XIV-XV. YÜZYILLAR TÜRK DİLİ - Ünite 6: Eski Anadolu Türkçesi Metin İncelemeleri Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 6: Eski Anadolu Türkçesi Metin İncelemeleri
Metin 1: Süheyl Ü Nevbahar
Eski Anadolu Türkçesi, Eski Uygur Türkçesi, Oğuzca ve Arapça etkilerinin bulunduğu Süheyl Ü Nevbahar adlı eserin kitabınızda verilen kelime karşılıklarıyla basitçe çevrilmiş halini aşağıda bulabilirsiniz:
Yazık bu taht, bu mal ve hazine
Derdi dedelerimiz hazineyi yedi
Madem ki ben gidersem kime kalır
Evlat almazsa düşmanım alır
Bu düşünüp ağladı
Ümidini tanrıya bağladı
Hazinelerini açmaya başladı
Malı dökmeye saçmaya başladı
Büyük ve küçüğü zengin kıldı
Ve de dedi siz dilediniz bunu
Ki Tanrı ulu bir oğlan versin
Benim bu ölü bedenime hayat versin
Madem ki herkes dua etti
Onun gereğini Tanrı yerine getirdi
Çalıştı ki olmadı olsa telef
Oysa ki inci kaptı belinden sedef
Adı Bahr idi, şaşılacak şey değil
Bahr’dan inci çıkması
Gelip padişaha haber verdiler bu anı
İşittiğinde nasıl da çok sevindi canı
Bağışladı altın ve ipekli kumaşı
Zannetme ki yerinde hiç bırakmadı
Madem ki doldu dokuz ay geldi haber
Ki Tanrı giderdi kaygısını
Bir oğlan ki benzer yüzü dolunaya
İki kaşı da kıvrılmış yaya
Açıp yüzünü buldu Muradını
Duruma uygun Süheyl koydu adını
Ona süt verdi, besledi on sütana
Geri kalan hizmet edenleri kim saya
Metin 2: Kitabu Evsaf-ı Mesacidi’ş Şerîfe
Aşağıda Kitabu Evsaf-ı Mesacidi’ş Şerîfe adlı eserin kitabınızda verilen kelime karşılıklarıyla basitçe çevrilmiş halini bulabilirsiniz:
Yüceliği pek yüksektir ey can
Kıyaslasan onu kırk arşın ey can
Kireç taşıdır onun yapısı
Güneşin doğuşunadır kapısı
Bilek gibi halka arası kilidi var
Çıkarsan eşiğine git yüzünü sil
Eşiğin yüksekliği boydan yüksektir
Çeker birbirini kul eğer efendiyse
Kapa ipekle Kâbe bürünür
Öylece eteklidir kim görünür
Kapısına Hecer’ül-esved yakındır
Ki canlar sevineceği ana bakacak
Hem altın oluğun altı ziyaret
Ki İsmail peygambere var işaret
Kuyunun karşısındadır minberi onun
Görünce nura batırılır canın
Etrafı yanı örtülüdür Kâbe’nin bil
Yapılmıştır ona otuz iki mil
Metin 3: Miftahu’l-Cenne
Aşağıda Miftahu’l-Cenne adlı eserin kitabınızda verilen kelime karşılıklarıyla basitçe çevrilmiş halini bulabilirsiniz:
Kısım 1.
Hurilerden bu sözü işittim vurdum bardağımı kırdım da uyandım. Gördüm ki bardağım kırık yatıyor bu o bardaktır, dedi haberi gelir. Ne zaman ki Ramazan ayı gelse cennet kapılarını açarlar cehennem kapılarını kaparlar ve şeytanları bağlayıp hapsederler. Ramazan ayının başlangıcından sonuna kadar her gece oruç açtıkları vakitte altı yüz bin asi kulunu Allah cehennem kapılarından azad eder der fıkıh. Cennet kapıları açılır. İbadet kapıları, yani her kim Ramazan ayında ibadet ederse o kişiye cennet kapılarını açar, cehennem kapılarını ve şeytanları bağlar, yani yoldan çıkanları koymazlar. Haberi gelir kimin Ramazan ayı geldiğinde kaçtığının. Arş ve Kürsi meleklerine eyler mutlu Muhammed ümmetinin Allah’a. Ne kerametler verir bu ay içinde ay ve güneş yıldızlar gece ve gündüzler.
Kısım 2.
Ve havada kuşlar ve denizde balıklar, gökte ve yerde bütün canavarlar Ramazan ayında oruç tutan kişiye Allah’tan rahmet dilerler. Ve Allah şöyle buyurdu: Ey meleklerim, bu ay içinde kıldığınız namazlar ve çektiğiniz teşbihlerin mükafatının hepsi Muhammed ümmetine bağışlanır. Haber edilir ki hangi halk tümüyle cenneti özlerse bilsin ki lakin cennet çeşitli kişileri özler: Öncelikle Ramazan ayında oruç tutanları; ikinci, her zaman Kuran okuyanları; üçüncü, dilini kötü sözden sakınanları; dördüncü, aç doyuranları, Muhammed’in sözünü dinlemişleri. Ne zaman Ramazan ayı gelse birbirine haber verirdi, zira o aziz konuktur, onu aziz tutmak gerek. Salman-ı Farsi Peygamber Aleyhisselamdan o ayda Tanrı’nın emrini yerine getirmek ve emretmediği şeylerden sakınmak gerektiğini rivayet buyurmuştur. Kim Ramazan ayında bir gün hutbe okursa o ramazana layık laf söylemiş olur.
Metin 4: (Şeyyad Hamza) Yusuf U Zeliha
Aşağıda (Seyyad Hamza) Yusuf U Zeliha adlı eserin kitabınızda verilen kelime karşılıklarıyla basitçe çevrilmiş halini bulabilirsiniz:
Ne güzeldir Yusuf Peygamber hikayesi
Dinleyenin gider gönlü kedere
Budur son hikayelerin güzeli
Kuran sayfalarında yazısı
Şimdi dinle sözüme kulak ver
Bir söz edeyim ki şekerden tatlı
Vardı Kenan’da bir ulu kişi
Adı Yakup idi kendi peygamber kişi
Yusuf adında bir oğlu vardı onun
Şimdi dinle bu sözü varsa canın
Yedi yaşında idi Yusuf yavru
Sureti hiç yoktu onun gibi
Bir gece yatarken o bir düş görür
İşte tutar onu Yakup’a sorar
Ey der baba yattım bu gece
Acayip bir düş gördüm dinle nasıl
Söyleyiver rüyanı bana
Söyleyeyim gördüğüm o düşü sana
Gördüm ay ve güneş on bir yıldız
Secde ederler hepsi bana doğrudan
Döndü Yakup dedi canım
Sakla rüyanı sözümü dinle benim
Yorarken Yusuf’a işte bu sözü
Dinledi Yakup’u üvey kızı
Olmaya kim söylesin diğerlerine
İşte düşün sana kızanlara
Hoştur ya oğul senin düşün
Hükümdarlıkla geçecek ömrün, yaşın
Tanrı seni herkese hükümdar kılacak
On bir kardeşin hizmetine çalışacak
Metin 5: Dede Korkut Kitabı
Aşağıda Dede Korkut Kitabı adlı eserin kitabınızda verilen kelime karşılıklarıyla basitçe çevrilmiş halini bulabilirsiniz:
Olmaya başladı halbu ki Dirse Han derlerdi. Bir gün oğlu kızı yoktu. Anlatmış görelim Han’ım ne demiş:
Soğuk soğuk tan yelleri estiğinde
Sakallı boz renkli çayır kuşu öttüğünde
Sakallı uzun yabancı erkek bağırdığında
Göçebe atlar sahibini görüp kişnediğinde
Akla karanın seçildiği çağda
Göğsü güzel büyük dağlara güneş değdiğinde
Yiğitler kahramanlar birbirine saldırdığında
Alaca sabah Dirse Hanı yerinden kaldırıp kırk yiğidin boyuna alıp Bayındır Han’ın sohbetine getirdi. Bayındır Han’ın yiğitleri gelip Dirse Han’ı karşıladılar. Getirip kara otağa yerleştirdiler. Altına kara keçe döşediler, önüne kara koyun yahnisinden koydular.