YARGI ÖRGÜTÜ VE TEBLİGAT HUKUKU - Ünite 8: Usulsüz Tebligat ve Tebligat Suçları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Usulsüz Tebligat ve Tebligat Suçları

Usulsüz Tebligat

Usulsüz tebligatın ortaya çıkması: Usulsüz tebligatın ortaya çıkması için öncelikle bir tebligat işlemi bulunmalıdır. Tebligat yapılmaması gerektiği hâlde tebligat yapılması veya resmî tebligat çıkarılmaması gerektiği hâlde, resmî tebligat yoluna başvurulması, tebligatta resmî tebligatın değil, özel posta yollarının kullanılması hâlinde, usulsüz tebligattan bahsedilemez.

Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik anlamında resmî tebligattan söz edilemiyorsa usulsüz tebligattan da söz edilemez.

Tebligatın usulsüz olması ile usulüne uygun bir tebligata rağmen, muhatabın geçerli bir özre dayanarak tebligat konusu işlemi yapamaması da ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

Gerek gecikmiş itiraz gerekse eski hâle getirme için geçerli bir tebligat olmalıdır. Geçerli tebligat yoksa bu yollara başvurmadan usulsüz tebligata ilişkin hükümler uygulanmalıdır.

Usulsüz tebligatın geçersiz sayılması: Bir tebligat usulsüzse, kural olarak geçersizdir. Ancak bu geçersizlik, yokluk ya da mutlak bir geçersizlik değildir. Taraf menfaatleri ve usul ekonomisi ilkeleri gözetilerek, usulsüz tebliğe rağmen, muhatap tebliği öğrenmişse, tebligat geçerli kabul edilir. Muhatap usulsüz tebliği hiç öğrenmemişse tebligat hiç yapılmamış sayılır. Muhatabın, usulsüz de olsa tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi sayılır.

Muhatabın, usulsüz tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarihin ayrıca araştırılması ve ispatı gerekli değildir (TebY m. 53/3). Muhatabın öğrendiğini beyan ettiği tarihin aksi de ispat edilemez.

Kanun koyucu burada bir denge gözetmiştir. Bir yandan, usulüne aykırı tebligatı kural olarak yapılmamış saymış; diğer yandan da muhatap tebligatı öğrenmişse onun bildirdiği tarihi esas alarak tebligatı geçerli kabul etmiştir. Böylece muhatap usulsüz tebligatın olumsuz sonuçlarından korunmuş ayrıca tebligat onun beyan ettiği tarihle geçerli sayılarak aynı işlemlerin tekrarlanmasının, zaman harcanması ve masraf yapılmasının önüne geçilmiştir.

Usulsüz tebligatta bilinmesi gereken en önemli husus, muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabulü ve bunun aksinin ispatının söz konusu olmamasıdır. Muhatap, usulsüz tebligatı daha önce öğrenmiş olmakla birlikte, daha sonraki bir tarihi öğrenme tarihi olarak bildirmişse karşı tarafın bu konuda bir ispat faaliyetinde bulunması kabul edilemez ve izin verilemez.

Usulsüz tebligatı öğrenme tarihi bakımından, muhatabın beyanı esas alınmalıdır. Ancak muhatap açıkça usulsüz tebliği öğrendiğini beyan etmeden, bu tebliğe dayanarak bir işlem yapmış olabilir. Böyle bir durumda, muhatabın beyanı olmasa da yaptığı işleme göre usulsüz tebliği öğrendiği kabul edilerek gereken yapılmalı, süre o çerçevede işletilmelidir.

Muhatabın, usulsüz tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarih, açıkça dürüstlük kuralına aykırı sayılarak hakkın kötüye kullanımı olarak kabul edilen durumlarda, muhatabın beyan ettiği tarih değil, gerçek öğrenme tarihi esas alınmalıdır.

Usulsüz tebligatın ileri sürülmesi: Tebligatın usulsüz olup olmadığını, ilgili merci kendiliğinden dikkate almalıdır. Tebligat usulsüzlüğü, muhatap tarafından her zaman ileri sürülebilir. Muhatap, hakkını kötüye kullanmadığı sürece, usulsüz tebligatı ne zaman öğrendiğini beyan ederse tebligat ancak o zaman geçerli hâle gelecektir.

Bir tebligattaki usulsüzlük, kural olarak, tebligat konusu işlemi yapan ve tebligatı çıkaran mercide ileri sürülmelidir. İlgili merci, tebligatın usulsüz olup olmadığı ve geçerli sayılacağı tarihi dikkate alarak inceleme yapıp bu konuda gerekli kararı verecektir. İlgili merci bu konuda gerekli kararı vermiyorsa ve o konuda başvurulabilecek başka bir hukuki çare mevcutsa o yola başvurulması da mümkündür.

Tebligatın usulsüz olduğuna ilişkin kararlar, kural olarak başlı başına nihai karar oluşturmadıklarından ancak asıl hükümle birlikte kanun yoluna başvuru konusu yapılabilir. Tebligat usulsüzlüğüne rağmen yargısal işlemlerin yapılması, kanun yolunda kendiliğinden dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Ancak başlı başına bir nihai kararın tebliği usulsüzse istisna olarak bu kanun yoluna başvuru konusu yapılabilir.

Tebligat usulsüzlüğü bir dava sırasında fark edilmemişse ya da muhatap bir hile sebebiyle hiçbir şekilde yargılamaya dâhil olmamışsa verilen karar kesinleşse de şartları oluştuğunda, kesin hükme karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna da başvurulabilir.

Usulsüz tebligat konusunda üzerinde durulması gereken bir husus da tebliğ evrakında sahtekârlık ya da tebligat hilesi yapılmasıdır. Bu fiiller, aynı zamanda suç oluşturuyorsa tebligat suçları kapsamında da değerlendirilecektir. Ancak bu şekilde yapılan tebligat işlemi ya da düzenlenen tebligat evrakının geçerliliği de tartışılmalıdır.

Öncelikle tebligat evrakının hazırlanması ve tebligat işleminin yapılması, resmî merciler tarafından gerçekleştirildiğinden tebligat evrakı resmî belge niteliğindedir. Bu sebeple tebligat evrakındaki sahtelik iddiaları, resmî evrakta sahteliğe ilişkin hükümler dikkate alınarak değerlendirilmeli ve incelenmelidir.

Tebligat Suçları

Tebligatın önemi sebebiyle Tebligat Kanunu’nda bazı fiiller ayrıca suç olarak kabul edilerek düzenlenmiştir.

Tebligat Kanunu’nda düzenlenen tebligat hukukuna ilişkin suçlara ilişkin özellikler ve tebligat suçları şunlardır:

Tebligat Kanunu’nun uygulanmasında görevli bulunan memur ve hizmetliler ile mahalle, köy muhtar ve ihtiyar heyeti ve meclisi üyeleri işledikleri suçlar ile kendilerine karşı işlenen suçlardan dolayı Türk Ceza Kanunu’nun kamu görevlilerine ilişkin hükümleri ile cezalandırılır. Bu cezanın dışında ayrıca idarî soruşturma da yapılabilir.

Tebligat Kanunu’nda ayrıca dört özel suç kabul edilmiştir. Bunlar; yanlış adres bildirilmesi (TebK m. 53), kendisine yapılması gereken tebligatı almamak (TebK m. 54/2), muhatap adına tebligat yapılan kimselerin, tebligat evrakını muhataba vermemesi (TebK m. 54/2), yalan beyan (TebK m. 55), tebliğ evrakının asılmasına ilişkin suçlardır (TebK m. 56).

Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebligat yapılması gereken hâllerde, bir kişi kendisinin ya da başkasının ad ve adresini yanlış bildirirse bu durum cezalandırılır (TebK m. 53).

Muhatap yerine kendilerine tebligat yapılabilecek kimseler, tebliğ evrakını muhataba en kısa zamanda ulaştırmakla yükümlüdür. Eğer bu yükümlülüğe aykırı davranılır ve bundan bir gecikme veya zarar meydana gelirse ilgili kişi cezalandırılır. Aynı ceza, kendisine yapılan tebligatı almayan muhatap ile muhatap yerine tebligatı kabule zorunlu olup da bundan kaçınanlar hakkında da uygulanır (TebK m. 54).

Tebligat işlemleri sırasında muhatap kendisi veya muhatap yerine tebligat yapılacak kimseler muhatap hakkında yalan beyanda bulunursa ayrıca bir kimse muhatap ya da onun yerine tebligat yapılacak kimselerden olmadığı hâlde yalan beyanda bulunarak tebliğ evrakını alırsa cezalandırılır. Bu hâllerde bir gecikme ya da zarar meydana gelirse ceza ağırlaştırılır (TebK m. 55).

Tebligat Kanunu’na göre tebligat evrakı ya da ihbarnamenin yapıştırılması veya asılmasına karşı koyanlarla bu evrakı koparan, imha eden, okunamaz hâle getirenler ayrıca cezalandırılır (TebK m. 56).