ULUSLARARASI TİCARET HUKUKU - Ünite 2: Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında BM Antlaşması (CISG) Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında BM Antlaşması (CISG)

Giriş

Uluslararası ticaret hayatında, sözleşmelere hangi hukukun/kuralların uygulanacağı hususu büyük önem taşır. Zira bu hukuk, sözleşmenin geçerliliğini, yani kaderini tayin eder; tarafların hak ve yükümlülüklerini düzenler. Bu hukukun bilinmemesi veya tarafların öngörmediği bir hukukun uygulanması, beklenmeyen ve istenmeyen sonuçların dogmasına neden olabilir. Devletlerin yabancı unsur içeren uyuşmazlıklarda hangi hukukun uygulanacağını gösteren kanunlar ihtilâfı kuralları söz konusudur. Bu kurallarda, genelde, tarafların sözleşmeye uygulanacak hukuku seçebilecekleri kabul edilmektedir. Uygulanacak hukuka dair bir anlaşmanın olmaması hâlinde, kanunlar ihtilâfı kuralının gösterdiği hukuk uygulanır. Her devlet kanunlar ihtilâfı kuralını kendisi belirlediğinden ve bunlar bir diğer devletinkinden farklı olabileceğinden değişik hukukların uygulanması ihtimali doğar. Örneğin, aynı davanın A devletinde açılması hâlinde X devletinin, B devletinde açılması hâlinde ise tamamen farklı hükümler getiren Y devletinin hukuku uygulanacak hukuk olarak karsımıza çıkabilir. Bu çeşitlilik, hukuki belirsizliğe yol açtığı gibi, uyuşmazlık hâlinde ek masrafları da beraberinde getirebilmektedir. Öngörülebilirliği ve hukuki güvenliği sağlayabilmek için uluslararası ticarete ilişkin hukuk kurallarının yeknesaklaştırılması (uyumlaştırılması), öteden beri üzerinde durulan bir konu olmuştur. Bu bağlamda çeşitli sözleşme tipleri için devletlerarasında uluslararası sözleşmeler, model kanunlar veya ilkeler hazırlanmak suretiyle belirsizlikler giderilerek milletlerarası ticari hayatta güven ve öngörülebilirlik sağlanmaya çalışılmaktadır.

Anlaşmanın Uygulama Alanı

Uygulama alanı, Antlaşmanın “Uygulama Alanı ve Genel Hükümler” başlıklı birinci kısmın birinci bölümünde 1 ila 6. maddelerinde düzenlenmektedir. Antlaşmanın 1. maddesi “yer bakımından uygulama alanı”na, 2 ila 6. maddeleri ise “maddi uygulama alanı”na ilişkin hükümleri içermektedir. Antlaşmanın 99 ila 101. maddeleri ise Antlaşmanın “zaman bakımından uygulama alanı”na ilişkindir.

Hükmün birinci fıkrasından anlaşıldığı üzere Antlaşma, işyerleri farklı ülkelerde bulunan taraflar arasındaki satım sözleşmelerine uygulanmaktadır. Başka bir deyişle, Antlaşma hükümlerinin uygulanabilmesi için, tarafların işyerlerinin farklı ülkelerde bulunması gerekir. Ancak bu farklılığın sözleşmenin kurulması esnasında gerçekleşmesi şarttır. Satım sözleşmesinin taraflarının işyerlerinin farklı ülkelerde bulunması zorunluluğu, Antlaşmanın uygulanması açısından uluslararası satım sözleşmesinin esas alınmasından kaynaklanmaktadır.

Antlaşmanın birçok hükmünde “satım sözleşmesi” kavramı kullanılmakla birlikte, kavramın tanımı yapılmamıştır. Bunun en önemli gerekçesi, farklı hukuk düzenlerinde mal satımı sözleşmeleri ile ilgili tanımların birbirinden çok değişik olmaması gösterilmektedir. Aksi durum da, yani farklı hukuk düzenlerinde değişik tanımların yer alması da gerekçe gösterilmektedir. Bununla birlikte, CISG m. 30’a göre satıcının borcu, malları teslim etmek, onlara ilişkin belgeleri vermek ve malların mülkiyetini geçirmektir. Keza CISG m. 53’de de alıcının borcu, bedel ödeme ve malı teslim alma olarak belirtilmiştir.

Yukarıda belirtilen taşınmaz satımından başka, CISG m. 2’de bazı satım sözleşmesi çeşitleri de Antlaşmanın uygulama alanı dışında bırakılmıştır. Bu hükme göre, (1) tüketici satım sözleşmeleri; (2) açık artırma yoluyla yapılan satımlar; (3) cebrî icra veya diğer kanun gereği yapılan satımlar; (4) menkul kıymet, kambiyo senedi ve para konulu satım sözleşmeleri; (5) gemi, tekne, hava yastıklı taşıt veya hava taşıtı satımı; (6) elektrik satımı Antlaşmanın uygulama alanına girmeyen satım sözleşmeleridir.

Satıcının Yükümlülükleri

Satıcının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri Antlaşmanın 30 ila 44. maddelerinde düzenlenmektedir. CISG m. 30’da satıcının başlıca yükümlülükleri, m. 31 ila 34’de ise malların teslimi ve belgelerin verilmesi düzenlenmektedir. Aynı şekilde satıcının yükümlülükleri arasında 35 ila 44. maddelerde yer alan malların sözleşmeye uygunluğu ve üçüncü kişilerin hak ve talepleri de bulunmaktadır. Aşağıda satıcının söz konusu yükümlülükleri kısaca, sırasıyla açıklanacaktır.

Mal ve Belgeleri Teslim Etme Yükümlülüğü:

Malı Teslim Etme Yükümlülüğü: Antlaşmaya göre “ Satıcı sözleşmede ve bu antlaşmada öngörüldüğü şekilde malları teslim etmek, onlara ilişkin belgeleri vermek ve malların mülkiyetini geçirmekle yükümlüdür ” (m. 30). Bu hükümden de anlaşılacağı üzere satıcının asli yükümlülüğü malların alıcıya teslim edilmesidir. Her ne kadar “ teslim ” kavramı Antlaşmada tanımlanmamış ise de, teslimden kasıt, malların zilyetliğinin alıcı tarafından edinilebilmesi için gereken eylemlerin satıcı tarafından yapılmasıdır. Bu sebeple malların tesliminden söz edebilmek için malların mülkiyetinin veya zilyetliğinin alıcıya devri gerekmez. Aynı şekilde, teslim borcu satıcı tarafından tek taraflı yerine getirilmekte olup, alıcının katılmasına ihtiyaç yoktur. Başka bir deyişle, teslim için satıcının üzerine düseni yapmasıyla teslim fiili tamamlanmakta, alıcının zilyetliği fiilen kazanmış olması ise aranmamaktadır.

Belgeleri Teslim Etme Yükümlülüğü: Satıcının belgeleri teslim etme yükümlülüğü, malı teslim etme yükümlüğünden bağımsız bir yükümlülüktür. Satıcının belgeleri teslim etme yükümlülüğü CISG m. 34’de ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. CISG m. 34’e göre satıcının, malla ilgili belgeleri teslim etme yükümlüğü söz konusuysa, onun “ bunları sözleşmede öngörülen zamanda, yerde ve şekilde ” teslim etmesi gerekir. Satıcının mala ilişkin belge teslim etme yükümlülüğünün olup olmadığı, varsa hangi belgelerin, ne şekilde, ne zaman alıcıya teslim edileceği, sözleşmeye, taraflar arasındaki daha önce var olan ilişkilere veya ticari teamüllere göre belirlenir (m. 9). Uygulamada görülen satıcı tarafından verilecek belgelere, malın gümrükten çekilmesini, taşıyıcı ve sigortacıya taleplerin yöneltilmesini sağlayan belgeler, ithalat ruhsatları örnek verilebilir.

Mülkiyeti Sağlama Yükümlülüğü: CISG m. 30’a göre satıcı, sattığı malın mülkiyetini alıcıya geçirme yükümlülüğü altındadır. Ancak mülkiyetin gerçekten alıcıya geçip geçmediği hususu Antlaşma tarafından düzenlenmemektedir. Gerçekten de CISG m. 4/b’ye göre, “ sözleşmenin, satılan malların mülkiyeti üzerindeki muhtemel etkileri düzenlenmemiştir. ” Bu sebeple, satıcının malın mülkiyetini alıcıya sağlayıp sağlamadığı sorusu, forum devletinin milletlerarası özel hukuk kurallarına göre çözüme kavuşturulur.

Satıcının Diğer Yükümlülükleri: Satıcının m. 30’un kapsamı dışında kalan başka yükümlülükleri de vardır. Bunlar, sözleşmeden, taraflar arasındaki ilişkilerden, teamüllerden veya dürüstlük kurallarından kaynaklanabilir. Örneğin, sözleşmede satılan malın satıcı tarafından monte edileceği kararlaştırılabilir. Bunun yanında satıcının malı teslim yükümlülüğü kapsamında malı tartması, sayması, ölçmesi, paketlemesi vs. yükümlülükleri de söz konusu olabilir. Satıcının bu yükümlülükleri, teslim eyleminin içerisinde kaldıkları oranda, satıcının teslim yükümlülüğü olarak değerlendirilmektedir.

Sözleşmenin İhlali

Borç ilişkisinin temel amacı ve başlıca hükmü “ifa”dır. Borç ilişkisi sırf ifa edilsin diye kurulur. İfa, hukuki işlem (özellikle sözleşme) ya da kanun gereği borçlanılmış edimin, borçlunun borca uygun edim fiili ile yerine getirilmesidir. Ancak, tam ve doğru, gereği gibi ifa ile borç sona erer. Borcun tam ve doğru bir şekilde ifa edilmesine gereği gibi ifa denir. Borçlanılan edimin, ifa tarz ve unsurlarına (modalitelerine), yani ifanın taraflarına, yer ve zamana, miktar ve niteliğine uygun olarak eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesine borcun gereği gibi ifası denir. İste borcun gereği gibi ifa edilmemesi sözleşmenin ihlali sonucunu doğurmaktadır. Gereği gibi ifa etmeme, geniş anlamda ve dar anlamda kullanılmaktadır. Geniş anlamda gereği gibi ifa etmeme, borçlunun edimi kanun veya sözleşmede öngörülen şartlara uygun ifa etmemesidir. Bu anlamda sözleşmenin ihlali, edimin nitelik ve miktarına, ifa yerine ve zamanına ilişkin olabilir. Buna karşılık dar anlamda gereği gibi ifa etmeme ise, ayıplı ifaya ilişkindir. Burada edimin vasfına ilişkin, nitelik yönünden gereği gibi ifa etmeme söz konusudur.

Antlaşma hükümleri incelendiğinde, borca aykırılık bakımından bir ayrımın yapılmadığı görülmektedir. Burada tek bir sözleşme ihlali sistemi benimsenmiştir. Ancak bütün sözleşme ihlalleri tek bir sonuca bağlanmamıştır. Sözleşme ihlalinin esaslı olup olmamasına göre bir ayrım yapılmıştır. Yani ihlalin türüne göre zarar gören tarafa farklı haklar tanınmıştır.

Sözleşmenin esaslı ihlali hâlinde zarar gören tarafın, sözleşmeden dönme, ikame mal teslimini isteme veya zararın tazminini talep etme hakları vardır. Buna karşılık sözleşmenin esaslı olmayan ihlalinde ise zarar gören, aynen ifa, malın onarılmasını isteme, bedelden indirim isteme veya zararın tazminini talep etme seçimlik haklarına sahiptir. Sözleşmenin ihlali hâlinde, alıcının sahip olduğu haklar, aşağıda ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır. Ancak, alıcının haklarına geçmeden önce, sözleşmenin esaslı ihlali kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.

Sözleşmenin İhlali Halinde Alıcının Hakları

CISG m. 45’e göre satıcı, sözleşmeden veya Antlaşmadan doğan yükümlülüklerinden birini yerine getirmediği takdirde, alıcının üç seçimlik hakkı bulunmaktadır. Alıcının ilk seçimlik hakkı “ aynen ifayı talep hakkı ”dır (m. 46). Alıcı aynen ifayı talep hakkını, ikame mal teslim edilmesi seklinde kullanabileceği gibi, malın tamir edilmesini talep etmek seklinde de kullanabilir (m. 46/1i2). Alıcının ikinci seçimlik hakkı “ bedelden indirim hakkı ”dır (m. 50); sonuncusu ise, “ sözleşmeden dönme hakkı ”dır (m. 49). Alıcı, tüm bu seçimlik haklarına ek olarak “ tazminat talep etme hakkı ”na da sahiptir (m. 74i77). Tazminat talep etme hakkı, öneminden dolayı aşağıda ayrı bir baslık altında detaylı olarak açıklanacaktır.

Alıcının yukarıda özetlenen seçimlik haklarını kullanabilmesi için, sözleşmeden veya Antlaşmadan doğan yükümlülüklerin ihlalinde satıcının kusurlu olup olmamasının bir önemi yoktur. Alıcı, m. 79 ile kabul edilen sorumsuzluk hâllerinde dahi seçimlik haklarını kullanabilir. Zira m. 79/4’de, bu durumun, alıcının tazminat dışındaki haklarını engellemeyeceği açıkça hükme bağlamıştır.

Alıcının seçimlik haklarını kullanması bakımından, satıcı tarafından ihlal edilen yükümlüğün, sözleşmeden, taraflar arasındaki alışkanlıklardan ya da Antlaşmadan doğmuş olması bakımından bir ayrım söz konusu değildir. Keza, ihlal edilen yükümlülüğün asli veya tali olmasının da bir önemi bulunmamaktadır. Seçimlik hakların kullanılması bakımından tek ayrım, ihlalin esaslı olup olmamasına göre yapılmaktadır. Antlaşmada, sözleşmenin ihlali kavramı tek kavram olarak kullanılmış olup, ihlalin nasıl olduğu, yani imkânsızlıktan, geç ifadan, sözleşmenin pozitif ihlalinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı ayrımına gidilmemiştir. Yani ihlalin, imkânsızlık, ayıplı ifa, aliud (yanlış) ifa teşkil edip etmediğine bakmaksızın alıcı, tanınan seçimlik haklarını kullanabilmektedir.

CISG m. 45/3’e göre, “ Alıcı, sözleşmenin ihlal edilmesi hâlinde sahip olduğu hukuki imkânlardan birine başvurduğu takdirde, satıcıya, bir mahkeme veya hakem tarafından ek süre tanınamaz. ” Bu hükümle, satıcının sözleşmeyi ihlal etmesi hâlinde kendisine, alıcının seçimlik haklarını kullanabilmesi için mahkeme veya hakem tarafından ek süre verilmesinin önüne geçilmektedir. Böyle bir hükmün kabul edilmesinin sebebi, bazı millî hukuk sistemlerinde, özellikle Fransız Medeni Hukuk sisteminin etkisinde olan ülkelerin millî hukuk kurallarının, alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanabilmesi için, satıcıya ek süre verilmesinden kaynaklanmaktadır. Satıcıya böyle bir sürenin verilmesinin, uluslararası ticaret bakımından uygun olmayacağı ve forum devletindeki alıcılar bakımından avantaj sağlayacağı savunulmaktadır. Ancak, satıcıya yükümlülüklerini ifa etmesi için, alıcının ek süre vermesi her zaman mümkündür (m. 47/I).

Alıcının Tazminat Talep Etme Hakkı

CISG m. 45/1(b) hükmüne göre, satıcının sözleşmeden veya Antlaşmanın yedek hükümlerinden doğan yükümlülüklerinden herhangi birini ihlal etmesi hâlinde, alıcının m. 74 ila 77’de öngörülen tazminat talep hakkı bulunmaktadır. Bu sebeple alıcının tazminat hakkının temel dayanağı m. 45/1(b) hükmüdür. Tazminatın miktarı, hesaplama sekli CISG’ın 74 ila 77. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

CISG m. 77-80 hükümleri, sadece satıcının yükümlülüklerinin ihlali durumunda değil, alıcının yükümlülüklerini ihlal etmesi durumunda da uygulanabilmektedir. Bu husus, CISG Bölüm V’in baslığı olan “ Satıcının ve Alıcının Yükümlülüklerine İlişkin Ortak Hükümler ” ifadesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Ancak, öneminden dolayı, bu baslık altında satıcının yükümlülüklerini ihlal etmesi hâlinde alıcının tazminat hakkı üzerinde durulmaktadır.

Alıcının tazminat talebinde bulunması, onun sahip olduğu diğer hakları kullanmasına engel değildir. Alıcı örneğin, onarım ile birlikte tazminat veya sözleşmeden dönme ile birlikte tazminat talebinde de bulunabilir. Ancak, burada önemli olan alıcının zararının karşılanması olup, zarar, kullanılan haklardan biri ile giderilirse alıcının tekrardan tazminat talebinde bulunması mümkün değildir. Zira aksi hâlde, alıcının zararı karşılandığından, sebepsiz zenginleşmesi gündeme gelecektir.

Antlaşmanın tazminat düzenlemesinde, Türk hukukunda olduğu gibi ifa menfaati/ düzen menfaati veya müspet zarar/menfi zarar kavramlarına yer verilmemektedir. Tazminat sorumluluğunda bu tür bir ayrım yoktur. Örneğin sözleşmeden dönen alıcının, menfi zarar yerine müspet zararın tazminini talep etmesi mümkündür.