YAŞLI PSİKOLOJİSİ - Ünite 8: Psikolojik Yardım Almaya İlişkin Tutumlar Ve Psikolojik Destek Veren Profesyoneller Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Psikolojik Yardım Almaya İlişkin Tutumlar Ve Psikolojik Destek Veren Profesyoneller

Yaşlıya Ve Yaşlanmaya Dair Tutumlar

Yaşlıların yaşlanmaya ve insanların yaşlı bireylere dair tutum ve önyargılarından bahsetmeden önce, tutum ve önyargı kavramlarını netleştirmek uygun olacaktır. Tutum kavramı psikolojinin, özellikle de sosyal psikolojinin önemli kavramlarından birisidir. Psikolojik bağlamda tutum, bireyin bir olaya, kişiye, nesneye veya olguya dair düşünce, duygu ve davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturan eğilim şeklinde tanımlanabilir (Cüceloğlu,2014). Düşünce, belli bir şeye dair sahip olduğumuz bilgileri, onunla ilgili olarak yapmış olduğumuz nedensel açıklamaları ifade eder. Duygu, belli düşüncelere sahip olduğumuz şeye karşı, düşüncelerimizle tutarlı biçimde gösterdiğimiz duygusal tepkileri ifade eder. Tutumun son öğesi olan davranış ise, belli bir şeye dair sahip olduğumuz düşünce ve duygulara uyumlu olarak gösterdiğimiz tüm davranışları, eylemleri ifade eder. Başka bir açıklamaya göre ise tutum, salt sahip olduğumuz inançlara dayalı olarak belli bir şeye karşı göstermiş olduğumuz duygusal tepkilerdir. Önyargı ya da diğer adıyla kalıp yargı ise, bireyin eksik, yanlış bilgiye dayalı olarak veya gerçek bilgiye ulaşmadan önce belli bir şeye karşı gösterdiği yanlı tutumdur. Ünlü kuramcı Gordon Allport, önyargıyı “bir kişi veya şeye karşı gerçek bilgi edinmeden önce veya gerçek bilgiye dayalı olmayan hoş veya nahoş duygu” olarak tanımlamıştır. Ünlü fizikçi Enstein, önyargıların değişmeye karşı olan direncini ifade etmek üzere “İnsanların ön yargılarını parçalamak, bir atomu parçalamaktan daha zordur” ifadesini kullanmıştır. Önyargıları tutumun özel bir durumu olarak tanımlayabiliriz. Tutumlarımız konusunda çok net olmayabiliriz, ancak önyargılarımız konusunda daha netizdir ve çünkü önyargılar oldukça güçlü inançlarla ve duygularla ilişkilidir.

Yapılan çalışmalar anne-babaların belli şeylere karşı sahip oldukları tutumlar ile çocuklarının o şeylere yönelik tutumları arasında anlamlı ilişkiler, benzerlikler olduğunu ortaya koymuştur. Bir nevi dünyaya onların gözünden bakarız uzunca bir süre. Ailedeki erken dönem çocukluk yaşantıları dışında, tutumların oluşmasında etkili olan bir diğer etmen de kitle iletişim araçlarıdır. Bugün için özellikle de internet dünyası. Televizyon ve internet bazı şeyleri ön plana çıkarırken, bazı şeyleri de geri plana iter. Bu şekilde bizlerin tercihlerini, tutumlarını dolaylı, örtük bir biçimde etkiler. Tutumların oluşmasında ayrıca doğrudan ve dolaylı etkilerin de rolü vardır. Bizler kendimiz, çevre, diğer insanlar ve diğer şeyler hakkındaki bilgilere birincil olarak kendi deneyimlerimiz sonucu ulaşırız. Bu tutumlar çok çabuk ve taze biçimde hatırlanırlar çünkü kişisel duygularla, değerlerle ilişkilidir. Tutumların oluşmasına etki eden bir diğer etmen de kültürdür. İçinde yaşadığımız kültür dolaylı bir biçimde geliştirdiğimiz tutumları biz farkında olmasak da etkiler. Kültürel farklılıklar doğal olarak tutumların da farklılaşmasına yol açar. Hiç şüphesiz tutumlar ve bilhassa önyargılar değişmeye karşı dirençlidirler, ancak özellikle tutumlar değişmeye daha uygundur, çünkü nesneldir ve gerçek bilgiyi de barındırmaktadır. Bu anlamda yaşlı bireylere bakım hizmeti veren bireylerin, yaşlı bireylere dönük bilhassa olumsuz tutumlarının değişmesine yardımcı olacak bilgiler edinmelerine, doğrudan yeni yaşantılara maruz kalmalarını sağlayıcı çalışmalar yapmaları işlevsel görünüyor.

Toplumların yaşlılığa ve yaşlıya yönelik tutumları olumlu olabileceği gibi olumsuz da olabilmekte ve çoğunlukla da olumsuz olduğu vurgulanmaktadır. Aynı durum ülkemiz için de söylenebilir, yani genelde yaşlıya ve yaşlılığa karşı olumsuz tutumlar söz konusudur. Sözü edilen yaşlılara yönelik bu tür olumsuz inanışlar, mitler ciddi bir soruna yol açmasa da, yaşlılarla kurulan kişisel ve profesyonel ilişkilerin biçimlenmesine etki etmektedir. Her ne kadar gençler arasında yaşlıya ve yaşlılığa dair olumsuz tutumlar olsa da, olumlu tutumların varlığını gösteren araştırma bulguları da bulunmaktadır. Bugün artık 100 yaşında olan ünlü tarihçimiz Prof. Dr. Halil İnalcık, kendisiyle yapılan bir söyleşide, 72 kitabının çoğunu 80 yaşından sonra yazdığını ifade etmiştir. Demek ki, yaşlılık döneminde halen üretmek, aktif bir yaşam sürmek mümkün.

Gençlerin yaşlılara yönelik olumsuz tutumlarının yanında, yaşlı bireyler de kendilerine ve yaşlılığa dair bazı olumsuz tutumlara sahip olabilmekteler. Bu olumsuz tutumların büyük bir kısmı yaşlı bireylerin fiziksel ve bilişsel alanda yaşadıkları değişimler, değişen sosyal roller, emeklilik süreci, yakınların olumsuz tutumları, fizik ve ruh sağlığında meydana gelen bozulmalarla ilişkili görünmektedir. Yaşlılık en somut haliyle kendisini fiziksel görünümde meydana gelen değişimlerle ortaya çıkarmaktadır. Yaşlanmaya dair tutumlar, yaşlanma kaygısı ve ölüm korkusu ile yakından ilişkili olan önemli bir değişkende yaşam doyumudur. Yaşam doyumu yüksek olan yaşlıların daha az düzeyde yaşlanma kaygısı ve ölüm korkusu yaşadıkları ve yaşlanmaya dair daha olumlu tutumlara sahip oldukları görülmektedir. Yaşlıların yaşlanmaya yönelik tutumlarını belirlemek üzere yapılan bir çalışmada (Cengiz- Özyurt, Tunç ve Hatipoğlu, 2013) sağlık algısı iyi olan ve yaşam kalitesini iyi olarak değerlendiren yaşlıların tüm boyutlardan daha yüksek puan aldıkları saptanmıştır. Çalışmada kronik hastalığı olan, son bir yılda hastanede yatarak tedavi gören, bir yıl öncesine göre sağlığının daha kötü olduğunu belirten ve günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmede başkasına bağımlı olan yaşlıların yaşlılıkla ilgili tutumlarının olumsuz olduğu saptanmıştır. Yaşlanmaya karşı gösterilen umutsuz ve inkarcı olmak üzere iki tutum, yaşanılan kaygıyla ve korkuyla baş etmede etkisiz olması bir tarafa, bu duyguları daha da yoğunlaştırabilmektedir. Ayrıca; yalnız yaşayan, günlük yaşam aktivitelerini yerine getiremeyen, sağlık durumu ve sosyoekonomik düzeyi düşük olan yaşlıların yaşlıkla ilgili tutumları olumsuz olarak saptanmıştır. Yaşlılıkla ilgili tutumların belirlenmesi bu konudaki koruyucu ve bakım veren hizmetlerle psikososyal çalışmalara ışık tutacaktır. Yaşam doyumu, kişilerin yaşamın genelinden duydukları memnuniyeti belirtmek üzere kullanılan bir kavramdır. Düzenli spor yapmak bireylerin bilişsel ve genel sağlık düzeyine olumlu etki yapmakta, benlik saygısını yükseltmekte ve dolayısıyla yaşam doyumu yükselmektedir.

Yaşlılara Psikolojik Yardım/Destek Hizmetleri

Yardım arama davranışı, bir ihtiyacı, gereksinimi gidermek amacıyla tedavi veya rahatlama arayışı eylemi olarak tanımlanmaktadır (Cornally ve McCharty, 2011). Birey yaşadığı psikolojik sorunlarla baş edemediğinde, son adres olarak bir uzmana başvurma kararı verebilmekte. Yardım arama davranışını olumlu etkileyen etmenler;

  • Tanıdık ve güven duyulan bir yardım elemanına erişim durumu,
  • Yardım sunan uzmana karşı olumlu algıların olması,
  • Yardım arama davranışına dair önceki olumlu deneyimler,
  • İlk temasta saygı, şefkat, etkin dinleme ve koşulsuz kabul gösterilmesi,
  • Yardım arama/değişim için içsel olarak güdülenmek,
  • Yüksek sosyo-ekonomik düzey,
  • Tedavi/müdahale sürecine katılım konusunda denetim duygusuna sahip olmak
  • Maddi olarak hizmetin karşılanabilir olması

şeklinde özetlenmiştir (Vaswani, 2011).

Yardım arama tutumunu olumsuz etkileyen etmenler arasında ise;

  • Utanma, zayıf görünme konusundaki isteksizlik, aptal, hipokondriyak birisi olarak görülme korkusu, insanların sorunlarını kendilerinin çözmesi gerektiğine dair inançlar,
  • Belirtileri, sorunları normalleştirme çabası,
  • Ruhsal hastalıklarla etiketlenme/teşhis edilme korkusu,
  • Bozuk, sorunlu aile geçmişi,
  • Sisteme veya yardım uzmanına duyulan güvensizlik,
  • Yardım arama davranışına dair önceki olumsuz deneyimler,
  • Mevcut yardımların varlığına dair bilgi/farkındalık eksikliği,
  • Erteleme davranışı ve
  • Depresyon/kaygı/madde bağımlılığı gibi bir soruna sahip olmak gösterilmektedir.

Psikolojik yardım arama davranışını yordamaya, belirlemeye yönelik çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmalar gözden geçirildiğinde; cinsiyet, yaş (45 yaş altında olma), yalnız yaşıyor olma ve büyük şehirde yaşıyor olma değişkenlerinin psikolojik yardım arama davranışına etki eden etmenler olduğu görülmektedir (Möller-Leimkühler, 2001). Ülkemizde yetişkinlerle yapılan bir çalışmada ise şu bulgulara ulaşılmıştır: Katılımcıların çoğunluğu ruhsal yönden kendilerini iyi hissetmekte, profesyonel yardım almamakta, sıkıntılarını eş ve arkadaşları ile konuşarak ve yürüyerek gidermektedirler. Yaşlılıkta yaşanılan olumsuz durumlardan birisi de yaşlı yakınlarının yaşlılara yönelik yaptığı istismar ve kötü muameledir.

Yaşlılarda Psikolojik Yardım Almayla İlişkili Psikolojik (Ruhsal) Süreçler

Yaşlığın ne olduğuna dair birçok kuramsal açıklama ve tanımlama yapılagelmiştir. Yaşlılık tanımlarından birisi de psikolojik yaşlılık tanımıdır. Psikolojik yaşlılık kısaca “yaşın kronolojik olarak ilerlemesine bağlı olarak bireyin algılama, öğrenme, problem çözme gibi bellek gücü ile kişilik kazanma alanlarında uyum sağlama kapasitelerindeki değişmeler” olarak tanımlanmaktadır (Kalınkara, 2014, s. 104). Yaşlılıkta bilişsel işlevlerde olumsuz değişimler kadar olumlu değişimler olduğu da görülmektedir. Genel kanı yaşlılıkta bilişsel kayıpların olduğu, kazanımların olmadığı şeklindedir. Bu kanının oluşmasında yaşlılığın ileri yıllarında meydana gelen bunama, Alzheimer ve hafıza güçlüklerinin katkısı olması muhtemeldir. Her ne kadar gelişimde ortak, benzer süreçler yaşansa da, aslında her birey gelişimini kendisine özgü bir biçimde yaşar. Bu bağlamda, yaşlılık döneminde bazı kayıplar olsa da, yaşanılan kaybın düzeyi bireyden bireye değişecektir. Bellek kayıplarını azaltmak amacıyla yapılabilecek bazı çalışmalar vardır. Bu çalışmalar;

  • Bellek geliştirme becerileri geliştirme,
  • Korunan bellek işlevlerini en üst düzeyde kullanabilme becerisi geliştirme (bulmaca çözme, kağıt oyunları, satranç, kelime oyunu oynama vb. etkinlikler),
  • Bellek kayıplarına ilişkin korku ve kaygıyla başa çıkma becerisi geliştirme,
  • Fiziksel ve zihinsel sağlığın korunması (fiziksel etkinlikler yapma, uğraşılar geliştirme vb)

şeklinde sıralanabilir

Yaşlanma aslında biyolojik ve kronolojik olarak doğumla başlar ve yaşamın son yıllarına kadar devam eder. Yaşam boyunca birçok ruhsal değişim de meydana gelir. Şüphesiz yaşlılık döneminde de bu döneme özgü ruhsal gelişmeler ve değişmeler meydana gelir. Bu değişimlere ve gelişmelere bağlı olarak yaşlı bireyin davranışlarında ve hatta kişiliklerinde dikkat çekici değişimlere de rastlanabilmektedir. Yaşlı bireyler tipik biçimde geçmişe daha çok odaklanırlar, eskiye olan bağlılıkları artar, pişmanlıklara daha çok odaklanırlar, meydana gelen yakın kayıpları, güç, yeti kayıpları elem, üzüntü duygusunda artışa neden olur. Yaşanılan duygusal yoğunluklar, yakın kayıpları, yalnızlık, hastalıklar, güç ve yeti yitimleri, değişen sosyal roller, kronik hastalıkların yaşanılması, ölüm kaygısı gibi ve benlik değerindeki azalma yaşlı bireyleri depresif belirtilere daha yatkın kılmaktadır. Araştırmacılar yaşlılık döneminde depresyon tanısının konulmasının güçlüğünden söz etmekte ve yaşlılıkta depresyonun normal olduğuna dair inancın depresyonla mücadeleye ve tanılamaya olumsuz etkisi olduğunu dile getirmektedir. Yaşlılık döneminde yaşanılan psikolojik zorlanmaya, sorunlara kaynaklık eden bir dizi etmen bulunmaktadır. Bu etmenler arasında emeklilik ve değişen sosyal roller, güç-yeti kaybı, fiziksel hastalıklar, yakınların kaybı, yalnızlık, ailevi sorunlar, uyum güçlükleri, yaşlıya ve yaşlanmaya yönelik tutumlar, ölüm kaygısı ve mutsuzluk duyguları yer almaktadır.

Yaşlı Bireylere Yönelik Psikolojik Danışma/Terapi Yaklaşımları

Nasıl ki fiziksel sağlığımız bozulduğunda, önce uzman yardımı olmadan, kendi çabalarımızla hastalığı yenmeye çalışıp, başarısız olduğumuzda bir hekime başvuruyorsak, psikolojik (ruhsal) zorlanmalar, sorunlar yaşadığımızda da önce kendimiz başa çıkmaya çalışırız, başvurduğumuz yöntemler işe yaramadığında veya sağlıksız yöntemler kullandığımızda da (madde kullanımına yönelmek gibi), ruh sağlığı alanındaki bir uzmandan yardım alma girişiminde bulunuruz. Bizler yaşamda birçok nedene bağlı olarak psikolojik zorlanmalar ve sorunlar yaşarız. Çoğu zaman işlevsel, işe yarar yöntemlerle çok şiddetli olmayan sorunların üstesinden gelebiliriz ve bu süreçte hayatımız çok sekteye uğramayabilir. Ancak sorunlarla başa çıkamadığımızda ve yaşamdaki görevlerimizi, işlevlerimizi yerine getirmede ciddi güçlükler yaşadığımızda sorun gerçekten sorun haline gelmiştir ve artık bir ruh sağlığı uzmanının kapısını çalmanın vakti gelmiştir. Göka ve Aydemir (2000), yaşlılık danışmanlığında/terapisinde kullanılmakta olan temel yaklaşımları 4 grupta toplamakta ve bu grupların altında da alt kuramlardan bahsetmektedirler. Bu gruplandırma;

  1. Bireysel Dinamik Psikoterapiler
    • Kısa Süreli Psikoterapi
    • Psikoanalitik Psikoterapi
  2. Dinamik Olmayan Psikoterapiler
    • Destekleyici Psikoterapi
    • Bilişsel-davranışçı Terapi
    • Cinsellik (seks) terapisi
    • Yaşamı Gözden Geçirme Terapisi
  3. Aile terapisi
  4. Grup Psikoterapileri

Yaşlılık danışmanlığının, terapisinin nihai amaçları bu alandaki öncülerden olan Butler (1975; akt., Göka ve Aydemir, 2000) tarafından her türlü farklı yaklaşım için geçerli olacak şekilde ortaya konulmuştur. Bunlar;

a. Umudu, kendine yeterlilik ve denetim duygusunu teşvik etmek,
b. Bakım veren kimse ya da kimselerle sağlıklı bir ilişki kurmak,
c. Anlam duygusuna bir açıklık kazandırmak,
d. Çevreyle yapıcı olumlu ilişkiler kurmak olarak sıralanabilir.

Kısa süreli psikoterapiler yaklaşık olarak 5-10 oturum kadar sürmektedir. Geçmişten çok, ‘şimdi ve burada ’ya odaklıdırlar ve daha çok bireyin kapasitesini ve uyum yeteneğini güçlendirmeyi hedeflerler.

Psikodinamik terapiler bireyin bugünkü davranışının, sorunun altında bilinçaltı süreçlerin olduğunu ileri süren bir psikoterapi yaklaşımıdır.

Destekleyici terapiler, hastanın hastalık belirtilerini iyileştirmek, hastalıktan edindiği ikincil kazançları azaltmak ve ilaç tedavisi görüyorsa tedaviye uyumunu artırmak için kullanılmaktadır.

Bireyin çevrenin kendisinden çok zihnindeki bilişsel tasarımına cevap verdiğini ileri süren bilişsel davranışçı yaklaşımda danışanla işlevselliği bozuk bilişsel süreçler ile onlara eşlik eden duygu ve davranış örüntüleri üzerinde çalışılır.

Yaşlı birey, pek çok sağlık probleminin yanında cinsellik konusunda da bazı sorunlar, güçlüklerle karşılaşabilir.

Yaşlı bireyler, geçirdikleri yıllara baktıklarında hayatta başardıklarını dikkate almazlar ve hep başarmak isteyip de başaramadıkları şeyler için üzüntü duyarlar. Bu bağlamda yaşlıların geçmişlerine sık sık atıfta bulunmaları, geçmişi düşünme ve analiz etme isteğinin dış dünyaya yansıması şeklinde değerlendirilebilir.

Yaşlılar kendi yaşadığı sorunlara benzer sorunları yaşayan akranlarla sorunlarını içten bir biçimde ele alma şansı yakaladıkları grupla psikolojik danışma/terapi ortamından oldukça fayda saylayabilirler.

Ailenin desteği alınmadan daha doğrusu aile bir bütün olarak ele alınmadan sorunlara çözüm aramak işe yaramayacak hatta sadece hasta ile ilgili olmaktan çıkıp bütün aileyi derinden etkileyecektir. Ailenin yaşlı bir üyesinde bilişsel bir bozukluk ortaya çıktığında ailedeki rol dağılımlarının hemen altüst olacağı görülecektir. Aile danışmasına başlamanın en iyi yolu hastanın yaşadığı durumları ailenin nasıl algıladığı ve bu durumların ortaya çıkmasının aileleri nasıl etkilediği üzerine eş duyumsal bir yaklaşımla açıklama yapmaktır.

Yaşlılara Psikolojik Hizmet/Destek Sunan Uzmanlık Alanları aşağıda sıralanmıştır.

  • Psikiyatr
  • Psikiyatrik Hemşire
  • Klinik Psikolog
  • Psikolojik Danışman
  • Sosyal Hizmet Uzmanı

Sonuç

Gelişimin diğer dönemlerinde olduğu gibi, yaşlılık dönemi de kendisine özgü zorlukları, bunalımları beraberinde getirmekte. Yaşlı bireylerin yaşlanmaya karşı yükledikleri anlamlar, sahip oldukları tutumlar, bu süreçte yaşanılan güçlükler, zorluklarla baş etmeyi daha da zor hale getirmekte. Bu dönem hemen her yaşlı birey için ruhsal açıdan oldukça zorlayıcı olabilmekte. Çoğu zaman bu ruhsal zorlanmalarla bireyler kendileri baş etmeye çalışırlar, ancak sorunun şiddeti çok arttığında artık bireyler kaçınılmaz olarak bir uzman yardımına başvurmak durumunda kalır. Alanında yetkin uzmanların kişiye, soruna uygun yöntem ve stratejiler sunması yoluyla bu sorunların üstesinden gelmek mümkün olmakta. Bireyin yaşam kalitesini artırma yoluyla yaşamın bu son dönemeci çok daha doyum verici olabilmektedir.