WEB’DE TELİF HAKLARI VE ETİK - Ünite 8: Dijital Hakların Yönetimi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Dijital Hakların Yönetimi

Web Sitesi Sahipliği ve Yönetimi

Bir web sitesinin içeriği ve de dosyalarının saklandığı Hosting (yer sağlayıcı) hizmeti kadar ve bazen daha da çok değer ve önem arz eden unsuru siteye ait alan adıdır.

İnternet ile birlikte alan adlarının kullanılmasının giderek yaygınlaşması özellikle ticari hayatta alan adlarının önemini arttırmıştır. Bu anlamda internet alan adlarının (Domain Names) büyük bir reklam ve pazar gücüne sahip olduğu kuşkusuzdur.

Alan adlarının öneminin giderek artması bazı sorunları da beraberinde getirmiştir. Tacirler, kendini ve işletmesini tanıtmaya yarayan işaretlere (marka, işletme adı, ticaret unvanı) göre alan adı satın almak istemektedir. Ancak aynı marka, işletme adı vb. gibi ayırt edici işaretler ile farklı alanlarda faaliyet gösteren birçok tacir bulunmaktadır. Bu tacirler markalarını tescil ettirmek istediklerinde; alan adlarında ilk başvuruyu yapan ve alan adını satın alan kişi o alan adı üzerinde tekel hakkına sahip olur kuralı ile karşılaşmaktadırlar.

Ülkemizin internet alan adı uzantısı “.tr.” dir. “.tr.” uzantılı alan adları ile ilgili olarak ülkemizde yetkili kuruluş Orta Doğu Teknik Üniversitesi’dir (ODTÜ).

İnternet üzerinden dakikalar içerisinde hiçbir belge verilmeden yurt dışı kaynaklı internet alan adları alınabilmektedir.

com, .net, .org ve benzerleri şeklinde .tr ibaresi yer almayan uzantıya sahip bir alan adı (yani uluslararası hukukun konusuna girenler) için sorun çıktığında bunun çözümü ICANN Tahkim Usulü’dür. ICANN kurumu alan adının uyuşmazlık çözümüne dönük olarak kural ve yöntemi belirler. En güncel ve aktif başvuru kabul eden merkez de WIPO’dur. Alan adının size ait olduğunu iddia ediyorsanız ve karşı taraf ile çözüme gidemediyseniz, bu kuruma başvuruyorsunuz.

İnternet alan adlarındaki büyük sorunlardan bir tanesi de “Domain Grabbing”, bir diğer adıyla “Alan Adı Korsanlığı”dır. “Domain Grabbing” durumunda özellikle ünlü markalara, şirketlere, isimlere ait internet alan adları sahiplerinden önce davranılarak tescil ettirilmekte ve büyük meblağlarla sahiplerine satılmaya çalışılmaktadır.

5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 3. Maddesinin (v) bendinde internet alan adının tanımı “internet üzerinde bulunan bilgisayar veya internet sitelerinin adreslerini belirlemek için kullanılan internet protokol numarasını tanımlayan adlar” şeklinde belirtilmiştir.

Her alan adına karşılık gelen ve 192.91.247.53 gibi sayısal bir adres olan İnternet Protokol (IP) Numarası bulunmaktadır. İnternet kullanıcısı, bir alan adını bilgisayarına yazdığı zaman, internet yazılımı otomatik olarak bu alan adını IP sayısal adresine dönüştürür, ilgili servis sağlayıcı (server) ile bağlantı kurar ve alan adına karşı gelen ana sayfa bilgisayarda görünür.

IP adresinin akılda tutulmasındaki ve kullanılmasındaki zorluklar nedeniyle domain name sistemi (DNS) geliştirilmiştir. Bu sisteme göre http://www.İstanbul.com/ adresindeki “.com” Top Level Domain (TLD-İnternet Üst Alan Adı) ve “İstanbul” ise Second Level Domain’i (SLD-İnternet Alt Alan Adı) oluşturmaktadır.

Üst alan adları kendi içerisinde iki gruba ayrılmaktadır. Birinci grupta ülke kodu içermeyip yalnızca alan adının niteliğini gösteren alan adları (generic top level domains) yer almaktadır. İkinci grupta ise ülke kodu içeren üst alan adları (country-code top level domains) yer almaktadır.

Sadece ülke kodundan oluşan alan adında tescil yapılamamaktadır.

Alan adlarının tahsisi ve şartları alan adlarının niteliğine göre farklılık göstermektedir. Ülke kodu içermeyen alan adlarının korunması ülkesel sınırlar içinde değil uluslararası nitelikte olmaktadır. Ülke kodu içeren alan adlarının başvuru ve tescilinde sınırlamalar ülkelere göre değişmekle beraber, daha fazladır.

1998 yılında Ulaştırma bakanlığı tarafından kurulan “İnternet Kurulu” ve 2000 yılında 11 kuruluş temsilcisinden oluşan “DNS Çalışma Grubu” yetkilendirilmiştir.

Nic.tr (“.tr” Alan Adları) Yönetimi, 1992 yılından bu yana Türkiye’yi ilk olarak İnternet’e bağlayan Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) bünyesinde, ICANN ve IANA rehberliğinde çalışmalarına devam etmektedir.

Nic.tr Yönetimi’nin görevi mevcut kurallar dâhilinde;

  • “.tr” uzantılı alan adı başvurusunda bulunan yurt içi/yurt dışı tüm kurum, kuruluş ve şahısların, alan adı başvurularını değerlendirmek ve uygun olan başvuruların tahsis işlemlerini sonuçlandırmak,
  • Mevcut alan adları ile ilgili gerekli olan veya talep edilen idari, mali ve teknik işlemleri gerçekleştirmek,
  • Tüm alan adı işlemleri sırasında telefon, mesaj ve e-posta aracılığı ile destek vermektir.

21 Ağustos 2013 tarihinde ise İnternet Alan Adları Tebliği yayınlanmıştır. Bu Tebliğin de amacı İnternet Alan Adları Yönetmeliği kapsamında kayıt kuruluşlarının belirlenmesine, faaliyet göstermelerine ve “.tr” uzantılı internet alan adlarının yaşam çevrimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Bu tebliğle .tr ağ bilgi sistemi (TRABİS), “.tr” uzantılı internet alan adı sisteminin ve buna ait merkezi veri tabanının işletilmesine, rehberin oluşturulmasına, güncellenmesine ve rehberlik hizmetinin sunulmasına ve “.tr” uzantılı internet alan adı başvuru işlemlerinin gerçek zamanlı olarak yapılmasına imkân veren, tüm bu faaliyetlerin güvenli ve iş sürekliliğini sağlayacak şekilde gerçekleştirildiği sistem olarak” tanımlanmıştır.

İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu (ICANN, İngilizce Internet Corporation or Assigned Names and Numbers), internetin iş dünyası, teknik, akademik ve kullanıcı gruplarının geniş katılımıyla uluslararası düzeyde organize olmuş, kâr amacı gütmeyen bir özel sektör kuruluşudur. ICANN’ın görevi, merkezi bir koordinasyon gerektiren teknik, idari ve politika geliştirme görevlerini koordine etmektir.

NSI (Network Solutions, Inc) 1999 yılı sonuna kadar TLDs dağıtımı konusunda tek yetkili organ idi. 1995 yılı Haziran ayında artan internet alan adı ihtilafları karşısında ‘NSI Domain Name Dispute Policy’ yürürlüğe konulmuştur. Buna göre, bir marka sahibi, markasının bir başkası tarafından domain name olarak tescil ettirilmesi karşısında, marka tescil belgesi ile birlikte tescili yapan kuruma başvurup, alan adının kullanılmasını engelleyebiliyordu. Bu tahkim kuralları 31 Aralık 1999 tarihinde yürürlükten kalkmıştır.

ICANN tahkim usulünün klasik tahkimden ayrıldığı en önemli hususlardan birisi, bu tahkim usulünün alan adının tescili esnasında kabulünün zorunlu olmasıdır. ICANN tahkim usulünde göze çarpan diğer bir önemli husus ise, normal tahkim usulüne oranla çok daha ucuz olması ve ortalama 40-45 gün gibi kısa bir sürede ihtilafların çözüme kavuşturulmasıdır.

Kararın, Art. 15 (b) RUDRP’ye göre karar verecek heyetin atanmasından sonra on dört gün içinde verilmesi gerekir. Karar yazılı olarak verilir.

Davada her iki tarafın ikametgâhının Türkiye’de olması halinde, Türk Mahkemelerinin verdiği kararlar da nazara alınabilecektir. Hakemler UDRP’nin maddelerini yorumlarken, genel geçerli olan hukuk prensiplerine göre hareket etmelidirler. Kararın tebliğinden sonra on günlük bekleme süresinin dolmasına müteakip domain adını tescil eden makam kararı vakit geçirmeksizin uygulamaya geçirmelidir.

Yapılan bir müracaatın başarılı sonuçlanması davacı/başvuran, hakem önünde aşağıdaki üç adet unsurun da birlikte bulunduğunu (gerekli şartların varlığı olarak) ispatlamalıdır;

  1. Söz konusu edilen internet alan adının bir marka ile aynı veya iltibasa mahal verecek şekilde benzer olduğu,
  2. Söz konusu edilen internet alan adının başvuru esnasındaki sahibinin o alan adı üzerinde herhangi bir hakkının veya haklı menfaatinin olmadığı,
  3. Söz konusu edilen internet alan adının kötü niyetli olarak tescil edilmiş ve kullanılmakta olduğu.

Bugün Türkiye’de Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1524. Maddesi’ne göre; her sermaye şirketi de bir internet sitesi açmak (Facebook, Twitter vb. üzerinde bir blog da açabilir), şirketin internet sitesi zaten mevcutsa bu sitenin belli bir bölümünü TTK’da liste halinde sayılan hususların yayımlanmasına özgülemek zorundadır.

Marka Tescili ve Korunması

10 Ocak 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu, marka tescili ve koruması hususundaki detaylara yer veren mevzuatımızdır.

Kanun’un “Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları” başlıklı 7. Maddenin 1. fıkrasına göre ilgili Kanunla sağlanan marka koruması için tescil şarttır ve tescil başvurusu Türk Patent ve Marka Kurumu’na yapılır.

Markaya sağlanan koruma, kural olarak, tescilin kapsamına giren mal ve hizmetlerle sınırlıdır. Korunma ülkeseldir. Markanın tescili için başvuracak kişiler, korumadan yararlanacak kişilerdir.

Başvuru Türk Patent ve Marka Kurumu’na yapılır. Her marka tescili için ayrı başvuru yapılması zorunludur.

Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Tescilli marka, başkasına devir edilebilir, miras yolu ile intikal edebilir, kullanma hakkı lisans konusu olabilir, rehin edilebilir.

Tescilli markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır. Bu süre, onar yıllık dönemler halinde yenilenir.

Marka hakkı; koruma süresinin dolması ve markanın süresi içerisinde yenilenmemesi veya marka sahibi markanın kullanılacağı malların ve/veya hizmetlerin tamamından veya bir kısmından vazgeçmesi ile sona erer.

Mevzuat kapsamında, marka hakkına sadece doğrudan tecavüz fiilleri değil tecavüz oluşturan fiillere iştirak, yardım veya teşvik etmek, bu fiillerin yapılmasını kolaylaştırmak ve taklit markayı taşıyan ürünün nereden alındığını veya nasıl sağlandığını bildirmekten kaçınmak da girmektedir.

Ülkemizdeki internetteki yayınlar ve içerikler hakkındaki tek özel mevzuat olan 5651 Sayılı Kanun’un uzun adı; “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” şeklindedir.

5651 Sayılı Kanun, konumuzla ilgili pek çok hususu ve terimi mevzuatımızda ilk kez tanımlayan kanun olma özelliğine sahiptir. Bunlardan bazıları şu şekildedir;

Bilgi: Verilerin anlam kazanmış biçimini,

Veri: Bilgisayar tarafından üzerinde işlem yapılabilen her türlü değeri,

İnternet ortamı: Haberleşme ile kişisel veya kurumsal bilgisayar sistemleri dışında kalan ve kamuya açık olan internet üzerinde oluşturulan ortamı, İnternet ortamında yapılan yayın: İnternet ortamında yer alan ve içeriğine belirsiz sayıda kişilerin ulaşabileceği verileri,

Erişim: Bir internet ortamına bağlanarak kullanım olanağı kazanılmasını,

Yer sağlayıcı: Hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten gerçek veya tüzel kişileri,

Erişim sağlayıcı: Kullanıcılarına internet ortamına erişim olanağı sağlayan her türlü gerçek veya tüzel kişileri,

İçerik sağlayıcı: İnternet ortamı üzerinden kullanıcılara sunulan her türlü bilgi veya veriyi üreten, değiştiren ve sağlayan gerçek veya tüzel kişileri,

Erişimin engellenmesi: Alan adından erişimin engellenmesi, IP adresinden erişimin engellenmesi, içeriğe (URL) erişimin engellenmesi ve benzeri yöntemler kullanılarak erişimin engellenmesini,

İçeriğin yayından çıkarılması: İçerik veya yer sağlayıcılar tarafından içeriğin sunuculardan veya barındırılan içerikten çıkarılmasını,

Uyarı yöntemi: İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişiler tarafından içeriğin yayından çıkarılması amacıyla öncelikle içerik sağlayıcısına, makul sürede sonuç alınamaması hâlinde yer sağlayıcısına iletişim adresleri üzerinden gerçekleştirilecek bildirim yöntemini,

URL adresi: İlgili içeriğin internette bulunduğu tam internet adresini, ifade eder.

Fikri Mülkiyetin Yönetilmesi ve Korunması

Metin, ses ve görsel formattaki pek çok çalışmanın sayısal ortamda kolaylıkla birbirleriyle karıştırılması ya da birleştirilmesi analog ortamlara göre çok kolay olurken, var olan çalışmalar değiştirilebilmekte ve/veya yeni yaratıcı ifadeler eklenebilmektedir. Bu eklemeler, değiştirmeler ve türetmelerle yapılan ortak çalışmalar, yenilikler hatta yaratıcılıklar için teşvik edici bir unsur olarak görülürken telif hakkı sahipleri için kabul edilemez bir durum olmaktadır.

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca telif haklarının temel koruma konusu fikri bir çabaya dayanan kitap, fotoğraf, müzik, bilgisayar programları, sinema film vb. şekillerde somutlaşmış durumda olan ve kanunun “eser” olarak tanımladığı ürünlerdir.

Eser sahibinin haklarına getirilen sınırlama ve istisnalar için kullanıcı hakları terimi de kullanılabilir. Kullanıcı hakları, genel kabul gören bir terim değildir. Bununla beraber, son yıllarda telif hakları hukukunda eser/hak sahipleri ve kullanıcılar arasındaki var olması dengenin kullanıcılar lehine bozulduğunu ve dolayısıyla istisnalardan yararlanarak sınırlı bir alanda eserlerden yararlanabilme imkânına sahip olan kullanıcıların esere/bilgiye ulaşabilmesini savunanlarca da kullanılan bir terimdir.

Sosyal medya mecrası, daha önce ağırlıklı olarak tüketici konumunda olan kullanıcıların iletişim ağının içinde daha aktif olarak yer almalarını sağlayan bir sistem (Web 2.0) olarak ortaya çıkmış ve sosyal medya tabanlı internet sitelerinin içeriğinin, bu siteleri bizzat kullanan kullanıcılar tarafından sağlanması fikri üzerine kurulmuştur.

Kullanıcı kaynaklı olmaları sebebiyle sosyal medya sitelerinin telif hakları hukukunu ilgilendiren eylem ve davranış şekillerini üç kategori altında toplamak söz konusu olabilir. Bu kategorilerin ortak noktası ise temelde telif hakları hukukunun konuya dâhil olmasının asıl sebebi olan ve “paylaşmak” olarak nitelendirdiğimiz eylem ve davranış şeklinin varlığıdır. Bu bağlamda sosyal medya kullanıcıları; (i) kendi yarattıkları orijinal ve kendi hususiyetlerini taşıyan fikri ürünleri sosyal medya sitelerinde paylaşabilirler; (ii) başka bir kişinin eserinden yararlanmak suretiyle kendi eserlerini yaratıp, paylaşabilirler veya (iii) başka bir kişinin eserini doğrudan paylaşabilirler.

Sosyal medya sitelerinin kullanıcıları açısından konuyu değerlendirdiğimizde ise kullanıcıların hukuki bilgisizliklerinin çok üst seviyede olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Kullanıcıların sosyal medya kullanımları, içerik üretme, üretilen içeriği yeniden iletme ya da değiştirerek iletme noktasındaki eylem ve davranışlarının FSEK’in ilkeleri çerçevesinde gözlemlendiğinde yoğunlukla hak ihlallerine sebebiyet verdikleri görülmektedir. Mevcut sistemimizde eserler üzerindeki çoğaltma, işleme ve umuma iletme haklarının lisanslanması yoluyla kullanma yoluna gidilmelidir. Böylece bir taraftan içerik sağlayıcılar eser sahibinin haklarını zedelemeden eserlerden faydalanırken, eser sahipleri de eser üzerindeki mali ve manevi çıkarlarını kontrol edebileceklerdir.

Sadece kaynak belirtmek asla hukuka uygun olarak içerik kullanıldığı anlamına gelmemektedir.

Yaratıcı çabaları sonucu fikri üretimde bulunan aktörlerin telif hakları hukuka uygun halde sosyal medya mecralarında hareket edebilmenin yollarından biri olarak Creative Commons (CC) lisansları bugün için ABD başta olmak üzere dünya çapında yoğunlukla kullanılmaktadır.

Sayısal/Dijital Hak Yönetimi’ni (Digital Rights Management = DRM) teknolojik önlemler, dijital haklar yönetim sistemi ve hak yönetim bilgisi unsurları çerçevesinde açıklayabiliriz.

DRM’nin tarafları:

  • İçerik sağlayıcılar,
  • İçerik dağıtıcılar,
  • Teknoloji sağlayıcılar,
  • Meslek birlikleri, ve
  • Kullanıcılardır.

Etkili teknolojik önlemlerin etkisiz kılınmasını, devre dışı bırakılmasını, engellemesini mümkün kılmak veya kolaylaştırmak, bu amaçla tasarlanan, üretilen, uyarlanan veya icra edilen, araçların, ürünlerin ya da bileşenleri üretmek, ithalat etmek, dağıtmak, satmak, kiralamak, satış veya kiralama için reklam yapmak veya ticari amaçla elde bulundurulmak veya bu tür hizmetlerin sunulması WIPO anlaşmalarıyla ve AB direktifleriyle yasaklanmıştır. Fakat Türk hukukuna bu tür düzenlemeler henüz girmiş değildir.

ISBN sistemi bibliyografik künyesi belirli tek bir materyali (kitap, e-kitap, eğitim amaçlı yayınlanan CD, DVD, VCD, yazılım vb.) temsil eden 5 küme altında 13 rakamdan oluşan uluslararası bir numaralama sistemi ile standardize şekilde işaretlemek suretiyle yayımlanan materyallerin kimliğinin tespit edilebilmesidir.

ISBN, elektronik ortamda da olsa kitaplar, eğitim ve öğretim amaçlı filmler ve yazılımlar ve benzeri yayınlara verilirken, süreli yayınlara verilmemektedir.

ISSN belirli bir süreli yayın (devamlı kaynak veya devam eden süreli yayın) için oluşturulan ve süreli yayının adına bağlı 2 küme ve 8 haneden oluşan uluslararası bir numaralama sistemidir. ISSN numaralarının kullanılmasının amacı, ISBN’de olduğu gibi, belirli bir yayımcının yayınladığı materyallerin kimliğinin tespit edilebilmesidir.

Sayısal nesne tanımlayıcısı (İngilizce: digital object identifier veya DOI) elektronik bir belgenin güncel konumuna bağlı olmayan kalıcı bir tanımlayıcıdır. Bir DOI için tipik bir kullanım, bilimsel bir makaleye eşsiz bir tanımlayıcı sağlamak içindir, böylece herhangi bir kişi bu makalenin ayrıntılarını ve belki makalenin tamamını elde edebilir.

Veri tabanını basitçe, erişimi ve kullanmayı kolaylaştıracak tarzda bir araya getirilmiş veri niteliğindeki bilgilerin derlemesi olarak tanımlayabiliriz. Veri tabanının sahibi, veri tabanlarının korunmasına ilişkin rejime göre belirlenir.

Veri tabanlarının korunmasına ilişkin Türk Hukukunda üç ayrı düzenleme bulunmaktadır. Bunlardan ilki, derlemenin tanımını da içeren Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 1. maddesi, ikincisi, veri tabanlarını, derlemenin bir türü olarak düzenleyen aynı kanunun 6. maddesi ve sui generis veri tabanları ve bu tür veri tabanlarının korunmasını düzenleyen Ek 8. maddedir.

5237 Sayılı Kanun olan Türk Ceza Kanunu’nun Bilişim Alanında Suçlar başlıklı 10. bölümünde konumuzla ilgili suçlar olan bilişim sistemine girme, sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme ve yasak cihaz veya programlar konularına yer verilmiştir.