XIV-XV. YÜZYILLAR TÜRK DİLİ - Ünite 9: Kıpçak Türkçesinin Oluşumu ve Ses Bilgisi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 9: Kıpçak Türkçesinin Oluşumu ve Ses Bilgisi

Kıpçaklar

Kıpçak adlandırmasına, şu anki bilgilere göre ilk olarak 759 yılında dikilmiş¸ olan Bayan Çor yazıtında bulunan Türk Kıbçak elig yıl olurmış (BÇ K4) “Türk Kıpçak elli yıl yönetmiş¸” cümlesinde rastlanır. Bu cümle 682-745 arasındaki ikinci Köktürk dönemine işaret etmektedir. Bu duruma göre Kıpçaklar ya doğrudan doğruya Doğu Köktürklerinin kendileriydi; ya da Türk’ü, Köktürklere bağlı diğer Türkçe konuşan boyları da ifade eden daha geniş¸bir kavram olarak düşünürsek Doğu Köktürklerle bir arada olan bir Türk boyuydu.

Kıpçaklar XII. yüzyıl boyunca Gürcistan’da, Güney Rusya’da, Romanya’da, Bulgaristan’da ve Macaristan’da önemli roller oynadılar. Ruslarla çatışmaları İgor Destanının konusu oldu. Bir kısmı Macaristan’da kalarak Macarlaştı. Bir kısmı Basarabya bölgesinde ilk Roman devletini kurdu. On binlerce Kıpçak askeri, Gürcü krallarının ve kraliçe Tamara’nın talebi üzerine Gürcü ordusunun esas kitlesini oluşturdular ve Selçuklu Oğuzlarına karşı Gürcüleri korudular.

Batu Han’ın 1236-1242 yılları arasında yaptığı askeri seferi sırasında Kıpçakların bir kısmı, Karadeniz ve Balkanlar üzerinden Mısır’a gitmişlerdir. Orda, önce Eyyûbîlerin paralı askerleri olmuşlar, daha sonra 1250 yılında Mısır’da Memluk devletini kurmuşlardır. Memluk devleti, 1518 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Mısır’ın alınmasıyla ortadan kalktı. Memluk devletindeki halkın Arap, yöneticilerin Türk olmasından dolayı halkın Türkçe öğrenme ihtiyacı veya halka Türkçe öğretme durumu ortaya çıkmıştır. Bu amaçla Memluk sahasında Türkçeyle ilgili birçok sözlük ve gramer yazıldı. Türkler kendileri için de edebi eserler, atçılık, okçuluk, fıkıh gibi konularda kitaplar yazdılar. XIII. ve XIV. yüz- yıllarda Mısır’da yazılan bu eserlerde kullanılan dil, Kıpçak Türkçesi veya Memluk Kıpçak Türkçesi adıyla Türkoloji literatürüne girdi (Ercilasun 2004: 371).

Kıpçak Türkçesi

Yüzyıllardır kullanılan geleneksel yazı dili olan Karhanlıcanın yaygın olarak kullanıldığı merkezlerden uzaklaşıldıkça, kuzeye ve batıya giden Türk boyları kendi lehçeleri esasında Türkçenin yeni yazı dillerini oluşturmaya başlamışlardır. Doğal olarak oluşturulmaya başlanan yeni yazı dilleri daha önce kullanılan yazı dilinden etkilenecektir. Bunun en belirgin örneklerini Anadolu sahasında Oğuz Türkçesi esasında XIII. yüzyılda oluşan yeni Türk yazı dilinin ilk eserlerinde görmek mümkündür. Genel literatürde “Karışık Dilli Eserler” diye adlandırılan Behcetü’l-Hadaik fî Mev’izetü’l-Halaik, Kudurî Tercümesi, Ali’nin Kıssa-i Yusuf’u, Kitab-ı Güzîde, Kitab-ı Gunya, Süleymaniye Kütüphanesindeki bir Kur’an tercümesi gibi eserlerde hem geleneksel yazı dili olan Karahanlı Türkçesi özellikleri, hem de yeni oluşturulan yazı dilinin esas alındığı Oğuz Türkçesinin özellikleri görülmektedir. Oğuz Türkleri esaslı, Anadolu ve çevresi merkezli sahada yüzyıllar boyunca süren güçlü bir siyasi idarenin var olması bu bölgede oluşan yeni yazı dilinin de bağımsız olmasını ve gelenekselleşmesini sağlamıştır.

Kıpçaklar da Oğuzlarla yaklaşık zamanlarda batıya göç etmişlerdir. Ancak onlar, yoğun olarak yasadıkları Deşt-i Kıpçak’ta XIII. yüzyıla kadar güçlü bir siyasi birlik oluşturamamışlardır. O zamana kadar güçlü ve sürekli siyasi iradenin, devletin olmaması kuzeydeki Kıpçakların kendi şiveleri esasında bir yazı dili oluşturamamalarında önemli bir etkendir.

Memlük sahası eserlerinin dili, Harezm sahası eserlerin dilinden az da olsa farklılıklara sahiptir. Bu sebeple yapılan farklı adlandırmanın “Kıpçakça” olması, o sahada yazılan eserlerde bu sözün yazarlar tarafından kullanılmasındandır. Ancak bu terim dolayısıyla, Kıpçak Türkçesi denilen yazı dilinin, Kıpçak ağzından doğmuş¸bir yazı dili olduğu düşünülmemelidir.

XIV. ve XV. yüzyılda Kıpçakların yaşadığı bölgelerde verilen eserler içerikleri dikkate alınarak temelde iki başlık altında toplanır: 1) Sözlük ve gramerler 2) Edebiyat, din, askerlik, baytarlık vb. alanlarındaki metinler. XV. ve XVII. yüzyıllarda Ermeni harfleriyle yazılmış¸ olan eserler ise Ermeni harfli Kıpçakça metinler başlığı altında toplanır.

Eserler

Sözlük ve Gramerler

Kodeks Kumanikus

Latince olan Kodeks Kumanikus’un anlamı “Kıpçak Kitabıdır. Kodeks Kumanikus, Karadeniz’in kuzeyindeki Kıpçak Türklerinden İtalyanlar ve Almanlar tarafından derlenmiş¸ malzemelerden oluşan iki defterin birleştirilmesiyle oluşmuş¸bir eserdir.

Kodeks Kumanikus’un 55 yapraktan oluşan ve İtalyanlar tarafından hazırlanan birinci defteri iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kısa bir Latince girişten sonra sırayla Latin, Fars ve Kıpçak dilleri üzerine üç paralel sütun halinde tertip edilmiş¸ sözlükler yer almaktadır. Burada fiiller, isimler, sıfatlar, zamirler ve zarflar ele alınmıştır. Bu bölüm yaklaşık 1560 Türkçe kelimeyi içermektedir. Bu bölümde sözler dönemin Latin alfabesine göre sıralanmıştır. İkinci bölümde eşya adları, ticaretle ilgili sözler, kıymetli taşların adları, kültür ve sosyal hayatla ilgili sözler, meslek adları vb. konularla ilgili sözlerden gruplar oluşturulmuştur. Bu bölümdeki sözlerin toplam sayısı 1120’dir.

27 yapraktan oluşan ve Almanlar tarafından hazırlanan ikinci defter Gotik harfleriyle yazılmıştır. Bu defter Kıpçakça-Almanca, Kıpçakça-Latince olan iki karışık sözlük listesi ve bazı metinlerden oluşur.

Kitabü’l-İdrak li-Lisani’l-Etrak

18 Aralık 1312’de Kahire’de tamamlanmış¸ olan kitabın yazarı Endülüslü Ebu Hayyan’dır. Türkmen ve Kıpçak Türkçesinin dil özelliklerini barındıran eser Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazılmıştır. Eser, sözlük, dil bilgisi ve cümle bilgisi olmak üzere üç bölümde düzenlenmiştir. Sözlük bölümünde isim ve fiiller karışık olarak Arap alfabe sırasına göre düzenlenmiştir. Türkçe sözlere genellikle tek sözden oluşan Arapça anlamlar verilmiştir.

Baştan sona hareketli olan eserde Türkçe sözler kırmızı mürekkeple yazılmıştır.

Kitab-ı Mecmu-ı Tercüman-ı Türkî ve Acemî ve Mugalî

1343 veya 1345 yılında Halil bin Muhammed el-Konevî adlı Konyalı bir Türk tarafından yazılmış¸ veya istinsah edilmiş¸ olan eser bir sözlük ve dil bilgisidir. 63 yaprağı Arapça- Türkçe sözlük ve dil bilgisi, 13 yaprağı MoğolcaFarsça sözlük olan eserin günümüze ulaşan tek nüshası Hollanda’da Leiden Akademi Kütüphanesi’ndedir.

Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye

Memluk Kıpçak sahasına ait bir sözlük olan eserin yazıldığı tarih ve yer kesin olarak bilinmemektedir. Eser, Arapça-Türkçe bir sözlük ve dilbilgisidir. Sözlük bölümünde Arapça sözler alfabetik olarak sıralanmıştır. Dil bilgisi bölümünde şekil bilgisi ve cümle bilgisi konuları ele alınmıştır.Eserin diğer sözlüklerden en önemli farkı, giriş¸ bölümünde yazarının “Bu kitapta Kıpçak diyeleği üzerine dayandım; çünkü en çok kullanılan odur. Burada Türkmen diyeleğini -sıkışmadıkça- söylemedim.” kaydıdır.

Kitabu Bülgatü’l-Müştak fî Lugati’t-Türk ve’l-Kıfçak

Cemâleddin Ebu Muhammed Abdullah et-Türkî tarafından 14. yüzyılın ikinci yarısında veya XV. yüzyılın başlarında yazıldığı tahmin edilen Arapça-Türkçe bir sözlüktür. Günümüze ulaşan tek nüshası Paris’te Biblioteque Nationale Türkçe Yazma Bölümündedir.

El-Kavanînü’l-Külliyye li-Zabti’l-Lügati’t-Türkiyye

Arapça olarak 15. yüzyılın başlarında Kahire’de yazıldığı tahmin edilen bir Türkçe dil bilgisidir. İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Şehit Ali Paşa bölümünde bulunan eserin bilinen tek nüshası 85 yapraktır. Arapça sözler siyah mürekkeple, Türkçe sözler ise harekeli olarak kırmızı mürekkeple yazılmıştır.

El-Kavanin’in diğer Memlük sahası dilcilik eserlerinden ayrılan en önemli yönü, sözlük bölümünün olmayıp sadece gramerden ibaret bulunmasıdır.

Ed-Dürretü’l-Mudiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye

Yazarı, yazıldığı yer ve yazılış¸ tarihi bilinmeyen eser, Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılmış¸ sözlük ve bir konuşma kılavuzu özelliği taşımaktadır. Eserin günümüze ulaşan tek nüshası İtalya’da Floransa şehrindeki Medicea Bibliotheca Laurenziana bulunmaktadır.

Edebiyat, Din, Askerlik, Baytarlık Alanlarındaki Eserler

Kitab Gülistan bi’t-Türk

Sadi’nin 1258 yılında yazdığı Gülistan adlı eserinin bilinen en eski tarihli Türkçe tercümesidir. 1 Eylül 1391 tarihinde tamamlanan tercüme Seyf-i Sarayî tarafından Kıpçak Türkçesiyle yazılmıştır. Tercümeden çok adaptasyon karakterinde olan eserin yazarı Seyf-i Sarayî hakkında bilinenler oldukça sınırlıdır. Seyf-i Sarayî eseri Mısır’da hacipler hacibi Emir Bathâs adına tercüme etmiştir. Serbest çeviri özelliği taşıyan eser Kıpçak Türkçesinin bilinen tek edebi eseridir. Eserin sonunda Seyf-i Sarayî’nin kendi şiir ve nazireleri de vardır.

Kitab fi’l-Fıkh bi-Lisani’t-Türkî

Çeşitli fıkıh kitaplarından derlenen fetvaları içeren kitabın yazarı, yazıldığı yer ve tarih bilinmemektedir. Ancak 1421 yılında vefat eden Sultan Tatar’ın hazinesinde bulunmasından anlaşılacağı üzere, 1421 tarihinden daha önce yazılmıştır (Toparlı 1992: 16). Eserin günümüze ulaşan ve 429 yapraktan oluşan tek nüshası İstanbul Millet Kütüphanesi Feyzullah Efendi bölümündedir.

Kitab-ı Mukaddime-i Ebu’l-Leysi’s-Semerkandî

10. yüzyılda yaşamış¸ Hanefi mezhebinin tanınmış¸ fıkıh bilginlerinden Ebu’l-Leysi’s- Semerkandî’nin fıkıhla ilgi Arapça eserinin satır altı tercümesidir. Kansu Gavri için tercüme edilen eser sonundaki ibareden anlaşıldığına göre Esenbay b. Sudun tarafından istinsah edilmiştir (Toparlı 1992: 16). 47 yapraktan oluşan eser İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya bölümünde kayıtlıdır.

Münyetü’l-Guzat

Arapçadan Türkçeye tercüme edilmiş¸, konusu askerlikle ilgili olan bir eserdir. Eseri tercüme edenin kim olduğu ve tercüme edildiği yer bilinmemektedir. Günümüze ulaşan tek nüsha, Gazi Altunboga adına 1446/1447 tarihinde istinsah edilmiştir (Uğurlu 1987:12).

Kitab fî İlmi’n-Nüşşab

Çeşitli Arapça kaynaklardan derlenen bilgilerin tercümesiyle oluşmuş¸ okçulukla ilgili bir eserdir. Eserin adı kitapta Kitab fî İlmi’n-Nüşşab olarak verilmekte, fakat yazar içeride kitaba Hulasa diye ad koyduğunu söylemektedir. Eser okçuluk, ok atmanın şartları, yayın özellikleri ve uzunluğu, ok atma şekilleri, ok atarken yapılan hatalar ve bunlardan korunma yolları, dini açıdan at ve Müslümanlar için önemi vb. konuları içermektedir (Argunşah vd. 2010: 193).

Kitabu’l-Hayl

Atçılık ve veterinerlikle ilgili olan eserin, Farsçadan 14. yüzyılın sonlarında veya 15. yüzyılın başlarında tercüme edildiği sanılmaktadır. Atların özellikleri, hastalıkları, tedavi yolları ve at terbiyesi eserin konularıdır.

Baytaratu’l-Vazıh

Memluk sultanının nedimi olan Tolu Beg adına 14. yüzyılın sonunda tercüme edildiği sanılan eser at ve veterinerlikle ilgilidir. Nerede ve kim tarafında tercüme edildiği bilinmemektedir. 10 bölümden oluşan eserin ilk sekiz bölümünde atların özellikleri, dokuzuncu bölümde atların kusurları ve en uzun yeri tutan onuncu bölümde ise atların hastalıkları ve tedavi yolları anlatılmaktadır (Argunşah vd. 2010: 196).

Kitab fi’l-Fıkıh

Arapça bir fıkıh kitabından satır altı olarak tercüme edilen bu eserin tercüme edicisi, müstensihi, istinsah yeri ve tarihi bilinmemektedir. 266 yaprak olan nüsha Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya bölümünde kayıtlıdır (Toparlı 1992: 16).

Ermeni Harfli Kıpçakça Metinler

Tarihi verilere göre XI. yüzyıldan itibaren Deşt-i Kıpçak’ta birlikte yaşayan Kıpçak Türkleri ile Ermeniler yakın ilişkiler kurmuşlardır. XI-XIV. yüzyıllar arasında yaşanmış¸ olan bu yoğun ilişkiler sonucunda, özellikle XVI. ve XVII. yüzyıllara ait olan Ermeni harfleriyle Kıpçakça yazılmış¸ olan metinlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ermeni harfleriyle yazılmış¸ bu eserlerin ortaya çıkısıyla ilgili olarak, temelde iki görüş¸ vardır. Birinci görüşe göre, baskın nüfus olan ve Hristiyanlığın Gregoryan mezhebini kabul eden Kıpçakların içinde yaşayan Ermeniler, zamanla kendi dillerini unutarak Kıpçakça konuşmaya ve yazmaya başlamışlardır. Bunun sonucunda da adı geçen eserler yazılmıştır.

İkinci görüş¸ise özetle şu şekildedir. Kıpçakların bir kısmı, Ermeniler aracılığıyla, Hristiyanlığın Gregoryan mezhebini kabul etmişlerdir. Gregoryen olan Kıpçaklar, dillerini de bu mezhebin resmi alfabesi olarak nitelenebilecek Ermeni alfabesiyle yazmaya başlamışlardır.

Yazım Özellikleri

Ünlülerin Yazımı

Kıpçak sahası eserlerden Kodeks Kumanikus Latin grafiğine dayanan alfabelerle, Memluk bölgesinde yazılan diğerler eserler ise Arap grafiğine dayanan alfabe ile yazılmıştır. Her iki grafiğe dayalı alfabe de Türkçedeki ünlüleri ayrı ayrı işaretlemek için yeterli değildir.

Kıpçak sahası metinlerinde ünlülerin yazımı kitabınızın 183. Sayfasında bulabilirsiniz.

Ünsüzlerin Yazımı

Arap grafiğiyle yazılmış¸Kıpçak sahası eserlerinde, Türkçe b ve p gibi iki farklı ses için be harfinin, k ve g gibi farklı ses için kef harfinin kullanılması veya s sesi için iki farklı harf sin ve sad ın, t sesi için te ve tı’nın ve z sesi ze, zel, dat ve zı gibi farklı harflerinin kullanılması gibi yazım özellikleri Türkçe kökenli sözlerdeki ünsüzlerin yazımında belirli bir ölçütün oluşamamasına sebep olmuştur.

Ses Bilgisi Özellikleri

Sesler, ses aygıtının çeşitli noktalarında bazen tek tek genellikle grup grup boğumlanırlar. Seslerin çeşitlenmesine ses telleri, küçük dil, dil, damak, dişler ve dudaklar katkıda bulunur. Bazı sesler boğumlanırken hava akımı karşısına belirgin bir engel olarak sadece ses telleri çıkarken, bazıları boğumlanırken ise küçük dilin, dilin arka kısmına teması; dilin dişe, ön veya arka damağa yaklaşması yahut teması; dişin üst dudağa yaklaşması veya teması; dudakların birbirine teması ile hava yolu daralır veya tamamen kapanır. İşte bu boğumlanma özelliklerine göre sesler öncelikli olarak ünlüler ve ünsüzler olmak üzere ikiye ayrılır.

Ünlüler

Boğumlanmaları sırasında ses telleri titreşen, ses tellerinden sonra hava akımı karşısına belirgin bir engel çıkmayan ve dilin üzerinde boğumlanan seslere ünlü denir.

Ünlü Uyumları

Türkçe kökenli sözlerin kök veya gövdeleri ile çekimlenmiş şekillerinde; alıntı sözlerin ise Türkçe ek almış¸şekillerinde bulunan ünlüler arasındaki düzenli ünlü benzeşmelerine ünlü uyumu denir.

Kalınlık Uyumu ve İncelik Uyumu

Türkçenin en güçlü ses uyumlarından olan kalınlık uyumu ile incelik uyumu, tarihî Kıpçak sahası metinlerindeki Türkçe sözlerde ve sözlerle ekler arasında da bazı istisnalar dışında vardır. Kalınlık uyumu, dilin arka yarısında boğumlanan “a,ı,u,o” kalın ünlülerinin, düzlük yuvarlaklık uyumları da dikkate alınarak aynı sözün yapısında bulunmasıdır.

İncelik uyumu, dilin ön yarısında boğumlanan “e,i,ö,ü” ince ünlülerinin, düzlük yuvarlaklık uyumları da dikkate alınarak bir sözün yapısında bulunmasıdır.

Bazı alıntı sözlere getirilen eklerde bu uyumun dışına çıkılabilmektedir.

Düzlük Uyumu ve Yuvarlaklık Uyumu

Kıpçak sahası eserlerde tam anlamıyla düzlük uyumu ile yuvarlaklık uyumunun hakim olduğunu söylemek mümkün değildir (Toparlı 1992:67). Düzlük uyumu, dudak düz iken boğumlanan “a,e,ı,i” düz ünlülerinin kalınlık incelik uyumları da dikkate alınarak aynı sözde bir arada bulunmasıdır.

Düzlük uyumu, dudak yuvarlak iken boğumlanan “o,ö,u,ü” yuvarlak ünlülerinin kalınlık incelik uyumları da dikkate alınarak aynı sözde bir arada bulunmasıdır.

Ünlü Değişmeleri

Düzenli olmayan ünlü değişmeleridir.

Ünlülerde Darlaşma

Çeneler arasındaki aralık fazlayken boğumlanan “a, e, o, ö” geniş¸ ünlülerin sırasıyla çeneler arasındaki aralık azken boğumlanan “ı, i, u, ü” dar ünlülerine dönüşmesi Kıpçak sahası metinlerinde de görülmektedir.

Ünlülerde Genişleme

ı, i, u, ü dar ünlülerinin sırasıyla a, e, o, ö geniş¸ünlülerine dönüşmesi olayıdır Ünlülerde Düzleşme Dudaklar yuvarlakken oluşan o, ö, u, ü ünlülerinin sırasıyla dudaklar düz iken boğumlanan “a, e, ı, i” düz ünlülerine dönüşmesi Kıpçak sahası metinlerinde de görülmektedir.

Ünlülerde Yuvarlaklaşma a, e, ı, i düz ünlülerinin sırasıyla o, ö, u, ü yuvarlak ünlülerine dönüşmesi olayıdır.

Ünlü İncelmesi

Kalın ünlülerin ince ünlüye dönüşmesi olayıdır.

Ünlü Kalınlaşması

İnce ünlülerin kalın ünlüye dönüşmesi olayıdır.

Ünlü Türemesi

Sözlerin söyleyiş¸ kolaylığıyla ilgili olarak iki ünsüz arasında hece oluşturabilecek şekilde bir ünlünün türemesidir.

Ünlü Düşmesi

Ses düşmesi olayı, genellikle, ses ve hece yapısı V-KVK veya KV-KVK iken; ses yapısı V, VK olan veya yardımcı ses aracılığıyla ulanan K olan bir ek alan ve bunun sonucunda hece yapısı V-KV-KV veya KV-KV-KVK’e dönüşen sözlerin açık orta hecelerinde bulunun dar yuvarlak (u/ü) veya dar düz (ı/i) ünlülerinin düşmesiyle ortaya çıkar.

Ünsüzler

Ünsüz Uyumları

Türkçe kökenli sözlerin kök veya gövdeleri ile çekimlenmiş¸ şekillerinde; alıntı sözlerin ise Türkçe ek almış¸ şekillerinde yan yana gelen ve ötümlü / ötümsüz karşılıkları bulunan ünsüzler arasında görülen düzenli ünsüz benzeşmelerine uyum denir. Genellikle ilerleyici benzeşme seklinde ortaya çıkan bu ses olayı, daha çok, sözler ile ekler arasında görülür. Kıpçak sahası eserlerinde genellikle bu uyum görülür.

Ünsüz Değişmeleri

Düzenli olmayan ünsüz değişmeleridir. Aşağıda belirtilen ünsüz değişmeleri Kıpçakçada bulunur. Bahsedilen ünsüz değişmeleri örneklerini kitabınızın 186 ve 187. sayfalarında bulabilirsiniz.

Ünsüz Ötümlüleşmesi

Ünsüz Ötümsüzleşmesi

Ünsüz Dudaksılaşması

Ünsüz Sızıcılaşması

Ünsüz Akıcılaşması

Ünsüz Genizsileşmesi