YAŞLI PSİKOLOJİSİ - Ünite 5: Yaşlılıkta Bilişsel Gelişim Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Yaşlılıkta Bilişsel Gelişim

Giriş

Bilişsel gelişim zekâ, dikkat, düşünme hızı, bellek kapasitesi, öğrenme ve karar verme gibi çeşitli bilişsel özelliklerdeki gelişimleri içerir. Yaşlılık dönenimde bilişsel özelliklerdeki değişim bireyden bireye de ciddi düzeyde farklılık göstermektedir. Bazı bireylerin bilişsel becerilerinde yaşlılık döneminde ciddi gerilemeler gözlenirken bazı bireylerde bilişsel becerilerin korunduğu görülmektedir. Ayrıca yaşlılık döneminde bilişsel gelişimde ortaya çıkan değişimlerin nedenlerinin sadece yaşlanma ile açıklamasının mümkün olmadığı, birçok başka faktörün de bu dönemdeki bilişsel beceriler üzerinde etkili olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.

Bilişsel Gelişim ve Bilişsel Gelişim Kuramları

Biliş kavramı bilgiyi edinme ve bunu kullanmaya yönelik süreçleri ifade etmektedir. Bu süreçler algılama, anlama, hatırlama, akıl yürütme, problem çözme, karar verme gibi tüm zihinsel faaliyetleri içermektedir. Ayrıca zekâ ve dil edinimi de bilişsel süreçlerle ilişkili olarak ele alınmaktadır. Bilişsel kuramların temelinde yer alan ve günümüzde de geçerliliğini sürdüren bir kuram Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramı’dır. Bu kuram daha çok çocukluk ve ergenlik yıllarındaki bilişsel gelişime odaklanmıştır. Yetişkinlik yıllarındaki bilişsel gelişimi kapsamlı biçimde ele alan kuram ise Schaie’nin Bilişsel Gelişimin Aşamalı Modeli’dir.

Piaget’in bilişsel gelişim kuramı: Piaget’e göre bilişsel gelişim özümseme ve uyumsama süreçleri ile olgunlaşma, deneyim ve sosyal etkileşime bağlı olarak gerçekleşir. Piaget’e göre bilişsel gelişimde bilişsel denge kurma anahtar bir role sahiptir. Her yeni durumla bu denge bozulur ve özümseme ya da uyumsama ile denge yeniden kurulur ve birey uyum sağlar. Piaget’e göre karmaşık düşünce süreçleri geliştirme yani bilişsel gelişim yaşamda dört aşamadan geçerek gerçekleşir. Bu aşamalar Duyusal Motor Dönem, İşlem Öncesi Dönem, Somut İşlemler Dönemi ve Soyut İşlemler Dönemi olarak adlandırılmaktadır. Piaget’e göre uygun çevresel koşullar olduğunda birey ergenlik dönemi ile birlikte soyut işlemler dönemine geçer ve bu bilişsel gelişimin son aşamasıdır. Soyut işlem sonrası düşünce ergenlik sonrasında oluşan ve yetişkinlik boyunca deneyimlere bağlı olarak gelişen düşünce biçimidir.

Schae’nin bilişsel gelişimin aşamalı modeli: Schaie’nin modelinde bilişsel gelişim Piaget’den farklı olarak yaşam boyu devam eden bir süreç olarak ele alınmış ve her aşamada bilişsel kapasitenin rolüne odaklanılmıştır. Bilişsel gelişimin önce dört aşamada açıklandığı kuram güncellenerek bilişsel gelişimi çocukluktan yaşlılığın sonuna kadar yedi aşamada ele almaktadır. Bu modelde çocukluk ve ergenlik yılları kazanım aşaması olarak adlandırılmıştır. Bu aşamada birey sürekli olarak mümkün olduğunca çok bilgi edinmeye ve beceri geliştirmeye odaklanır. Bir sonraki aşama olan başarma aşaması ise genç yetişkinlik yıllarını kapsar ve birey bu aşamada daha önceki yıllarda toplamış olduğu bilgileri uygulamaya odaklanır. Bu bilgiler bağımsız olmak, toplumun yetkin bireyi olmak ve kariyer ve evlilikte uzun süreli hedeflere ulaşmak için kullanılır. Orta yetişkinliği kapsayan sorumluluk ve yönetim aşamasında ise bireyler bilgiyi diğer insanlarla ilgilenmek amacıyla kullanırlar. Bu yaşlarda çoğunlukla birey bir aileye sahip olduğu ve iş yaşamında da ilerlediği için başkalarının gelişimine katkı sağlamaya odaklanır. Yaşlılık aşaması ise bu modelde üç aşamada ele alınmıştır. Yaşlılığın ilk yıllarını kapsayan aşama yeniden düzenleme aşamasıdır (65-74 yaşları) ve genellikle bu yaşlarda emekliliğe ayrılmanın gerçekleşmesi nedeniyle birey bilişsel yeterliliğini yaşamını emeklilik yılları için yeniden yapılandırmak ve artan yaşlanmayla birlikte gelecekte azalacak bağımsızlıklarına yönelik planlar yapmak amacıyla kullanır. Yaşlılığın bir ileri aşaması ise yeniden birleşme aşamasıdır ve bilişsel çabanın nasıl harcandığı konusunda çok daha seçici olunan bir dönemdir. Bu dönemde bireyler yaşamlarında karşılarına sık çıkmayacak, çok kritik olmayan konularda yeni bilgiler edinmeye istekli değildirler. Bilgiyi edinirken anlamlılığı sorgularlar. Yaşlılığın son aşaması ise miras yaratma aşamasıdır ve bu aşama pek çok yaşlı bireyin ulaştığı bir aşamadır. Bu aşamada bilişsel yeterlikler geçmişi gözden geçirme amacıyla kullanılır. Bu dönemde bireyler varlıklarını yakınları ve arkadaşları ile paylaşabilir ya da vasiyetlerini hazırlayabilirler.

Yaşlılıkta Zeka

Catell, zekânın farklı alt bileşenleri olduğu görüşündedir; ve bu alt bileşenler akıcı zekâ ve kristalize(birikimli) zekâdır. Catell,

  • Muhakeme yeteneği,
  • işlem hızı,
  • hatırlama

zihinsel yetenekleri içeren akıcı zekânın orta yetişkinlikle birlikte düşmeye başladığı ve yaşlılıkta bu düşüşün devam ettiği ortaya konmuştur. Araştırmalar bu bilişsel özelliklerde gerilemenin özellikle 60’lı yaşlarda belirginleştiğini ve 70’lerin ortalarından 80’lerin sonlarına bu düşüşün yüksek düzeylere ulaştığını göstermektedir. Akıcı(kristalize) zekânın içerdiği yetenekler büyük oranda merkezi sinir sistemi tarafından kontrol edilir ve kısmen çevre ve öğrenmenin etkisinden bağımsızdır. Buna karşın bireyin biriktirdiği bilgileri içeren ve daha çok uzun süreli bellek ve sözel becerileri ile ilişkili olan kristalize (birikimli) zekâ yaşam boyu artış göstermekte ve yaşlılıkta bu artış korunmaktadır. Çünkü bu zekâ eğitim, deneyim ve çevre ile etkileşimin bir sonucudur.

Bilişsel özellikler kristalize zekâ ve akıcı zekâ kavramlarıyla benzer biçimde bilişsel mekanikler ve bilişsel pragmatikler olarak da sınıflandırılmaktadır. Biliş bir bilgisayar olarak düşünüldüğünde bilişsel mekanikler bilgisayarın ‘donanımları’na, bilişsel pragmatikler ise ‘yazılımları’na karşılık gelmektedir.

Yaşlılıkta Bilgiyi İşleme ve Bellek : Yaşlılıkta verilerin belleğe kaydedilmesinde, sonrasında da bellekten geri çağrılmasında zorluklar yaşanabilir. yaşlılıkta bilgileri depolamada ve depoladığımız bilgileri geri çağırmada yani hatırlamada ne tür değişimler olduğunu anlamak için öncelikle bilginin nasıl kazanıldığının, hangi tür depolara kaydedildiğinin ve bu depolardan nasıl çağrıldığının bilinmesi gerekmektedir. Bilginin nasıl edinilip, saklandığını ve nasıl kullanıldığını açıklayan temel yaklaşımlardan birisi Bilgiyi İşleme Modeli’dir.

Bilgiyi İşleme Modeli: Bu modele göre çevreden gelen bir uyarıcı ilk olarak duyu organları aracılığı ile Duyusal Belleğe iletilir. Bu bellekte çok sayıda bilgi milisaniyelerle ölçülen çok kısa süreliğine tutulur. Eğer birey çevreden gelen bir uyarıcıya dikkat ederse bu bilgi Kısa Süreli Belleğe aktarılır. Dikkat, Seçici Dikkat, Bölünmüş Dikkat ve Sürekli Dikkat olmak üzere üç boyutta incelenmektedir. Seçici Dikkat dış çevreden gelen çok sayıda uyarıcıdan birine odaklanmayı, diğerlerini görmezden gelmeyi ifade etmektedir. Bölünmüş Dikkat ise bize aynı anda birden fazla faaliyeti yapma olanağı sağlayan dikkattir. Sürekli Dikkat, bir yöne odaklanıp bu dikkatimizi sürdürmemizi ifade eder. Kısa süreli bellek az sayıda bilginin kısa bir süreliğine saklandığı bir bellektir. Kısa süreli belleğin sadece bilgileri kaydetmek değil işlemek gibi bir fonksiyonu da bulunmaktadır ve bu fonksiyonları nedeniyle kısa süreli bellek Çalışan Bellek olarak da ele alınmaktadır. Çalışan bellekteki bilgi tekrar ya da diğer bilgilerle bağlantı kurarak gerçekleştirilen anlamlandırma yoluyla iki biçimde işlenebilir. Çalışan bellekte bilgi akışı çift yönlüdür. Bir yandan duyusal bellekten gelen yeni bilgiler uzun süreli belleğe aktarılırken bir yandan da uzun süreli bellekten geri çağrılan bilgiler kısa süreli bellekte işlenerek duyular ve kaslarla tepkiye dönüştürülür. Kısa süreli bellekte bilgi işleme basamakları kodlama, depolama ve geri çağırma aşamalarından oluşmaktadır. Uzun Süreli Bellek verileri uzun süreli sakladığımız, kapasitesi sınırsız olan bellek türümüzdür. Bu bellek farklı bellek bileşenlerinden meydana gelmiştir. Bunlar en temel olarak anlamsal (semantik) ve anısal (epizodik) bellektir. Bunlardan ilki olan anlamsal bellek sahip olduğumuz genel bilgileri içerir. Bir diğer bellek türü ise anısal bellektir ve belirli bir zamanda belirli bir olaya ait bilgileri içerir. Uzun süreli belleğe bir bilgi geldiğinde kısa süreli bellekte olduğu gibi üç aşamadan geçer. Öncelikle veri kodlanır. Kodlandıktan sonra depolanır ve ihtiyaç duyulduğunda bu depolardan geri çağrılır.

Yaşlılıkta Bilgiyi İşleme Sürecindeki Değişimler : Bilişsel işlem hızı birçok işlemin aynı anda ne kadar hızla yapıldığı anlamına gelmektedir. Bu hız araştırmalarda basit tepki verme hızı ve tepkiyi seçme hızı olarak iyi boyutta ele alınmaktadır. Yaşla birlikte özellikle tepkiye karar vermede de yaşlıların yetişkinlere göre çok geciktiği görülmektedir. Bilişsel işlem hızının yavaşlaması dikkat, çalışan bellek, muhakeme yeteneği gibi diğer bilişsel özellikleri ve bilişsel süreçlerin koordinasyonunu da olumsuz etkileyebilmektedir.

Bilginin Çevreden Alınıp Kısa Süreli Belleğe Aktarılması: Yaşlılıkla birlikte duyu organlarındaki gerilemeler sonucunda dış çevreden duyu organlarına ulaşan bir bilginin duyusal belleğe iletilmesi daha zor olmakta, gençliğe göre yaşlılıkta daha az bilgi duyusal belleğe iletilebilmektedir. Aynı zamanda duyu organları ile gelen bilgilerin yaşla birlikte bu bellekten çok daha hızlı gitmesi ve yaşlı bireylerde bu bilgilerin çok daha çabuk kayboluyor olması da mümkün görünmektedir. Yaşlılıkta dikkat etmenin farklı boyutlarında değişimler gözlenir. Yaşlı bireyler ile genç yetişkinler arasında seçici dikkati kullanmada çok büyük farklılıklar görünmezken, bölünmüş ve sürekli dikkat etme süreçlerinde performans karmaşıklaştıkça yaşlı ve genç yetişkin arasındaki farkın açıldığı, yaşlı bireylerin bu performanslarda daha başarısız oldukları görülmektedir.

Bilginin Kısa Süreli Bellekte Tutulması ve İşlenmesi: Çalışan belleğin bilgiyi işleme sürecindeki önemli rolü düşünüldüğünde bu bellekte yaşla birlikte gözlenen gerilemelerin yaşlıların genel olarak bilişsel fonksiyonlarında gerilemelere yol açtığı ifade edilebilir. Çalışan bellekte zamanla birlikte gerçekleşen düşüşün temel nedenlerinden biri ise bilişsel işlem hızının yavaşlamasıdır.

Bilginin Uzun Süreli Bellekte Saklanması ve Geri Çağrılması: Bellekte bilginin saklanması kadar saklanan bilginin ihtiyaç duyulduğunda geri çağrılması da çok önemlidir. Geri çağırmanın başarısı ve kolaylığı bilginin iyi kodlanması ile ilişkilidir. Ancak yaşla birlikte yeni edilen bilgilerin etkili biçimde kodlanmasında düşüş olduğu görülmektedir. Bu nedenle yeni bilgilerin eski bilgilerle ilişkilendirilerek kodlanmasında yaşlılar genç yetişkinlere göre daha başarısız olmaktadırlar. Bu da bilginin geri çağrılmasında güçlük yaşanmasına neden olmaktadır. Araştırma sonuçları da yaşlı bireylerin yeni edindikleri bilgileri gençler kadar iyi düzenleyemedikleri ve anlamlı bağlantılar oluşturamadıklarını göstermektedir. Bu da bilgilerin geri çağrılmasını güçleştirmektedir. Bir diğer bellek ayrımı ise açık bellek ve örtük bellektir. Açık bellek bilinçli bir biçimde bilinen olay, durum ya da kavram bilgisini içerirken, örtük bellek daha çok otomatik olarak gerçekleştirilen beceri ve rutinlere ilişkin bilgiyi içerir. Yaşla birlikte bu bellekte farklı değişimler gözlenmektedir. Açık belleğin yaşlanmadan çok daha fazla etkilendiği, buna karşın örtük belleğin çok daha az etkilendiği görülmektedir.

Bilgelik: Yaşlılığın Bilişsel Kazanımı

Genel olarak bilgelik yaşla ve deneyimle bağlantılı bir kavram olarak ele alınmakta ve derin bilgi sahibi olmayı ifade etmektedir. Psikolojide de bilgelik çok benzer biçimde ele alınmakta ve bilgelik yaşlıların yaşamdaki sorunların çözümüne yönelik gençlere göre çok daha fazla ve kullanışlı davranışları bilmesi olarak da tanımlanmaktadırBilgelik uzmanlık bilgisi olarak ele alınmış ve bilgelikle ilgili bilgi ve becerileri tanımlayan beş kriter öne sürülmüştür. Bunlar:

  • Gerçeğe dayalı zengin bilgi; yaşam ve onun türlerine ilişkin genel ve özel bilgi
  • Zengin işlemsel bilgi; hayata dair konularda yargı ve öneri geliştirme stratejileri hakkında genel ve özel bilgi
  • Yaşam boyu bağlamsallık; yaşam bağlamları ve onun zamansal ilişkisine yönelik bilgi
  • Görecelilik; değer, amaç ve önceliklerde farklılıklar hakkında bilgi
  • Belirsizlik; yaşamın ve onu yönetme yollarının belirsizliği ve ön görülemezliği hakkındaki bilgi

Bilgeliğin bilişsel yanı bireyin yaşamı anlama yeteneği anlamına gelip insan doğası, bilginin sınırları ile yaşamın ön görülemezlik ve belirsizliğine ilişkin bilgileri içermektedir. Bilgeliğin yansıtıcı yanı ise bilişsel yanın gelişmesi için gerekli olan yansıtıcı düşünceyi içermektedir. Bu düşünce bireyin kendisini fark etmesi ve içgörü geliştirebilmesi için bir duruma birçok farklı açıdan bakmasıdır. Araştırmalar yaş ve bilgelik arasında da bir ilişkinin olmadığı, bilgeliğin yetişkinliğin tüm yaşlarında ortaya çıkabildiğini göstermiştir. Bilgeliğin öğrenme süreci ile bağlantısına vurgu yapan bazı araştırmacılar bilgeliğin erken yaşlarda gelişmeye başladığı ve olumsuz (hastalık vb.) süreçler olmadıkça yaşlılık döneminde de artmaya devam ettiğini öne sürmektedirler. Bilgeliğin gelişimine etki eden faktörler şu şekilde özetlenebilir :

  • Yaşama ilişkin derin bilgi sahibi olmaya katkı sağlayacak eğitimler almak, bu yönde bir iş yapmak,
  • Olumlu ve olumsuz yaşam deneyimleri yaşamak ve bunlardan dersler çıkarmak,
  • Yaşama ilişkin derin anlayış için sezgi ve farkındalık geliştirmek,
  • Sahip olunan bilgi ve becerileri genç kuşaklarla paylaşmaya istekli olmak, diğerlerinin refahıyla ilgili olmak,
  • Yaratıcılık, deneyime açık olmak gibi kişilik özelliklerine sahip olmak,
  • Belirli bir zekâ düzeyine sahip olmak

Yaşlılıkta Bilişsel gelişimi Etkileyen Faktörler

Yaşlılıkta çeşitli bilişsel değişimler olduğunu gördük, peki bu değişimlerde etkili olan etmenler neler olabilir? Öncelikle beyindeki değişimler bu faktörlerden birisidir. Bilişsel işlevlerin yaşlılık dönemindeki değişiminde yaşlanmayla birlikte beyinde gerçekleşen değişimler oldukça önemlidir. Yaşlanma ile beyinde şu açılardan gerileme gözlenir :

  • Bölgesel beyin hacminde
  • Kortikal kalınlıkta
  • Snaptik yoğunlukta
  • Mayelinleşmenin bazı yönlerinde
  • Dopamin ve serotonin gibi nörotransmiterlerin fonksiyonlarında
  • Beyin korteksine kan akışında
  • Nöronlarda karışıklığın toplanmasında

Beynin yapısındaki değişimlerle birlikte bazı hastalıklar da bilişsel işlevler üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır. Bunların başında demans ve alzheimer gelmektedir. Yaşlılık sürecinde gelişen bilişsel fonksiyonlarda olumsuz etkileri olan durumlardan biri demanstır. Günlük dilde bunama olarak da adlandırılan demans zihinsel yeteneklerin aşamalı olarak gerilemesidir ve özellikle bellekte sorunlara neden olur. Demansta yaşın artışına bağlantılı olarak kronik kafa karışıklığı ve unutkanlık görülür. Birey özellikle yakın geçmişi hatırlamakta güçlük yaşayabilir. Demans ilerlediğinde ise birey yemek yemeyi, temizlenmeyi ya da çok yakınlarını bile unutabilir. Demansın görülme sıklığı yaşla birlikte artmaktadır. Yaşlılıkta görünen demansın yaklaşık yarısına alzheimer neden olmaktadır. Alzheimer hastalığı beynin dokusunda bozulmalara neden olur. Alzheimer’ın başlangıcında birey hatırlamada güçlük yaşadığını fark eder ve bu süreçle başa çıkmaya çalışır. İlerledikçe dikkat ve kısa süreli bellekte problemler gözlenir, eşyaları koyduğu yerleri unutur. Konuşmada da sorunlar gözlenir. Son dönemde ise ağır bellek kaybı ve beraberinde beslenmeyi unutma, tarihlerin karışması, daha önceden bildiği yolu bulmakta güçlük çekilmesi gibi sorunlar gözlenir. Yaşlılık sürecinde bilişsel değişimlerin düzeyini etkileyen faktörlerden bir diğeri ise bireyin gençlik yıllarında aldığı eğitimdir. İyi eğitim görmüş bireyler yaşlılık döneminde daha az bilişsel gerileme göstermektedir. Özellikle ‘kullanya da kaybet kavramı’ ile yaşlılıkta bilişsel etkinlerde bulunarak bilişsel gerilemelerin önlenebileceği öne sürülmektedir. Tıpkı fiziksel sağlık için egzersiz yapmak gibi bilişsel sağlık için de bilişsel egzersizler yapmanın önemli olduğu vurgulanmaktadır. Tüm bunların yanında diğer sağlık problemleri, depresyon, yas, yaşam tarzı, madde kullanımı gibi diğer faktörler de yaşlılık döneminde bilişsel işlevler üzerinde etkili olabilmektedir. Örneğin depresyon bellek performansının bozulmasına neden olmakta, genel sağlık durumu da iyi bellek performansının önemli belirleyicisi olmaktadır.