Uluslararası Politik Ekonomide Analiz Düzeyleri

Bir ülkede olan olayları veya bir devletin bir konuda verdiği kararları, sebepleri, karar süreçleri ve sonuçları bağlamında ortaya koymak amacıyla yapılan çalışmalarda, bireysel düzey, devlet düzeyi, devletlerarası düzey ve küresel düzey olmak üzere birbirinden farklı en az dört analiz düzeyinden bahsedilebilir. Her bir analiz düzeyi aynı konulara birbirini tamamlayan, teyit eden veya birinin açıklayamadığı yönleri açıklayan farklı analizlerin yapılmasını mümkün kılar.

Bireysel Düzey

Ülkelerin kaderlerini etkileyen kararları genelde siyasi liderler verir. Bireysel düzeydeki analizlerde sadece ülke adına karar veren siyasi lider veya onun temsilcilerinin değil, uluslararası örgütlerin temsilcileri veya çok uluslu şirketlerin yöneticilerinin kararları da bu yöntemlerle çözümlenebilir. Bazen bu rollerdeki karar vericiler, bir ya da birçok ülkenin halklarını yakından ilgilendiren ve ulusal liderlerinkilerden çok daha etkili sonuçları olan kararlara imza atabilmektedirler.

Devlet Düzeyi

Birey düzeyinden ülke düzeyine analizi genişlettiğinizde, uluslararası ilişkileri düzenleyen kararların alınmasında ülke içinde ve dışındaki çıkar ve baskı gruplarının, ülkede yerleşik siyasal kültürün, siyasal kurumların işleyişinin ve karar süreçlerinin şeffaflık düzeyinin bu kararları nasıl etkilediği ele alınır.

Devletlerarası Düzey

Bir ülkenin şu veya bu gerekçe ile oluşan ulusal düzeydeki kararları, hem o ülkenin diğer ülkelerle hem de üçüncü ülkelerin kendi aralarındaki ilişkilerini etkiler. Bu yüzden bazen iki ülke arasındaki ilişkileri anlamak için üçüncü ülkeler arasındaki ilişkilere bakmak gerekir.

Küresel Düzey

Ülkelerin gidişatını etkileyen en kapsayıcı ve genel analiz küresel düzeyde yapılan analizdir. Ülkelerin kararlarını baskı ve çıkar grupları, liderlerin kişilik özellikleri, diğer ülkelerin kararları yanında doğrudan bir ülke veya merkez tarafından kararlaştırılmayan küresel ölçekte gerçekleşen süreçler de etkiler.

Uluslararası Politik Ekonominin Çalışma Alanları

Uluslararası politik ekonomi çalışmaları, enerjiden çevre kirliliğine, uluslararası ticaretten finansa, kalkınmadan dış yardımlara, teknolojiden tanımı ve içeriği değişen güvenliğe kadar çok geniş bir alana yayılmıştır.