VERGİ CEZA HUKUKU - Ünite 8: Vergi Suç ve Cezaların Sona Ermesi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Vergi Suç ve Cezaların Sona Ermesi

Ünite 8: Vergi Suç ve Cezaların Sona Ermesi

Ölüm

Ölüm, insanın kalp ve nefes fonksiyonlarının sona ermesi sonucu, mutlak hareketsiz, ölü morluğu, göz bebeklerinin büyümesi sonucunu doğuran halidir.

Ölüm, ceza mahkemelerince hükmedilecek cezalar için, sonucu etkileyen bir olaydır. Ölüm, Türk Ceza Kanunu kapsamı içerisindeki cezalarda etki edici bir sonuç doğurur. Bu etki, infaz edilmemiş cezaların düşmesi sonucunu doğurur. “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri şahsîdir” (Anayasa md.38/). Buradan hareketle cezalandırılacak kişinin şahsiyetinin olması gerekir. Şahsiyet için de öncelikle kişi ve canlı olmak gerekir. Ölü kişinin şahsiyeti olamayacağına göre, kendisine ceza vermenin de bir faydası olmayacaktır. Çünkü, cezadan beklenen sonuçlar ancak hayatta olan insandan alınabilir. Ceza mahkemesince hükmedilecek cezalarda, ceza henüz hükmedilmemiş olduğu için, kamu davasını ortadan kaldırır. “(1) Ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz” (Türk Ceza Kanunu md.20/1) “(1) Sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibariyle müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunur. (2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur” (Türk Ceza Kanunu md. 64). Ölüm olayı ile birlikte hâkim re’sen davanın ortadan kaldırılmasına karar verir. Bu sonuç sadece vefat eden sanık için söz konusudur. Suçun birlikte işlenilmesi halinde, diğer sanıkların yargılanmasına devam edilir.

Vergi Usul Kanunu’nda “ölüm halinde vergi cezası düşer” (Vergi Usul Kanunu md. 372) hükmü yer almaktadır.

Ceza mahkemelerince hükmedilecek cezalarda ceza mahkûmiyetine hükmedilmiş veya ceza çekilmeye başlamış ise, hürriyeti bağlayıcı cezanın düşmesine neden olur. Ceza bütün neticeleri ile ortadan kalkar. Vergi dairelerince kesilecek cezalarda ise, sonuç yine vergi cezalarının düşmesi sonucunu doğurur.

Ölümün ceza mahkemelerince kesinleşmiş ve infaz edilmiş hürriyeti bağlayıcı cezalara herhangi bir etkisi yoktur. Ceza infaz edilmek suretiyle sonuçlanmış olur.

Ölüm Karinesi ve Vergi Cezalarına Etkisi: Ölüm olayının tespitinde, ortada bir ceset bulunması gerekir. Oysa, kişinin öldüğüne kesin gözüyle bakılan bir olay içerisinde kaybolup cesedi bulunamıyorsa, bu olaya kesin ölümdür demek mümkün değildir. Medenî hukukta bunun için kullanılan kavram, ölüm karinesidir (Türk Medeni Kanunu md.31). Ölüm karinesi, bir kimsenin cesedi bulunmaksızın, ölümüne kesin gözüyle bakılan bir durum içerisinde kaybolmuşsa o yerin en büyük kamu görevlisinin emriyle nüfus siciline ölü kaydının düşürülmesidir (Türk Medeni Kanunu md. 44). Örneğin, havada infilak eden bir uçaktan kurtulan olmamakla beraber, uçakta olduğu bilinen kişilerden bir veya bir kaçının cesedinin bulunmaması hali gibi. Bu durumda cesedi bulunamayan kişilerin öldüğü sonucuna varılır. Ölüm karinesinin vergi cezalarına etkisi ise, ölüm gibidir. Türk Medeni Kanunu’nun 30’uncu maddesine göre, ölüm karinesi içinde kaybolan kişi ölmüş kabul edilir. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunu açısından, ölüm karinesi içerisinde kaybolan kişi ölmüş kabul edilir. Cezaları düşer.

Gaipliğin Vergi Cezalarına Etkisi: Gaiplik, yaşayıp yaşamadığı bilinmeyen, fakat muhtemelen ölmüş olan bir kişinin hukukî durumudur. Gaiplik, ölüm tehlikesi içinde kaybolma veya uzun süre haber alınamama nedenleriyle meydana gelir. Ölüm tehlikesi içinde kaybolma, ölüm karinesinden ayrılır. Ölüm karinesinde ölüm tehlikesine muhakkak nazarıyla bakılırken ölüm tehlikesi içinde kaybolma da ölüm olayı ihtimal dahilindedir. Yani ölmemiş olması da söz konusudur. Ölüm tehlikesi içinde kaybolma, ölümünün pek muhtemel görüldüğü bir tehlikenin meydana gelmesinden itibaren bir yıl içerisinde kendisinden haber alınamama halidir. Uzun süre kendisinden haber alınamama ise, son haber tarihinden itibaren en az beş yıl geçmesine rağmen kendisinden haber alınamama halidir. Her iki halde de gaiplik kararı, hakları ölüme bağlı kimseler tarafından istenebilir. Gaiplik kararı, gaibin son ikametgâhı hâkimi tarafından bilgi verebilecek kişilere ilân yoluyla duyurulur. Bu süre ilk ilânın yapıldığı günden başlayarak en az altı aydır (Türk Medeni Kanunu md.33). Duyuruda belirtilen süre içinde kişinin öldüğü anlaşılırsa kişilik ölümle sona erer ve gaiplik kararı düşer. Bir haber çıkmaz ise, kişinin gaipliğine karar verilir. Ölüme bağlı haklar, aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır. Gaiplik kararı, ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haber alınma gününden başlayarak cezaların düşmesi sonucunu doğurur.

İnfaz

İnfaz, ceza mahkemeleri tarafından hükmedilen kesinleşmiş hapis veya adlî para cezalarının Cumhuriyet Savcılıkları tarafından infaz kurumlarında çektirilmesi veya tahsil edilmesidir.

Adlî para cezalarının infazı ise, ilâm Cumhuriyet Savcılığına verildikten sonra, otuz gün içerisinde ödenmesi için ödeme emri gönderilir. Cezanın ödenmemesi durumunda miktara karşılık gelen gün sayısınca Cumhuriyet Savcısının kararı ile hapsedilir. Hapis süresi üç ayı geçemez. (Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun md 106/7). Adlî para cezasının tamamen karşılanmaması durumunda, kalan paranın tahsili için mahkeme kararı mahallin en büyük mal memuruna verilir. Tahsil işlemleri Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Zamanaşımı

Zamanaşımı, vergi ceza hukukunda kanunda belirtilen şartlar altında belli bir sürenin geçmesi ile suçun yargılanmasını veya hükmedilen cezanın çektirilmesi yetkisini sınırlandıran zaman parçasıdır.

Ceza Mahkemelerince Karara Bağlanan Vergi Suç ve Cezalarında Zamanaşımı

Kaçakçılık, vergi gizliliğine uymama ve yükümlünün özel işlerini yapma suçlarında uygulanacak zamanaşımı hükümleri, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan zamanaşımı hükümleridir. Vergi Usul Kanunu’nda bu suçlar için zamanaşımı yer almamaktadır.

Dava Zamanaşımı

Amacı ve Hukukî Niteliği

Dava zamanaşımı, şahsî veya kamu davasının mahkeme önünde açılabilmesi için, suçun işlendiği tarihten itibaren başlayan, suçun kanunda yazılı ceza miktarına göre süresi değişen bir zaman dilimidir. Bu süre geçtikten sonra dava açılması mümkün değildir. Kamu düzeninden olan bu süre, hem taraflar ve hem de hâkim tarafından dikkate alınır.

Dava Zamanaşımı Süresinin Başlangıcı

Türk Ceza Kanunu’nda dava zamanaşımının başlangıcı, suçların cinsine ve işleniş tarzına göre farklı farklıdır. Tamamlanmış suçlarda, süre fiilin işlendiği günde başlar. Suçun işlendiği günün belli olmaması halinde, failin daha çok yararına olan gün suçun işlendiği gün olarak kabul edilir. Teşebbüs derecesinde kalan suçlarda zamanaşımı süresi, son fiilin işlendiği tarihten itibaren başlar. Mütemadi (kesintisiz - süregelen) suçlarda, süregelen suç fiilinin kesildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Kaçakçılık, vergi gizliliğine uymama, yükümlünün özel işlerini yapma suçlarında ise, suç fiilinin işlendiği günden itibaren süre işlemeye başlayacaktır.

Sürenin Hesaplanması

Dava zamanaşımı süresinin hesaplanmasında, suçun işlendiği gün zamanaşımı süresi başlar.

Ceza hukukunda uygulanacak dava zamanaşımı, her suç için ayrı ayrı ve kanunda gösterilen cezanın yukarı haddinin miktarına ve failin yaş durumuna göre tespit edilir. Ceza mahkemesinde yargılanacak suçlar için, ayrı ayrı dava zamanaşımı süreleri şöyledir.

1.Kaçakçılık Suçu:Kaçakçılık suçunun cezası beş yıldan fazla olmadığı için, zamanaşımı süresi sekiz yıldır.

2.Vergi Gizliliğine Uymama Suçu:Vergi gizliliğine uymama suçunda kesilecek ceza, Türk Ceza Kanunu’nun 239’uncu maddesinde düzenlenmiş olan cezadır (Vergi Usul Kanunu md. 362). Bu hükme göre ceza, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasıdır. Cezanın üst sınırı beş yılı geçmediği için dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır (Türk Ceza Kanunu md. 66/1-e).

3.Yükümlünün Özel İşlerini Yapma Suçu: Yükümlünün özel işlerini yapma suçunun cezası, Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesine göre tayin edilecektir (Vergi Usul Kanunu md.363). Cezası da bir yıldan üç yılakadar hapis cezasıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 257’incimaddesinde yer alan cezanın üst sınırı üç yıl hapis olduğuna göre ve zamanaşımı süresinin hesaplanmasında hapis cezası esas alınacağına göre, zamanaşımı süresi üç yıllık hapis cezasına göre tayin edilecektir. Buna göre uygulanacak zamanaşımı süresi de sekiz yıldır (Türk Ceza Kanunu md.66/1-e).

Dava Zamanaşımı Süresinin Durması

Dava zamanaşımı süresini durduran nedenler kanunda sayılmıştır. Bunlar, dava açılabilmesi için izin veya karar alınması gereği veya başka bir makamda çözümlenmesi halleridir. Bu haller, bekletici sorun (mesele-i müstehire) kabul edilir. Bu sorun ortadan kalkıncaya kadar süre işlemez, durur. Örneğin, vergi kaçakçılığı suçu işlemiş bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için gereken süre gibi. Bekletici sorunda geçen süre kadar, dava zamanaşımı süresi de uzar.

Dava Zamanaşımı Süresinin Kesilmesi

Dava zamanaşımını kesen nedenlerin meydana gelmesi halinde, zamanaşımı kesilir. İşleyen süre sayılmaz ve süre yeniden işlemeye başlar. Ancak yeni işleyecek süre, zamanaşımı süresinin yarısına kadar uzar (Türk Ceza Kanunu md.67/4). Kanun koyucu iki grup zamanaşımını kesen neden kabul etmiştir (Türk Ceza Kanunu md.67/2). Suça ilişkin olarak dava zamanaşımını kesen nedenleri şöyle sıralayabiliriz (Türk Ceza Kanunu md.67/2):

i. Şüpheli veya sanığın savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,

ii. Tutuklama kararı verilmesi,

iii. Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,

iv. Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa mahkûmiyet kararı verilmesi, Dava zamanaşımı süresi kesildiğinde süre yeniden işlemeye başlar. Dava zamanaşımını kesen birden fazla neden olması halinde, son kesme nedeninin sona erdiği tarihten itibaren süre yeniden işlemeye başlar (Türk Ceza Kanunu md.67/3).

Dava Zamanaşımının Sonuçları

Dava zamanaşımı süresi dava açılmaksızın sona ermesi halinde, artık söz konusu suçlar için dava açılamaz. Savcılık, zamanaşımına uğramış suçlar için suç duyurusu alması halinde, ceza davası açılmasına yer olmadığına karar verecektir. Her nasılsa, dava açılmış olsa bile hâkim zamanaşımını re’sen nazara alarak davayı reddedecektir.

Ceza Zamanaşımı

Kesin hükme bağlanmış bir cezanın, hüküm tarihinden itibaren belli bir süre içinde yerine getirilmemesi halinde, bu cezayı çektirme yetkisini ortadan kaldıran müesseseye ceza zamanaşımı adı verilir. Ceza zamanaşımı süreleri, hâkimin kararında yer alan ceza miktarına göre tayin edilir. Ceza zamanaşımı dava zamanaşımında olduğu gibi yargı organlarınca re’sen dikkate alınır.

Ceza zamanaşımı, mahkeme kararının kesinleştiği günden itibaren işlemeye başlar (Türk Ceza Kanunu md. 68/5).

Zamanaşımı süreleri, verilen cezanın türüne göre farklılaştırılmıştır. Bunlar, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında kırk yıl; müebbet hapis cezalarında otuz yıl; yirmi yıl ve daha fazla süreli cezalarda yirmi dört yıl; beş yıl ve daha fazla süreli cezalarda yirmi yıl; beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıldır. Suç fiilini işlediği sırada on iki yaşını doldurup on sekiz yaşını doldurmamış olan hakkında sürelerin yarısının geçmesiyle on beş yaşını doldurup on sekiz yaşını doldurmamış olanlar hakkında üçte ikisinin geçmesiyle ceza infaz edilmez (Türk Ceza Kanunu md 68/2).

Ceza Zamanaşımı Süresinin Kesilmesi

Ceza zamanaşımının kesilmesiyle zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Süre kanunda yer alan sürenin en fazla yarısı kadar uzar. Ceza zamanaşımı şu hallerde kesilir: Ceza İnfazının Hükümlüye Tebliği; mahkûmiyet hükmünün infazı için yetkili merci tarafından hükümlüye kanuna göre yapılan tebligat zamanaşımını keser (Türk Ceza Kanunu md.71/I). Hükümlünün Yakalanması; hükümlü kişinin cezanın infazı amacıyla yakalanmasıyla ceza zamanaşımı kesilir (Türk Ceza Kanunu md.71/I). Hükümlünün Üst Sınırı İki yıldan Daha Fazla Olan Kasıtlı Bir Suç İşlemesi; bir suçtan dolayı mahkûm olan kişinin, hüküm verilmesinden sonra üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı yeni bir suç işlemesi durumunda ceza zamanaşımı kesilir (Türk Ceza Kanunu md.71/I).

Ceza Zamanaşımının Sonuçları

Ceza zamanaşımı süresi dolduğunda, devletin o cezayı çektirebilme yetkisi ortadan kalkar. Savcı veya yargı organları ceza zamanaşımını re’sen dikkate alır. Hükümlünün bundan vazgeçmesinin önemi yoktur. Ceza çektirilemez. Ceza zamanaşımı sadece cezanın infazına engel olur. Ceza sayılmayan yaptırımlar yerine getirilir. Örneğin, yargılama giderleri gibi.

Vergi Cezalarının Affı

Af, yasama organı tarafından çıkartılan bir kanun ile işlenmiş suç ve kesinleşmiş cezaları veya cezalarla birlikte sonuçlarını da ortadan kaldıran bir atıfet müessesesidir. Genel ve özel af kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin beşte üç çoğunluğun kararı ile çıkarılır (Anayasa md 87). Ancak, orman suçlarına ilişkin olarak af kanunu çıkarılamamaktadır. Cumhurbaşkanı, sürekli hastalık, sakatlık ve kocama nedeniyle kişilerin cezasını hafifletebilir veya kaldırabilir. Bu bireysel af olarak değerlendirilir. Vergi hukukunda af, vergilerden ziyade cezalar için kullanılır. Zaman zaman vergi aflarına tanık olsak da daha çok uygulama cezalar noktasındadır. Devlet ceza alacaklarından vazgeçerken çoğu kez tahsil edilemeyen vergilerin tahsili imkânı da doğmuş olur. Böylece, devlet hazinesine girmesi ihtimali zayıf olan, vergi alacağı da alınmış olur. Ancak, vergilerin affının faydaları yanında bazı sakıncaları da bulunmaktadır. Cezaların affı ile zamanında ve kanuna uygun olarak yükümlülüklerini yerine getirmiş olan yükümlüler aleyhine eşitlik ve ekonomik rekabet şartları bozulacaktır. Bundan daha tehlikelisi ise, af beklentisi yükümlülerin ödevlerinin yerine getirilmesine bir mâni oluşturacaktır.

Affın vergi cezalarına etkisi, vergi cezalarını ortadan kaldırma şeklinde olur. Ancak uygulamada, vergi cezalarının affında sadece cezanın kaldırılması ile yetinilmekte, cezaların ilişkili bulunduğu vergilere ait biçimsel ve parasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi istenmektedir. Böylece vergi ve gecikme zammı tahsil edilirken cezalardan feragat edilmiş olmaktadır.

Pişmanlık Ve Islah

Pişmanlık ve ıslah, beyana dayanan vergilerde kaçakçılık suçu fiillerini işlemiş yükümlü ve iştirakçilerinin kanuna aykırı hareketleri ilgililer tarafından tespit edilmeden önce, vergi idaresine yazılı olarak suç fiillerini itiraf etmesidir.

Pişmanlık ve Islah Müessesesinin Kapsamı

i. Pişmanlık ve ıslah, tüm vergi alacakları için söz konusu olan bir müessese değildir. Vergilendirme usulüne göre ayrıma tâbi tutacak olursak, beyan usulü ile vergilendirilen vergiler (Vergi Usul Kanunu md.371/I) için söz konusudur. Beyan üzerine tarh ve tahakkuk ettirilen vergiler için söz konusudur. Bu usul, gerçek usulde vergilendirme olarak da adlandırılabilir. Örneğin, gerçek usulde vergilendirilen tüccar gibi.

ii. Emlâk vergisi, pişmanlık ve ıslah kapsamı dışındadır (Vergi Usul Kanunu md.371/ son). Nedeni ise, emlâk vergisi yükümlüsünün sayı itibariyle çok olması, yakalanma korkusu içindeki yükümlünün pişmanlık dilekçesi vererek cezalandırmadan kurtulabilmesi, zamanaşımındaki özel hüküm nedeniyle vergiyi uzun süre gizlemesinin söz konusu olması, pişmanlık ve ıslahtan yararlanmasına imkân vermemektedir. Emlâk vergisinde zamanaşımı süresi, bildirimin yapılmadığının idarece öğrenildiği tarihi izleyen takvim yılı başından başlar. Bu nedenle emlâk vergisinin zamanaşımına uğraması çok zordur.

iii. Pişmanlık ve ıslah, kaçakçılık suçu ve vergi ziyaı kabahati için söz konusudur. Vergi ziyaı, kaçakçılık fiilleriyle işlenmesi durumunda da pişmanlık ve ıslahtan yararlanılır. Kaçakçılık suçunun pişmanlık ve ıslah hükümlerinden yararlanacağına ilişkin 371’inci maddede açık bir hükme yer verilmemektedir. Ancak, kaçakçılık suçunun düzenlendiği 359’uncu maddenin (c) fıkrasının 3’üncü bendinde şu ifade ile kaçakçılık suçu da pişmanlık ve ıslah kapsamı içerisine girmiş olmaktadır. “371’inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz” (Vergi Usul Kanunu md. 359/c-3).

Pişmanlık ve Islahın Sonuçları

Pişmanlık ve ıslah şartlarına uyulup uyulmamasına göre pişman ve ıslahın sonuçları farklı olmaktadır.

Şartlarına Uyulması Halinde Pişmanlık ve Islahın Sonuçları

Şartları yerine getirilmiş bir pişmanlık dilekçesinin en doğal ve en önemli sonuçlarından biri, kaçakçılık suçu için cezaya hükmolunmasına ve vergi zıyaı cezasının kesilmesine engel olmasıdır.

Devleti vergi alacağına kavuşturur. Bu özelliği ile pişmanlık ve ıslah cezalandırma şartı gibi sonuç doğurur. Suç baki kalmakla birlikte ceza kesilmez. Pişmanlık ve ıslah her ne kadar, devletin cezalandırma durumunu ortadan kaldırmakta ise de, tespit edilip edilmeyeceği belirli olmayan vergi alacağına kavuşma gibi bir sonuç doğurur. Böylece devlet vergi aslı ve pişmanlık zammı ile yetinirken cezalardan fedakârlık etmiş olmaktadır.

Pişmanlık ve ıslah kapsamı içerisinde bulunan cezalar tatbik edilmesi durumunda, bazı uyuşmazlıkların doğmasına neden olabilir. Bu uyuşmazlıkların giderilmesi, hem zaman kaybına hem de bazı giderlerin yapılmasına mani olur.

Pişmanlık ve ıslah kapsamı içerisindeki cezalar içinde özel ve genel usulsüzlükler yer almadığı için, bu cezaların kesilmesinde bir mani yoktur. Re’sen takdir söz konusu olmayacağı için, sadece cetvelde yer alan ceza miktarı ile yetinilmiş olur.

Hiç beyanname verilmemesi veya verginin hesaplanmasına ilişkin bilgilere yer verilmemesi re’sen takdir nedenidir (Vergi Usul Kanunu md.30). Pişmanlık dilekçesi verilmemiş olsaydı, suçun tespiti halinde takdir komisyonlarının inceleme yükleri artmış olacaktı. Pişmanlık dilekçesi verilmesi halinde re’sen takdir söz konusu olmayacağı için, takdir komisyonlarının yükleri hafiflemiş olacaktır.

Pişmanlık talebinde bulunulmakla birlikte şartlarının yerine getirilmemesi halindeki sonuçlar

Kaçakçılık suçu nedeniyle ilgililer tarafından ceza mahkemesi nezdinde ceza davası açılabilecektir.

Vergi suçundan haberdar olan vergi dairesi, vergi incelemesi yoluna gitmek suretiyle ödenmesi gereken vergiyi hesap ettirebilecektir. Bu ise, varsa diğer suç ve kabahatlerin ortaya çıkması sonucunu doğuracaktır.

Beyanname verilmemesi veya verginin hesaplanmasına ilişkin bilgi verilmemesi nedeniyle, matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulacaktır. Bu yöntemle bir yandan vergi kaybı tespit edilirken diğer yandan da genel usulsüzlük cezaları iki kat uygulanmış olacaktır.