YAŞAM BOYU BÜYÜME VE GELİŞİM - Ünite 1: Yaşam Boyu Gelişime Giriş Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 1: Yaşam Boyu Gelişime Giriş
Giriş
Anne rahmindeki yumurtanın, babadan gelen bir sperm tarafından döllenmesiyle birlikte insan gelişiminin serüveni başlar ve son nefesimizi verene kadar devam eder. Yaşam boyu devam eden gelişim serüveninde her gelişim evresinde içinde bulunulan evreye, döneme özgü değişimler yaşanılır. İnsan gelişiminin bu bağlamda temel bazı ilkeleri vardır ve bu ilkeler her insan için de geçerlidir. Ne var ki, kalıtım ve çevre birlikte etkileşime girerek, bu genel ilkelerin her birimiz için farklılıklar içinde ortaya çıkmasına neden olurlar. İnsan gelişimini açıklayan bir dizi kuram ortaya çıkmıştır. Bu kuramlar insan gelişimine dair farklı bakış açıları geliştirmişlerdir. İnsan gelişiminin temel örüntülerini, değişimlerini anlamak amacıyla birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırma ve çalışmaların temelinde insan gelişiminin yaşam boyu devam eden bir süreç olması fikri yatmaktadır.
Gelişimin Temel Kavramları ve Alanları
Gelişimin Temel Kavramları
Gelişim söz konusu olduğunda karşımıza olmazsa olmaz olan bazı kavramlar çıkar. Bu kavramlar insan gelişimini açıklayan ve anlamamıza yardımcı olan kavramlardır. Bu kavramlar şunlardır:
- Büyüme,
- Olgunlaşma,
- Öğrenme,
- Hazır bulunuşluk,
- Kritik dönem,
- Gelişim görevi,
- Gelişim.
Büyüme: Büyüme organizmada boy, kilo, hacim olarak meydana gelen artışı ifade eder. Büyüme yumurtanın döllenmesinden sonra hızlı bir şekilde başlar ve 20’li yaşlara kadar devam eder. Doğumdan sonra hızlı bir biçimde bebeğin boyunda ve kilosunda artış olurken, iç organlar da bu artışa paralel biçimde büyüme gösterir. Vücutta meydana gelen bu artış, organizmanın organlarının, sistemlerinin yeter düzeyde işlevde bulunmasına hizmet eden bir değişimi ifade eder. Dolayısıyla bedenimizde meydana gelen her değişim gelişim psikolojisi bağlamında büyüme olarak kabul edilmez.
Olgunlaşma: Olgunlaşma kavramı organizmanın doğuştan getirdiği işlevleri, görevleri zamanı geldiğinde yerine getirebilme yeterliliğine erişmesini tanımlamak üzere kullanılmaktadır. Büyüme ile olgunlaşma birbiriyle son derece ilişkili iki kavramdır. Büyüme olmadan olgunlaşma olmaz, çünkü vücutta meydana gelen artışa bağlı olarak organizma kalıtsal olarak programlandığı görevleri, işleri yapabilme olgunluğuna erişir.
Öğrenme: Öğrenme, olgunlaşma ve çevreyle etkileşime girmenin sonucunda organizmada meydana gelen nispeten kalıcı izli davranış değişimleri olarak tanımlanmaktadır.
Hazır Bulunuşluk: Organizmanın bir davranışı, öğrenmeyi, beceriyi yapabilmek için biyolojik ve psikolojik olarak hazır durumda olması şeklinde tanımlayabiliriz. İçerisinde olgunlaşmanın, önceki öğrenmelerin, ilgilerin, yeteneklerin, genel sağlık durumunun, ruh halinin ve güdülenmenin de olduğu bir kavramdır.
Kritik ve Duyarlı Dönem: Kritik dönem, gelişim sürecinde belirli bir olayın en fazla etkiye sahip olduğu belirli bir dönemi ifade eder. Duyarlı dönem kavramı belirli uyaranlara karşı diğer zamanlardan çok daha fazla duyarlı olduğumuz dönemi tanımlamaktadır.
Gelişim Görevi: Yaşamın belirli bir evresinde ortaya çıkan, başarılması halinde mutluğa ve sonraki evrelerinde başarılmasıyla sonuçlanan, başarılmaması halinde ise mutsuzluğa, toplumsal reddetmeye ve sonraki görevlerin başarılmasında da güçlüğe yol açan görev olarak tanımlanmıştır.
Gelişim: Gelişim, doğumdan ölüme ya da anne rahminden tabuta kadar geçen sürede bireyde meydana gelen sistemli ve süreğen değişimler olarak tanımlanabilir. Sistemli değişimden kasıt bu değişimlerin sıralı, bir örüntü içermesi ve göreli olarak kalıcı olmasıdır. Gelişim en önemli özelliği süreğen ve birikimli olmasıdır.
Gelişimin Alanları
İnsan gelişiminde meydana gelen sistemli süreğen ve ardışık değişimler kendisini üç alanda gösterir:
- Fiziksel gelişim,
- Zihinsel (bilişsel) gelişim,
- Psiko-sosyal gelişim.
Fiziksel gelişim, organizmanın fiziksel, biyolojik yapısında meydana gelen değişimlerle ilgilidir.
Zihinsel ya da daha güncel adıyla bilişsel gelişim adından da anlaşılacağı gibi, zihinsel becerilerdeki ya da bilme, anlama süreçlerindeki değişimlerle ve dil edinimindeki değişim süreçleriyle ilgilidir.
Psiko-sosyal gelişim alanı kişilik özelliklerinin kazanılması, sosyal ilişkiler, duygusal süreçlerdeki değişimler gibi süreçlerle ilişkilidir.
Gelişim Dönemleri ve Gelişimin Görevleri
Gelişim, kendi içinde bazı evrelere, dönemlere ayrılmaktadır. Kişilik gelişimini açıklayan önemli kuramlardan olan Psikanalitik Kuramın babası Freud gelişimi 5 döneme ayırmıştır ve ergenlik dönemi sonrasına dair dikkate değer bir şey söylememiştir. Ancak gelişime psiko-sosyal bakış açısıyla bakan Erik Erikson ise gelişime yaşam boyu gelişim bakış açısıyla yaklaşır ve gelişimi yaşam boyu devam eden 8 evreye ayırmıştır.
Gelişimsel dönemler ve kapsadığı yıllar konusunda tam bir uzlaşının olduğunu söylemek güçtür. Öyle ki, zaman içerisinde yeni gelişimsel dönemler tanımlanmaktadır.
Ancak birçok gelişim psikoloğunun üzerinde uzlaşıya vardığı gelişim dönemleri şunlardır:
- Doğum öncesi dönem,
- Bebeklik dönemi (0-2 yaş),
- İlk çocukluk dönemi (2-6 yaş),
- Son çocukluk dönemi (6-12 yaş),
- Ergenlik dönemi (12-20 yaş),
- İlk gençlik/yetişkinlik dönemi (20-40 yaş),
- Orta yetişkinlik (40-65 yaş),
- İleri yetişkinlik dönemi (65 yaş ve sonrası).
Yaşam Boyu Gelişim Yaklaşımının Gelişime Dair Kabulleri
Gelişimde geleneksel bakış bebeklik, çocukluk ve ergenlik yıllarında hızlı değişimlerin olduğu, yetişkinlik yıllarında gelişimsel olarak durağanlığın yaşandığı ve yaşlılık döneminde de gerilemeler olduğu şeklindedir. Dolayısıyla vurgu daha çok gelişimsel artışın, değişimin yoğun olduğu dönemlere olmuştur. Paul Baltes’in öncülüğünü yaptığı “yaşam boyu gelişim yaklaşımı” gelişimin her evresindeki değişimleri bağlayan bir dizi kabule sahiptir:
- Gelişim yaşam boyu sürer,
- Gelişim çok boyutludur,
- Gelişim çok yönlüdür,
- Gelişim esnektir,
- Gelişim bağlamsaldır,
- Gelişim büyüme, sürdürme ve kaybın düzenlenmesini içerir,
- Gelişim biyoloji, kültür ve bireyin ortak ürünüdür.
Gelişimin Temel Belirleyicileri: Kalıtım (Genetik) ve Çevre
Gelişimi daha çok biyolojik süreçlerle açıklayan kuramcılar ve araştırmacılar gelişimde asıl belirleyici olanın kalıtımsal özellikler olduğunu ileri sürerken, gelişimi daha çok çevresel etmenlerle açıklayan kuramcılar ve araştırmacılar ise gelişimde asıl belirleyicinin çevre olduğunu ileri sürmektedirler. Gelişimde hangi etmenin daha belirleyici olduğu kadar, ne kadar belirleyici olduğu sorusu da tartışılagelmiştir. Araştırmalardan elde edilen bulguların bizleri getirdiği nokta, aslında bu iki sorunun çok da anlamlı olmadığı, araştırmaların odak noktasında gerçekte kalıtım ve çevrenin gelişim sürecinde nasıl etkileşimde bulunduğunun olması gerektiğidir.
Kalıtım
Gelişim anne rahmindeki yumurtanın sperm tarafından döllenmesiyle birlikte başlamaktadır. Böylece anneden ve babadan gelen genler bir araya gelmekte ve bireyin hangi cinsiyette, ten renginde, ne tür bir saça, göz rengine hatta ileride ne tür hastalıklara sahip olacağını (diyabet, tansiyon, kalp-damar hastalıkları vb.) belirlemektedir. Sahip olduğumuz evrensel düzeyde gelişimsel özellikler vardır ve bu durum türe özgü kalıtımla ilgilidir. Türe özgü kalıtım canlıların doğuştan bazı eğilimlerle doğmasına ve tür olarak sahip olunan sınırlılıklara neden olur. İnsan yavrusu türe özgü olarak iki ayağı üzerinde koşup, anneden başlayarak diğer insanlara bağlanma kapasitesiyle doğarlar, ancak suyun altında yaşayamazlar, uzun süre bakıcıya ihtiyaç duyarlar.
Çevre
Kalıtım tek başına gelişimsel özellikleri belirlemiyor. Genlerin çevre ile etkileşime girmesi yoluyla gelişimsel özellikler belirleniyor. Bu etkileşim sayesinde bireyler arasında gelişimsel farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bazen bu etkileşimin sonucunda bir topluluktaki insanları diğer insanlardan ayıran özellikler ortaya çıkabilmektedir. Çevrenin etkileri üç dönemde kendini gösterir:
- Doğum öncesi: Doğum öncesi etkiler deyince annenin fiziksel ve ruhsal durumu, beslenme biçimi, zararlı alışkanlıkları ve fetüsün maruz kalabileceği fiziksel darbeler akla gelmektedir.
- Doğum sırası: Doğum yapılan yerin hijyen açısından uygunluğu, verilen narkozun düzeyi, doğumu yaptıran kişinin deneyim ve beceri düzeyi veya normal doğumda fetüsün doğum kanalında kalma süresi gibi doğum sırasında meyana gelen durumlar bebeğin gelişimini tüm boyutlarıyla etkileyebilir.
- Doğum sonrası: Doğum sonrasında ise bebeğin yaşam çevresi ve yaşayacağı deneyimler gelişimini doğrudan etkileyebilir.
Gelişim Kuramları
Bilimsel bir kuram, bir bilim insanının belirli bir araştırma konusunda doğru olduğuna inandığı kavramlar ve önermeler setidir. Gelişimsel bilimlerde kuramlar gelişmekte olan bireyler hakkındaki belirli gözlemlerimizi yorumlayabildiğimiz bir mercek sunarlar. Gelişimi anlamaya yönelik farklı kuramların geliştiği düşünüldüğünde, insan gelişimini anlamada birden fazla merceğe sahibiz demektir. Her merceğin odak noktası farklı olacağından, insan gelişimini anlamak için belki tüm bu mercekleri birleştirip, bütüncül bir bakış açısıyla gelişime bakmak daha kapsamlı ve doğruya daha yakın bir bilgi sunabilir. Alanda ön plana çıkan bazı gelişim kuramları şunlardır:
- Psikanalitik Kuram: Sigmund Freud,
- Psiko-sosyal Gelişim Kuramı: Erik Erikson,
- Öğrenme (Davranışçı) Kuramları: J. B. Watson ve B. F. Skinner ,
- Bilişsel (Zihinsel) Gelişim Kuramı: J. Piaget,
- Sosyo-Kültürel Kuram: L. Vygostky ,
- İnsancıl (Hümanist) Kuram: C. Rogers ve A. Maslow ,
- Evrimci Kuram: K. Lorenz ve G. Gottlieb,
- Ekolojik Sistemler Kuramı: U. Bronfenbrenner.
Psikanalitik Kuram: Sigmund Freud
Freud’un Psikanalitik kuramı oldukça biyolojik bir bakış açısına sahiptir; insan doğasını, kişiliğin gelişimini ve normal dışı davranışları biyolojik süreçlerle açıklamıştır.
İnsanın temel gereksinimleri (yemek, içmek, uyumak, cinsellik vb.) vardır ve bir temel gereksinim olarak cinselliğe vurgu yapmıştır. Bu gereksinimler ortaya çıktığında organizmada gerginlik oluşmaya başlar ve gereksinimin doyurulması geciktikçe gerginliğin dozu artar. Acıktığında bazı insanların ö e davranışları göstermesi bundan olsa gerek. Gereksinim doyurulduğunda organizma haz durumuna ulaşır, yani ihtiyacın ortaya çıkmasından hemen önceki gerilimden uzak duruma. Kuramın biyolojik bakışı kendisini içgüdü kavramında da gösterir.
Freud’un insan doğasına ve gelişimine bakışı oldukça karamsar, mekanik ve belirleyicidir (determinist). Ona göre insan yaşamının ilk 5-6 yılında kişilik gelişimi büyük oranda tamamlanır ve bu dönemde yaşananlar, yetişkinlikteki kişilik özellikleri olarak ortaya çıkar. Psikoseksüel Gelişim Kuramı olarak tanımladığı bu alt kuramda yer alan dönemler şöyledir:
- Oral dönem (0-1 yaş),
- Anal dönem (1-3 yaş),
- Fallik dönem (3-6 yaş),
- Gizil (latent) dönem (6-11 yaş),
- Genital dönem (12 yaş ve sonrası).
Psiko-sosyal Gelişim Kuramı: Erik Erikson
Erikson, insan gelişimine gelişim, büyüme bakış açısıyla yaklaşmaktadır. Yani, bir dönemdeki bunalımı olumlu uçta tamamlayamayan bir kişi, bir sonraki dönemde kaçınılmaz olarak gelişim bunalımını olumsuz uçta yaşamak durumunda değildir. Bir sonraki dönemin gelişim bunalımını olumlu uçta da tamamlayabilir. Kültürün etkisi tam da burada ortaya çıkar, çünkü kültürel düzenlemeler bazen bu bunalımların olumlu uçta tamamlanmasına yardımcı olurken, bazen de tam tersi etkiye yol açabilmektedir. Erikson’un evrensel düzeyde tanımlamış olduğu ve her döneme adını veren gelişim bunalımları ve gelişim dönemleri şöyledir:
- Temel güven X Temel güvensizlik (0-1 yaş),
- Özerklik X Utanç ve şüphe (1-3 yaş),
- Girişimcilik X Suçluluk (3-6 yaş),
- Başarı X Aşağılık duygusu (6-12 yaş),
- Kimlik geliştirme X Kimlik karmaşası (12-20 yaş),
- Yakınlık geliştirme X Soyutlanma (20-40 yaş),
- Üretkenlik X Durağanlık (40- 65 yaş),
- Ego bütünleşmesi X Umutsuzluk (65 yaş ve sonrası).
Öğrenme (Davranışçı) Kuramları: J. B. Watson ve B. F. Skinner
Öğrenme kuramları, I. Pavlov’un deneysel çalışmalarından ortaya çıkmış olan ve daha çok insan öğrenmesini açıklamaya odaklanmış kuramlardır. Öğrenme kuramcılarına göre, insanı insan yapan her şey sonradan edinilmiştir, yani insan öğrenme ürünüdür. Psikanalitik kuramın aksine, insanın doğuştan getirdiği refleks davranışlar dışında herhangi bir özelliğinin olmadığını ileri sürerler. İnsan zihni bir boş sayfa gibidir; bu sayfa yaşantı yoluyla gerçekleşen öğrenmelerle dolar. Bu kuramlar insanın ancak görünebilir, somut özelliklerinin çalışılabileceğini ileri sürdükleri için, yalnızca davranış değişimine odaklanmışlar, insanın diğer boyutlarını göz ardı etmişlerdir. Öğrenme kuramcılarına göre, davranışı ve organizmayı çevredeki uyarıcılar biçimlendirir. Klasik Koşullanma Kuramının öncüsü J. B. Watson’a göre, uyarıcı ve ona gösterilen tepki arasında kurulan bağlar yoluyla gerçekleşen öğrenmeler aracılığıyla gelişim gerçekleşir. Ona göre gelişim dönemler, evreler şeklinde gerçekleşmez; davranışsal değişimin süreğen olmasından dolayı gelişim de süreklidir. Ancak bireyin davranışları çevredeki uyarıcıların etkisi altında olduğundan, organizma edilgen bir konumdadır.
Bir diğer öğrenme kuramcısı olan B. F. Skinner ise bizler çevredeki uyarıcılara verdiğimiz tepkilerin sonucuna bağlı olarak, belli davranışlar ile davranışın yol açtığı sonuçlar, tepkiler arasında bağlar kurarız ve istendik olana ulaşmak için daha önce bu sonuca götüren davranışı seçer ve yeniden yaparız. Böylece davranış ile sonucunda gelen uyarıcı arasında bir bağ kurarız.
Bilişsel (Zihinsel) Gelişim Kuramı: J. Piaget
Piaget’ye göre, zihnimizde ne gerçeğe dair doğuştan getirilen düşünceler vardır ne de çevredeki kişilerden alınan bilgiler. Çocuklar yaşantılarına dayalı olarak sürekli etkin biçimde gerçekliği yapılandırırlar, oluştururlar. İnsan doğumdan itibaren çevreden edindiği bilgileri örgütlü ve anlamlı yapılar haline getirir. İşte bu örgütlü, anlamlı yapılar şema kavramı olarak tanımlanır. Şemalar, yaş ilerledikçe ve yeni yaşantılar edindikçe çok basit yapılardan çok daha karmaşık yapılara doğru gelişir. Piaget’ye göre insanlar bilgiyi çevreden örgütleyerek alırlar, çünkü bu beynin doğuştan getirdiği bir eğilimdir. Ayrıca, yaşamda her yeni uyarıcı ile karşılaşıldığında zihinsel olarak dengesizlik durumu yaşanılır. Sonra bilgiyi işleyerek, anlamlandırarak yeniden denge durumuna erişilir. Piaget bilişsel gelişimin 4 basamaktan ilerleyerek tamamlandığını ileri sürmüştür. Her basamakta o basamağa özgü yeni beceriler kazanılır ve son basamağa gelindiğinde, yeni beceriler yanında önceki basamaklarda kazanılan tüm becerilere sahip olunur. Piaget’nin tanımladığı bu basamaklar şunlardır:
- Duyusal-motor Dönem (0-yaş): Duyulara dayalı akıl yürütme.
- İşlem öncesi Dönem (2-7 yaş): Sembolik ve sezgisel düşünme.
- Somut İşlemler Dönemi (7-11/12 yaş): Somut uyarıcılarla akıl yürütme.
- Soyut İşlemler Dönemi (11/12 yaş ve sonrası): Soyut kavramlarla akıl yürütme.
Sosyo-Kültürel Kuram: L. Vygostky
Vygotsky zihinsel gelişimin sosyal çevre tarafından düzenlendiğini ileri sürmüştür. Ona göre çocuklar yeni düşünme biçimlerini çevredeki bilgi sahibi kişilerle işbirliğine dayalı iletişime girme yoluyla edinirler. Piaget’den farklı olarak bütün çocukların evrensel olarak aynı gelişim basamaklarından geçtikleri düşüncesini kabul etmez.
İnsancıl (Hümanist) Kuram: C. Rogers ve A. Maslow
İnsancıl kuramın merkezinde insanların bireysel özellikleri bulunmaktadır. Gelişimi açıklayan psikanalitik ve öğrenme kuramlarına alternatif bir kuram olarak ortaya çıkan insancıl görüşe göre, insanlar kendi yaşamları üzerinde karar verme ve davranışlarını denetim altına alma kapasitesiyle dünyaya gelirler. C. Rogers tüm insanların temelinde sevgi ve kabul görme ihtiyacının olduğu olumlu ilgi görme ihtiyacı olduğunu söylemiştir. Bir diğer insancıl kuramcı olan A. Maslow ise tüm insanların kendini gerçekleştirme güdüsüyle dünyaya geldiğini savunmuştur. Maslow bu ihtiyaçları şöyle sıralamıştır:
- Fizyolojik ihtiyaçlar (yeme, içme, cinsellik vb.),
- Güvenlik ihtiyaçları, sevgi ve ait olma ihtiyaçları,
- Saygınlık ihtiyaçları (kişinin kendisi ve diğerleri tarafından değerli görülmesi) ve
- Kendini gerçekleştirme ihtiyaçları (bilme, anlama, estetik, tinsel ihtiyaçları).
Evrimci Kuram: K. Lorenz ve G. Gottlieb
Evrimci kuram, gelişim psikolojisi alanında giderek etkisi artan bir yaklaşımdır. Evrimci yaklaşım davranışın atalardan alınan genetik kalıtım tarafından belirlendiğini ortaya koymaya çalışmaktadır. Evrimci kuramcıların öncülerinden olan Konrad Lorenz, yeni doğan ördek yavrularının doğumdan sonra genetik olarak çevrede hareket eden şeylere bağlanmaya programlandıklarını ortaya koymuştur. Gottlieb’e göre genler gelişimimizin hangi yönde ilerleyeceğini tek başına belirlemez; diğer çevresel etmenlerle birlikte yalnızca belirli gelişimlerin olmasını mümkün kılar. Gelişimin nasıl olacağı genetik yapının ve çevrenin karşılıklı etkileşimini içeren epigenesis sürecine bağlıdır. Epigenetik süreçte dört etmen ekilidir:
- Aktif genler,
- Nöronların etkinliği,
- Organizmanın davranışı ve
- Tüm çevresel etkiler.
Ekolojik Sistemler Kuramı: U. Bronfenbrenner
Bronfenbrenner bireyin gelişiminde doğal çevrelerin çevresel etkilerin ana kaynakları olduğunu ve gelişimi fazlasıyla yapay olan laboratuvar ortamında inceleyen diğer çevreci yaklaşımların bunu göz ardı ettiğini ileri sürmüştür. Çevreyi, diğer bir deyişle doğal ekolojiyi, Rus matruşka bebekler gibi iç içe geçmiş yapılar şeklinde tanımlamaktadır. Bu iç içe geçmiş yapılar ya da sistemler şunlardır: Mikrosistem, mezosistem, ekzosistem, makrosistem ve kronosistem.
Gelişme Dair Temel Temalar/Sorunlar
Görüldüğü üzere, gelişimi açıklamaya yönelik farklı kuramlar gelişimi farklı bakış açılarıyla, etmenlerle ele almışlardır. Bu kuramsal açıklamalar ve gelişimle ilgili araştırmalar belirli temaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu temalar şunlardır:
- İnsan doğasının iyiliği kötülüğü,
- Doğa-yetiştirme teması,
- Etkin-edilgen teması,
- Süreklik-süreksizlik teması,
- Bütün-parça teması,
- Evrensel-kültürel bağlam teması.
Yaşam Boyu Gelişim ve Araştırma
Bilimsel yöntem bir hipotezi veya kuramı test etmek amacıyla bilgi toplamada nesnel ve yinelenebilir yöntemleri ifade eder. Nesnellik aynı veriyi inceleyen herkesin aynı sonuca ulaşmasını ifade eder. Yinelebilirlik ise yöntemin kullandığı her seferde aynı veriyi ve sonuçları vermesidir. Bilimsel yöntem; fikirler üretme ve bu fikirleri araştırmalar, gözlemler aracılığıyla test etme sürecini içerir.
Bilgi (Veri) Toplama Yöntemleri
Gelişim psikolojisi alanında çeşitli bilgi, veri toplama yöntemleri ve araştırma yöntemleri kullanılagelmektedir. Bilgi (veri) toplama yöntemleri şunlardır:
- Gözlem,
- Anket ve görüşme,
- Fizyolojik testler,
- Standart testler,
- Etnografi.
Araştırma Yöntemleri
Araştırma yöntemleri şunlardır:
- Vaka çalışması,
- Deneysel araştırma,
- Korelasyonel (ilişkisel) araştırma,
- Kesitsel araştırma,
- Boylamsal araştırma,
- Sıralı araştırma.
Gelişim Araştırmalarında Etik
Gelişim araştırmalarında dikkat edilmesi gereken etik ilkeleri şunlardır:
- Bilgilendirilmiş onay almak,
- Gizlilik,
- Deney sonrası bilgilendirme,
- Aldatma.
Sonuç
İnsan gelişimi oldukça karmaşık, ama bir o kadarda sistematik bir süreci ifade etmektedir. Gelişimi açıklamaya yönelik çeşitli kavramlar bulunmaktadır. Ayrıca bu kavramı anlamaya yönelik çeşitli kuramlar geliştirilmiştir. Bütün bu süreçte gelişimi anlamak için kullanılan en temel yöntem bilimsel araştırma yöntemidir.