YAŞAYAN DÜNYA DİNLERİ - Ünite 2: Hint Dinleri I Hinduizm-Cayinizm Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Hint Dinleri I Hinduizm-Cayinizm

Ünite 2: Hint Dinleri I Hinduizm-Cayinizm

Giriş

Bu bölümde, Hint Yarımadası’nda ortaya çıkan ve varlıklarını hem burada hem de farklı yerlerde devam ettiren dört din: Hinduizm, Cayinizm, Budizm ve Sihizm ele alınacaktır.

Hinduizm

Hindular kendi dinlerini ifade etmek için “sonsuz/ezeli dharma/yasa” anlamına gelen sanatana dharma ismini; Hintli olmayanlar ise Farsça “İndus nehrinin doğu tarafında yaşayanlar” anlamına gelen Hindu kelimesinden türeyen Hinduizm kelimesini kullanırlar. Hinduizm, varlığını sürdüren en eski dindir. Hindistan’ın yaklaşık %80’i bu dine tabi olmakla beraber, Hindistan dışında da 45 milyondan fazla mensubu bulunmaktadır. Bunun 18 milyonu, Hinduizm’i devlet dini olarak ilan eden tek ülke olan Nepal’de yaşamaktadır.

Hinduizm’i, Tanrı inancını kendisi için merkezi kabul etmemesi ve tanrının doğasına dair fikir yürüten teolojiye sahip olmaması nedeniyle bir din olarak adlandırmak güçtür ve dinler tarihinde benzeri olmayan bir fenomen olarak görünür.

Herhangi bir kurucu şahıs ve tek başına bağlayıcı kutsal bir metin kabul edilmemektedir. Zorunlu dini uygulamaları olmadığı gibi herhangi bir doktrini de dogma olarak kabul etmezler.

Dışarıdan görülenin aksine, Hindular da dine yönelik aşırı ilgi gösterme bilinci yoktur. Bunun böyle görülmesi muhtemelen Hinduların hayatı, dinin de içerinde yer aldığı bir bütün olarak içselleştirmeleridir.

Hinduizm’i diğer geleneklerden ayıran bir takım ölçütler olduğu söylenebilir. Vedaların mutlak otorite kabul edilmesi, kast sistemi ve ona ilişkin kurallar, ineğin ve Brahmanların kutsallığının kabul edilmesi bu ölçütlerden bazılarıdır. Atman, karma, samsara ve mokşa gibi inançlar da, ne evrensel ne de esas inançlar olmamalarına rağmen Hint dini-felsefi okullarınca gerçek kabul edilirler.

Anne ve babası Hindu olan, kabul edilmiş kastlardan birine mensup, Hinduizm’i aleni olarak terk etmemiş bir kimse, emredilen ritüelleri yerine getirmek ve geleneksel hayat tarzını ihmal etmemek şartıyla Hindu toplumunun üyesi olabilmektedir.

Ancak, Hinduizm içinden çıkan yeni evrensel akımlarla modern Hindu tanımı nispeten genişlemiştir. Bununla birlikte, bu ülkeyle doğrudan alakalı olan bu dine, Hindu olarak doğanlarla aynı hakların verildiği batılıları da çekmeye başladılar.

Tarihsel Süreç

Hinduizm, kökeni çok eskilere giden birçok gelişmenin, farklı dini hareketlerin birleşmesinin ve ayrılmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu yüzden, birbirine zıt ve çelişik özellikler taşır.

Hinduizm kaynaklarından en eskisi M.Ö. 4000-2200 yılları arasıyla tarihlenen ve Harappa Medeniyeti olarak bilinen İndus Vadisi Medeniyeti kalıntılarıdır. Bunlar, bu dönemin dini inançları hakkında bir takım sonuçlara ulaşmayı mümkün kıldılar. Buradaki dinin, günümüz Hindistan’ındaki dinin en erken şekli olduğu söylenebilir.

Mohenjo-Daro’daki kazılarda elde edilen ve üzerinde birtakım hayvanlarla birlikte üç yüzlü ve yoga yapıyor olarak resmedilen çıplak bir erkek tanrının bulunduğu mühür, söz konusu dönemin dini hakkında aydınlatıcı bir bilgi sunmaktadır. Çünkü bu tanrının özellikleri, Hinduizm’deki Şiva’nın ayırt edici özelliklerini oluşturur.

Hinduizm’in ikinci dönemini M.Ö. 2000-500 arasındaki Brahmanizm olarak da adlandırılan Veda dini oluşturmaktadır. Bu din, Hinduizm için bir ara dönemdir ve bu din tarafından tehlikeye düşürülen hususi dini felsefi şartlara karşı bir tepki olarak Hinduizm ortaya çıkmıştır.

Veda dini, Kuzey Hindistan’a yayılmış olan ilk Aryanlar tarafından ortaya konuldu. Bu dönemin dini hakkındaki kaynağımız, Aryanlar tarafından derlenmiş, şekil ve muhteva bakımından birbirinden farklı Sanskritçe metinler olan Vedalardır. Bu Vedalar; samhitalar, brahmanalar ve upanişadlardan oluşur.

Aryanlar, önceleri tabiata yakın yaşayan ve kendilerini onun bir parçası olarak gören insanlardı ve bunu uygun olarak da bir tür kozmik bir din geliştirdiler. Bu dinin iki temel görünüşü vardı: bir yandan tabiatın genişliği, görkemi ve cömertliğiyle etkilenip, bunun sonucu olarak da yeri ve göğü övmüşlerdir; öte yandan ise, kozmik fenomenlerdeki değiştirilemez düzenlilikler tarafından etkilenmiş ve bunun bir sonucu olarak da kozmik yasa rta ve bu yasanın yöneticisi Varuna anlayışını kabul etmişlerdir. Daha sonraları hayat tarzlarının değişmesiyle, bu kozmik din yerini savaş tanrısı İndra etrafında merkezileşen yeni bir dine bıraktı.

Veda dini kendi içerisinden üçlü bir evrilme safhası gösterir. İlk safhayı yansıtan samhitaların en eskisi olan Rig-veda, resmi dini ritlerde kullanılan ve farklı tanrılara ya da ilahi güçlere hitap eden ilahileri içerir.

Sonraki safha, Brahmanalarda bulunur. Ritüalizmin hakim olduğu bu metinlerde kurbanla ilgili uygulamaya yönelik yorumlar ve mitolojik ayrıntılar mevcuttur.

Son safha ise Upanişadlarda bulunur. Burada vurgu ritüellerden ziyade kişisel ve mistik tecrübededir.

M.Ö. 500-M.S. 500 arasındaki bin yıllık dönem, bugün hala geçerliliğini muhafaza eden temel kavramların yerleştiği klasik Hinduizm dönemidir. Altı darşana (görüş), kast (varna) düşüncesi, aşrama, şruti (vahiy) ve smirti (gelenek) şeklindeki ayrımların ortaya çıktığı dönemdir. Bu dönemin sonunda rahipler etkilerini kaybederken, yazılı geleneğin tek koruyucusu Brahminler öne çıktılar. Vedalara bağlılığı ortodoksinin bir ölçütü kabul ettiler ve bunun sonucunda Cayinizm ve Budizm yollarına ayrı bir din olarak devam ettiler.

Vedalar döneminde nispeten önemsiz iki tanrı olan Şiva ve Vişnu’nun önemli hale gelişi, Hinduizm için en önemli unsurlardan biri olan teizmin ortaya çıkmasına yol açtı.

Dönem hakkında Ramayana ile iki önemli kaynaktan biri olan Mahabharata destanındaki Bhagava-gita bölümünde Vişnu, kurtuluşa giden üç yoldan, aydınlanma (cnana), dini ritler (marga) ve aşk (bakhti) yolundan bahseder.

Vedalar döneminde hakim ibadet şekli olan kurban, yerini ibadet edilen tanrıyı sembolize eden bir imge ya da heykelin önünde icra edilen ibadet şekline (puja) bıraktı.

Hinduizm’in bir sonraki safhaları, 6. ve 9. yüzyıllar arasındaki ortaçağ safhası ve 19. yüzyılda ortaya çıkan “Yeni Hinduizm” hareketidir.

Kurucu Şahsiyet

Hinduizm’in temel özelliği bireysel bir kurucuya dayandırılmamış olmasıdır. Ancak Vedaların kendilerine atfedildikleri kişileri bu dinin kurucuları olarak kabul etmek mümkündür. Bu ezeli hakikatler ve onları gerçekleştirme yolları, onları içeren kutsal ilahi ya da ifadeleri “gördükleri” söylenen bir grup “rşi=gören, hakim kimse” vasıtasıyla ifşa edilmişlerdir. Görülen bu bilgi grubu şruti olarak adlandırılır. Rşiler, sessiz düşünenler (muni) olarak da adlandırılırlar. Muni ya da rşinin hakikati görme sürecinin safhaları olan “sessizlik, derin düşünme ve vizyon” tapas olarak isimlendirilir. Rşi ve munilerin hakikat ve vizyon kaynağı, bunların kendisinden hayat nefesleri olarak çıktıkları Yüce Varlık (Mahat Bhutam) olabilir.

Kutsal Metinleri

Hindu kutsal metinleri iki gruba ayrılır: Şruti (işitilen, görülen) ve Smriti. Şruti kategorisinde Vedalar; smriti kategorisinde ise Puranalar, Ramayana, Mahabbarata ve Dharma-şastralar yer alır.

“Bilgi” anlamına gelen Vedaların en eski parçasını dört derleme (samhita) oluşturur: Rig-veda, Sama-veda, Yacur-veda ve Atharva-veda.

Bunlardan en eski ve geniş olanı Rig-veda, binden fazla ilahi derlemesinden oluşmaktadır. Sama-veda, kurban maksadıyla söylenecek olan ilahileri barındırır. Yacur-veda, kurban töreninde Brahmanlar tarafından yapılacak işleri ve söylenecek sözleri içerir. Atharva-veda ise, tanrılara yönelik ilahilerle, hastalıkları iyileştirme, yağmur, maddi refah ve düşmanları boyun eğdirmeye yönelik büyülü sözleri ve afsunları içerir.

Her veda üç bölümden oluşur: Brahmanalar, Aranyakalar ve Upanişadlar. Brahmanalar, ayinler ve onların yerine getiriliş tarzı ile ilgili metinlerdir. Aranyakalar, ormanlarda ikamet yemini edenlerin çalışmaları ve onların okuyacakları eserler olup, kurban törenlerinin anlamını ve yorumunu ele alan metinlerdir. Upanişadlar ise, talebe-hoca arasında cereyan eden soru-cevap şeklinde kaleme alınmış metinlerdir.

Smriti, “hafıza” ve “gelenek” anlamına gelir.

Smritilerden ilki olan Ramayana, Vişnu’nun avatarı olduğu kabul edilen Rama’nın şeytan kral Ravana tarafından kaçırılan karısı Sita’yı maymun kral Hanuman’ın yardımıyla kurtarışının hikayesini anlatan destandır. Mahabharata’nın, asıl konusu, Delhi civarındaki bir bölge olan Kurukşetra krallığındaki Pandavalar ve Kuruvalar arasında taht için yapılan savaştır. Mahabharata’nın bir alt bölümü olan Bhagavat-gita, daha çok tanınmış ve çoğu dile çevrilmiş bir bölüm olup, Avatarı arabacı Krişna kılığındaki Vişnu ile Arjuna arasındaki konuşmalardan oluşur.

Yaklaşık M.S. 4. yüzyılla tarihlenen Puranalar, Hintle ilgili bayramlar, kast yükümlülükleri ve hac yerleri gibi konuları içerir. Hinduizm için çok önemli metinler olan Puranalardan, her biri Hint teslisini oluşturan Vişnu, Şiva ve Brahma’dan birini yücelten 18 tane bulunmaktadır. En önemlileri ise, Krişna’nın hayatının ilk safhalarını anlatan Bhagavata Purana’dır. Sayıları iki binden fazla olan Dharma-şastralar ise, farklı zaman ve mekanlarda dini hükümlerin nasıl uygulanacağı, insanların bu dünyada yaptıklarının sonucu olarak yeniden doğumlarının nasıl olacağını göstermek adına yazılan/derlenen metinlerdir ve en etkilileri Manu Yasaları (Manu smriti) olarak bilinendir.

İnanç Esasları

Hinduizm’in, Hıristiyanlık ve İslam’ınkine benzer türden bir inanç sistemi yoktur. Kendine has olduğu kabul edilen bir takım düşünceler ve inançlar vardır.

Deva, alışılmamış ve sıradan olmayan bir şey ifşa eden, güç ve etki uygulayan, faydalı ya da zararlı olan her şeydir. Vedalar, 11 yeryüzüne, 11 göklere ve 11 de ikisi arasındaki havaya ait olan 33 tanrıdan söz eder. Agni (ateş), Surya (güneş) ve Uşas (şafak) devalar olarak zikredilir.

Puranalar dönemi Hinduizm’inde bazı tanrılar öne çıkarlar: Brahma, Vişnu ve Şiva. Bunlar işvaralar (Rabbler) olarak da görülürler. Tanrılara ibadet (puja) dinin tamamayıcı bir unsuru haline gelir. Tanrıların soy kütüğünün inşası ve onların farklı bedenlerle yeryüzüne inişleri (avatarlar) inancının tanrı ve tanrıçaların sayısı önemli ölçüde artar.

Hinduların çoğunun işta devatası (kendi kişisel tanrısı) vardır ve bu ilah onların dindarlığının ve ibadetinin odağı haline gelir.

Hinduizm’in diğer en önemli inançları şunlardır: kast sistemi, karma, samsara, reenkarnasyon (ruh göçü), mokşa.

Hint toplum yapısının zamanı bilinmeyen bir andan beri devam eden dört kastı (çatur varna): Vedaların kutsal sözlerinin gözeticileri olan Brahminler, savaşçılar ve yöneticiler olan Kşatriyalar, çiftçiler, zanaatçılar, iş adamları olan Vaişyalar ve Hindu toplumunun temelini oluşturan yoksul işçiler, hizmetçiler ve köleler olan Şudralardır.

Kast sisteminin dini bir kökeni olmasının yanı sıra, insanların içine doğdukları kastları da dini gerekçelerle açıklanır. Bu durumları geçmişte yaptıkları işleri (karma) sonucudur. Çünkü Bu durumları, onların geçmişte yaptıkları işlerin (karma) bir sonucudur. Kast dışı olanların orada bulunmaları geçmiş hayatlarında kötü işler yapmaları olduğu gibi, bir kişinin Brahmin ya da Kşatriya olarak doğmasının sebebi de onun önceki hayatlarında iyi işler yapmış olmasıdır. Çünkü “iş, eylem, amel” anlamına gelen karma, aynı zamanda insanların yaşarken, belli bir amaç gözeterek iradi olarak yaptıkları eylemler kadar, söz konusu eylemlerin sonucu olarak yeniden bu dünyaya gelişlerinin hangi şekilde ve hangi toplum yapısı içinde olacağını belirleyen acımasız bir şekilde işleyen ahlaki bir yasa anlamına da gelir.

Hindular için ruh ölümsüzdür ve ruhun, bedende yaptığı işlerin sonucuna uygun olarak yeni bir bedende dünyaya gelmesine reenkarnasyon, bu sonsuz gidiş-dönüş döngüsüne de samsara denir. İnsanların bu döngüden kurtulmalarına ise mokşa denir.

Hindu dini ve felsefesinin ortak hedefi mokşadır ve bunu gerçekleştirmek için üç yol vardır: Cnana-marga (bilgi yolu), karma-marga (amel, eylem yolu) ve bhakti-marga (aşk ile bağlanma yolu).

İbadetleri

İbadet (puja), ferdi bir tecrübe olduğu için daha çok bireysel bir faaliyettir. Mabet ibadeti zorunlu olmadığı için mabede ibadet maksadıyla nadiren gidilir.

Her Hindu’nun yerine getirmekle yükümlü olduğu; tanrılara, görücülere, atalara, küçük hayvanlara ve insanlığa takdime sunmaktan ibaret olan Hindu ibadeti; evde yapılanlar, mabette ve hususi vesilelerle yapılanlar olarak ikiye ayrılır.

Evde yapılanlar, ibadet için ayrılmış bir oda veya köşede, günde üç kez, genellikle kadın tarından icra edilir.

Sabah ibadeti, gün doğumundan yirmi dakika önce ve yirmi dakika sonraki zaman diliminde, nehir kenarında ya da puja odasında, seçilen tanrının heykelinin yıkanması, süslenmesi vb. ile gerçekleştirilir.

Öğle ibadeti, öğleden önce, mümkünse öncesinde guru ziyaret edilerek ya da swami gibi uğurlu bir zata bakılarak, evdeki puja odasında, tanrı heykelinin mantralar eşliğinde yağlanması, ona sunumlar yapılması vb. ile gerçekleştirilir.

Akşam ibadeti, gün batımından yirmi dört dakika önce ve yirmi dört dakika sonraki zaman diliminde, öğlen ibadetine benzer şekilde, lakin daha kısa tutularak gerçekleştirilir.

Veda döneminde zikredilmeyen mabetler, beşinci yüzyıldan itibaren Hinduizm’in ayırt edici özelliklerinden biri haline geldi. Bu mabetler, cemaatle ibadet edilmesinden ziyade, bireysel olarak kendisine tapınılan bir imgede (murti) mevcut olan tanrı için yapılan yerlerdir.

Mabetler farklı tanrılar için yapılmış olsa da buradaki ibadetlerin ortak bir yapısı vardır. Din adamları tarafından, günün farklı bölümlerinde icra edilirler.

Yalnızca evde yapılan ve aile ilgili törenler de vardır. Bunlar doğum, erginlenme (upayana), evlilik ve ölüm törenleridir. Doğum töreninde, erkek çocuklarının saçları kesilir, ona din adamının teklif ettiği isimlerden biri seçilir, gurudan dini eğitim almaya hazır olduğuna dair bir işaret olarak kutsal bir atkı verilir ve bağlanır.

Hindular, çocuklarınkiler hariç cesetlerin gömülmesi değil yakılması gerektiğine inanırlar. Ceset nehir kenarına götürülüp, bir takım ritüellerden sonra yakılır, külleri bir nehre, tercihen de Ganj nehrine atılır.

Hindulara göre ruh, cesedin yakılmasından sonra varlığını devam ettirir. Bu dünyada kurtuluşu (mokşa) gerçekleştirmiş olanlar, ölünce nihai kurtuluşu (jivan-mukti) gerçekleştirir ve zaman, mekan ve uzaydan bağımsız varlıklarını sürdürürler. Kurtuluşu gerçekleştirmeyenler ise bu dünyada yaptıklarına göre cennet ya da cehenneme giderler, bir süre burada kaldıktan sonra karmalarına uygun bir bedenle yeniden dünyaya gelirler.

Kutsal yerlere hac, Hinduizm’in her mezhebi tarafından icra edilen bir araçtır. Hindistan’da özellikle kutsal olan yedi hac yeri vardır. Her biri tanrılarla ya da kutsal metinlerdeki kahramanlarla ilişkili olup, en kutsal olanı Benarestir.

Mezhepleri

Kadim mezhepleri; Şivacılık, Vişnuculuk ve Şaktizmdir.

Şivacılık, tanrı Şiva üzerinde odaklanmayı ve ona yüce Varlık olarak tapınmayı ifade eder.

Şivacılık kategorisi içinde birçok alt gelenek vardır. Ortak özellikleri, evrende tek bir gerçekliğin olduğu onun da Brahman olduğunu, onun dışında kalan her şeyin hakiki bir gerçekliğinin bulunmadığını, yanılsamanın ürünü olduğunu, kurtuluşa ulaşmanın bilgi yolu olduğunu ve bu yolun yoga uygulamaları ile kolaylaştırıldığını kabul ederler. Vişnuculardan, alınlarının ortasına koydukları üç yatay işaretle ayrılırlar.

Hinduizm’in ikinci büyük dini geleneği olan Vişnuculuk, Vişnu ve onun avatarları üzerinde odaklanan, şahsiyeti olan tek bir tanrıya ibadeti, özgeci bağlılığı ve Tanrı’nın inayeti vasıtasıyla kurtuluşu vurgular.

Üçüncü büyük dini gelenek olan Şaktizm, nihai gerçekliğin dişil tezahürleri tapınımına verilen isimdr.

Modern dini akımları; Müslümanların uzun süreli Hindistan hakimiyetleri iki din arasında kültürel etkileşimlere yol açsa da, İngiliz yönetimi altına girmeleri ile başlayan modern dönem daha önemlidir.

Avrupalının getirdiği eğitim sistemi ve onun girmesini sağladığı Avrupa düşüncesi Hindistan’da üç tür tepkiye yol açtı.

Bunlardan ilki, Brahma-sanaj derneğinin kurulmasıydı, fakat bu hiçbir zaman bir halk hareketi olamadı.

İkincisi, Arya samaj hareketiydi. Hinduizm’in bir reforma ihtiyaç duyduğunu ve bunu Vedalardan alması gerektiğini vurgulayan bir hareketti.

Diğer bir hareket, Ramakrişna Misyonu hareketiydi. Evrensel Hinduizm olarak adlandırılabilecek bu yaklaşım, çokluğun temelinde yer alan birlik ve bütün formüle edilmiş olan inanç esaslarının izafi olduğu şeklindeki Hindu kabullerinin bir ifadesidir.

Hinduizm’in çağdaş hikayesi ve reform, adaptasyon, yeniden değerlendirme ve yeniden tasdikin tedricen ortaya çıkışı Yeni Hinduizm olarak adlandırılır ve en önemli temsilcisi M. K. Gandhi’dir(1869-1948).

Diğer Dinlere Bakışları

Klasik dönem Hindu düşünürleri, Hinduizm’den kaynaklanmakla birlikte müstakil birer din olan Budizm ve Cayinizm gibi hareketleri yanlış olarak kabul etmişlerdir.

Modern dönemin en önemli şahsiyetlerinden Gandhi ise önceleri Hinduizm’i diğer dinlerden daha üst bir yere koyarken daha sonraları bütün dinlerin eşitliğini öne çıkarmaya başlamıştır.

Cayinizm

Cayinizm, bir cinanın (zafer kazanan) takipçilerini ifade eder ve bugün Hindistan’daki yaklaşık üç milyon kişinin dini kimlik ifadesidir. Yaklaşık yirmi dört tane kabul edilen bu cinalardan en sonuncusu Vardhamana’dır.

Tarihsel Süreç

Büyük kahraman olarak da adlandırılan Vardhamana, M.Ö. 6. yüzyılda Vedacı yaklaşıma ve kast sistemine karşı olarak, alternatif kurtuluş yolları arayan ve bulduklarını söyleyen bağımsız gezici dervişler içerisinde yer alıyordu. Evrenin doğası hakkında tam bir anlayışa ulaşarak, bu anlayışı başkalarına da öğretmeye başladı.

Ölümünün arkasından, cemaatin liderliği üst düzey şakirtlere geçti. Hindistan’ın merkezi ve güneyine yayıldılar. Sonrasında ise bazı mezhepsel ayrılıklar yaşandı.

\15. yüzyılda bugünkü coğrafi durumuna ulaştı. Nüfusun çok az bir bölümünü oluştursalar da, ticaretle uğraşmaları sebebiyle etkileri büyüktür.

Kurucusu

Vardhamana, sürdürdüğü uzun meditasyonlardan ve kendisindeki sevgiyi, nefreti, arzuyu ve isteksizliğin kökünü kazıdıktan sonra mutlak bilgiye, evrensel acıdan kurtulmanın bir metoduna ulaşan bir çilecidir.

Kutsal Kitapları

Cayin kutsal metinleri, daha fazla insana ulaştırılmak istenmesi nedeniyle yaşanılan bölgenin dilleri kullanılan karışım bir dilde yazılmıştır.

Cayin kutsal kitap külliyatı 3 ana bölümden ve altmış kitaptan oluşur: I. Purvalar (eskimetinler), II. Angalar (dallar), III. Angabahyalar (ikinci külliyat).

İnançları

İnanç esasları üç tanedir ve “üç mücevher” olarak adlandırılır: doğru inanç(samyagdarşana), doğru bilgi (saygcnâna) ve doğru davranış(samyakcârita).

Manastır hayatına başlayacak herkesten istenecek beş büyük yemin ise şunlardır: var olan herhangi bir canlıya zarar vermeme, yalan söylememe, çalmama, bekar bir hayat sürme ve dünyayı terk etme.

Cayin toplumu, keşişler ve keşiş olmayan laikler olmak üzere ikiye ayrılır. Keşişlerin hayatı daha üstün bir yere sahiptir ve asıl cemaati oluşturan onlardır.

Cayinizmde hayatın hedefi karmadan kurtulmaktır. Reenkarnasyona da inanılır.

Ateist bir din olarak görülmesine rağmen, bunu kabul etmezler, tanrılığa ve sayısız tanrıya inanırlar.

İbadetleri

Keşiş olmayan laiklerin görevi ibadet iken, keşişlerin görevi ise laikler için örnek alınacak bir hayat yaşamak ve çok az derecede olsa da öğretmektir.

Keşişler ve sınırlı bir zaman için keşiş kurallarını takip edebilecek laik için dini uygulamalar, bir günde kırk sekiz dakikalık ibadeti ve oruç tutmayı içerir.

En çok bilinen bayramları ise Ağustos’ta kutlanan Pajjsanadır. On gün kutlanır ve süre zarfında mümkün olduğu ölçüde oruç ve meditasyonlar yapılır.

Nihai kurtuluşa ulaşmışların ve Cayin azizlerinin hayatlarındaki bir takım olayların yaşandığı yerlere hacca gitmektedirler.

Mezhepleri

Cayin cemaati içindeki en eski ayrılık Digambara (hava giyinenler ya da çıplaklar) takipçileriyle Svetambara (beyaz giyinenler) bağlıları arasında olmuştur.

Söz konusu ayrılık bugün hala devam etmekte olup Svetambaraların merkezi Kathiavar, Digarambaların merkezi Mysore’dir.