WEB’DE TELİF HAKLARI VE ETİK - Ünite 2: Web’de Telif Haklarına İlişkin Temel Kavramlar ve Mevzuat Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 2: Web’de Telif Haklarına İlişkin Temel Kavramlar ve Mevzuat
Giriş
Kullanıcının internetten faydalandığı alanları bilim– kültür, eğlence ve ticaret olarak üçe ayırabiliriz. Bu alanlar aynı zamanda kullanıcının, eser sahibinin ve bağlantılı hak sahibinin haklarının kaynağı olan, eserden de faydalanma alanlarıdır. Yani bir internet kullanıcısı YouTube, Facebook, Spotify, Twitter, Amazon, hepsiburada.com, online olarak hizmet veren gazeteler, Google Akademik (Google Scholar) gibi sonsuz uzatılabilecek siteler aracılığıyla farklı amaçlar için esere erişebilmektedir.
Bilgi teknolojilerinin getirdiği yenilikler sayesinde eserin de paylaşımı ve ona erişim kolaylaşmış eserin kullanımı sınırların ötesine taşınmıştır. Bu şekilde telif hakları hukuku söz konusu teknolojik gelişmelerle birlikte yerel olma özelliğini yitirerek uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Uluslararası kuruluşların uzun yıllara dayanan çalışmalarıyla şekillenen uluslararası mevzuata ait koruma sistemi, telif haklarının kendi teamüllerini oluşturmasına neden olmuştur. Hem telif haklarının çok uluslu niteliği hem de teamüller dikkate alındığında telif haklarının sadece milli mevzuatla değerlendirilmesi imkansız hale gelmiştir. Belirtilen hususlar uluslararası mevzuatın da önemini artırmıştır.
İnternetin Kavramları
Netiket (Netiquette)
Netiket, internetteki adap ile görgü kuralları ve dijital ahlak için standart oluşturmaya yönelik etik kurallar bütünüdür. İnterneti yöneten, kontrol eden tek bir otorite olmaması sebebiyle herkesin üzerinde anlaştığı, genel geçer kurallar değillerdir. Bu kurallar riayet etmek gönüllülük esasına ve özdenetime dayanır, genellikle kanuni yaptırımları yoktur. Uluslararası alanda tüm ülkelerde geçerli olan bir netiket sistemi bulunmamaktadır. Ancak devletler, ulusal düzenlemelerle bazı netiket kurallarına uymayı zorunlu hale getirebilirler. Uluslararası alanda ortak kuralların belirlenmesi için Milletlerarası Bilgi İşleme Federasyonu’nun (International Federation for Information Processing-IFIP) İnternetin Yönetimi ve Etik Kurallar başlıklı bir çalışması bulunmaktadır.
Multimedya Eser
“Medya”, her türlü veri ve bilgiyi iletirken kullanılan araçların tamamını ifade eder. “Multimedya” kavramı ise “çoklu ortamlı iletim” demektir. Özellikle dijital ortamda kullanılan multimedya iletim sistemi, insanın farklı duyu organlarıyla algılayabildiği müzik, video, fotoğraf, grafik, animasyon gibi birden çok farklı kodla yazılmış, birden çok formatta parçalardan oluşur. Multimedya eserlerin, kullanıcıyla karşılıklı etkileşim içinde olmayı sağlayan interaktif bir ortamda kullanıma müsait bir yapıları vardır. Dijital medya kavramıyla birlikte multimedya eser kavramı da hayatımıza girmiştir. Diğer iletim yöntemlerinden farklı olarak multimedya iletimi birkaç formatta veriyi bir arada barındırdığından bu parçaların hepsi eser olmayabilir. Multimedya şeklindeki iletim sisteminin kendi başına eser olup olmadığı ise doktrinde tartışmalıdır. Doktrinde hakim görüş multimedya eseri, yeni bir eser türü olarak kabul etmez. Web sitelerinin, video oyunlarının, dijital gazetelerin her birini multimedya eser olarak FSEK çerçevesinde koruyamasak da, multimedya iletim sisteminin bir eser içermesi durumunda bu eserin FSEK kapsamında korunacağından kuşku yoktur.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) ve Yayımcılık Kavramları
Fikri Mülkiyet
Fikri mülkiyet, taşınır ve taşınmaz mülkiyetinin yanında fikri mülkiyetin de mevcut olduğunu savunan fikri mülkiyet teorisine dayanan terimdir. Fikri mülkiyet hukukuna dair çoğu kavramın tam olarak yerleşmiş bir kullanımının olmadığını belirtmek gerekir. Örneğin “fikri hak” kavramı zaman zaman “fikri mülkiyet hakları” terimi ile de açıklanır ve söz konusu kavramın yerine kullanılır. Aynı şekilde “sınai haklar” kavramı yerine de “sınai mülkiyet hakları” kavramı kullanılır. Bu çalışmada “fikri mülkiyet” kavramı, fikir ve sanat eserlerini yani telif haklarını ve sınai hakları da içeren bir üst kavram (şemsiye terim) olarak kullanılacaktır. Fikri mülkiyet hakları insanın düşüncesine, zihinsel faaliyetlerine, emeğine dayanan, bunlar sonucunda ortaya çıkmış ürünlere dayanan, varoluş nedeni bu ürünler olan haklardır. Taşınır ve taşınmaz mülkiyetinden farklı olarak fikri mülkiyete konu olan gayri maddi mallardır. Düşünce, o cisim üzerinde somutlaşmıştır fakat gayri maddi malların mülkiyeti eşya mülkiyetinden farklı olarak o somutlaşan cisme sahip olunmasıyla tasarruf edilir hale gelmez. Örneğin, bir kitabı satın alan okur, sadece o kitabın sahibi olmuştur fakat içinde eser niteliği taşıyan hususların sadece kullanıcısıdır. O kitabı satın alması onu, içindeki eserlerin sahibi yapmaz. Öte yandan satın aldığımız arabanın patenti, o arabadan ayrı bir mülkiyetin konusudur, arabayı satın almış olmakla satın aldığımız, galeriden satın aldığımız için bize geçmiş olan bir hak değildir. Gerek telif hakkının, gerekse patent hakkının vücut bulduğu somut eşyadan farklı olarak ayrıca bir devir sözleşmesi ile satılması durumu söz konusudur.
Telif Hakkı
Telif hakkı, eser üzerindeki hakkı ifade eder. Telif hakkı literatürde “fikri hak” teriminin yerine de kullanılır. Fakat fikri hak, bazı kaynaklarda sınai hakları da içine alan üst bir kavram olarak kullanılmaktadır. İngilizce’de telif hakkına “Copyright” kelimesi karşılık gelmektedir. Bu kelimenin de kökeni, Latince’den gelen, fikir ve sanat eseri ürünleri kopya etme, çoğaltma hakkını ifade eden “Copia” kelimesidir. Telif hakları zamanla sadece çoğaltma hakkıyla sınırlı kalmamış, kanun koyucular tarafından eser sahibine başka haklar da verilmiş, böylece telif hukuku koruma sistemi güncel halini almıştır. Fakat bu, telif hukuku koruma sisteminin nihai şeklinin güncel hali olduğunu göstermez. Son yıllarda teknolojik gelişmeler bu alandaki değişim ve gelişimi zorlamaktadır.
Bu alanda hukuki revizyon ihtiyacı da hala devam etmektedir.
Basın Yayımcısı
FSEK basın yayımcısının tanımını yapmamış, sadece ilgili maddelerinde “basın” kavramını kullanmıştır. Alman Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ise 2013 yılında dijital basın yayımcısına münhasır bir bağlantılı telif hakkı vererek bu konuda bir ilke imza atmıştır (§ 87f vd. UrhG). Bu hakkın kanuna girmesiyle Alman yasa koyucu bir madde ile tanımlayarak, basın yayımcısının, basın ürününü meydana getiren, üreten kişi olduğunu belirtmiştir. Maddenin son cümlesinde ise söz konusu basın ürünlerinin bir şirket veya işletme çatısı altında oluşturulmuş olması halinde o müessesenin sahibinin, o yayının yapımcısı olduğu kabul edilmiştir. Yayımcı kavramı tanımlanırken; vergiye tabi veya ticari işletme sıfatları aranmamış, kazanç sağlayan faaliyetler çerçevesinde her türlü ticari amaç, dolaylı ya da dolaysız kar elde etme gayesi yayımcı sayılmak için kafi görülmüştür.
Basın Ürünü
Sosyal medya habercilik sektöründe bu kadar etkin hale gelmiş, ayrıca sosyal medyanın dışındaki online mecralarda da bireysel gazetecilik bu kadar yaygınlaşmışken ve Avrupa’da dijital basın yayımcısına özel bağlantılı hak tesis edilmeye başlanmışken basın ürününün ne olduğu önem kazanmaktadır. Alman Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu § 87f/2’ye göre, redaksiyona tabi, gazetecilik niteliğini haiz, derleme biçiminde bir başlık altında toplanarak, belirli periyotlarla yayımlanan her maddi tespit bir basın ürünüdür. Bu ürünün genel şartları incelendiğinde, yayımlayanın kendi reklamına hizmet ettiği kanısı oluşmamalı ve yayınevi formatı ağır basmalıdır. Düzenleme ile korunan esasen maddi tespittir. Maddi tespiti yapan kuruluşun basılı ürünlerde olduğu gibi, yayınevine özgü bir anlayışla yayımlamayı gerçekleştirmesi gerekmektedir. Madde metninde gazetecilik niteliğinde olan yazılar için özellikle „bilgi akışına, görüş oluşmasına yardım edecek ya da eğlence amaçlı metin ve resimlerdir“ denmektedir.
Elektronik (Dijital) Yayımcılık
İnternette telif hakları açısından açıklanan kavramların dijital ortamda hayat bulup bulmadıkları internette kullanılıp kullanılmadıkları önemlidir. Son zamanlarda eserin dijitalleşmesiyle birlikte elektronik yayımcılık sektörü de gelişerek büyümüş ve basılı yayımcılığı önemli ölçüde daraltan bir hal almıştır. Kullanıcı alışkanlıklarının değişimiyle haberlerin internetten takip edilme sıklığı artmış, basılı yayımın etki alanı azalmıştır. E-dergi ve egazeteler, blog, sosyal medya tarzında haberin ve diğer basın ürünü içeriklerin kamuyla buluşmasını sağlayan diğer her türlü dijital medya yöntemi elektronik yayımcılık kavramının altında değerlendirilir. Elektronik Yayımcılık, çoğunlukla multimedya eserler üzerinden topluma ulaşır ve eş zamanlı olarak müzik eserlerine, filmlere, uygulamalara vb. erişim imkanı sağlar.
Telif Haklarını Düzenleyen Uluslararası ve Ulusal Mevzuat
Sözleşmeler
Fikri mülkiyet alanında düzenleyici rol üstlenen uluslararası anlaşmalar sanayi devriminden sonra ortaya çıkmıştır. Dünya sanayi toplumundan bilgi toplumuna evrilirken korunması gereken süjeler (buluş, eser) değişmemiş, yaşanan teknik gelişmeler sayesinde korunma sistemleri değişmiştir. O nedenle uluslararası ve ulusal mevzuat, getirdikleri koruma sistemleri ve yeni koruma araçları, temel ilkeler üzerinde yarattığı etki ve değişiklikler açısından değerlendirilmelidir. Bir ülkenin hangi koruma sistemine tabi olduğunu belirlemek için o ülkenin hangi anlaşmalara taraf olduğu araştırılmalıdır.
Çoklu Sözleşmelerle Ortaya Çıkan Temel İlkeler
Uluslararası nitelikteki çoklu sözleşmelerin 1886 yılından günümüze kadar olan süreçte devletlerin milli hukukları arasında yeknesaklığın sağlanarak telif hakları koruma sistemleri arasında asgari bir standardın sağlanması çabası aşağıdaki temel ilkelerin oluşmasına neden olmuştur, bu ilkelerin ortaya çıkması tamamen bu çabanın bir sonucudur. Belirtilen ilkeler telif hakları hukukunun olmazsa olmaz ilkeleridir ve ortaya çıkmaları tamamen bu çabanın bir sonucudur. Uluslararası nitelikteki başlıca ilkeler şunlardır:
- Ülkesellik İlkesi
- Eşit İşlem İlkesi
- Karşılıklılık İlkesi
- Asgari (Minimum) Haklar İlkesi
- Herhangi Bir Formaliteye Tabi Olmama İlkesi
- Tükenme İlkesi
Ulusal Mevzuat
Telif haklarıyla ilgili mevzuatı ulusal bağlamda, Cumhuriyetten önce, Cumhuriyet Dönemi, Gümrük Birliğinden önce ki ve sonra ki dönem olmak üzere dört başlık altında toplayabiliriz.
Cumhuriyetten Önce
İslam hukukçularının İslam hukuk tarihini ele alan eserleri incelendiğinde telif hakkı kavramının kapsamının ve niteliğinin eski zamanlardan beri konu edildiği ve tartışıldığı anlaşılmaktadır. Günümüzde İslam hukukunda hakim görüş telif hakkını bilgi ve düşünce ürünü olan eşya olarak ele alır ve onu mutlak hakkın konusuna giren gayri maddi mal olarak kabul eder. Fakat İslam hukuku tarihinde bu konuda farklı yöndeki fikirler kabul görmüştür. Telif hakkı medeni, iktisadi ve kültürel gelişmelerin ortaya çıkardığı gayri maddi mallardan oluşan üçüncü bir hak grubuna dahil edilmiş olmasına rağmen bu hak ayni ve şahsi hak olarak nitelendirilmemiştir. Bu hak grubuna ait haklar sıralanırken telif haklarının yanında patent, firma isimleri, gazete, dergi gibi sürekli yayınların imtiyaz hakları da bu kategoriye dahil edilerek sayılmıştır.
Cumhuriyet Dönemi
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası ilişkilerinin artması yerli ve yabancı fikir ve sanat eserlerinin milletlerarası alanda korunması zorunluluğunu doğurmuş, uluslararası sözleşmelere uyumlu, çağına uygun fikri ve sınai haklar koruması sağlayan düzenlemeler getirmenin yükümlülüğü altına girilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ticaret sözleşmeleri Bern Sözleşmesi’ne katılımı beraberinde getirmiş, bu durum artık ihtiyaçları karşılayamayan Hakkı Telif Kanunu’nu değiştirmek zaruriyetini doğurmuştur. Bu nedenlerle Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) Prof. Dr. Ernst E. Hirsch tarafından hazırlanmış ve yeni kanun 1. Ocak 1952 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Gümrük Birliği’nden Önceki Dönem
Gümrük Birliği’nden önceki dönem değerlendirildiğinde Türkiye’nin uluslar arası sözleşmelere katılması için bir neden bulamadığı, bu dönemde katılımı gerekli kılarak teşvik edecek yeterli bir teknik ve ekonomik altyapının mevcut olmadığı görülmektedir. Türkiye’nin Bern Sözleşmesi’ne katılım talebinin sebebi de Lozan Anlaşması’na eklenen Ticaret Sözleşmesi’nin 14 ve 15. Maddelerinde yer alan katılım taahhüdü olmuştur. Türkiye bu taahhüdünü ancak 1 Ocak 1952’de gerçekleştirmiştir (26 Haziran 1948 tarihli Bürüksel metnine katılmıştır.). FSEK hükümlerinin bu sözleşmeye uyarlanması ise ancak 1983 yılındaki değişikliklerle mümkün olmuştur.
Gümrük Birliği’nden Sonra
Türkiye’nin AB Gümrük Birliği’ne girmesine dair 1/95 sayılı Ortaklık Konsey Kararı (1/95OKK), 31 Aralık 1995 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1/95 OKK 31 II’de taraflar, gümrük birliğinin, ancak fikri mülkiyet haklarına gümrük birliğini oluşturan tarafların eşit düzeyde etkili koruma sağlaması halinde düzgün işleyebileceğini kabul etmişlerdir. Ayrıca Türkiye, 1/95 OKK “Fikri, Sınai ve Ticari Mülkiyet Hakları” başlığıyla 8 numaralı ekte yer alan yükümlülükleri yerine getirmeyi taahhüt etmiş olduğu belirtilmiştir.