VERGİ TEORİSİ - Ünite 4: Vergilemede Adalet Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: Vergilemede Adalet

Vergileme ve Gelir Dağılımı

Vergi yükünün vatandaşlar arasında adil dağıtılıp dağıtılmadığı ve verginin gelir dağılımını nasıl etkilediği incelenmesi gereken iki önemli sorudur.

Gelir Dağılımı

Ülke ekonomilerinde gelir büyüklükleri kadar gelirin nasıl paylaşıldığı da önemlidir. Bu amaçla devletlerin kullandığı araçlardan biri de vergilerdir.

Gelir Dağılımının Tanımları

Gelirin, gelir üreten faktörler arasında dağılımına fonksiyonel gelir dağılımı denir.

GSYH’nin sektörler arasında paylaşımına sektörel gelir dağılımı denir.

Gelirin, ülkenin farklı bölgeleri veya illeri arasında dağılımına bölgesel gelir dağılımı denir.

Kişisel gelir dağılımı ise gelirin, toplumu meydana getiren bireyler, haneler ve gelir grupları arasındaki paylaşımını ele alan ve en çok kullanılan gelir dağılımı türüdür.

Gelir Dağılımında Adaletin Ölçülmesi

Gelir dağılımındaki eşitsizlikleri ölçmek için genellikle milli gelirin kişiler veya hane halkları arası dağılımı incelenir. Bu ölçümde hane halkları harcanabilir gelirlerine göre sıralanıp yüzdelik (genellikle yüzde 20’lik) dilimlere ayrılırlar. Gelirine göre sıralanıp yüzde 20’lik dilimlere ayrılan nüfusun ilk yüzde 20’lik dilimi düşük gelir grubu; diğerleri ise orta altı, orta, orta üstü ve üst gelir grubu olarak tasnif edilir.

Gelir dağılımı eşit olduğunda bu grupların her birinin toplam gelirin de aynı yüzdesini alması gerekir.

Söz konusu gruplandırmadan faydalanılarak, biri Lorenz eğrisi adı verilen grafiksel; diğeri ise Gini katsayısı denilen rakamsal iki ölçü geliştirilir.

Lorenz eğrisi, gelirin kişiler arasında fiili dağılımını gösteren eğridir. İdeal durumu temsil eden ve orijinden çıkan 45 derecelik doğruya da mutlak eşitlik doğrusu veya eş bölüşüm doğrusu denir. Eşitsizlik arttıkça Lorenz eğrisi, mutlak eşitlik doğrusundan uzaklaşır.

Mutlak eşitlik doğrusu ile Lorenz eğrisi arasındaki alanın (A), mutlak eşitlik doğrusu altında kalan toplam alana (A+B) oranlanması ile Gini katsayısı elde edilir (s. 67, Şekil 4.1).

Gini katsayısı 0 ile 1 arasında bir değer alır. Gini katsayısı sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında adalet artar, bire yaklaştıkça gelir dağılımında adalet azalır.

Vergi Gelir Dağılımı İlişkisi

Birincil gelir dağılımı , devlet müdahalesi olmadığı varsayımı altında piyasa işleyişi sonucunda ortaya çıkan gelir dağılımıdır.

Devletin, vergi ve kamu harcamalarını kullanarak birincil gelir dağılımına müdahale etmesiyle ortaya çıkan gelir dağılımına ikincil gelir dağılımı denir.

Verginin kamu harcamalarının finansmanı için alınması, vergilemenin mali amacını; gelir dağılımını düzeltmek, ekonomik istikrarı sağlamak, cari açığı azaltmak gibi nedenlerle alınması ise vergilemenin mali olmayan amaçlarını kapsamaktadır.

Vergi Tarifelerinin Gelir Dağılımına Etkisi

Verginin hesaplanabilmesi için matraha uygulanması gereken ölçüye vergi tarifesi denir. Düz oranlı tarife etkinlik açısından ve artan oranlı tarife ise dikey adalete uygunluk açısından, uygulamada en çok kullanılan tarifelerdir.

Ortalama vergi oranı , ödenen verginin matraha bölünmesi ile ulaşılan orandır. Yüzde ile ifade etmek amacıyla genellikle yüz ile çarpılır.

Marjinal vergi oranı ise matrahtaki değişmenin vergide neden olduğu değişmeyi gösterir.

  • Sabit miktarlı vergi tarifesi: Ödenecek vergi ile matrah arasında bir ilişki kurmaksızın, önceden saptanan bir miktarın vergi olarak alınmasına denir. Vergi ile gelirler arasında bir ilişki olmadığından matrah arttıkça ortalama vergi oranı azalır. Hem yatay hem de dikey adalet ilkesine aykırıdır.
  • Düz oranlı vergi tarifesi: Sabit bir vergi oranının matraha uygulanmasına denir. Düz oranlı tarife ortalama vergi oranını arttırmadığı için etkinliği bozmaz. Düz oranlı tarifede tek oran vardır. Türkiye’de kurumlar vergisinde düz oranlı tarife uygulanmaktadır.
  • Artan oranlı vergi tarifesi: Matrah yükseldikçe daha yüksek oranlarda vergi ödenmesine yolan açan tarifeye denir. Basit artan oranlılık ve dilimli artan oranlılık olmak üzere iki farklı şekilde uygulanabilir. Artan oranlı tarifede matrah arttıkça vergi oranı artacağından; matrah artışı, vergiyi hem miktar hem de oransal olarak arttırır. Dikey adaletin sağlanması açısından avantajlıdır. Türkiye’de gelir vergisinde artan oranlılık uygulanmaktadır.
  • Gizli artan oranlılık: Düz oranlı vergi tarifesi uygulamasında matrahtan bir indirim yapılması öngörüldüğünde ortaya çıkan fiili duruma denir. Standart indirim yerine matrah yükseldikçe indirimin azaltıldığı bu sisteme azatlım sistemi denir.
  • Azalan oranlı vergi tarifesi: Matrah arttıkça vergi oranının azaldığı tarifeye denir. Azalan oranlı vergi tarifesi, yüksek gelirli mükelleflerin oransal olarak düşük vergi ödemelerine yol açar.
  • Artan oranlı vergi tarifelerinde zayıf ve güçlü artan oranlılık: Bir vergi tarifesi için en yüksek gelir ile en düşük gelir arasındaki farka uzunluk farkı; en yüksek oran ile en düşük orasındaki farka yükseklik farkı denir. Yükseklik farkı sabitken uzunluk farkı artarsa artan oranlılık zayıflar. Uzunluk farkı sabitken yükseklik oranı artarsa artan oranlılık güçlenir.

Vergi Yansıması

Ödenen verginin iktisadi imkânlar kullanılarak kısmen veya tamamen başkalarına aktarılmasına vergi yansıması denir.

Vergi Yansımasının Aşamaları

  • Verginin ödenmesi: Verginin yasal yükümlüsü borcunu öder.
  • Vurgu: Verginin yasal yükümlüsü, verginin reel gelirinde oluşturduğu azalmayı fark ederek, eğer bu vergi yükü yükümlünün üzerinde negatif etki oluşturuyorsa vergi yükünü başkalarına aktarma arayışına girer.
  • Devretme-yayılma: Vergi yükümlüsü, iktisadi imkân bulduğunda ödediği verginin tamamını veya bir kısmını başkalarına aktarır.
  • Yerleşme: Verginin artık başkasına devredilemediği, bir iktisadi birim üzerinde kaldığı aşamadır.

Vergi Yansımasının Türleri

  • Vergi yükünün devredildiği birime göre yansıma türleri: Ödenen vergi, fiyata eklenerek alıcıya aktarılırsa ileriye yansıma ; üretim faktörlerinin fiyatı düşürülerek bu faktörlerin sahiplerine aktarılırsa geriye yansıma söz konusudur.
  • Vergi yükünün devredilmesinin kanunda öngörülmesine göre yansıma türleri: Kanun’da ödenen verginin başkasına aktarılması öngörülmüşse buna yasal yansıma; ödenen verginin iktisadi imkânlar kullanılarak başkalarına devredilmesine ise fiili yansıma denir.
  • Vergi yansımasının sürekliliğine yansıma türleri: Vergi yansıtıldıktan sonra belirli bir kişi veya grup üzerine yerleşirse buna sınırlı yansıma; verginin hiçbir kimsenin veya grubun üzerine yerleşmemesi durumuna ise sınırsız yansıma denir. Yansıtılmış verginin tekrar yansıtılmasına yani sınırsız yansımaya verginin yayılması da denir.
  • Vergi yansımasının gelir dağılımına etkisine göre yansıma türleri: Bir verginin başka bir vergi ile değiştirilmesinin gelir dağılımda yarattığı etkiye diferansiyel vergi yansıması; vergi düzeyindeki değişmenin gelir dağılımına olan etkisine ise mutlak vergi yansıması denir.

Vergi Yansımasının Üç Kuralı

  • Yasal yükümlülük, vergi yükünü gerçekte kimin yüklendiğini belirlemez.
  • Vergi yükü dağılımında verginin, tüketiciden mi üreticiden mi alındığı önemsizdir.
  • Vergi yükü, arz veya talebin fiyat esnekliklerine göre paylaşılır.

Ad valorem Vergide Yansıma

Vergi, malın fiyatının bir oranı olarak alınmaktaysa bu vergiye ad valorem vergi denir. Ad valorem vergide fiyat arttıkça vergi de miktar olarak artar. Bunun sonucu olarak, vergi üreticilerden alındığında arz doğrusu; tüketicilerden alındığında ise talep doğrusu oransal olarak kayar (s. 84, Şekil 4.10).

Piyasa Türlerine Göre Vergi Yansıması

Yukarıda bahsedilen vergi yansıması analizleri tam rekabet piyasasına ilişkindi. Burada monopol ve oligopol piyasalarında vergi yansıması ele alınacaktır.

  • Monopolde vergi yansıması: Monopol (tekel), mal veya hizmetin tek üretici tarafından üretildiği piyasadır. Monopol ile tam rekabet arasında vergi yansıması açısından fark yoktur. Monopolde vergi yansıması, yansımanın genel kurallarına göre gerçekleşir. Tekel durumdaki firma, tüketiciden de alınsa verginin bir kısmını yüklenmek zorunda kalır. Verginin fiilen nasıl paylaşılacağı esnekliklere bağlıdır.
  • Oligopolde vergi yansıması: Oligopol piyasalarda birden fazla fakat az sayıda üretici bulunmaktadır. Monopolcüler kadar rahat hareket edemezler. İktisatçılar, vergi yansıması kurallarının bu piyasa için de geçerli olduğunu varsayarlar.