VETERİNER HİZMETLERİ MEVZUATI VE ETİK - Ünite 8: Veteriner Hizmetlerinde Sosyalizasyon Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Veteriner Hizmetlerinde Sosyalizasyon

Giriş

İnsanoğlu, var olduğu ilk günden başlayarak yaşamını devam ettirebilmek, daha iyi hâle getirebilmek için sürekli olarak bir şeylerle ilgilenmiş ve ihtiyaçları doğrultusunda yeni şeyler keşfetmiştir. Bu süreçte insanoğlunun bilgi birikimi artmış, buna bağlı olarak da farklı meslek dalları ortaya çıkmıştır. Zamanla her mesleğin aynı basitlikte gerçekleştirilemeyeceği ve bazı meslekler için uzmanlaşmaya gereksinim duyulduğu ortaya çıkmıştır. Toplumsal ihtiyaçlar ve toplumsal değerlendirmelerinde etkisiyle mesleğin zorluğuna ve insanlığa verdiği hizmetle doğru orantılı olarak meslek sahibine saygınlık atfedilmiş, kişiler toplumda derecelendirilmiş, bir anlamda sahip oldukları mesleklere göre statü sahibi olmuşlardır. Dünyanın en eski mesleklerinden biri olarak kabul edilen veteriner hekimliğinin lisans düzeyindeki eğitiminin amacı, öğrencileri, veteriner hekimliği mesleğini topluma en üst seviyede fayda sağlaması için anahtar konuma ulaştırmak, sosyokültürel gelişmiş sağlanmış, ülke hayvancılığının ve toplum sağlığının sürekli değişen gereksinimlerine cevap verebilecek nitelikte bilgi, beceri ve tutumlarla donanımlı meslek üyeleri ve evrensel veteriner hekimliği normlarına uygun profesyoneller olarak yetiştirmek şeklinde ifade edilebilir.

Meslekler Sosyolojisine Kavramsal Bir Giriş

Modern bir bilim olan sosyoloji, toplumların tarihî değişimlerini, günümüz toplumlarının sosyal yapılarını ve gelecekteki toplumların sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yapılarını öngörme iddiasıyla ortaya çıkan, oldukça geniş bir yelpazeye sahip bir bilim dalıdır. Sanayileşme süreci sonrasında karmaşık toplum yapıları oluşmuş ve sosyoloji bilimine bağlı farklı alt bilim dalları ortaya çıkmıştır. Özellikle 1980’li yıllardan itibaren, İngiltere ve ABD’de yapılan araştırmalar meslekler sosyolojisinin tek başına bir alt disiplin olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Meslek, “belirli düzeyde beceri, teorik bilgi, eğitim ve diploma gerektiren, niteliği toplumdan topluma değişmekle beraber yüksek statü, prestij ve gelir kazandıran iş” şeklinde tanımlanmaktadır. Meslek, kişinin saygınlığı, şahsiyeti, geliri, becerisi gibi çeşitli özellikleri ile bireyin kişiliğine, sosyal hayatına ve yaşama tarzına da kaynaklık etmektedir. Bu bağlamda herhangi bir işin meslek olarak nitelenebilmesi için bazı ögelere sahip olması gerekmektedir. Bu ögeler

  1. İşin sosyal bir değer taşıması,
  2. Belirli bir tekniği ve yöntemi bulunması,
  3. Kuramsal bir derinliğinin olması,
  4. Toplumdaki kişiye bir mensubiyet bilinci kazandırması,
  5. Tarihsel bir devamlılığı içermesi,
  6. Piyasalaşma ve ücret karşılığı yapılabilir olması,
  7. Mesleğin diğer insanlarla olan ilişkileri etkilemesi; toplumsal tabakalaşmaya belirli davranış ve yaşam tarzlarına kaynaklık etmesi.

Statü, bir kimsenin toplum içerisinde öğrenci, öğretmen, memur, mühendis, fakir, zengin gibi “kim” olduğunu belirtir. Sosyal statü, kişiye belirli sorumluluklar yüklemektedir. Sosyal statü, “kişinin çevresindekilerin toplum içinde ona nesnel olarak uygun gördükleri mevki veya pozisyondur.” Sosyal statü, mutlaka bir veya daha fazla statü ile ilişkili olmak zorundadır. Örneğin, öğretmenlik statüsü mutlaka öğrencilik statüsünün varlığına muhtaçtır. Meslek, insanın sadece kişisel yaşamı üzerinde değil, çevresi ile olan ilişkilerinde de önemli bir rol oynamaktadır. İnsanın toplum içindeki statüsünde, icra ettiği mesleğin rolü oldukça önemlidir.

Birbirleriyle ilişkili bir takım davranış kalıpları bir toplumsal işlev etrafında toplandığında, bu birleşime toplumsal rol denilmektedir. Sosyal rol, “bir sosyal statünün normlarını yerine getirmek için gerekli olan davranış biçimidir.” Sosyal statü, bir sosyal mevki ise sosyal rol de o mevkiinin aktif hâli; yani uygulama yönüdür. Bir başka ifadeyle, sosyal rol bize bireyin ne yaptığını anlatmaktadır. Sosyolojik açıdan toplumsal kişilik, bireyin oynadığı bütün rollerin toplamıdır. Birey mesleği hakkında nesnel detaylara sahip oldukça, kendisini konumlandırdığı, sahip olduğu statüye uygun rol içerisinde hareket etmeye yönelmektedir.

Meslek bilinci: “meslek sahiplerinin meslekleriyle dolayısıyla statüleriyle uyumlu tutum, davranış, kanaat ve topyekûn bir sosyal yaşam tasarımına sahip olma hali”dir. Meslek bilinci, mesleğe ilişkin tutum, davranış, sorumluluk, iş disiplini, kanaat duygusu, zamanlama gibi nesnel kurallara dayandığı kadar, mesleğin bireysel ve toplumsal konumlanışı ile meslekte geçirilen sürece de bağlıdır. Her mesleki bilincin temelinde, o mesleğin toplumdaki statüsüne bağlı bir algılama ve dünya görüşü mevcuttur. Bu bağlamda avukatlar, doktorlar ve mühendisler, veteriner hekimler gibi profesyonel meslek sahipleri, az ya da çok meslekleriyle eş düşen davranış, tutum, dünya görüşü ve yaşam tasarımı içinde oldukları günlük hayatta rahatlıkla gözlemlenebilmektedir.

Ahlak, huy, mizaç, yaratılış anlamına gelen “hulk” sözcüğünün çoğulu olup, insanlar arası ilişkilerde uyulması gereken ilke ve kuralları içerir. Belli bir mesleğin üyelerinin uyacağı standartları belirten kurallar bütününe “meslek ahlakı ilkeleri” denir. Bu ilkeler, bir örgütün veya mesleğin temel değerlerini ve mensuplarının izlemesi beklenen kuralları içermektedir. Bu kurallara örnek olarak “Hipokrat yemini” gösterilebilir. Meslek ahlakı ilkeleri mutlak değil görelidirler. Meslek ahlakı ilkelerinin tüm üyelerce bilinmesi zorunlu ve önemlidir.

Meslek ahlakı, meslek mensubunun kişisel, mesleki ve toplumsal tatmin düzeyleriyle yakından ilgilidir. Kişinin meslek ahlakı mesleğiyle bütünleşmesini, mesleki tavırlarını ve kendisini mesleki kimliğiyle ifade etmesini olumlu yönde etkilemektedir. Geleneksel meslek ahlakının temelinde yatan düşünce, meslek sahiplerinin mesleklerini icra etmek suretiyle kendilerine ihtiyaç duyanlara hizmet ederek kamu yararına çalışmalarıdır. Örnek vermek gerekirse; “bir veteriner hekim para kazanmak için hasta bakmamalıdır ama hastalarına baktığı için para kazanmalıdır.”

İş sadece pürüzsüz bir çalışma sürecini olanaklı kılan teknik kurallar aracılığıyla değil, aynı zamanda diğer insanları doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiren ahlaki kurallar temelinde icra edilecek bir faaliyet olarak tanımlanır. Meslek ya da zümre onuru, meslek etiğinin alanlarına özgü kurallara sıkı sıkıya bağlıdır ve bunları çiğneyen yalnızca kendi prestijine değil, mesleğe de zarar verir.

Her insan ferdî ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çalışmak, yani bir meslek edinmek, bir meslek seçmek durumundadır. Bu kapsamda meslek seçimi, “belirli meslek veya meslek grupları arasından bir mesleği seçmeye karar verme süreci” olarak tarif edilmektedir. Fakat bu karar verme sürecinde genellikle bireyin işe ve mesleğe psikolojik, fiziksel birçok yönden hazırlıklı olması gerekmektedir. Meslek sahibi olma, ferdin kendine karşı, ahlaki, hukuki ve mesleki sorumlulukları yerine getirmesini gerekli kılmaktadır.

Mesleği, insan faktöründen ayrı, soyut bir gerçeklik şeklinde düşünmek doğru bir yaklaşım değildir. İş hayatı ve sosyal hayatta daima “meslek-insan” ilişkisinin göz önünde tutulması gereklidir. Meslek-insan ilişkisinde, olumsuz özellikler ağır bastığı zaman fert, mesleğinden memnuniyetsizlik duyar ve bu o ferdin meslekteki başarısını düşürmesine neden olur. Bu bağlamda meslek seçimi önemlidir ve bu seçimi önemli kılan nedenler dört temel kategoride toplanabilir:

  1. Meslek seçimi bireyin hayatının hemen hemen tüm yönlerini etkilemektedir. Örneğin bireyin ailesi ile nerede yaşayacağını, çocuklarının hangi okula gideceğini, dost, arkadaş çevresini, sahip olacağı değerleri, idealleri, standartları, sosyal ve ekonomik statüsünü vb. etkileyebilir.
  2. Meslek seçimi bireyin sosyal hayattaki başarı veya başarısızlığına da neden olabilir. Dolayısıyla, isabetli bir meslek seçimi yeteneklere uygunluk ve zayıf noktaları açığa çıkarma ihtimallerini en düşük seviyeye indirme bağlamında da bireyin başarı ihtimalini artırabilir.
  3. Meslek seçimi bireyin iş bulmasını veya bulamamasını belirleyebilir. Bazı mesleklerde istihdam düzensiz, bazılarında ise çok daha sabit ve güvenlidir.
  4. Meslek seçimi bireyin işini sevmesini veya işinden nefret etmesini belirleyebilir. Akıllı bir seçimle birey hayattan zevk alabilir ve işinden tatmin olabilir.

Meslek seçimi, sadece var olan işler arasında en uygun olanına karar vermekten ibaret değildir. Bireyin meslek seçimini etkileyen etmenler arasında zihinsel, özel, çeşitli kişilik özellikleri ve ilgiler, akademik başarı, cinsiyet, çevresel etmenler sayılmaktadır. Bunlardan özellikle ailenin sosyal ve ekonomik düzeyi, önemli etkenler arasında sayılmaktadır. Meslek seçimini etkileyen etmenler altı grupta toplanabilir:

  1. Biyolojik etmenler: Bireyin fiziksel özellikleri, cinsiyet, beden yapısı, görme ve işitme durumu vb.
  2. Sosyolojik etmenler: Duyguları, değerleri, aile ile ilişkileri, bağlı olduğu arkadaş çevresinin beklentileri ve baskıları, ailenin sosyal düzeyi, yakın ilişki kurulan diğer kişiler.
  3. Psikolojik ya da kişisel etmenler: Bireyin ihtiyaçları, duyguları, tutumları, değerleri, ilgileri ve yetenekleri.
  4. Ekonomik etmenler: Ailenin ekonomik düzeyi, çevrenin ya da ülkenin genel ekonomik durumu, otomasyon ve teknik gelişmeler, bunların, toplumun insan gücü ihtiyacı üzerindeki etkileri.
  5. Politik etmenler: Mesleğe girme olanakları, iş bulma olanakları, değişik eğitim ve yetişme fırsatları vb.
  6. Şans ile ilgili etmenler: Doğal afetler, işleri ve iş yerlerini etkileyen beklenmedik olaylar, iç ve dış savaşlar vb.

Günümüzde profesyonel mesleklerin tanımlanmasında henüz tam bir netlik yoktur. Ancak bu mesleklerin birtakım özellikleri göz önüne alındığında, profesyonel mesleklerin tanımlanması mümkündür. Günümüzde dört önemli özellik profesyonel davranışı karakterize etmektedir. Bunlar:

  1. Genelleştirilmiş ve sistematik bilgiye sahip olma,
  2. Bireylerin çıkarından çok toplum çıkarlarını ön planda tutma,
  3. Profesyoneller tarafından organize edilen ve işletilen kurumlar ve mevcut olan iş ahlakı kurallarının uygulanması ile birlikte, bireyin kendi davranışını kontrol etmesi,
  4. İş başarısının karşılığı olan ödüller uygulaması (parasal ve onursal).

Sosyolojinin bir alt dalı olan meslekler sosyolojisi, profesyonelleşmeyle birlikte ortaya çıkan soruları kendine konu edinmiştir. Toplumsal yaşam içinde, sağlık sorunları doktorlar; hukuk sorunları hukukçular; eğitim sorunları eğitimcilerle çözülmekte; bu tür sorunların çözümünde halk, bilimin dışındaki kaynaklara çok az sıklıkta başvurmaktadır.

Meslek, insanın hayatı boyunca duyacağı sosyal tatmin/tatminsizlik, toplumsal başarı/ başarısızlık ve kendini gerçekleştirme ile birlikte sosyalleşmesinde rol oynayan en büyük etkenlerden biridir. Ancak bu özellikler kişinin karşısına uymak zorunda olduğu kural ve değerler sistemini de çıkarmaktadır. Kişi, bu kurallara uyarak sosyalleşme sürecini tamamlar. Bu kurallara aykırı davranışlar gösterdiğinde ise toplumun emir ve yasaklarıyla karşı karşıya kalır. Meslek seçimi, sosyalleşme şartlarından biri olarak kabul edilir. Ailenin nerede yaşayacağını, çocukların hangi okula gideceklerini, bireyin arkadaşlarının seçimini, ideallerini, davranışını özetle nasıl bir insan olacağını meslek seçimi ve bu seçimin getireceği kazanç ile belirlenir.

Sosyalizasyon, kişinin çevresindekilerle arasındaki etkileşim sürecidir. İnsanoğlunda meydana gelen uyarlama ve değişim, sadece çocukluk ve yaşlılık arasındaki farklı aşamalarda görülmez, bir kültürden diğerine, bir sosyal statüden diğerine, bir meslekten diğerine hareket edildiğinde de görülür. Sosyalizasyon süreci sürekli olarak bireyin dışında gelişir ve toplumdaki tüm kişileri etkiler. Sosyalizasyon ajansları olarak toplum, birbiriyle temas eden kişiler, toplum ile bireysel kişi arasında yer alan sayısız küçük gruplar, kitle iletişim araçları (TV, radyo, dergiler gibi), komşuluk, okul ve din kurumları örnek olarak verilebilir. Sosyalizasyonu engelleyen faktörler ise, bireysel tepki farklılıkları, zaman ve koşullar, rol seçimi, bireyin sosyal kapasitesi ve sosyal yapı olarak belirtilebilir.

Veteriner Hekimliği Mesleği ve Veteriner Hekimler Çağdaş anlamda veteriner hekim; hayvan hastalıklarının sağaltımından, hayvanların ıslahına, üretiminden tüketime kadar tüm aşamalardaki işlevlerinden sorumlu ve yetkili meslek adamı olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’de ilk veteriner hekimliği okulunun açılışından itibaren, gerek okulların, gerekse mesleğin isimlendirilmesinde 1937’ye kadar “baytar” sözcüğü kullanılmıştır. 1930’lu yıllarda başlayan çalışmalar sonrası, “veteriner hekim” kelimesi, TBMM’deki görüşmeler neticesinde kabul edilmiş ve “hayvan hekimi” karşılığında “veteriner hekim” terimi resmî olarak kullanılmaya başlanmıştır. Veteriner hekimliği mesleğinin uygulanmasına ilişkin 9 Mart 1954 tarih ve 6343 sayılı “Veteriner Hekimliği Mesleğinin İcrasına, Türk Veteriner Hekimleri Birliği ile Odalarının Teşekkül Tarzına ve Göreceği İşlere Dair Kanun” ile yasal tanımını bulmuştur. Bu kanunda veteriner hekimlerin vazife ve salahiyetleri:

“Hayvanları muayene, hayvan hastalıklarını tedavi etmek ve hayvanlar üzerinde muktedir olabildiği her türlü ameliyatı yapmak, ihtisası icap ettiren ahvalde ise mütehassısa (veteriner hekim) müracaatı tavsiye eylemek;

Hayvanların vasıfları ve sağlık durumları hakkında rapor vermek;

Kara ve deniz hayvanlarından elde edilen gıdai, sınai maddelerle mamullerini, hayvan yemi olarak kullanılan maddelerin muayene ve ihtisas sahibi ise tahlil etmek;

(Veteriner hekim)likte tatbik olunan her türlü aşı, serum, biyolojik maddelerle müstahzaratı (ihtisas sahibi olmak ve bu maksatların tahakkuku için tedvin olunmuş hususi kanunların hükümlerine uymak şartıyla) ihzar, muayene, tahlil eylemek ve bu gibi hususatta rapor verebilmek;

Eczanesi bulunmayan yerlerde hayvan hastalıklarında kullanılan her nevi aşı, serum, müstahzar ve biyolojik maddeler muhtevi bir ecza dolabı tesis eylemek ve ilaçları satabilmek;

Memleket hayvancılığının ıslah ve inkişafını engelleyici hareketler ve bulaşıcı hayvan hastalıklarını görür veya işitirse en kısa bir zamanda keyfiyetten resmî makamları haberdar etmek ve istilai mahiyet arzeden vakayide ise derhal muktedir olabileceği önleyici tedbirlere girişmek ve zootekni sahasında haiz olduğu ilmi salahiyetini kullanmak.” şeklinde belirtilmiştir

Ülkemizde veteriner hekimliği mesleğini icra edebilmek için öncelikli olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak ve veteriner hekim diplomasına sahip olmak gerekmektedir. ÖSYM hazırladığı rehberde, veteriner hekim olabilmek için gerekli olan nitelikleri, “Veteriner hekimlik alanında eğitim görmek isteyen bir kimsenin üstün bir akademik yeteneğe sahip, biyoloji, kimya konularına ilgili ve bu alanlarda başarılı, hayvanlarla ilgilenmekten hoşlanan bir kimse olması gerekir. Ayrıca, kişinin sabırlı ve dikkatli bir gözlemci olması, düşüncelerin başkalarına aktarma (ikna) gücüne sahip bulunması da beklenir.” şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca aynı rehberde veterinerlerin yaptığı işler şu şekilde sınıflandırılmıştır:

a. Hayvan yetiştirilmesi
b. Hayvan hastalıkları tedavisi
c. Besin kontrolü ve koruyucu hekimlik
d. Eğitim-Öğretim
e. Araştırma

Veterinerliğin tarihsel gelişimi incelendiğinde, tarih öncesi çağlarda hayvan hekimliği konusunda çok az belgeye rastlanmaktadır. Günümüzdeki anlamıyla veteriner hekimliğe ihtiyaç duyulması, salgın hastalıklar sonucu ortaya çıkmıştır. İlk veteriner okulu 1762’de kurulmuştur. Ancak okulların açılması bütün sorunları giderememiştir. Veteriner hekimler bilimsel, mesleki ve sosyal problemlerin yanında kendilerine hayvan hekim imajı veren ampiriklerlede mücadele etmeye çalışmışlardır. Bu hususta cemiyet kurmuşlardır. 1813 yılında kurulan bu ilk cemiyetin adı “Veterinary Medical Society”dir.

Ülkemizde ise, İstanbul’da bulunan sivil veteriner hekimler, Mehmet Ali Bey’in başkanlığında 13 Ağustos 1324 (1908) tarihinde “Osmanlı Cemiyet-i İlmiye-i Baytariyesi” adı altında bir dernek kurmuşlardır. Bu derneğin kuruluş amacı o zaman memlekette salgın hâlde bulunan sığır vebası ile mücadeleyi kolaylaştırmak, veteriner hekimler arasında görüş birliğini sağlamak ve serbest bilimsel tartışmalar yapabilmekti. Veteriner hekimliği ile ilk dergi ise, 1880 yılında çıkarılan ve ziraate ait yayınlarında yer aldığı “Vasıta- Servet” dergisidir. Tümüyle veteriner hekimliği konuları içeren ilk dergi ise, “Mecmua-i Fünunu Baytariye”dir.

Mesleği benimseme ve profesyonelce uygulama konusundaki temeller, yani meslek bilinci öğrencilik yıllarında atılmakta ve tüm meslek yaşamı boyunca da devam etmektedir. Meslek bilinci, mesleki sorumluluk anlayışı, mesleki kurallara uyma, iş disiplini, mesleğe ilişkin tutum, davranış gibi kurallarla ilişkili olduğu kadar, mesleğin bireysel ve toplumsal yerine ve meslekte geçirilen süreye de bağlıdır. Veteriner hekimler mesleği benimsemeyle beraber veteriner hekimliği etiğine de uymalıdır. Veteriner hekimliğinin iki farklı yorumu bulunmaktadır. Birincisi, hayvanlarla ilgili olarak; onların tedavisiyle ilgili veteriner hekimleri içersin ya da içermesin, birçok ahlaki durum veteriner hekimliği etiğinin konusu olacaktır. Diğeri ise, direk olarak veteriner hekimler ve onlarla ilişkili diğer insanlarla ilgilidir.

Ülke gelirimizin yaklaşık %10’u, tarımsal gelirlerinde yaklaşık %30’unu hayvancılık gelirleri oluşturmaktadır. Türkiye nüfusunun yaklaşık %35’i kırsal kesimde yaşamakta ve bu nüfusun önemli bir kısmı hayvancılıkla uğraşmaktadır. İşte bu noktada özellikle kırsal kesimde yaşayan insanlar veteriner hekimlere oldukça önem vermekte, güvenmekte ve onları sadece meslek sahibi bireylerden öte kendi ailesinin bir ferdi olarak görebilmektedirler. Gelişmiş ülke veteriner hekimleri hayvan gönenci, hayvancılığın çevreye ve iklim değişikliklerine etkisi, biyoteknoloji, moleküler biyoloji, aşı üretim tekniklerinde sağlanan ilerlemeler, hayvan davranış bilimleri ile yakından ilgilenmektedir. Veteriner hizmetlerinde son 15-20 yıldır yaşanan dünya ile bütünleşme çabaları, ev ve süs hayvanları klinisyenliği alanında gözlemlenen olağanüstü gelişmeler, eskiden kırsal kesimdeki mesleki imajı geniş ve etkili çevreler nezdinde önemli noktalara getirmiştir. Toplumun hayvanlara daha fazla değer vermesi ile başlayan süreçte, veteriner hekimliği ve yardımcı sağlık personellerinin daha yüksek bir sosyal değere ulaştığı gibi, verilen hizmetlerin de ekonomik değeri artmıştır.

Türkiye’de Veteriner Hekimliği Mesleğinin Sosyal Yapısı

Veteriner hizmetlerinde özellikle 19. yüzyıldan başlayarak, hızlı bir şekilde gelişim süreci içerisine girilmiş; sonuçta günümüzdeki profesyonel, örgütlü ve akademik görünümüne ulaşılmıştır. Sosyal yapı, veteriner hekimlerin tutumlarını, veteriner hekimlik uygulamalarını ve toplumun veteriner hekimliğe karşı tutumlarını biçimlendirmektedir. Veteriner hekimliğin sosyolojisi denildiği zaman; veteriner hekimlerin yetiştirilmesi, veteriner hekimlerin eğitimi, veteriner hekimlerin rol-seti içindeki diğerleri ile ilişkileri, veteriner hekimliği örgüt ve organizasyonları, hayvan sağlığının iyileştirilmesi ile toplum sağlığının da gelişmesi akla gelmelidir.

Yükseköğretim kurumlarına girememe olasılığının yüksek olması nedeniyle öğrenciler, açıkta kalmamak için ilgi alanlarına girmeyen meslekler seçebilmektedir, bu da seçtiği mesleği tam olarak kavramadan, istemeden okuyan kişilerin sayısını artırmaktadır. Etkili bir mesleki performans ve kişisel tatmin için ‘birey-meslek’ uyumu gereklidir. Ülkemizde, veteriner hekimlere uygulanan bir ankette, veteriner hekimliği mesleğinin seçiminde aile %13,8; kazanç olanakları %1,1; karizma ve duygusal nedenler (hayvan sevgisi %16; mesleğin içeriğine duyulan ilgi %19,1 ve toplumsal saygınlık %5,3) görülen oranlarda etkili olurken; bilinçsizce yapılan seçim oranı %41,5 olmuştur.

Veteriner hekimlerin ve veteriner hekimliği organizasyonlarının dünya çapında yaşanan gelişmelere hazırlıklı, donanımlı, yeterli teknik ve bilimsel kapasiteye sahip olması yanında, toplumsal gelişim sürecinde sosyal katılım anlayışı içinde olmaları da gerekmektedir. Türkiye’de çalışan veteriner hekimlerin de kendi meslek kuruluşları vardır. Ancak, bu mesleki kuruluşların veteriner hekimliği mesleğinin yapısına ilişkin faaliyetlerinin sınırlı kaldığı söylenebilir. Türkiye’de veteriner fakültesi diplomasına sahip olmak, mesleğe başlamak için yeterli olup, mesleğini serbest olarak icra edecekler dışında meslek örgütüne üyelik zorunluluğu da bulunmamaktadır.

Veteriner Hizmetlerinde İletişim ve Sosyalizasyon

Veteriner hizmetleri ile uğraşan tüm personel, doğası itibariyle çok az meslekte rastlanır türden bir duruma, yani birden fazla partnere sahip bir meslektir. Önceliği hayvan sağlığı olmakla beraber, hayvanlara farklı amaçlarla da olsa vasilik eden birilerinin bulunması mesleki ilişkileri iki uçluluktan (hekim-hasta), en az üç uçluluğa (hekimhayvan-hayvan sahibi) çıkarmaktadır. Türkiye’de veteriner hekimlerin; hayvana/hastaya, hayvan sahibine/hasta sahibine, meslektaşlarına ve ilgili meslek gruplarına yönelik ödevleri; başka bir deyişle mesleki uygulamaları sırasında uymak zorunda oldukları yasal ve ahlaki yükümlülükleri; 9 Temmuz 1994 tarihinde çıkarılan “Veteriner Hekimliği Deontoloji Yönetmeliği” ile bağımsız bir şekilde yasal güvencesine kavuşabilmiştir.

Veteriner hekimler bir taraftan hayvanları tedavi etmek için uğraşırken aynı zamanda da insanlarla (hayvan sahipleriyle) da uğraşmaktadır. Hayvan sahiplerinin veteriner hekimlerini seçmek konusunda özgür olduğu bir ortamda başarıyı sağlamak, hayvan sahibine iyi bir hizmet sunmak ve uzun soluklu hayvan sahibi-veteriner hekim ilişkisi kurmaya bağlıdır. Bu noktada veteriner seçiminde aşağıdaki özelliklerin etkili olduğu söylenebilir;

  1. Veteriner hekimin nazik ve kibar olması,
  2. Veteriner hekimin bilgili ve saygılı olması,
  3. Veteriner hekimin yüksek kalitede verdiği hizmet/adının duyulmuş olması,
  4. Veteriner hekimin geçmiş deneyiminin olması,
  5. Hizmet yelpazesinin geniş olması,
  6. Konumu,
  7. Uygun saat,
  8. Arkadaş ya da tanıdık tavsiyesi olması.