YAŞLILARDA ÇATIŞMA VE STRES YÖNETİMİ II - Ünite 4: Yaşlı Yakınları ve Bakıcılarının İyi Oluşları ve İyi Oluşlarını Geliştirici Faktörler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: Yaşlı Yakınları ve Bakıcılarının İyi Oluşları ve İyi Oluşlarını Geliştirici Faktörler

Giriş

Yaşlılar, hastalıkları nedeniyle, günlük yaşamlarını sürdürmek için başkalarının yardımına gereksinim duyabilirler. Bakım gereksinimi, hastalığının durumuna göre tam bağımlılık veya yarı bağımlılık biçiminde kendini göstermektedir.

Yaşlılara evde bakım hizmeti sunma sürecinin temel unsuru bakım verecek kişilerdir. Ekonomik yönden gelişmemiş bölgeler ve ülkelerde işlevsel olarak bir başkasına bağımlı kişiler için tek bakım kaynağı gönüllü bakıcılardır. Gelişmekte olan ülkelerdeki gönüllü bakıcıların büyük çoğunluğu, bakımın büyük kısmını üstlenmelerine karşın herhangi bir eğitim almamışlardır. Bu bağlamda, üstlendikleri rolün doğal bir sonucu olarak kişisel, sosyal ve ekonomik sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Asıl mesleği evde bakıcılık olan kişiler gibi gönüllü bakıcıların da büyük bölümü kadındır. Üstelik bakım verilen yaşlıların büyük bir kısmını da kadınlar oluşturmaktadır.

Bakım yükü, bakım hizmeti vermenin bakıcıda ortaya çıkardığı ruhsal sıkıntı, bedensel hastalıklar, ekonomik ve sosyal sorunlar, aile içi ilişkilerde bozulmalar, kontrolün yitirildiği duygusuna kapılma gibi olumsuz nesnel ve öznel sonuçlar şeklinde tanımlanmaktadır.

Aile üyeleri yaşlılara bedensel ve duygusal destek sağlamakla kalmaz, böylece topluma da hem maddi hem manevi katkı sağlamış olurlar. Bakım hizmeti vermenin bir bedeli vardır; bu da çoğunlukla depresyon, kronik yorgunluk, kızgınlık gibi duygusal ve psikolojik güçlüklerdir. Yaşlılara bakan kişiler, neredeyse tüm zaman ve enerjilerini bu faaliyete harcadıkları için kendi bedensel sağlıklarını da ihmal ederler ki bu durum da birçok olumsuz sonuca yol açar.

İyi Oluş

İyi oluş¸ kavramı Pozitif Psikoloji Yaklaşımı ile gündeme gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı ile birlikte Pozitif Psikoloji Yaklaşımı, hastalık modeline karşı sağlık modelini ortaya koymuş¸ve insanın olumlu özelliklerini vurgulayarak insan doğası ve ruh sağlığı üzerine çalışmayı amaçlamıştır.

İyi oluş¸ deyince mutlu olma akla gelmektedir. Mutluluk ile ilgili araştırmalar incelendiğinde, mutluluk kavramının bireyin iyi olma hâli ile bağdaştırıldığı görülmektedir. Konuşma dilinde “mutluluk” olarak kullanılan iyi oluş, alınyazında ise önce “öznel iyi oluş¸” kavramıyla birlikte gündeme gelmiştir. İyi oluşla yakından bağlantılı bir kavram olan öznel iyi oluş, bireyde olumlu duygulanım ve yaşamdan alınan doyumun daha çok olması, olumsuz duygulanım sıklığının daha az olması ile tanımlanmaktadır.

Öznel iyi oluş¸ kavramı yaşam doyumu, olumlu duygular ve düşük düzeyde olumsuz duygular olmak üzere üç temel öğeyle birlikte açıklanmaktadır. Yaşam doyumu, hoş vakit geçirme, aşk, evlilik, arkadaşlık vb. yaşamın doyum alınabilecek yanlarını anlatmaktadır. Olumlu duygular; hoşlanma, gurur, bağlılık, sevinç ve haz gibi duyguları kapsamaktadır. Olumsuz duygular ise utanç, suçluluk, üzüntü, kızgınlık ve kaygı gibi rahatsız edici olabilen duyguları içermektedir.

İyi oluş kavramı ise “psikolojik iyi oluş” ve “özbelirleme” olmak üzere iki farklı yaklaşım çerçevesinde açıklanabilir. Psikolojik iyi oluş yaklaşımına göre iyi oluş altı boyuttan oluşur.

  • Diğerleri ile olumlu ilişkiler
  • Çevresel hâkimiyet
  • Kendini kabul,
  • Özerklik,
  • Kişisel gelişim ve büyüme,
  • Yaşam amacı

Bireyin aktif olması ve çeşitli etkinliklerde bulunması uzun dönemde bireyin yaşamına anlam ve değer katmakta ve iyi oluşunu olumlu etkilemektedir. Psikolojik iyi oluş¸ sınırlılıklarının farkında olması ve buna rağmen kendinden memnun olması ve insanlarla güvenli ve sıcak ilişkiler geliştirmesiyle ilgilidir.

Öznel iyi oluş¸ genelde mutluluk, olumlu duyguların daha sık yaşanması ve problemlerin göreli olarak azlığı anlamına gelirken psikolojik iyi oluş, çaba harcama, kişisel gelişim ve büyüme için uğraşma, yaşamı için amaç belirleme olarak tanımlanmaktadır.

İyi oluş¸ kavramını ele alan diğer görüş¸ Öz Belirleme Kuramı iyi oluşu özerklik, yeterlik ve ilişkisellik olmak üzere üç boyutta ele almaktadır.

Özerklik ihtiyacı bireyin kendi eylemlerini başlatması, seçim yapması, kendi etkinliklerini kendisinin yönlendirmesi, davranışlarının kontrolünün kendisinde olmasıdır. Duygusal, davranışsal ve değer olmak üzere üç özerklik türü vardır.

Yeterlik bireyin çevreyle etkili bir şekilde ilişkide ve etkileşimde bulunma kapasitesidir. Yeterlik duygusunu yaşayanlar amaçlarına ulaşabileceklerine, yaşamda karşılaştıkları sorunlarla baş edebileceklerine, görevlerini yerine getirebileceklerine inanırlar.

İlişkisellik ise bireyin başkalarıyla ilişki kurma, etkileşimde bulunma gereksinimini dile getirmektedir. İlişkisellik bir başkasıyla yakınlık kurma, paylaşma, yardımlaşma, çatışmadan uzak durma ve beraber hoş vakit geçirme gibi etkinlikleri içermektedir.

Bu yaklaşım ihtiyaçların karşılanmasını, insan yaşamının amacı olarak değerlendirmektedir, çünkü ihtiyaçlar bireyin eylemlerinin altında yatan anlamla ilişkilidir. Temel psikolojik ihtiyaçların doyurulmasının psikolojik işlevsellik açısından iyi oluşu arttırdığı gibi, öznel iyi oluş düzeyini de yükselttiği görülmektedir.

Psikolojik İyı· Oluşu Etkileyen Değişkenler

Psikolojik iyi oluşla ilgili yapılan çalışmalarda yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik düzey ve kazanç gibi demografik değişkenlerin bireyin iyilik hâlinin çok az etkilediği belirlenmiştir. Avrupa ülkelerinde bakım hizmeti verenler incelenmiş, bir eşi olan ve yüksek eğitimli olan yaşlı yakınlarının bakma rolünü daha çok üstlendikleri ve iyi oluş düzeylerinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Uzun süreli bakıma ayrılan kaynaklar ve hizmetler arttıkça bakım verenlerle vermeyenler arasında iyi oluş açısından fark azalmıştır.

Aile üyelerine, yakınlarına bakım veren kişilerle yapılan görüşmeler sonucunda bireyin yaşam olaylarıyla başetmesini ve iyi oluşunu arttırmasını sağlayan dört konu olduğu belirlenmiştir: bedensel sağlık, duygusal sağlık, anlamlı etkinliklere katılma, yeni beceriler öğrenme ve son olarak sosyal destek. Bakım vermenin bakım verenlerin duygusal ve bedensel sağlığını olumsuz etkilediği belirlenmiştir. Bakım verenin aldığı maddi ve manevi destek değişirse, yeni beceriler öğrenirse ve kendisi için anlamlı olan etkinliklere katılabilirse, kişinin iyi oluşu da değişmektedir.

Bakım vermenin olumlu yönlerini vurgulayan bir araştırmada, bakım veren kişilere bakım vermenin üç¸ temel yararı olduğu görülmektedir: kişisel büyüme, ilişkideki kazançlar ve ulvi-manevi kazançlar.

Kişisel büyüme deyince, bakım veren kişide meydana gelen olumlu değişiklikler, daha sabırlı ve anlayışlı olma, kendini daha güçlü hissetme, daha bilgili olma ve kendine ilişkin farkındalığın artması anlaşılmaktadır. İlişkideki kazançlar kavramıyla, bakımla birlikte yakın ilişkilerinde ortaya çıkan olumlu değişiklikler kastedilmektedir. Ulvimanevi kazançlar bakıcının dünyaya ve Tanrı’ya ilişkin bakış açısındaki değişimleri içermektedir.

Olumlu ilişkiler kurabilme hem psikolojik iyi oluş hem de öz belirleme yaklaşımında bireyin iyilik hâli için gerekli koşullardan birisi olarak ileri sürülmektedir. Günlük ilişkilerin niteliği, bakım verenin başarı duygusunu yaşaması ve bakım rolünün onun için anlamı, bakım rolünün olumlu yanlarıyla bağlantılı kavramlardır.

Bakım verenin öz yeterlik duygusu ve günlük yaşam içindeki geliştirici olaylar başarı duygusunun yanı sıra, bakım alan ve bakım veren arasındaki ilişkinin niteliğinde de belirleyici bir rol oynar. Bu görüşe göre günlük ilişkilerin niteliği ve başarılı olma duygusu birlikte günlük yaşantının anlamlı olmasına yol açar. Bu modelde de öz belirleme yaklaşımındaki üç gereksinimden ikisinin önemi vurgulanmaktadır: ilişkilerin niteliği ve yeterlik gereksinimi.

Bireyin olumlu ilişkiler kurması, bakım sürecinde tükenmişliği azalttığı belirlenen sosyal desteği de beraberinde getirecektir. Benzer şekilde bakım sürecinde yakınlarından duygusal desteğe sahip olduğunu ifade eden bakım vericiler de sağlıklarının da iyi olduğunu ifade etmişlerdir. Bedensel sağlığa ek olarak, duygusal destekle iyi oluş¸ arasında da olumlu bir ilişki bulunmuştur. Aşırı yüklerinin olduğunu ifade edenler ise sağlıklarını daha kötü olarak değerlendirmişlerdir. Sosyal destek bireylere çevresindeki kişiler tarafından sunulan ve alan kişiyi duygusal, davranışsal ya da bilişsel açıdan olumlu etkileyen bilgi, öneri, somut veya duygusal yardım olarak tanımlanabilir. Genç, işe yeni başlayan profesyonel bakım elemanı bir yaşlının üzerini değiştirirken zorlanmaktadır. Deneyimli bir çalışanın ona ipuçları vermesi, nasıl giydireceğini göstermesi somut bir sosyal destek, işe yeni başladığında kendisinin de benzer şeyleri yaşadığını söylemesi duygusal sosyal destek örneğidir.

Duygular kişiler arası iletişimin bir parçasıdır ve insanın harekete geçmesini sağlar. Korku, kızgınlık, pişmanlık, üzüntü, nefret olumsuz duygular arasında yer alırken; sevinç, coşku, heyecan, minnet, hayranlık olumlu duygular arasındadır. Bir yakınına bakan kişi sürekli nedensiz bir can sıkıntısı yaşıyorsa kardeşleri aklına geldiğinde öfkeleniyorsa bu kişinin bakım sürecinde olumsuz duygularının baskın olduğu söylenebilir.

Yaşlıya bakım veren aile üyeleri ve profesyoneller yaşlıya bakarken sürekli olumsuz duygular yaşıyorsa, olumlu duyguları yaşayabileceği yaşantı ve etkinliklerden uzaksa süreç içinde iyi oluşları azalacaktır.

İyi oluş için yaşamın bir anlamının olması ve amaçlar oluşturma önemlidir. Amacımızın, amaca uygun sorumluluk içeren davranışlarla desteklenmesi gereklidir. Bireyler öncelikle kendi ihtiyaçlarını karşılamaya daha sonra amaçlarına ulaşmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla kişi, karşılaştığı durumlar içerisinde ihtiyaç ve amaçları doğrultusunda seçimler yaparak kendi yaşamını düzenlemektedir.

Çalışma yaşamı da bireyin yaşam amaçlarıyla doğrudan ilişkilidir. Hem ev dışında çalışmak hem de bir aile üyesine bakmak bireylerde çatışma ve gerilime ya da bütün ek yüklere rağmen kendisini iyi hissetmesine de yol açabilir. Sandviç duygusu, iki ekmek arasındaki peynirde olduğu gibi, bakım veren kişinin de ev ve iş sorumluluğu ile bakım verme işinin sorumlulukları arasında kaldığını tanımlamak için kullanılmaktadır.

Bakım veren kişi aynı anda eşinin, çocuklarının, işinin ve yaşlının taleplerini karşılamak durumunda kalmaktadır. Bakım sorumluluğu, özveri gerektiren birçok ek işi ortaya çıkardığından, bakım verenin yaşamında olumsuz sonuçları da beraberinde getirmektedir. Rol kuramı bu durumu iki farklı görüşle açıklamaktadır: rol güçlükleri ve rol gelişimi. Rol güçlükleri yaklaşımı bakım verme işinin ve aynı anda çalışma yaşamına ait olmanın kişiyi olumsuz etkilediğini ileri sürmektedir. Rol gelişimi görüşü, insanların aldıkları bu farklı rollerden yararlandığını, enerjilerini rollere göre düzenleyebildiğini, üstlenilen rollerden birinde başarısızlık söz konusu olduğunda, burada oluşan kayıpları diğer roldeki kazanımlarıyla ödünleyebildiğini ileri sürmektedir.

Amaçlar bireyi güçlendiren, iyi oluşuyla doğrudan bağlantılı faktörlerdendir. Bakım veren aile üyelerine ve profesyonellere amaç belirlemenin önemi, güdüleyici etkisi, belirlenen amaçların yaşama aktarılması konusu müdahale programlarının vazgeçilmez parçası olabilir.

Yeterlik gereksinimi çevreyi etkileme, istediği sonuçlara ulaşma ve bunlardan doyum almadır. Birey ancak kendisini özerk hissettiği ortamlarda yetkinliğini ortaya koyabilir.

Profesyonel bakım elemanlarının kendisini işi konusunda yeterli hissetmesi gerekmektedir. İşinde yeterlik duygusunu hissetmiyorsa iyi oluşu ve yaşlılarla ilişkisi ve işteki üretkenliği olumsuz etkilenecektir.

Yeterlik gereksinimi bireyin amaçlarına ulaşmasını harekete geçirir. Ayrıca yeterlikle kontrol arasında ilişki de önemlidir. Kişi yeterlik gereksinimini doyurmak ister, ancak bunu yaparken çevresindeki her olayı, kişiyi kontrol edemeyeceğini de unutmamalıdır. Kişinin kendisini yeterli algılaması nesnel bilgilerle doğrulanmazsa bu algının çarpık olduğunu söyleyebiliriz.

Yaşlı Yakınlarının Gereksinimlerı· ve İyı· Oluşlarını Arttırmaya Yönelik Müdahaleler

Bakım veren yakınların gereksinimleri dört temel kategoride toplanmaktadır: bilgi ve eğitim gereksinimi, profesyonel destek, etkili iletişim ve yasal ve maddi destek.

Yaşlıya bakan yakınları birçok konuda eğitime ve bilgiye gereksinim duymaktadırlar. Örneğin; yaşlının hastalığı ve tedavisine ilişkin bilgiler, yaşlının anormal davranışları ve günlük etkinliklerini yönetme, hastalığa özgü hizmetler ve bu hizmetlere nasıl ulaşabileceği, hasta bakımında kullanılan çeşitli aletlerin kullanımı gibi. Yaşlının yakınları aynı zamanda profesyonel desteğe gereksinim duymaktadırlar. Etkili iletişim konusunda bilgi alabilecekleri kaynaklara gerek duymaktadırlar. Yasal ve maddi destek deyince maddi konular ve sigorta ile ilgili bilgi, uzun süreli bakımın maddi yönü, yaşlının ve ailenin gereksinimlerini karşılamaya yetmeyen ekonomik kayıplardan söz edilmektedir. Ayrıca bu maddi sorunlarla yasal zeminde başa çıkma yolları konusunda bilgi ve ipuçlarına ihtiyaç hissetmektedirler.

Bakım verme alanında çalışan araştırmacılar bilimsel araştırmalardan elde edilen bilgileri kullanarak bakım veren kişilerin ve ailelerinin iyi oluşlarını, yaşam doyumlarını ve yaşam kalitelerini arttırmak için müdahale çalışmaları yapmaktadırlar. Bu müdahale çalışmalarının içinde bilgi verici eğitim grupları, destek grupları, bakıma ara verme ve dinlenme programları yer almaktadır.

Psiko-eğitim programları dünyada yaygındır ve yaşlanan akrabalarına bakım verme ile karşılaşan evlat ve eşlerin gereksinim duyduğu bilgiyi karşılamaya yöneliktir. Yaşlı yakınlarına yönelik müdahale programları bilgi verici, destek sağlayıcı, gün içerisinde bakıma ara verme gibi değişik amaçlarla yapılmaktadır.

Destek grupları, bakım verenlere yönelik eğitimler arasında yaygın bir şekilde yapılan çalışmalardandır. Destek grupları, yaşlı yakınlarının eşleri veya çocuklarından meydana gelir. Yaşlılıkla ilgili sağlık konuları hakkında bilgi, grup üyelerinin birbirine verdiği karşılıklı destek, bakım vermenin duygusal güçlükleri, kendine bakma, grup dışındaki destek sistemlerinin gelişimi, kullanımı ve eve yönelik beceriler bu gruplarda ele alınmaktadır. Destek gruplarının en önemli yararlarından biri, bireylerin yalnız olmadığını hissetmeleri ve birbirlerinin deneyimlerinden yararlanmalarıdır.

Yaşlı yakınlarını desteklemeye yönelik hizmetler gelişmiş ülkelerde yer almaktadır. Bu programlar geçici, kısa süreli kişisel ve hemşire bakımı sağlamaktadır. Yaşlının gün içerisinde bırakıldığı gündüz bakım servisleri de bu bağlam içerisinde yer alır. Bu programların yaşlıya bakım veren aile üyelerinin iyi oluşunu olumlu bir şekilde etkilediğine dair araştırma sonuçları vardır.

Ülkemizde Gündüz Bakım Merkezlerine ilişkin yasal düzenlemeler 2008 tarihinde yapılmasına rağmen yaygın bir şekilde uygulanmamakta ve tanınmamaktadır. Bu merkezler bakım veren aile üyelerinin bakım işinden uzaklaşmalarına ve rahatlamalarına, dolayısıyla iyi oluşlarının artmasına yarar sağlayacaktır. Ayrıca yaşlıya bakım konusunda profesyonel eğitim almış bakıcıların istihdam edilmesini kolaylaştıracaktır.

İş Yerinde İyi Oluş

Kurum bakımında çalışan bakım elemanlarının iyi oluşlarının arttırılması hem kurumdaki üretkenliği hem de hizmet verdiği yaşlıları ve ailelerini olumlu bir şekilde etkileyecektir. Örgüt iklimi, iş yerindeki çeşitli uygulamalara ve yöneticilerin davranışlarına ilişkin algılamalarla meydana gelen psikolojik çevredir. Örneğin bir huzurevinde müdüre, çalışanların ve aile üyelerinin çabucak ulaşabilmesi, personelini ismen tanıması, personelin eğitim gereksinimlerinin saptanması ve önemsenmesi örgüt iklimine olumlu katkılar yapacaktır.

İş yerinde iyi oluşla ilgili düzenlemeler iyi oluş öznel iyi oluş, öz belirleme gibi kuramlara ilişkin bilgileri dikkate almalıdır.

Mesleki gelişim bireyin sorumluluğunda olmasına karşın, bunun nasıl olacağına dair örgütlerin de sorumlulukları vardır. Örgüt tüm üyelerinin öğrenme ve gelişmesini kolaylaştırır ve sürekli kendisini yenilemesine, değiştirmesine ve dönüştürmesine olanak tanır.

Bir kurumun öğrenen örgüte dönüşmesini engelleyen bazı faktörler şunlardır:

  • Telaş ve panik içinde sistematik olmayan adımlar atmak, bunlardan kısa sürede sonuçlar beklemek ve sonuçlar hemen ortaya çıkmayınca bunları uygulamaktan vazgeçmek,
  • Öğrenen örgüt olmayı bir zihniyet veya kültür değişimi sürecinden çok belirli sistem ve süreçlerin uygulanması olarak görmek,
  • Özgün fikirlere değer vermeden, onları göz ardı ederek alışılagelmiş¸fikirlere bağlı kalmak,
  • Çok çalışmayı ödüllendirip, akıllı çalışma sistemini ödüllendirmemek.

Hastalığa bağlı iş yeri devamsızlığı önemli bir iş yeri problemidir. Bu durum işe düzenli olarak devam eden elemanlar üzerinde ek bir baskı ve ek iş yükü getirebilir. Kurum içinde gerilim ve çatışmalara yol açabilir. Kurumun adı olumsuz etkilenebilir ve maddi zararları olabilir.

Hastalığa bağlı devamsızlığı ortaya çıkaran durumlarla ilgili bir sınıflama sunulmuştur:

  1. Enfeksiyon, iş kazaları veya yaralanma gibi çeşitli nedenlerle işini yapamama.
  2. Çalışan çeşitli mazeretler öne sürerek devamsızlık yapabilir.
  3. Kaçış tepkisiyle çalışanın baskıyla baş etmek için kullandığı, zaman zaman uzaklaşma gereksinimi hissettiği bir durum kastedilmektedir.
  4. Hastalık, kişinin grip, sırt ağrısı gibi basit rahatsızlıklarının olduğu, ancak kendini baskı altında hissetmesiyle yaşanan duruma işaret etmektedir.
  5. İş ve ev yaşamı arasındaki denge bozulur ve kişi evdeki sorumluluklarını yerine getirmek için işte geçirdiği zamanını azaltmak için çeşitli yöntemler deneyebilir.

Kurum politikalarının doğrudan çalışanların iyi oluşu üzerinde etkisi vardır. Kurum politikaları bazen o kadar yıkıcı ve yoğun olabilir ki kişiler işinden uzaklaşma isteği duyabilir.

Yöneticiler iş yerinde hastalığa bağlı devamsızlığın ele alınmasında aşağıdaki noktalara dikkat edebilir:

  1. Devamsızlık nedenleri, sıklığı ve yöntemleriniz konusunda çalışanlarla ilişki içinde olun ve güvene dayalı bir iş ortamı ve iklimi yaratın.
  2. Çalışanlarınızla sürekli ilişki içerisinde olun ve görüşmelerde tuttuğunuz notları saklayın.
  3. Her çalışanın birbirinden farklı olabileceğini unutmayın ve bireysel olarak olayları ele alın, esnek yaklaşın.
  4. Personelle iletişim kanallarını açık tutun.
  5. İş yüklerini gerçekçi bir düzeyde tutun. İş yükünün adil ve hakça paylaşmaya dikkat edin.
  6. Çatışmaları yapıcı bir şekilde ele alın.
  7. Güvenilir destek sistemleri, sağlık ve psikolojik danışma gibi hizmetleri oluşturun.

Kadın dostu çevre oluşturma kadına duyarlı bir bakış¸ açısını ve pozitif ayrımcılık içeren politikaları gerektirir. Kadın olmasından dolayı yüklenilen dezavantajların azaltılması ve giderilmesi için işyerinde yapılacak düzenlemeleri içerir.

Bakım veren profesyonel personelin çoğunun kadın olduğunu tekrar hatırlatmakta yarar bulunmaktadır. Profesyonel elemanlar da evdeki çocukların bakımı, sorumluluklarıyla iş sorumlulukları arasındaki çatışmayı yaşamakta ve bu çatışma onların iyi oluşlarını etkilemektedir. İş yükü, kurumun çalışan kadınların çocukları için açacağı kreşler, kadına yönelik ön yargılar, kadının yaptığı işi küçümseyen bakış¸ açıları gözden geçirilmelidir.

Yaşlılara Bakım Verirken Kullanılabilecek Pozitif Psikoloji Stratejileri

Pozitif psikoloji stratejileri, bireylerde olumlu duyguları, davranışları, düşünceleri geliştirmeyi amaçlayan istemli eylemler olarak tanımlanmaktadır.

Mutlu olan kişilerde görülen özellikler; aktif olma, sosyalleşme, anlamlı işler yaparak üretken olma, işleri planlama ve organize, hareket etme, endişelenmeyi bırakma, gerçekçi beklenti ve istekler, iyimser düşünmeyi geliştirme, şu ana odaklanma, sağlıklı kişilik geliştirme, dışa dönük ve sosyal olma, kendin olma, olumsuz duygu ve düşünceleri azaltma, yakın ilişkiler kurma, mutluluğa değer vermedir.

Hem profesyonellere hem de bakım veren aile üyelerine pozitif psikoloji stratejileri öğretilebilir. Herkesin kendisine has bazı eğilimleri olduğu için bir müdahale herkese uymaz. Bir müdahalenin işe yarayabilmesi için gerekli üç ana ölçüt olduğu belirtilmektedir: mutsuzluğun kaynağına uygunluk, kişinin güçlü yanlarına uygunluk ve yaşam tarzına uygunluk.

Pozitif Psikoloji tarafından kabul edilen, etkisine ilişkin olumlu sonuçlar bulunan bazı stratejiler şunlardır: Minnettarlığını İfade Etme, Keyfini Çıkarma ve Olumlu Anlar, Olumlu Duyguları Başkalarına İfade Etme ve Kendi Kendine Söyleme, Bedenle Çalışma.

Minnettarlığını İfade Etme: Size hizmet veren kişiye, yaptığı işten dolayı olumlu duygusunu, memnuniyetini belirtme şeklinde de ifade edilebilir.

Keyfini Çıkarma ve Olumlu Anlar: Kişinin yaşamındaki olumlu deneyimlerle meşgul olması, bunları takdir etmesidir. Keyfini çıkarmayı arttırmak için şu stratejiler önerilmektedir:

  • Başkalarıyla Paylaşma,
  • Hatıra Oluşturma,
  • Kendini Kutlama,
  • Şükretme

Olumlu Duyguları Başkalarına İfade Etme ve Kendi Kendine Söyleme: Olumlu duyguların ifade edilmesi bireyin iyi oluşunu olumlu etkiler.

Bedenle Çalışma: Kişinin iyi oluşunu arttırabilmek için bedeniyle ilgili öğelerin farkında olması vurgulanmaktadır. Psikolojik iyi oluş¸ için kişiler arası dokunmanın önemi vurgulanmaktadır. Masaj, kucaklaşma, sarılma gibi çeşitli bedensel etkinlikler bireylerin iyi oluşlarını olumlu etkiler. Yaşlıya sarılma hem yaşlının kendisini iyi hissetmesine hem de yakınının iyi hissetmesine yararlı olacaktır.