XIV-XV. YÜZYILLAR TÜRK DİLİ - Ünite 3: Eski Anadolu Türkçesinin Oluşumu Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Eski Anadolu Türkçesinin Oluşumu
Eski Anadolu Türkçesinin Oluşumu, Gelişimi, Eserleri, Yazım Özellikleri
X. yüzyıldan itibaren Orta Asya’dan batıya göç eden Oğuzların, XIII. yüzyıldan itibaren kendi lehçelerine dayalı olarak Anadolu ve civarında kurup geliştirdikleri edebî yazı diline Eski Anadolu Türkçesi (=EAT) denilmektedir.
Oğuzca kendi özelliklerine dayanarak Anadolu’da yazı dili hâline gelmiştir. Bu süreç şu ana dönemlerden oluşmaktadır:
- Eski Anadolu Türkçesi (ve ağızları)
- Osmanlı Türkçesi (ve ağızları)
- Türkiye Türkçesi (ve ağızları)
Anadolu Selçukluları döneminde yazılan eserler hem az hem de nispeten basit içerikli idiler. Beylikler döneminde ise beylerin Türkçeye karşı duyarlı ve bilinçli tutumları sonucunda yepyeni bir sürece girildi. Yıkılmış olan Selçuklu Devleti’nin mirasını üstlenmek isteyen beyler kendi etki alanlarını birer kültür ve sanat ortamı hâline getirmeye çalışıyorlardı. Bunların sonucu olarak da hemen her konuda (din, tıp, avcılık, edebiyat, rüya tabirleri vs.) çok sayıda eser üretildi.
Bu dönmede üretilen eserlerin ortak özellikleri şu biçimde sırlanabilir:
- Ses bilgisinde : “ünlü yuvarlaklaşması”, “damak ?’si”, “kelime başında t- > d- ötümlüleşmesi”, “bazı eklerin sadece dar-düz ünlü ile kullanımı”, Eski Türkçedeki gibi patlayıcı ötümsüz artdamak sesi (k) kullanımı, dar-düz ünlülü kelimelerin başında y-’li şekillerin tercihi
- Şekil bilgisinde : “-(y)Isar gelecek zaman eki”, “- (y)IcAk zarf-fiil-eki”
- Söz varlığında : “i?en”, “delim”, “assı”, vb biçiminde örnekler verilebilir.
Hayati Develi’ye göre; , metinlerin dil özelliklerine bakarak Eski Anadolu Türkçesi döneminde en az 3 ana ağız grubu bulunması gerektiğini ifade etmiştir:
- Ağız Grubu: Kelime içinde ve sonunda –í- / -í; büyük ünlü uyumunun yaygınlığı; birinci kişi zamiri “ben”; benzetme edatı “gibi”;
- Ağuz Grubu: Kelime içinde ve sonunda h değişmesi; büyük ünlü uyumunda bozulmalar; birinci kişi zamiri “ben”; benzetme edatı “bigi”
- Ağız Grubu: Kelime başında h değişmesi, büyük ünlü uyumunda bozulmalar; birinci kişi zamiri “men” benzetme edatları olarak “kimi” ve “tek”
Eski Anadolu Türkçesinin Yazarları ve Eserleri
Eski Anadolu Türkçesi metinlerinin diline ilişkin çok sayıda eser üretilmiştir. İzleyen bölümde bu eserlere örnekler ve bu dönemde yer alan eserlerin sahipleri yer alacaktır:
Behcetü’l-Hadayık Fi-Mev’izetü’l-Hakayık:
Anadolu Selçukluları döneminden kalan en eski eserlerdendir. Dili farsça ve Arapçadan oluşmaktadır.
Mevlana Celaleddin Rumi:
Bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan’ın Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuştur. Hayatını “hamdım, piştim, yandım” sözleri ile özetleyen Mevlâna 1273'te vefat etti Bazı eserlerine verilebilecek örnekler şu biçimde sıralanabilir:
Dîvân-ı Kebîr, Mesnevî, Fîhi Mâfîh, Mektubât, Mecâlis-i Seb’a başlıca eserleridir.
Sultan Veled:
Mevlânâ’nın büyük oğlu olan Sultan Veled 1226’da Karaman’da doğdu. Sultan Veled de dönemin edebî geleneğine uyarak eserlerinin çoğunu Farsça yazmıştır. Eserleri: İbtidâ-Nâme, Rebâb-Nâme, İntihâNâme,veDivan, Ma ‘Arif örnek olarak sunulabilir. Hoca Ahmed Fakih: Hayatı hakkında fazla bir bilgi bugüne ulaşmamıştır. Horasan’dan gelerek Konya’ya yerleş- tiği, Mevlâna’nın babası Bahaeddin Veled’den fıkıh dersleri aldığı ve o yüzden “fakih” diye anıldığı bilinmektedir. Eserleri: Çarhnâme ve Kitâbu Evsâf-ı Mesâcidi’ş-Şerîfe örnek olarak sunulabilir.
Yunus Emre:
Son araştırmalara göre 1240/41 ile 1320/21 yılları arasında yaşadığı kabul edilmektedir. Yıllar süren gurbet hayatından sonra doğduğu köye, Eskişehir’in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy’e (şimdiki adı Yunusemre) dönmüş ve orada vefat etmiştir. Eserleri: Divan ve Risaletü’nNushiyye başlıca eserleridir.
Şeyyad Hamza:
Doğum tarihi bilinmemekle birlikte XIII. yüzyıl şairlerinden kabul edilegelmektedir. Eserleri: Yûsuf u Zelihâ, Dâstân-ı Sultân Mahmûd: ve Şiirleri yer almaktadır.
Âşık Paşa:
Âşık Paşa’nın hayatı hakkında da yeterli bilgi yoktur. Âşık paşa 1272’de Kırşehir’de doğmuştur. Eserleri: Garîbnâme, Fakr-nâm,. Vasf-ı Hâl, Hikây, Kimyâ Risâlesi ve Risâle fî Beyâni’s-Semâ başlıca eserleridir.
Gülşehri:
Asıl adının Ahmed veya İsmail olduğu düşünülmektedir ama kesin bir bilgi yoktur. 1250 yılında doğduğu ve Kırşehir, Eskişehir ve Ankara’ya yerleştirilen Oğuz boylarından birine mensup olduğu tahmin edilmektedir. Eserleri: Felek-nâme, Kerâmât-ı Ahî Evrân:. Kudûrî Tercümesi, Arûz-ı Gülşehr i ve Mantıkuttayr başlıca eserleridir.
Hoca Mesud:
Nereli olduğu belli değildir. Eserleri: Süheyl ü Nev-bahâr ve Ferheng-nâme-i Sâ’dî Tercümesi başlıca örneklerdir.
Kadı Burhaneddin:
1345’te Kayseri’de doğmuştur. Asıl adı Burhaneddin Ahmed’dir. 398 yılında Akkoyunlular’la giriştiği mücadelede pusuya düşürülerek öldürülmüştür. En önemli eseri Divan isimli eserdir.
Şeyhoğlu:
Germiyan Beyliği muhitinde yetişmiştir. Doğum ve ölüm tarihleri kesin değildir. Eserleri: Marzubân-nâme Tercümesi (1389), Hurşîd ü Ferahşâd ve Kenzü’l-Küberâ önemli örneklerdir.
Dede Korkut Hikayeleri:
Hikâyeler, Türkçe açısından paha biçilmez bir hazine değerindedir. Türkçe ses, ek, kelime ve cümle yapısı bakımından araştırıcıların her zaman ilgisini çeken bir özelliğe sahiptir. Deyimler mecazlar, atasözleri ve söyleyiş özellikleri açısından da üstün bir özellik sergiler. Hikâyelerin elde iki yazması mevcuttur. Bunlardan biri Vatikan’da diğer ise Dresden’de bulunmaktadır. Dede Korkut hikâyeleri üzerine yurt dışı ve yurt içinde pek çok çalışma yapılmış ve geniş bir kaynakça oluşmuştur. Dede Korkut’ta toplam 12 hikâye vardır.
Ahmedi:
XIV. yüzyılın en büyük şairlerindendir. Hayatı hakkında verilen bilgiler yetersiz ve çelişkilidir. Eserleri: Dîvân, İskender-nâme, Cemşîd ü Hurşîd, Tervîhü’l- Ervâh, Bedâyi’i’s-Sihr fî San âyi’i’ş- Şi’r ve Mirkâtü’l-Edeb başlıca eserlerdir.
Ahmed-i Dâî:
Muhtemelen 1330’lu yıllarda Germiyan’da doğmuştur. Eserler: Türkçe Dîvân, Çeng-nâme, Vasiyyet-i Nûşirevân, Câmasb-nâme Tercümesi ve Ukûdü’l-Cevâhir ilk akla gelen örneklerdir.
Hatiboğlu:
Germiyan Beyliği’nin Honas Kalesi’nde doğmuştur. Hayatı hakkında eldeki bilgiler oldukça yetersizdir. Eserlerindeki bilgilere bakılırsa 1377 civarında doğmuş olması gerekir. Eserleri: Bahrü’l-Hakâyık, Letâyif-nâme ve Ferâh-nâme ilk akla gelen örneklerdir.
Şeyhî:
14373-1376 yılları arsında Germiyanoğulları’nın merkezi Kütahya’da doğmuştur. Dîvân, Har-nâme ve.Hüsrev ü Şîrîn başlıca eserlerdir.
Hakîkî:
Doğum tarihi ve yeri hakkında elimizde kesin bilgiler yoktur. Eserleri: Dîvân, Muhabbet-nâme, Metâli’u’l-İmân ve. Tasavvuf Risalesi başlıca eserlerdir.
Dil Özellikleri
Yazım (İmla) Özellikleri
Bazı konularda yazım standartlaşması söz konusu ise de, bazı durumlarda farklı yazım tercihleri de görülmektedir. EAT dönemi eserlerinde görülen yazım özellikleri şunlardır:
- Bazı metinler harekeli, bazıları ise harekesiz yazılmıştır. Sadece bazı yerlerin harekelendiği metinler de vardır.
- Arapça ve Farsça kelimeleri özgün imlaları ile yazmak genel bir kuraldır.
- Kelime başında /a/ ve /e/ sesleri için elif (Ù) kullanılır.
- Kelime başındaki /ı/ ve /i/ sesleri bazen sadece elif (? (ile yazılmıştır.
- Kelime başındaki /o/, /ö/, /u/ ve /ü/ sesleri bazen sadece elif (U) ile bazen de elif-vav yazılmıştır.
- Kelime içinde /a/ ve /e/ sesleri için harf kullanılmayan örnekler de vardır.
- Sonu /en/ sesleri ile biten bazı kelimelerin, Arapçadaki tenvin ile yazıldığı da olmuştur.
- Bazı ünsüz sesler Arapçada olmadığı için Arap alfabesinde de onların harfi yoktur (p, ç, ?, ç gibi). Farslar ve Türkler kendi dilleri için Arap alfabesini kullanırken bu seslere karşılık yeni harfler de yaratmışlardır (/p/ için üç noktalı be; /ç/ için üç noktalı çim, gibi). Bu yüzden /p/, /ç/, /?/ gibi sesler için EAT’de farklı yazımlarla karşılaşılmaktadır.
- Eski Uygur Türkçesinde bazı ekler kelimeden ayrı olarak yazılıyordu. Aynı yazım geleneği Orta Asya Türk lehçelerinin Arap harfleriyle yazılmaya başlandığında da devam ettirilmişti. O yazım geleneği, Anadolu’daki Oğuzların yazdığı bazı metinlerde de görülmektedir.
- Edatlar kelimelerden ayrı yazıldığı hâlde, çok seyrek olarak kelimeye bitişik yazıldıkları da olmuştur.