ULUSLARARASI İŞLETMECİLİK - Ünite 3: Uluslararası İşletmecilik Faaliyetleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Uluslararası İşletmecilik Faaliyetleri

Giriş

Bu ünitenin amacı uluslararası işletmecilik faaliyetleri konusunda bilgi sağlamaktır.

Uluslararası Bağlam Ve Uluslararası İşletmecilik Faaliyetleri

Birçok işletme, uluslararası pazara girmek istemektedir. Ancak yabancı pazara girmeden önce işletmeler, yabancı pazardaki beklentileri bilmeli, pazarın dinamiklerini tam olarak anlamış olmalılardır.

Uluslararası işletmecilik faaliyetlerinde iki etken önemlidir. Bu etkenlerden ilki küreselleşme diğeri ise yerelleşmedir. Küreselleşme temel olarak standardizasyon eğilimini güçlendirmekte, yerelleşme ise uluslararası işletmelerin esnek davranıp yerel taleplere cevap verebilmesidir. Küresel çevre ortamında faaliyet gösteren işletmeler dünyayı tek bir pazar olarak görmekte ve standartlaştırılmış mal ve hizmetleri bu pazara sunmaya çabalamaktadır. İnşaat ve madencilik malzemesi üreten işletmeler, endüstriyel kimya şirketleri ve motor üretimi yapan firmalar, genellikle küresel çevre ortamında etkinlik göstermektedir. Çokuluslu çevre ise yerelleşme baskısının yoğun olarak yaşandığı, küreselleşme baskısının ise oldukça az düzeyde hissedildiği çevredir. Çokuluslu çevrede faaliyet gösteren yiyecek, içecek, ev araç ve gereçleri üreticileri gibi işletmeler, mal ve hizmetlerini yerel beklentilere göre hazırlamaktadır. Hem küreselleşme hem de yerelleşme baskısının yoğun olarak yaşandığı ortamlar uluslarüstü çevre olarak anılmakta ve bu şekilde etkinlik gösteren işletmelerin genellikle “küresel düşün, yerel davran” felsefesiyle hareket ettikleri belirtilmektedir. Bilgisayar, otomotiv ve ilaç üretimi gibi sektörleri uluslarüstü çevrede etkinlik göstermektedir. Hem küreselleşme hem de yerelleşme baskısının düşük olarak hissedildiği ortamlar uluslararası çevre olarak anılmaktadır. Tekstil, kâğıt, demir-çelik gibi sektörler bu şekilde betimlenen ortamlardır.

Uluslararası İşletmecilik Faaliyetlerinde Yönetimin Rolü

İşletmenin uluslararası pazarda başarı göstermesi, dış ticaret ve uluslararası pazarlama bölümlerinin yanısıra işletme bünyesinde çalışan tüm yöneticilerin ve hatta tüm çalışanların bu açılımın bir parçası olmasıyla sağlanabilir. Yöneticileri uluslararası pazara girmeye yönelten etkenler, proaktif ve reaktif etkenler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Proaktif etkenler, işletmenin kendisinden kaynaklanan, kâr avantajı, özellikli ürün üretimi, teknolojik gelişmişlik, rakiplere göre daha önceden edinilmiş bilgi, vergi avantajları ve ölçek ekonomisinden yararlanma gibi etkenlerdir. Reaktif etkenler ise işletmeyi, dolayısıyla yöneticiyi yabancı pazara girme konusunda zorlayan etkenlerdir. Başlıca reaktif etkenler rekabetin aşırı yoğunlaşması, fazla üretim kapasitesi, durağan veya düşme eğiliminde olan satış hacmi, yerel pazarın doymuşluğu, hedef pazara veya limanlara yakınlık şeklinde sıralanabilir.

Uluslararası İşletmecilikte Yabancı Pazar Analizi

Pazar payını, gelirlerini ve kârlılığını başarılı bir şekilde arttırmak isteyen işletmeler, bu işi dört adımda yapmaktadır. Bu adımlar alternatif pazarların değerlendirilmesi, her pazara ilişkin göreceli maliyet, fayda ve risk analizinin yapılması, doğru giriş zamanının belirlenmesi, genişleme ve giriş açısından en fazla potansiyele sahip olduğu belirlenen pazarın seçilmesidir.

Yabancı pazar alternatiflerinin değerlendirilmesinde, piyasa potansiyeli, rekabet yoğunluğu, yasal ve siyasal çevre ile sosyo-kültürel etkenler analiz edilmektedir. Yabancı pazara ilişkin gerekli olan bilgiler, öznel ve elde edilmesi daha zor olan bilgilerdendir. Bunlar daha çok ülkedeki bireylerin sahip olduğu değerler, iş yapış tarzı, bürokrasi ile ilgili bilgilerdir. Öznel bilgilerin elde edilmesi, yabancı ülkenin ziyaret edilmesini, ülkede faaliyet gösteren büyükelçilik çalışanları, ticaret ataşeleri ve diğer uzmanlarla görüşülmesini veya profesyonel bir danışmanlık firmasından bu konuda destek alınmasını gerekli kılabilir.

Nüfus, gayri safi milli hâsıla, kişi başına düsen milli gelir, alt yapı, televizyon veya otomobil sahibi oranı gibi veriler hedef pazarı, ana hatlarıyla tanıyabilmek açısından önemlidir. Tüketici gelir seviyesi ve dağılımı, altyapı özellikleri, doğal, finansal ve insan kaynaklarının temin maliyet ve kalitesi ile işletmecilik normları arasındaki farklar iki ülke arasındaki iktisadi uzaklık olarak adlandırılmaktadır. Piyasa potansiyelinin değerlendirilmesi açısından iktisadi uzaklık önemli bir değişkendir.

Giriş yapılacak pazarın seçiminde üzerinde durulması gereken bir başka faktör, gerek şimdiki gerekse gelecek dönemlerde, pazarda yaşanan ve yaşanacak rekabetin yoğunluk derecesidir. Rekabet çevresinin değerlendirilmesinde işletme, hedef pazarda halen faaliyet gösteren diğer işletmelerin sayısını ve büyüklüğünü, görece pazar paylarını, dağıtım ve fiyatlandırma stratejilerini, hem işletme açısından hem de genel olarak güçlü ve zayıf yanlarını göz önünde bulundurmalıdır.

Belli bir pazara girmeyi düşünen işletme, pazarın ticaret politikası ile yasal ve siyasal ortamı hakkında bilgi sahibi olmalıdır. İdari veya kurumsal uzaklık, iki ülke arasındaki tarihsel bağları, siyasi ilişkileri, iktisadi ve parasal birlik olup olmadığını, tercihli dış ticaret anlaşmalarının varlığına dayalı olarak değişen mesafeyi ifade etmek için kullanılmaktadır.

Yabancı pazarların değerlendirilmesinde siyasi istikrar önemli bir belirleyicidir. Gelişmemiş ülkeler ile bazı gelişmekte olan ülkeler askeri darbe veya benzeri olayların oluşmasına daha yatkındır. Hükümetlerin fiyatlama ve tutundurma konusundaki düzenlemeleri de giriş yapmadan göz önüne alınması gereken faktörlerdedir.

Yabancı pazara giriş yapmayı düşünen yöneticiler hedef pazarı sosyo-kültürel açıdan anlamalıdır. Kültürel uzaklık ulusal kültürler arasında dil, din, ırk ve sosyal normlardan kaynaklı mesafeyi ifade etmektedir. İşletmelerin uluslararasılaşma çabalarının başlangıcında sosyo-kültürel açıdan kendi ülkeleriyle benzer özellikteki ülkeleri tercih etmeleri sık karşılaşılan bir durumdur. Eğer işletme bir başka ülkede ürettiği ürünleri farklı bir ülkeye ihraç etmeyi planlıyorsa, o ülkedeki tüketicileri detaylı bir şekilde anlamaya çaba göstermelidir.

Sosyo-kültürel etkenlerin analizinde dikkat edilmesi gereken bir başka konu ülkeler arasındaki psikolojik uzaklıktır . Ülkeler arasındaki fiziksel mesafenin az olması, bazen psikolojik mesafenin de az olacağı şeklinde bir varsayıma götürmemelidir. Psikolojik mesafe bilişsel ve fiziksel uzaklığın bileşimidir. Birbirlerine fiziksel olarak oldukça yakın olan ülkeler dil, din, yasal ve siyasal sistem açısından oldukça uzak olabilir. Söz konusu uzaklık, sağlık, eğitim ve tüketim kalıplarında büyük farklılıklara yol açar. Örneğin, ABD merkezli işletmeler için İngiltere, komşusu Meksika’ya kıyasla psikolojik açıdan daha yakın bir yabancı pazardır.

Yabancı pazarın değerlendirilmesinden sonraki aşama, belli bir pazarda faaliyet göstermenin maliyet, fayda ve risk açısından dikkatli bir şekilde analiz edilmesidir.

Maliyetler doğrudan (direkt) ve fırsat maliyeti şeklinde iki açıdan ele alınmalıdır. Doğrudan maliyetler yeni bir yabancı pazara giriş sonucunda işletmenin katlanmak durumunda kaldığı işletme kurma, yönetici atama, teçhizat ve malzeme nakli gibi maliyetlerdir. Fırsat maliyeti ise işletme kaynaklarının sınırlılığıyla ilgili bir durumdur. Faaliyet göstermek amacıyla uluslararası pazarlardan bir tanesinin seçilmesi diğerlerinin seçilmemesi veya faaliyet gösterme zamanının ertelenmesi anlamına gelmektedir. Faaliyet gösterilemeyen veya faaliyet geçiş zamanı ertelenen pazarlardan elde edilebilecek kâr, fırsat maliyeti olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenle uluslararası işletmelerde planlama fonksiyonuyla uğraşanlar hem doğrudan hem de fırsat maliyetlerini dikkate almalıdır.

Yabancı pazara giriş, işletme için önemli faydalar sağlar. Bu faydalar arasında en önemlileri, satış hacmi ve kârlıktır. Diğer faydalar arasında, faaliyet gösterilen ülkedeki hammadde ve emek daha ucuz ise satın alma ve üretim maliyetlerinin azalması, rakiplerin aynı pazarda faaliyet göstermesinin zorlaşması ve rekabet üstünlüğü, teknolojiye erişim sayılabilir.

İşletmeler için getirisi olan her faaliyet aynı zamanda riski de beraberinde getirmektedir. Yabancı pazara giriş yapan işletmeler döviz kuru riski, daha karmaşık operasyonel yapı, hedef pazarı yanlış değerlendirmeden kaynaklanan finansal kayıplar yaşayabilirler. Ayrıca işletmeler savaş, terör ve kamulaştırma gibi yaptırımlarla da karsılaşabilmektedir.

İşletmenin belli bir pazara rakiplerinden daha önce giriş yapması erken, daha sonra giriş yapması ise geç giriş olarak tanımlanmaktadır. Bir pazara, rakiplerden daha önce giriş yapılması, genelde ilk giren avantajı şeklinde ifade edilen rekabet üstünlüğünün işletme tarafından elde edilmesi anlamına gelir. Yabancı pazara girişte öncü olan işletmeler satış hacimlerini genişletme ve öğrenme eğrisinden daha fazla yararlanma fırsatı yakalarlar.

Uluslararası bir pazara ilk giriş yapan işletme olmak, işletme açısından riskli de olabilir. Pazara erken dönemde giren işletme, daha sonra pazara giriş yapan işletmelerin kaçınabilecekleri, öncülük maliyeti olarak adlandırılan bazı maliyet kalemlerine katlanmak durumdadır. İşletmenin, yabancı ortamı yeterince tanımadığı için oluşan hatalar, işletmenin söz konusu pazardan çıkış yapmasına kadar gidebilen sorunlara yol açabilir. Yapılan araştırmalar belli bir pazara rakiplerinden daha sonra giren işletmelerin, söz konusu pazarda daha kalıcı olabildiklerini göstermektedir.

Yabancı Pazara Giriş Yönteminin Seçimi

Kaynaklara dayalı üstünlükler, bölgesel üstünlükler, uluslararasılaşmanın getirileri, iş hacmi ile diğer bazı etkenler giriş yöntemine ilişkin kararlarda belirleyici olmaktadır.

Yerel işletmelerin faaliyet gösterilmesi düşünülen pazara ilişkin daha fazla deneyim sahibi olduğu hatırlanırsa, yabancı pazara giriş yapan işletmelerin yabancılık kaynaklı olumsuzlukları ortadan kaldırıp, yerel rakipler karşısında üstünlük sağlayacak belli kaynaklara sahip olması gerekmektedir.

Ana ülke ve ev sahibi ülke tercihi birçok faktörden etkilenmektedir. Ücret düzeyleri ve kuruluş yeri, maliyetleri temel düzeyde öneme sahiptir. Fakat işletmelerin atıl veya fazla kapasiteyi de göz önünde bulundurması, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) olanaklarına erişim, taşıma ve dağıtım olanakları, müşteri ihtiyaçları, yönetsel masrafları da değerlendirmeleri gerekir. Ayrıca siyasi risk de göz önünde bulundurulmalıdır.

Uluslararasılaşmanın getirileri belli bir malın veya hizmetin üretimi konusunda işletmeyi bir başka işletmeyle sözleşme yapmak yerine kendisinin üretmesi yönünde teşvik eden etkenlerdir. Uluslararası sözleşmelerin müzakere, izleme ve denetleme gibi alt işlevleri içeren işlem maliyetleri karar verme aşamasında öne çıkan etkenlerdendir. Eğer bu tür maliyetler yüksekse işletme doğrudan yabancı yatırım yapmayı veya ortak girişimi tercih edebilir.

Yabacı pazara giriş kararı ve yöntem seçiminde etkili olan bir başka etken uluslararası faaliyetin hacmine ilişkin verilen karardır. Herhangi bir pazara büyük çapta giriş yapmak, önemli miktarda kaynağın bu işe bağlanması anlamına gelmektedir. Birçok işletmenin büyük çapta giriş için yeterli düzeyde kaynağı yoktur. Yeterli kaynağa sahip büyük işletmelerden bazıları ise yabacı pazara küçük çaplı bir giriş yapıp daha sonra gelişip büyümeyi tercih edebilir.

Giriş yöntemi tercihinde etkili olan diğer faktörler arasında kontrol ve kaynaklara erişim ihtiyacı da önemlidir. Deneyimsiz işletmeler yabancı pazarlarda oldukça belirsiz bir ortamla karşı karşıya kalabilirler.

Yabancı Pazara Giriş Yöntemleri

İş letmeler, risk, potansiyel getiri, etkili bir şekilde rekabet edebilmek için gerekli olan kaynak ve işletmenin sahip olmak istediği denetim düzeyi arasında bir seçim yaparak giriş yöntemini belirlemektedir.

Uluslararası pazarlara giriş yöntemlerinden en temel ve basit olanı ihracattır. Eğer işletme ev sahibi ülkede faaliyet gösteren bir dağıtımcıyla anlaşırsa ihracat küçük veya oldukça düşük miktarda sermaye gerektiren bir giriş yöntemi olarak karşımıza çıkar. Bu durumda işletmenin finansal giderleri piyasa araştırması, yerel dağıtımcıların bulunması ve seçilmesi, yerel reklamlar ile nakledilen mal ve hizmetlere ilişkin taşıma giderlerini içeren bir tür başlangıç maliyetiyle sınırlı olacaktır.

İhracat faaliyetleri dolaylı ihracat, doğrudan ihracat ve kurum içi transferler olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Dolaylı ihracat, işletmenin ürünlerini yerel bir müşteriye satması ve o müşterinin ürünü orijinal haliyle veya geliştirerek başka bir ülkeye ihraç etmesi anlamına gelmektedir. Doğrudan ihracat, yabancı ülkedeki, gerek dağıtımcılara gerekse de müşterilere yönelik olarak aracısız satış yapmak anlamına gelmektedir. Kurum içi transfer ise bir işletmenin başka ülkede faaliyet gösteren bağlı kuruluşuna yönelik olarak gerçekleştirdiği ihracattır.

İhracat kararları, devlet politikaları, pazarlama, lojistik ve dağıtım şeklinde sıralanan etkenlere dayalıdır.

İhracat yapan işletme, mal ve hizmetlerini yabancı pazarlara sunup dağıtırken bazı aracılarla birlikte çalışabilir. Bu aracılar ihracat ve ithalat faaliyetlerinde uzmanlaşmış aracı, bir başka ifadeyle üçüncül kuruluşlardır. İhracat yönetim şirketleri müşterinin ihracat birimi şeklinde faaliyet gösteren aracı kuruluşlardır. Birçoğu oldukça küçük çaplı, alanında uzmanlar istihdam eden işletmelerdir. İhracat yönetim şirketi çalışanları ihracat faaliyetinin yasal, finansal ve lojistik konularında bilgi ve deneyim sahibi olduğundan işletmeyi bu tür konularla uğraşmaktan ve bu tür bir birimi kendi bünyesinde oluşturma maliyetinden kurtarmaktadır. Dış ticaret şirketleri farklı ürün gruplarının kendi hesabına alım satımını gerçekleştiren şirketlerdir. İhracat yönetim şirketlerinden farkı hem ihracat hem de ithalat faaliyetlerini bir arada yürütmelerinden kaynaklanır. Kolaylaştırıcılar, işletmeye giriş yapmayı planladığı pazara ilişkin bilgi sağlayan özel veya kamu kurumlarıdır. Özel sektör kolaylaştırıcıları arasında aynı sektörde faaliyet gösteren işletmelerin oluşturdukları birlikler ile dağıtımcıların bir araya gelerek kurdukları kurumlar öne çıkmaktadır. Özel sektör kolaylaştırıcıları, işletmelere uluslararası fırsatlar konusunda bilgi aktarımında bulunmaktadır. Bankalar ile muhasebe ve danışmanlık firmaları özel sektör kolaylaştırıcılarının örneklerindendir.

Yabancı pazara girişte tercih edilebilecek bir başka yol lisans anlaşmalarıdır. Lisans anlaşması lisansör olarak adlandırılan bir işletmenin entelektüel varlıklarının kullanım hakkını belli bir ücret karşılığında lisansiye olarak adlandırılan işletmeye vermesine dayalı anlaşmadır. Anlaşma kapsamında lisansiyenin lisansöre ödediği ücret royalte olarak adlandırılmaktadır. Lisans anlaşmasına konu olan entelektüel varlıklar arasında teknoloji, çalışma yöntemi, patentler, telif hakları, marka hak ve adları yer almaktadır. Lisans anlaşmaları aracılığıyla işletme gelişmekte olan uluslararası pazarlarda kendisini tanıtma fırsatı elde etmekte, oldukça düşük risk ve yatırımla royalte geliri kazanmakta, yabancı pazardaki karmaşık dağıtım, lojistik, perakendecilik uygulama ve normlarından kaçınabilmektedir.

Lisans anlaşmaları lisansiyenin yetkinlikleri ve pazarın fırsat potansiyeli yeterli ölçüde analiz edildiğinde düşük dereceli finansal risk taşıyan bir giriş yöntemidir. Lisans anlaşması sayesinde lisansör yönetsel ve finansal kaynaklarının oldukça az bir miktarını kullanarak yeni bir pazarda satış yapabilmeyi denemektedir. Lisansiye ise görece düşük düzeyde Ar-Ge maliyetine katlanarak başka uluslararası pazarlarda başarılı olmuş mal ve hizmetlerin alım satımını gerçekleştirme şansını yakalamaktadır.

Yabancı pazarlara giriş yöntemleri arasında oldukça kabul gören bir başka yöntem franchisingdir. Franchising temelde franchisor ve franchisee şeklinde tanımlanan iki taraf arasında gerçekleştirilen, karşılığı royalte olarak ödenen, özel bir lisans anlaşmasıdır. Franchising uygulamalarında belli bir kişi veya örgüte franchising sisteminin belli bir ülkede veya bir ülkenin belli bir bölgesinde yürütme ayrıcalığı tanınırsa, söz konusu kişi veya örgüt master franchisee’dir. Franchising franchisee’ye oturmuş bir ürün ve etkili bir şekilde çalışan üretim sistemiyle iş yapma, franchisor’a ise düşük maliyet ve riskle uluslararası düzeyde faaliyet gösterme fırsatı sunmaktadır.

Üretim sözleşmesi, işletmenin fiziksel üretim için harcayacağı finansman ve insan kaynakları gereksinimini düşürebilmesine imkân sağlayan bir stratejidir. Bu yöntem aracılığıyla işletmeler hem değer zinciri üzerindeki temel yetkinliklerine daha yoğun bir şekilde odaklanabilmekte hem de ev sahibi ülkede üretim yapmanın sağladığı avantajlardan yararlanmaktadır.

Yabancı pazara anlaşma yoluyla giriş yöntemlerinden biri, yönetim sözleşmesidir. Yönetim sözleşmelerinde bir işletmenin bir başka işletmeye anlaşılan belirli bir süre zarfında, belli bir ücret karşılığında yönetsel destek, teknik uzmanlık ve servis hizmeti sağlaması söz konusudur.

Anahtar teslim projelerinde ise uluslararası işletmenin belli bir projenin tasarımı, inşası, teçhizatlandırılması ve kurulumu gibi işler bittikten sonra tesisi çalışır durumda proje sahibi işletmeye veya kamu kurumuna teslim etmesi söz konusudur.

Stratejik işbirlikleri ise sözleşmeye dayalı giriş yöntemlerinden daha fazla, doğrudan yabancı yatırım stratejilerinden daha az sorumluluk, risk, yatırım anlamına gelen ara bir giriş yöntemidir

Yatırım yaparak yabancı pazara giriş yapan işletmeler yabancı doğrudan yatırım alternatifini seçebilecekleri gibi yabancı pazarda portföy yatırımı yaparak var olmayı da tercih edebilirler. Portföy yatırımının yabancı doğrudan yatırımdan farklı yanı, portföy yatırımının yatırım yapılan işletme üzerinde herhangi bir kontrol sağlamamasıdır.

Sıfırdan yatırım stratejisi ise en baştan, doğrudan yabancı yatırım yoluyla, yepyeni bir başlangıç yaparak başlamak anlamına gelmektedir. İşletme yatırım yapacağı ülkede arazi satın almakta veya kiralamakta, yeni tesisler inşa etmekte, yeni çalışanları ve yöneticileri bulup seçmekte veya kendisine bağlı diğer birimlerden gerekli olan insan kaynaklarını transfer etmektedir. Doğrudan yabancı yatırım yaparak yabancı pazara giriş yöntemlerinin ikincisi ev sahibi ülkede faaliyet gösteren işletmelerden bir veya bir kaçını satın almaktır.

Ortak girişim iki veya daha fazla işletmenin ortak çıkarları doğrultusunda bir araya gelerek kurdukları, ortak sahiplik esasına dayanan bir yatırım türüdür. Ortak girişim türleri, ileriye doğru bütünleşmeye dayalı ortak girişim, geriye doğru dikey bütünleşmeye dayalı ortak girişim, geri satın alma amaçlı ortak girişim ve çok katmanlı ortak girişimdir.

Uluslararası İşletmecilik, İnternet ve E-Ticaret

Bir yabancı pazara girerken işletmelerin çoğu internet ve e-ticareti, uluslararası işletmecilik faaliyetlerini genişletmek amacıyla kullanmaktadır. E-ticaretin uluslararası işletmecilik alanında sağladığı faydalar arasında en önemlisi yabancı ülke pazarlarına girişi ve çıkışı hızlandırmasıdır.

Kobi’ler Ve Uluslararası İşletmecilik Faaliyetleri

Özellikle KOBİ olarak tabir edilen, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin uluslararası işletmecilik faaliyetlerine başlamalarını engelleyen çok sayıda kısıtlayıcı etken vardır. KOBİ’lerin sahip olduğu esnek maliyet yapısı ve karar alma süreçleri, değişime uyum hızı ve kapasiteleri, bürokrasiyi aşma konusunda kişisel iletişim becerilerini kullanabilme yetileri ile ürünleri müşteri talepleri doğrultusunda kişiselleştirme kabiliyetleri yabancı pazarlara giriş açısından onları güçlü kılan yönleridir.

Zayıf yönlerini geliştirip güçlü yönlerini öne çıkarak yabancı pazarlara giriş yapabilen özel bir KOBİ türü, mikro-çokuluslu işletmeler olarak anılan KOBİ’lerdir.

Çokuluslu İşletmeler ve Gelişmekte Olan Ülkeler

Gelişmekte olan ülkeler gelişmemiş ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasında geçiş aşamasında olan ülkelerdir. BRICS olarak bilinen ve Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ülkelerinin oluşturduğu, bazen ülkemizin de dâhil edilip BRICS-TR şeklinde genişletilen grup gelişmekte olan ülkelere ilişkin sınıflandırmalarda öne çıkmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin gelişme hızları oldukça yüksektir. Dünya ticaret hacminin yarısı gelişmekte olan ülkeler tarafından gerçekleştirilmektedir. Yaşanan ekonomik gelişme paralelinde gelişmekte olan ülke vatandaşlarının harcanabilir gelir potansiyelleri de genişlemektedir. Bu durum da, kaynak, piyasa ve verimlilik arayışlarında gelişmekte olan ülkelerin doğrudan yabancı yatırım yönelimlerinde öne çıkmalarını sağlamaktadır.