VERGİ İCRA HUKUKU - Ünite 6: Haciz Uygulamaları ve Sonuçları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Haciz Uygulamaları ve Sonuçları

Haciz

Haciz, ödeme emri tebliğine rağmen kamu alacağını ödemeyen borçluların kendi ellerinde bulunan ya da üçüncü kişilerin ellerindeki menkul mallar ile gayrimenkullerine, alacak ve haklarına, alacağın asıl ve fer’ileri ile takip masraflarının karşılayacak ölçüde idari bir kararla tahsil dairesince el konulmasıdır. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunu’nun uygulanmasında haciz işlemleri “ihtiyati haciz” ve “kesin haciz” olarak iki farklı biçimde yapılabilmektedir. Haklarında ihtiyari haciz uygulananlar, gıyapta (yokluklarında) yapılan hacizlerde haczin tebliği tarihinden itibaren 7 gün içinde vergi mahkemesine başvurarak yapılan işleme itiraz edebilirler. Bu konudaki uyuşmazlıklar, diğer uyuşmazlıklardan önce incelenir ve karara bağlanır. Bu konuda oluşan kararlar kesindir. Ancak 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28’ inci maddesi uyarınca idare ve Vergi Mahkemeleri’nin vermiş olduğu nihai kararlara karşı itiraz yoluyla Bölge idare Mahkemesine veya temyiz yoluyla Danıştay’a başvurabilmesi nedeniyle, vergi mahkemelerinin vermiş olduğu nihai kararlar kesin olmayıp bu kararlara karşı temyiz veya itiraz yoluna gidilmesi mümkündür. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca haciz veya ihtiyatlı haciz uygulamalarıyla ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesisi edileceği hususu hükme bağlandığından, ihtiyati hacze karşı dava açılması sonucunda, ilk derece mahkemesinin kararı üzerine işlem tesis edilebilmesi için bu karara karşı, itiraz veya temyiz yoluna başvurulmamış olması gerekmektedir. İhtiyati hacze karşı dava açılmadığı hâlde, bu haczin dayanağı olan tarhiyata karşı dava açılması durumunda ve ilk derece mahkemelerince tarhiyatın kısmen veya tamamen terkinine (kaldırılmasına) karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi hâlinde, bu tarhiyata dayalı ihtiyatı haczin kaldırılması gerekmektedir.

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 27’ nci maddesi “ivazsız tasarrufların hükümsüzlüğünü, 29 uncu maddesi “Hükümsüz sayılan diğer tasarrufları, 30’ uncu maddesinde “Amme Alacağının Tahsiline İmkân Bırakmayan Tasarruflar” tanımlanmıştır. Bu tanımlara göre;

a. İvazsız Tasarrufların Hükümsüzlüğü

Amme alacağını ödememiş borçlulardan, müddetinde veya hapsen tazyikine rağmen mal beyanında bulunmayanlarla, malı bulunmadığını bildiren veya beyan ettiği malların borcuna kifayetsizliği (yetmezliği) anlaşılanların ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar hükümsüzdür.

b. Hükümsüz Sayılan Diğer Tasarruflar;

Amme alacağını ödemeyen borçlularda müddetinde veya hapsen tazyikine rağmen mal beyanında bulunmayanlarla, malı bulunmadığını bildiren veyahut beyan ettiği malların borcuna kifayetsizliği anlaşılanların ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları tasarruflardan aşağıda belirtilenler hükümsüzdür: • Borçlunun teminat göstermeyi evvelce taahhüt etmiş olduğu hâller müstesna(hariç) olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler,

  • Borca karşılık para veya mutad ödeme vasıtalarından gayri (farklı) bir suretle yapılan ödemeler,
  • Vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemeler, geçersiz sayılmaktadır.

c. Amme Alacağının Tahsiline İmkan Bırakmamak Maksadıyla Yapılan Tasarruflar

Borçlunun malı bulunmadığı veya borca yetmediği takdirde amme alacağının bir kısmının veya tamamının tahsiline imkân bırakmamak maksadıyla borçlu tarafından yapılan tek taraflı muamelelerle borçlunun maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kimselerle yapılan bütün muameleler tarihleri ne olursa olsun hükümsüzdür.

Üçüncü Şahıslardaki Menkul Malların, Alacak Ve Hakların Haczi Ve İstihkak Davaları

Amme alacaklarının 79’uncu maddesi “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” ile ilgili düzenlemeleri içermektedir.

Kendisine tanınan 7 günlük sürede alacaklı tahsil dairesine itirazda bulunmayan üçüncü şahıslar, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren 1 yıl içinde genel mahkemelerde(adli yargıda) menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla borçlu olmadığını ve malın elinde bulunmadığını kanıtlamak zorundadırlar. Üçüncü şahıslar tarafından menfi tespit davasının açılması, bu şahıslar hakkında sürdürülen takibin durdurulması için yeterli olmayıp, bu konuda ayrıca mahkemenin takibin durdurulmasına karar vermiş olması gerekmektedir.

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunu’nun 79’ uncu maddesi gereği teminatlar alacaklı tahsil daireleri tarafından alınır ve haciz varakalarına göre haczedilir. Mahkeme kararı üzerine teminat gösterilmemiş olması ya da gösterilen teminatın takip konusu alacağı karşılamaya yetmemesi hâlinde takip işlemlerine devam edilir. Dava konusu tutarı karşılayacak nitelikte teminat gösterdiğini iddia eden üçüncü şahıs; ancak bu iddiasını takip işlemini durduran mahkemeye intikal ettirerek haklılığını kanıtlamak zorundadır. Üçüncü şahıslar hakkında sürdürülen takip işlemlerinin durdurulmasına ilişkin yargı kararları, asıl amme borçlusu hakkında sürdürülen takibi durdurmamaktadır. Takip konusu amme alacağının asıl borçlusundan tahsil edilmiş olması ya da üçüncü şahsın açtığı menfi tespit davasının lehine sonuçlanması halinde ise üçüncü şahıs hakkında sürdürülen takip işlemlerine son verilir.

Tebliğ Yoluyla Haciz Uygulaması

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunu’nun 79’ uncu maddesinde yer alan düzenlemeler çerçevesinde vergi daireleri tarafından haciz bildirilerinin; vergi borçlusunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bankaların şubelerine doğrudan veya mahallindeki tahsil daireleri aracılığı ile tebliğ edilebileceği gibi Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen tutarın üzerindeki alacaklar için doğrudan bankaların genel müdürlüklerine de tebliğ edilebilir. Haciz bildirisinin bankanın genel müdürlüğüne tebliğ edilmiş olması hâlinde tüm şubelerini kapsayacak şekilde beyanda bulunma yükümlülüğü bankaların genel müdürlüğüne aittir. Bankaya yapılacak haciz ve ihtiyati haciz tebliğleri sadece tebliğ tarihi itibarıyla vergi borçlusunun mevcut olan varlıklarını kapsaması gerekmektedir. Maliye Bakanlığı tarafından amme alacakları dolayısıyla vergi alacakları için düzenlenecek haciz ve ihtiyati haciz bildirilerinin, takip konusu amme alacağının ferileri (zam ve faizleri) ile birlikte 50.000 TL ve üzerinde, il özel idareleri ve belediyelere ait amme alacakları için 10.000 TL ve üzerinde olması hâlinde bankaların genel müdürlüğüne tebliğ edilmesi uygun görülmüştür.

Haczedilen Menkul Malların Değerlemesi ve Korunması

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunu’nun 81’ inci maddesi uyarınca “Haczedilen mallara haczi yapan memur tarafından değer biçilir, borçlunun müracaatı üzerine ve tahsil dairesince lüzum görüldüğü takdirde yeniden bilirkişiye değer biçtirilir”. Haciz altına alınan malların değerlemeye tabi tutulmasındaki amaç; ileride söz konusu malların satışa çıkarılması hâlinde ilk artırımda satışa esas alınacak olan asgari değerin, başlangıçta haciz aşamasında tespit edilen değerin en az % 75’i ve bu orandan daha yukarıda olması halinde satışının yapılabileceği konusundaki değer tespitidir. Değerlemeyi yapma yetkisi haczi gerçekleştiren memura verildiğinden, haczi yapan memur tarafından haczedilen menkul mal veya mallara biçilen bu değer, haciz tutanağına geçirilir ve bir örneği kamu borçlusuna (vergi borçlusuna) verilir. Kamu borçlusu, (vergi borçlusu) haczi yapan memur tarafından biçilen (belirlenen) bu değeri kabul etmek zorunda değildir. Eğer, haczedilen malın değerinin daha yüksek olduğu kanısında (düşüncesinde) ise tahsil dairesine müracaat ile değerin yeniden biçilmesini isteyebilir. Haczedilen para, kıymetli maden, mücevher, ticari senet, hisse senedi ve tahvil gibi menkul malların kaybolmalarını ve değiştirmelerini önleyecek tedbirler alınarak söz konusu varlıklar tahsil dairelerinde muhafaza edilir. Sair mallar ise uygun bir yerde muhafaza altına alınır ve güvenilir bir şahsın kefaleti altında borçlunun veya zilyedin (malı fiilen elinde bulunduran) kendisine bırakılır. Borçlular, zilyetler, güvenilir şahıslar kendilerine bırakılan malları alacaklı (kamu) idarelerince yapılacak ilk talep üzerine derhâl ve kendilerine teslim edildiği zamandaki durumları ile geri vermek zorundadırlar.

Menkul Malların Haczi ve Satışı

Her türlü menkul mallar cins ve nevileri, vasıfları, alametleri, sayı ve miktarları ve tahmin edilen değerleri haciz zaptında tespit edilmek suretiyle hacz olunur. Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunu’nun 84’ üncü maddesi gereği olarak haczedilen menkul mallar tahsil dairesi tarafından, köylerde ise ihtiyar kurullarınca haciz işleminin yapıldığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkartılır. Ancak bozulma, çürüme ve benzeri nedenlerle muhafazasına imkân olmayan veya bekletildiği takdirde önemli değer değişikliğine uğraması ihtimali bulunan malların derhâl paraya çevrilmesi gerekmektedir. Menkul mallar, tahsil dairelerinin satış mahallinde açık artırma ve peşin para ile satılır. Tahsil dairelerince uygun görülmesi hâlinde artırma malın bulunduğu yerde de yapılabilir Bozulma, çürüme ve benzeri sebeplerle korunması mümkün olmayan ya da bekletildiği zaman önemli değer düşüklüğüne uğrayacağı anlaşılan mallar ilgili borsada satılabilir. İlk artırmada satılamayan malların ikinci artırması bir başka il veya ilçede yapılabilir. İkinci defa yapılan artırmada verilen bedel ne olursa olsun satış yapılır. Menkul mallar yerinde veya başka yere götürüldüğü halde yine satılmaz veya taşıma giderlerinin çokluğu nedeniyle başka yere götürülmesi uygun görülmezse yukarıda belirtilen 15 günlük sürenin bitmesinde itibaren 6 ay içinde bulunduğu yerde pazarlıkla satılır. Ancak bu suretle de söz konusu hacizli menkul mal satılamadığı takdirde, bu mallar borçluya (malı haczedilene) geri verilir.

Haciz İşlemlerinde Zor Kullanma

Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunu’nun 80 inci maddesi uyarınca “Haciz tatbikinde istendiği takdirde, kilitli ve kapalı mahallerin açılması ve her türlü ticari eşyanın gösterilmesi mecburidir.” Borçluya haciz işleminin yerine getirileceği zaman konusunda önceden haber verilmez. Bu nedenle haczi yapan memur, hacze gittiğinde borçluyu ikametgahında veya iş yerinde bulamazsa aratır, borçlu eğer bulunursa haciz işlemi huzurda yapılır. Ancak; borçlu haciz sırasında haczedilecek malın olduğu yerde yok ise ve hemen hazır edilmesi de söz konusu değilse, haciz borçlunun yokluğunda yapılır. Aynı kanuni düzenleme gereği olarak “gerekirse bu yerler (borçlunun mal varlıklarının bulunduğu yerler) zorla açtırılır, kilit ve her türlü tertipler kırılabilir. Haciz olunan malların zorla alınmasında hâl ve durumun gerektirdiği her türlü zora başvurulabilir. Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunu’nun 6’ıncı maddesi uyarınca bu konuda kolluk kuvvetlerinden yazılı istek hâlinde yardım alınabilir. Haczi gerçekleştiren görevli, borçlunun üzerinde, çantasında para, kıymetli evrak, ziynet eşyası ve diğer kıymetli eşyayı sakladığını anlar ve borçluda bu varlıkları vermekten kaçınırsa borçlunun şahsına polis veya jandarma aracılığı ile zor kullanılarak haczedilmek istenen şey zorla alınarak haczedilir. Güneş battıktan sonra doğuncaya kadar ve tatil günlerinde haciz yapılmaz. Ancak tatil günlerinde veya geceleri çalışılan yerlerde hasılat (satış bedeline yönelik) haciz yapılabileceği gibi, borçlunun mal kaçırdığının anlaşılması hâlinde de herhangi bir süre sınırlamasına bakılmaksızın haciz işlemi yapılabilir.

Haczedilen Gayrimenkulün Satışı

Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunu’nun 90’ncı maddesinde hükme bağlandığı üzere gayrimenkuller, satış komisyonlarınca açık artırma ile satılır. Satış komisyonu il ve ilçelerde en büyük mal memurunun veya tevkil edeceği (belirleyeceği) zatın (kişinin) reisliği (başkanlığı) altında il ve ilçelerde en büyük(mal) memurunun veya tevkil edeceği bir zat ile alacaklı amme idaresinin (vergi dairesinin) selahiyetli (yetkili) bir memurundan ve gayrimenkulün bulunduğu yer tapu sicil muhafızı veya tevkil edeceği zattan (kişiden) teşekkül eder. Diğer yandan satışla çıkarılacak gayrimenkullere bilirkişinin mütalaası (görüşü) alınmak suretiyle satış komisyonu tarafından rayiç değer biçilir. Gayrimenkul satışlarında satış şartnamesine uygun davranılır.

Gayrimenkul Malların Haczi Ve Teferruğ

Her türlü gayrimenkul malların ve gemilerin haczi, bu malların kayıtlı oldukları sicillerine işlenmek üzere ve haciz bildirisi düzenlenerek bildirinin tapuya veya gemi sicillerinin tutulduğu daireye tebliğ edilmesi suretiyle yapılır. Bu bağlamda da gayrimenkul ve gemilerin, gerek teminat olarak alınmaları ve gerekse ihtiyati veya kati olarak haczedilmeleri durumlarında, tahsil (vergi) daireleri tarafından amme alacağı tutarının haciz bildirilerinde mutlaka yer alması gerekmektedir. Ayrıca düzenlenecek olan haciz bildirilerinde alacağın aslının faiz, gecikme zammı gibi fer’ ilerininde yer verilmesi öngörülmektedir. Bu şekilde hacze konu olan amme alacağı tutarının haciz tarihinden sonra artması halinde; re’sen; borçlusu tarafından ödemede bulunulmak veya diğer şekillerde tahsilat yapılmak suretiyle azalması hâlinde de ilgililerin talebi üzerine son durumları (bakiye tutarı) ilgili tapu veya gemi siciline bildirilir. Gayrimenkulün haczi, söz konusu gayrimenkulün hasılat ve menfaatlerini de kapsamaktadır. Bu nedenle tahsil (vergi) dairesinin, haczettiği gayrimenkulün hasılat ve menfaatlerini toplaması, idare ve işletilmesi için gerekli her türlü önlemi alması gerekmektedir.

Teferruğ Kavramı

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunu’nun 98’nci maddesi uyarınca “ikinci artırma tarihinden başlayarak bir yıl içinde gayrimenkul en az iki kere satışa çıkarıldığı halde satılmasına imkan bulunmadığı takdirde gayrimenkul alacaklı amme idaresinin talebi üzerine ve satış komisyonu kararı ile amme idaresine (vergi dairesine) teferruğ edilebilir. Teferruğ kavramı; taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının malikten alınarak kamu idaresine verilmesini ifade eder. Buna göre haczedilen bir gayrimenkulün teferruğ edilmesinden anlaşılması gereken, söz konusu gayrimenkulün mülkiyetinin alacaklı kamu idaresine geçirilmesidir. Bunun için mevcut kanuni düzenlemede iki koşulun oluşması öngörülmüştür. Bu koşullar;

  • Yapılacak artırmada da gayrimenkulün satışının gerçekleşmemesi,
  • Söz konusu gayrimenkulün, ikinci artırım tarihinden başlayarak bir yıllık süre içerisinde, en az bir kez satışla çıkarılması ve bu artırmada da satışının sağlanmamasıdır.