YAŞLILARDA ÇATIŞMA VE STRES YÖNETİMİ II - Ünite 1: Yaşlı ile Birlikte Yaşamak: Getirdikleri - Götürdükleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Yaşlı ile Birlikte Yaşamak: Getirdikleri - Götürdükleri

Giriş

İnsan yaşam sürecinin son evresi olan yaşlılık, yaşanılması kaçınılmaz olan bir dönemdir. Yaşlılık döneminde bireyin, gençlik ve yetişkinlik dönemlerindeki biyolojik, psikolojik, ekonomik ve sosyal anlamda taşıdığı özelliklerin farklılaştığı görülür. Bu dönemde birey, organizmanın zaman içinde işlevlerinde gerileme görülmesi nedeniyle, fiziksel yeterliğin azalması ve bedensel olarak bozulma gibi biyolojik sorunlarla karşı karşıya kalır. Bireyin yaşlılık döneminde zekâ, hafıza, öğrenme kapasitesi ve hızı, algılama ve güdülenme gibi zihinsel işlevlerinde, uyum ve baş etme mekanizmalarında, ruhsal durumunda değişiklikler ortaya çıkar.

Yaşlı bireyler geçmişe göre yaşamındaki olaylarla ilgilenmeye daha az istekli olma, çevreye karşı alıngan bir tutum içinde olma, çevresinde gelişen olaylara karşı ilgisizlik ya da abartılı ilgi, işe yaramazlık düşüncesi, karamsarlık, yalnızlık hissi gibi problemler görülebilir. Gençlik ve yetişkinlik döneminde rahatlıkla sosyal ilişkiler kurabilen birey yaşlandığı zaman kendi içine çekilerek çevresiyle olan ilişkilerini sınırlandırabilir.

Ailede bireysel bağımsızlık ve kişiler arası bağlılık yerine karşılıklı bağımlılığın kabul gördüğü¨ ülkemizde, önce çocuğun ana-babaya bağımlılığı, yaşlılıkta da ana-babanın yetişkin çocuklarına bağımlılığı desteklenir. Kişiler arası bağlılık ; kişilerin kişisel yaşam özgürlüklerinden vazgeçmeden, yakınları ile olan sevgi, saygı ve sorumluluk bağlarını yaşatmasıdır. Bağımlılık ise, bireylerin bireysel özgürlüklerini hiçe sayarak başkalarının istek ve arzularına yönelik bir hayat sürdürmelerdir. Örneğin bedeni felçli olan bir birey yaşamını devam ettirmek için bir başkasına bağımlıdır , öte yandan kendi evinde yaşamını sürdüren ama evlatları ve torunları ile ilişkilerini sürdüren bir yaşlı ailesine bağlıdır .

Yaşlı İle Birlikte Yaşamak

Yaşlılık yaşam süresinde gelişme ve olgunlaşmayı takip eden genetik yapı ve çevre arasındaki etkileşimin en üst düzeyde görüldüğü fizyolojik ve ruhsal değişimlerin ortaya çıkmasıdır. Yaşlılık bireyin fiziksel görünüm, güç, rol ve bulunduğu konum açısından pasif hâle geldiği bir dönem olarak tanımlanırken bu dönem yaşayan insanların ruhsal ve fiziksel durumlarına yönelik yaklaşımın diğer yaş gruplarına olan yaklaşımdan farklı olması gerekliği vurgulanmıştır. Yaşlılık konusundaki en önemli sosyal sorun yaşlıların bakımıdır.

Yaşlı bakımı ya kurumlar ya da aile ve akrabalar tarafından gerçekleştirilmektedir. Toplumsal bakım hizmetleri genellikle bireylerin bedelini kendilerinin karşıladığı ücretli , akraba, eş vs. gibi yakınların bakımı üstlendiği gayri resmi ücretsiz ve devlet imkanlarıyla bakımın yapıldığı resmi ücretsiz olarak üç grupta toplanmaktadır. Bakım vermek ; yardıma ihtiyacı olan birine günlük ihtiyaçlarını karşılamak ve destek olmak üzere harekete geçmek olarak tanımlanır. Bakım konusunun zorluk düzeyini bakıma ihtiyacı olan kişinin sağlık durumu da belirlemektedir. Yatalak olan bir yaşlının bakımı, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen bir yaşlıya göre çok daha zordur. Yaşlılıkla birlikte ortaya çıkan hastalıklar ve uygulanan tedavilerin yan etkileri de yaşlıların hareket yeteneğini azaltabilmekte ve bakımı zorlaştırmaktadır.

Yaşlı bakımı ile ilgilenen kişileri birincil ve ikincil bakıcılar olarak iki grupta ele almak mümkündür. Birincil bakıcılar , Birincil bakıcılar, aile içindeki (evlat, eş, yakın akraba vb.) üyelerden seçilen profesyonel olarak, bir gelir karşılığında bu işi yapmayan ve yaşlı ile yaşayan veya yaşamayan bakıcılardır. Gönüllü olarak bu işi yaparlar. Duygusal bir tatmin ya da duygusal bir yük yaşama oranları yaşlı ile aralarındaki bağa göre farklılık gösterebilir. İkincil bakıcılar ise yarı veya tam zamanlı olarak bir ücret karşılığında bakım veren kişilerdir. Bu kişiler bazen bakım işi ile ilgili eğitim almış olabilirler. Yaşlının sağlık ve temizlik hizmetlerini yürütmek üzere beceriler kazanmışlardır. Ülkemizde evde bakım yapılma oranlarının düşüklüğünün temel sebepleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Evde bakım hizmeti veren kuruluşların sayısının yetersiz olması.
  • Genel sağlık sistemine entegre bir evde bakım hizmetinin bulunmaması.
  • Evde bakım hizmeti maliyetlerinin sosyal güvence kapsamında olmaması.
  • Bakım veren kişilerin bilgi ve becerilerinin düşük olması.

Yaşlı bakımında yaşlı yakınının verdiği bakım hizmeti ile profesyonel olarak bir ücret karşılığında bu hizmeti veren kişiler arasında farklılıklar olmaktadır. Profesyonel kişiler yaşlı bakımını iş olarak yaptıkları için sosyal hayatlarından ödün vermeden ve duygusal bir baskı hissetmeden yapabileceklerdir. Yakınlar ise duygusal ve sosyal anlamda baskı hissedebilecekleri için zamanla motivasyonları düşebilecektir. Buna rağmen yakınların bakımı sevgi ve gönüllülük esaslarına dayalı olduğu için duygusal anlamda daha tatmin edici olabilir. Yakınlar duygusal olarak yaşlılara bakmayı kabul etseler bile bakım hizmeti çok boyutlu bir olgudur. Bakım verme; tek bir yardım çeşidi ile sınırlı olmayıp fiziksel, maddi ve duygusal destek vermeyi, sağlık bakımını ve aldığı bazı sosyal hizmetler koordine etmeyi, ilaç alımı, tedavisini takip etme vb. gündelik sağlık bakımını, yıkanma, beslenme, tuvalete gitme, giyinme vb. kişisel bakımı, ulaşımını, alışverişini, küçük ev işlerini yapmayı, para yönetimini, maddi yardımı ve aynı ev paylaşmayı kapsamaktadır.

Bakım veren kişi evde bakımın en önemli unsurudur. Bu nedenle bakım verenin yükünün artması evde bakım verme desteğini tehlikeye sokabilmektedir. “Yük”, bakım verenin üstlendiği bakımın ortaya çıkardığı fiziki yorgunlukların yanında psikolojik sıkıntı, fiziksel sağlık problemleri, ekonomik problemler, sosyal problemler, aile ilişkilerinin bozulması ve kontrolün kendinde olmadığı duygusunu yaşama gibi sübjektif ve objektif olumsuz sonuçlardır.

Bakım yükü nesnel ve öznel yük biçiminde gruplanabilmektedir. Nesnel yük ; ailenin, yaşlının durumuna bağlı olarak yapmakta zorlandığı günlük işlerine yardımcı olma, ulaşım gibi vakit ayırmayı gerektirecek durumlar ile gelir kaybı ve sosyal etkinliklerin kısıtlanmasına yol açacak yaşam düzenindeki değişimlerdir. Öznel yük ise; yaşlıyla ilgili olarak yaşanan öznel sıkıntı düzeyi, üzüntü, kaygı, bitkinlik gibi duygusal tepkiler olarak tanımlanabilir.

Yaşlıya bakım verenin yükünü etkileyen faktörler bakım verene ait faktörler ve yaşlıya ait faktörler olarak ayırmak mümkündür. Bakım verenin yaşı, etnik kökeni, cinsiyeti, yaşlıya olan yakınlığı, bakım vermeye gönüllü olup olmaması, eğitim durumu, ekonomik yapısı, hastalığının olup olmaması, baş etme yetenekleri, inançları, sosyal desteği, yaşadığı toplumun kültürel özellikleri bakım verene ait faktörler arasında sayılabilir. Yaşlılara ait faktörler ise bilişsel yetersizlikler, işlevsel yetersizlikler ve davranışsal sorunlar şeklinde üç ayrı başlıkta toplanabilir.

Yaşlı ile Birlikte Yaşamanın Getirdikleri

İyi bir işbirliği ile yürütülen yaşlıya bakım hizmeti hem yaşlıyı, hem de aile üyeleri olası sağlık problemlerinden korur. Yaşlı ve yaşlı yakını birbirlerinin varlıklarından mutluluk duyarak yaşam doyumu sağlayabilir. Günlük yaşam içinde yaşlı yakını birçok sorunla karşılaşabilir. Bu sorunlarla baş etmek zorunda kalması ona güçlü olduğu duygusunu yaşatabilir. Yaşlı birey için aile, başlıca duygusal ve sosyal destek sistemidir. Toplumsal değişimle birlikte bireyselleşme artmış, akrabalık bağları zayıflamıştır. Ancak bireylerde aile bağları ile ilgili sevgi gereksinimi yaşamın tüm gelişimsel süreci için de geçerlidir.

Yaşlılarla birlikte yaşama konusunda bazı ön yargılar mevcuttur. Bunlardan biri yaşlıların akranları ile birlikte olmayı tercih edecekleri, gençlerle anlaşamayacakları yönündedir. Oysa yaşlıların gençlerle birlikte olmaları deneyimlerini aktarmaları ve gençlerin varlığından olumlu etkileneceği söylenebilir. Başka bir genelleme de yaşlıların esnek ve hoşgörülü olmadığı yönündedir. Ancak bunun aksine yaşlılıkla birlikte hoşgörünün artması daha olası bir durumdur. Yaşlılığın durağan ve değişmez olduğu ise başka bir önyargı çeşididir. Oysa yaşlılık yaşanmış bir hayat, deneyim ve birikim anlamına gelir ve bu birikim yaşlıyı dinamik kılmaktadır.

Yaşlılarla birlikte yaşayan yakınların olumlu deneyimleri olmaktadır. Örneğin ebeveynlerine bakan kardeşlerin arasındaki bağ daha da güçlenebilmektedir. Yaşlı bakımı ile ilgilenenlerin memnuniyet ve tatmin kaynağı olarak üç temel unsur vurgulanmaktadır:

  • Bakıcı ve yaşlı arasındaki kişiler arası ilişki dinamikleri ve bakan yakının bu bakım işini içsel bir istekle, gönüllü olarak yapması olumsuz sonuçları önlemektedir.
  • Birinin bakımını yüklenmek kişinin kendi ile gurur duyması ve bu şekilde benlik saygısını koruması önemli bir memnuniyet kaynağıdır.
  • Yaşlı bakımı ile ilgilenen kişilerin kim oldukları da önemlidir. Ancak araştırmalar, yaşlıya bakım veren kişinin, yoğun bakım verdikleri kişinin kim olduğuna bakmaksızın bakım zorlukları yaşadıklarında uygun ve işe yarar çözüm yollarını bularak problemlerle başa çıkmayı başardıklarını ve kendiler güçlü hissettiklerini belirtmişlerdir.

Yaşlı ile birlikte yaşamak, aile sisteminin yeniden keşfedilerek yaşlı ile birlikte yaşamanın getirdiği yeni koşullar yüzünden gözden geçirilmesi ve yenilenmesine sebep olabilir. Bu yenilenme; aile içi ilişkilerin yenden şekillenmesi, yaşlı bakımını sağlıklı bir şekilde yürütmek için kişilerin birbirleri ile ilgili yaşamdaki zorluklara, güçlüklere odaklanması, fark edebilmesidir. Daha önceden aile içinde çözülmeyen problemlerin konuşulup, baş edilebilir hâle gelmesi, aile için daha önceden belirlenen kurallarının yeniden gözden geçirilmesi gibi.

Yaşlı bakımının aile üyeleri arasında paylaşılmasının bazı getirileri vardır;

  • Sorumluluğu üstlenen bir kişinin tükenmişlik hissi yaşamasını engeller.
  • Görev paylaşımı yaşlının tüm aile ile birlikte yaşamasını sağlar, aile bütünlüğü korunur.
  • Alınan önlemler aileyi parçalanmaktan korur.
  • Bireyin alıştığı ve rahat olduğu ortamda yaşamına devam etmesi sağlanır.
  • Yaşlının toplumdan izole hale gelmesini engeller.
  • Yaşlı ile ilgilenen kişinin bağımsız yaşaması için de fırsat sağlar.
  • Bakım alan yaşlının ve bakımla sorumlu kişilerin yaşam kalitesini artırır.
  • Yaşlı yakınlarına dinlenme fırsatı sağlar.

Yaşlı Bakımının Götürdükleri

Yaşlı bakımı ile birlikte bakım verenlerin yaşamlarında da birtakım değişimler gerçekleşmektedir. Yaşlıya bakım verenin sağlık, sosyal ve ekonomik sorunlar yaşaması beklenebilir bir durumdur. Yakınlarına bakım veren kişilerin yaşadıkları ruhsal sorunlar ile çevrelerinden aldıkları sosyal psikolojik ve ekonomik destek arasında bir ilişki vardır. Buna göre bakım veren kişilere verilecek her türlü destek onların hissedecekleri güçlüklerle daha kolay baş etmelerine yardımcı olacaktır. Toplumsal cinsiyet rolleri gereği kadınların bakım konusunda erkeklere göre çok daha fazla oranda sorumlu olduğu gözlenmektedir. Bu da kadınların bu konudaki yükünü ve depresyon, duygu durum bozukluğu ve uyku bozukluğu gibi sorunlar yaşama risklerini artıran bir etken olarak değerlendirilebilir. Bakım veren erkekler ise yine toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle üstlerinde bir baskı hissetmektedir ancak bu sorunlarla başa çıkma becerileri kadınlara göre daha ileri düzeydedir. Yaşlının fizyolojik ve psikolojik özellikleri ve rahatsızlıklarına bağlı olarak bakım veren yakının yükü de artış gösterecektir. Her ne kadar yaşlı bakımı gönüllülük ve sevgi çerçevesinde yapılıyor olsa da yaratacağı baskı ve stres göz ardı edilemez.

Bakım vermenin güçlüğü psikolojik, sosyal ve ekonomik kimi sorunları beraberinde getirmektedir. Bakım verme güçlüğü; bakım veren kişinin bakım vermede zorlanması, gerilmesi, kendisini yaşlı, kronik hastalığı olan veya yetersizliği olan aile üyesine karşı baskı altında hissetmesine ya da yük altına germesi ile ortaya çıkar. Bir diğer zorluk da bakım verenin zamanının çoğunu bakıma ayırmasında ve kendisiyle ilgilenememesinden ortaya çıkmaktadır. Yaşlı bakımında yaşanan psikolojik, ekonomik ve fiziksel zorluluklar kişilerde bir tükenmişlik duygusu yaratabilir. Özellikle yaşlıların zaman içinde göstereceği kimi fiziksel agresyon, sanrı varsanı, depresyon gibi durumlar da bakımı zorlaştıran önemli etkenler arasında sayılmaktadır.

Bakım vermenin bir çok zorluğu beraberinde getirdiği söylenmiştir. Özellikle bakım konusunda kadına yüklenen toplumsal rol ve sorumluluklar bu konuda kadınların daha ağır bir yük taşımasına neden olmaktadır. Kadınlar, aynı zamanda iş ve ev ortamında dengeler sağlamak için fiziksel ve ruhsal yönden stres altındadırlar. Özellikle hem çocuk hem de yaşlı bakımı sorumluluğu alan kadınlar için durum oldukça zordur. Yaşlı bireye bakım veren kadınlar hem çocuklarının hem de yaşlı bireyin bakım yükünü çekerken zaman içinde kendi yaşlanma deneyimlerini yaşamakta, bu dönemin sorunları ve hastalıkları ile mücadele etmekte, kendinin de bakıma ve desteğe ihtiyacı olabilmektedir. Bakıma muhtaç yaşlısına rağmen çalışmak zorunda olan eşlere yeterince toplumsal desteğin sağlanmaması hâlinde, ailenin bütünlüğü de tehlikeye girmektedir. Bakım vermenin fiziksel zorluklarına bakıldığında bakım verenlerin, vermeyenlere göre daha fazla hastalık belirtileri, sağlık hizmet kullanımı, kardiovasküler sorun gibi fiziksel sağlıkta değişiklikler yaşadıkları saptanmıştır. Duygusal alanda huzursuzluk, uykusuzluk, benlik saygısında azalma, sosyal izolasyon, depresyon, iğneleyici davranışlar, alkol ve ilaç kullanımında artış ve problem çözmede çaresizlik yaşamaktadır. En yaygın görülen belirtiler ise stres ve anksiyetede artma olmasıdır. Sosyal açıdan bakıldığında zamanını bakım verilen kişinin ihtiyaçlarına göre düzenleyen kişilerin kendilerine ve çevrelerine zaman ayırması zorlaşmakta ve buna bağlı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Son olarak iş hayatında yaşanabilecek aksaklıklar, bakıma muhtaç kişinin ihtiyaçlarının karşılanması için yapılan harcamalar ekonomik zorluklar olarak ifade edilebilir.

Yaşlılık dönemine özgü genel özellikler olmasına karşın, tüm bireyler bireysel özellikler doğrultusunda farklılıklar gösterirler. Yaşlı bireylerin yaşamlarındaki dinamizm gitmiş yerini durağanlık almıştır. Bu nedenle, düşüncelerinde, davranışlarında ve alışkanlıklarında değişim güçleşir, yenilikler onlara zaman zaman kaygı verici hâle gelir. Yaşlılıkta düşünceler çoğu zaman ben merkezlidir ve bu zaman zaman bencillik olarak nitelenir. Ayrıca yaşlı bireyin yaşaması muhtemel sağlık sorunları ruhsal olarak onu zorlayabilmektedir. Yaşlı bireyler anlaşılmadıklarını düşündüklerinde öfkelenebilir ve içlerine kapanabilirler.

Bakıcıların Ahlaki ve Manevi Değerlerinin Başa Çıkmadaki Rolü

Yaşlı bireylerin bakımlarının yaratacağı zorluklarla baş etme yollarından bir tanesi de manevi değerlerin vereceği destekten geçmektedir. Manevi değerler; insanın ruhunda, özünde var olan ve evrensel ruhun sunduğu ilkelerdir. Sevgi, adalet, sabır, hoşgörü insan doğasında var olan değerlerdir. Bakıcı bireyler yaşlı yakınlarına bakarak toplumsal onay ve psikolojik bir tatmin duygusu kazanıyor olsalar da çevreden ihtiyaç duydukları destek özellikle bireyselliğin ve toplumsal dayanışmanın azaldığı modern toplumlarda giderek azalmaktadır.

Manevi değerlerin desteğini aramak özellikle zor dönemlerde oldukça yaygın bir davranıştır. Bu manevi değerler dini, ahlaki ya da kişisel değerler olabilir. Eğer birey hayatın ortaya çıkardığı sorun ve stresle mücadele sürecinde, dini inanç ve manevi değerlerinden yararlanıyorsa, bu noktada Kenneth Pargament’ın kavramlaştırdığı “dini başa çıkma (religious coping)” yöntemini kullanıyor demektir. Dini başa çıkma bireyin yaşamında karşılaştığı tehdit ve zorlanma durumlarında din ve maneviyatından kaynaklanan bilişsel veya davranışsal teknikler kullanması olarak tanımlanabilir. Manevi inanç, düşünce ve duygular, kişiyi olumsuz yönde etkileyen stres, anksiyete vb. problemlerin çözümünde son derece önemli katkılar sağlamaktadır.

Yardım davranışında temel güdüleyici etkenlerden bir tanesi de yardıma muhtaç bireyle empati kurmaktır. Empati ile ilgili yapılan çalışmalar, bu kavramın yardımlaşmayla iç içe bir kavram olduğunu ortaya koymaktadır. Kişinin empati kurma düzeyi ne kadar yüksekse yardım etme güdüsü de o kadar yüksek olmaktadır. Bu durumu açıklayan iki yaklaşımdan birine göre sıkıntı içinde bulunan kişi ile empati kuran kişi, karşısındakinin durumunu anladığı için endişe duyar ve bu endişeyi gidermek yani kendini rahatlatmak ve sosyal yönden olumsuz değerlendirilmekten kaçınmak amacıyla ona yardımcı olur. İkinci görüşe göre ise sıkıntıda bulunan kişiyle empati kurarak onun durumundan haberdar olan kişi diğer bir davranışta bulunarak sıkıntıdaki kişiyi rahatlatmak amacıyla ona yardım eder. Stres ve kaygıya yol açan herhangi bir durumla karşı karşıya kalan bireyler, bu gerilimden kurtulmak için duygu ve düşüncelerinden, inanç ve değerlerinden, kişilerarası ilişkilerden oluşan sistemlerden yararlanmak isterler.

Yaşlıların yaşlılığa uyum sağlayabilmelerinde yakın çevrelerine önemli görevler düşmektedir. Kültürel yapımızda aile ve akrabalık sistemi ile arkadaş ve akran grubunun dostluğu, sıcaklığı ve desteği, yaşlı bireyin yaşam doyumunu artırabilmekte ve rol değişimlerine uyum sağlamayı kolaylaştırabilmektedir. Öte yandan, yaşlı bireyi toplumdan kopmaması, arkadaş ilişkilerinin sürdürmesi ve toplumda hâlâ bir şeyler yapma gücünde olduğuna inanması sosyal uyum sağlamasında etkili olmaktadır. Yaşlılar ile birlikte yaşamanın zorlukları ya da buna bağlı kayıpları olmaktadır. Bu zor süreci kolaylaştırmak için aşağıdakiler gerçekleştirmeye dikkat ediniz.

  • Yaşlının onurunu gözetin. “Birbirinizi eleştirmeyin ve temiz duygularla ricada bulunun.”
  • Dikkatle dinleyin. “Herkes dinlemeye hevesli olsun, fakat konuşmakta acele etmeyin.”
  • Empatik olun. “Birbirinize duygudaş olarak, kardeş sevgisiyle, derin bir şefkatle,
  • Alçak gönüllülükle davranarak, aynı düşüncede birleşsin. Kötülüğe kötülükle, hakarete hakaretle” karşılık vermeyin.
  • Cesaretlendirilmeye ihtiyaç duyup duymadıklarını anlamaya çalışın. “Yerinde söylenen söz; oyulmuş gümüşün içinde altın elmalar gibidir.”
  • Faaliyetlerinize onları da dâhil edin.
  • Pratik yardım sunun. “Ne sözle ne de dille; işle ve hakikatle severek destek verin.”
  • Tahammüllü olun. “İçten şefkat, iyilik, alçak gönüllülük, yumuşak başlılık ve tahammül niteliklerini gösterin.”
  • Eş ve diğer aile üyeleri gibi güvenilir kişilerin olması sizin bu sorunlarla baş etmenizde yardım eder. Onlardan yardım almaya özen gösterin.
  • Sosyal aktivitelerde yer alarak kendinizi toplumla iç içe tutun.
  • Yaşlı bakımında destek alabileceğiniz kurumlar olduğunu unutmayın.