YAŞLILARDA ÇATIŞMA VE STRES YÖNETİMİ II - Ünite 2: Yaşlının Yakınları ve Bakıcısının Stresle Baş Etmelerini Kolaylaştıran Etmenler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Yaşlının Yakınları ve Bakıcısının Stresle Baş Etmelerini Kolaylaştıran Etmenler

Giriş

Günümüzde stres hayatımızın bir parçası olmuştur. Özellikle yaşlı bakımı gibi işlerle uğraşan bireyler için stres olağan bir olgu halini almıştır. Bununla birlikte aynı aileden bile olsa, bireylerin stresi algılamaları ve baş etme şekilleri de farklılık göstermektedir. Yaşlı bireylere bakım vermek aile üyeleri ve bakıcılar için oldukça zorlayıcı bir süreçtir. Özellikle yaşla birlikte bilişsel, fiziksel bozuklukların ve sistematik hastalıkların ortaya çıktığı düşünüldüğünde, yaşlı ve hasta bireylere bakım vermek daha da zorlu bir süreç hâline gelmektedir. Bakıcılık görevleri, yaşlıların problemli davranışlarını yönetme ve güvenliğini sağlama, iletişim kurarak duygusal sağlığını iyileştirme, alışveriş yapma, yemek hazırlama, ulaşımlarını sağlama gibi günlük aktivitelerine eşlik etme, yatmaya hazırlanma, tuvalete gitme, banyo yapma, elbisesini giyme, beslenme gibi kişisel aktivitelerine yardım etme gibi çok yönlüdür. Özellikle bilişsel ya da fiziksel bozukluğu olan kişilere verilen bakımın günün 24 saatini alması ve uzun soluklu olması kabul edilirse bakıcıların ruhsal ve fiziksel sağlıklarının risk altında olduğu kabul edilmektedir. Yaşlı bakımıyla ilgilenen bakıcılar ve bakıcı olmayan kişilerin karşılaştırıldığı bir çalışma, bakıcıların genel sağlık problemleri konusunda daha fazla risk taşıdıkları, psikolojik sağlıklarının olumsuz etkilendiği, hayata daha olumsuz ve daha öfkeli baktıklarını ortaya koymuştur.

Yaşlı Yakınları ve Bakıcısının Kişilik Özellikleri

Yaşlı bakımını üstlenen kişinin bireysel özellikleri hem bakıcının yaşam kalitesi hem de yaşlının yaşam kalitesi noktasında belirleyici bir rol üstlenmektedir. Empatik beceriye sahip olma, iyimserlik, mizahi beceriyi kullanma gibi kişilik özellikleri yaşamı olumlu algılamayı ve sağlıklı baş etmeyi sağlamaktadır. Araştırmacılar bu değişkenlerin tümünün etkileşimi sonucu bireyin bir durumu stresli olarak değerlendirip-değerlendirmeyeceğini ve stresli olarak değerlendirirse bunun seçeceği başa çıkma stratejilerini de belirleyebileceğini ileri sürmektedirler. Empati, yaşlı bakımıyla ilgilenen bakıcıların, bakıcılık koşullarını değerlendirmesini etkileyen önemli bir kişilik özelliğidir. Empati, bakıcının bakıcılık koşullarını değerlendirmesinin yanında hangi başa çıkma stratejilerini kullandığını, bakıcılık sonrası yaşadığı duyguları belirleyen bakıcının sahip olduğu içsel kaynaklardan biridir.

Beş Faktör Kişilik Kuramına Göre Kişilik Özellikleri : Kişilik, bireyin doğuştan getirdiği ve yaşantı sonucu kazandığı, onu diğer bireylerden ayıran özelliklerin tamamı olarak tanımlanabilir. Beş Faktör Kişilik Kuramı, “özellik yaklaşımına” dayanmaktadır ve kişiliğin ölçülmesinde bireylerin kendilerini ve diğerlerini tanımlamada kullandıkları “sıfatlardan” yararlanmaktadır.

Dışa dönüklük, sosyal etkileşim ve aktivitelere eğilim anlamına gelmektedir. Dışa dönük kişilik özelliği, enerjik, konuşkan, sıcakkanlı, heyecanlı, coşkulu ve sosyal olma gibi özelliklerden oluşmaktadır.

İçe dönüklük, dışa dönüklüğün tersine insanlarla kolay ilişki kuramama, yalnız kalma ile özdeşleşmiştir. İçe dönük bireyler içine kapanık, sosyalleşmeyi sevmeyen, insanlara karşı mesafeli duran, sessiz kalmaya eğilimli, utangaç ve tutuk bireyler olarak değerlendirilmektedirler.

Yumuşak başlılık, iyi kalpli, iyi huylu, nazik, saygılı, ince, güvenli, yardımsever, bağışlayıcı, esnek, açık kalpli, saf ve dürüst olarak tanımlanmaktadır.

Nörotizm kişilik özelliği, depresif ve hüzünlü olma, gerginlik, kaygılı olma, sıklıkla duygusal iniş çıkışlar yaşama, tedirginlik, huzursuzluk ve sabırsızlık gibi kişilik özelliklerini kapsamaktadır.

Öz denetim özelliğindeki insanlar, yeterlilik, düzen, görevşinaslık, başarı çabası, öz disiplin ve tedbirlilik gibi özelliklere sahiptir.

Gelişime açıklık kişilik özelliği ise analitik, karmaşık, geleneksel olmayan, orijinal, hayal gücü kuvvetli, ilgileri geniş, cesur, değişikliği seven, meraklı, özgün, fikirlere açık ve sanata duyarlıdırlar.

Yapılan çalışmalarda Beş Faktör Kişilik Kuramının belirttiği kişilik özelliklerine sahip bakıcıların, stresli durumlarda farklı stratejiler kullandıkları görülmektedir. Nörotik kişilik özelliğine sahip kişilerin, bakıcı tükenmişliği ve depresyonu sıklıkla yaşadıkları, dışa dönük ve yumuşak başlı kişilik özelliğindeki kişilerin bu sorunları daha az yaşadıkları belirtilmektedir.

A Tipi ve B Tipi Kişilik Özelliği : Bu kişilik özellikleri, insanların strese yatkınlığını ya da stresten uzak kalmasını etkilemektedir. A tipi davranış biçimine sahip bireyler, agresif, sabırsız ve işlerine düşkündürler. Pek çok güdüye sahiptir ve mümkün olduğu kadar çok kısa sürede mümkün olduğu kadar başarılı olmak istemektedirler. B tipi kişilik özelliğine sahip bireyler ise bu özelliğe sahip olmayan kişilere göre, daha rahat, uysal, daha az rekabetçi ve daha az saldırgandırlar. Kolay kolay sinirlenmez ve tedirgin olmazlar. Yaptıkları işten zevk almayı bilirler. İşleriyle ilgili rahatlıkları onlara suçluluk duygusu vermez, sakin ve düzenli çalışırlar, çevreye açık ve sosyal yaşamı seven bir yapıları vardır.

İyimserlik- Kötümserlik Kişilik Özelliği : İyimserlik, olumsuz olaylardan çok, olumlu olayları algılama ve bu olaylarla karşılaşmayı beklemeye ilişkin temel eğilimdir. Kötümserlik ise olumludan çok olumsuza odaklanma, olayların olumsuz yanının olmasını beklemeye yönelik eğilim olarak açıklanmaktadır. İyimser ve kötümser kişilik özelliklerine sahip kişilerin, stres verici olaylara ilişkin tepkilerini karşılaştıran araştırma bulguları, iyimserlerin daha çok problem odaklı başa çıkma stratejilerini kullandıklarını, eğer problem odaklı başa çıkma stratejisini kullanmak olanaklı değilse durumu kabul etme, mizahı kullanma ve duruma farklı yorumlar getirme gibi duygu odaklı başa çıkma stratejilerine yöneldiklerini göstermiştir. Buna karşın, kötümserlerin, problemi çözmek için yapılabilecek bir şeyler olup olmadığına bakmaksızın, ilgili hedeflerle zihinsel ve davranışsal olarak meşgul olmama ve durumu açıkça inkâr etme gibi çabalarla stresle başa çıkmaya çalıştıkları belirtilmektedir.

Yaşlı Yakınları ve Bakıcısının Kişisel Özellikleri

Bir yaşlıya bakan bireyin kendi kişisel özellikleri benlik bilici, öz yeterliliği ve iletişim becerisi bakıcılıkla ilgili görevlerini ve ortaya çıkan sorunları değerlendirmesini ve baş etmesini etkilemektedir.

Yaşlı Yakınları ve Bakıcısının Kişisel Eğilimleri : Kendilik değeri, bireyin kendine yönelik geliştirdiği olumlu ya da olumsuz olarak varsayılan bir tutum, görüş, davranış olarak ele alınmaktadır. Kendilik değeri düşüklüğü, bireyin psikolojik problemler ve uyum sorunları yaşamasına, sağlıksız ilişkiler kurmasına, riskli davranışlara yönelmesine, okulda, problem çözümünde başarısızlıklar yaşamasına yol açmaktadır. Kendilik değerinin yüksekliği olumlu davranışlara yol açarken abartılmış, gerçekçi temellere dayanmayan kendilik değerinin de sağlıklı olmadığı kabul edilmektedir. Sağlıklı kendilik değeri, bireyin kendisini öznel ve gerçekçi olarak kabul etme çabalarına dayanmaktadır.

Yaşam sürecinde gelişen kişisel özellikler olarak tanımlanan psikolojik sağlamlık, son zamanlarda baş etme, hayatta kalma, zor durumların üstesinden gelme yeteneği olarak ele alınmaktadır. Psikolojik sağlamlık, bireylerin zor yaşam koşullarına uyum sağlamalarını kolaylaştıran bireysel nitelikler ve durumsal faktörler, risk veya sıkıntılı bir duruma maruz kalmayı gerektiren gelişimsel, dinamik bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Dışsal ve içsel her türlü olumsuzluğa rağmen ayakta kalabilen ve çevreyle etkileşimlerini başarılı bir biçimde sürdürebilen kişiler, stres yaratan olaylar karşısında genellikle yılgınlığa düşmeyen, aksine kendilerini çabucak toparlayan, hatta sıkıntılardan ve olumsuz çevresel koşullardan her defasında daha da güçlenerek sıyrılabilen kişilerdir.

Empati, yaşlı bakımıyla ilgilenen bakıcıların, bakıcılık koşullarını değerlendirmesini etkileyen önemli bir kişilik özelliğidir. Empati, bakıcının bakıcılık koşullarını değerlendirmesinin yanında hangi başa çıkma stratejilerini kullandığını, bakıcılık sonrası yaşadığı duyguları belirleyen bakıcının sahip olduğu içsel kaynaklardan biridir. Empatik olanlar, hayata yaşlıların bakış açısıyla baktıkları için onlara karşı daha yumuşak, sıcak ve ihtiyaçlarına duyarlı olabilmektedirler. Empatik olmak bir taraftan yaşlıyla birlikte yaşamayı kolaylaştırırken bir taraftan da empatik olan kişinin diğerlerine göre daha kolay tükenmişlik yaşamasına neden olmaktadır. Çünkü, empati becerisi yüksek olan kişi hem ailede hem de kurumda yaşlılarla ilgili yaşanan güçlüklerde problem çözücü olarak belirlenmektedir.

Mizahı Kullanma Becerisi : Freud mizahı, bireyin olumsuz bir durum karşısında gerçekçi bakış açısını yitirmeden olumsuz duygulardan kaçınmasına yardımcı olan sağlıklı bir savunma mekanizması olarak tanımlamıştır. Bilişsel stres kuramcılarına göre mizah, stres faktörleri ve olumsuz sonuçları arasındaki süreçte kişinin durumu daha olumlu değerlendirmesini ve etkili başa çıkma tepkileri kullanmasını sağlamaktadır. Mizah, kişilerin karşılaştıkları durumu stres verici olarak değerlendirmelerini engelleyerek sağlıklı başa çıkma tepkileri kullanmasını sağlayarak stresin olumsuz sonuçlarından koruyucu bir etki göstermektedir. Mizah, kişinin stres verici durumdan bir süre uzaklaşmasına ya da problemin ciddiyetini ve stres verici durumdan kaynaklanan gerilimin azalmasına katkıda bulunan etkili bir stratejidir. Mizah, yapıcı ve saldırgan mizah gibi türler içermektedir. Mizahın kişiler arası ilişkilerde olumlu katkısı yapıcı mizah olarak adlandırılırken kişiler arası ilişkileri güçleştiren yanı ise yıkıcı mizah olarak adlandırılmaktadır. Bu bağlamda yapıcı mizahi becerisi yüksek aile üyeleri, yaşlı bakımı sırasında karşılaştıkları durumlara farklı açılardan bakarak daha olumlu değerlendirmeler yapmakta ve etkili başa çıkma yolları kullanmaktadırlar. Ayrıca yapıcı mizahı kullanma becerisi, yaşlı ve diğer aile üyeleri arasında bakıcılıktan dolayı ortaya çıkan problemlerin daha yapıcı ele alınmasını ve herkese uygun çözüm yolları bulunmasını sağlamaktadır.

Düşünme Yanlılığı : Yaşlı bakımıyla ilgilenen bakıcıların düşünme yanlılığına sahip olup olmamaları, stresli bir süreç olan yaşlı bakımıyla ilgili karşılaşacakları güçlükleri baş edilebilir ya da baş edilemez olarak algılamalarını ve sonucunda tercih edecekleri baş etme tepkilerini belirlemektedir. Örneğin yaşlı bakımının alışılmış işleriyle uğraşırken, yaşlının tansiyonunun ya da şekerinin yükselmesi, düşünme yanlılığına sahip bir bakıcı ya da aile üyesi tarafından “herşeyin kötüye gittiği, ne yaparsa yapsın kontrol edemeyeceği” şeklinde algılanmasına ve hiçbir şey yapmamasına neden olabilir. Bunun tersine düşünme yanlılığı daha az olan bir aile üyesi ve bakıcı ise ne yaparsa yapsın yaşlılarda bu tür rahatsızlıkların olabileceğini, hemen doktora gitmenin daha kötü sonuçları engelleyebileceğini düşünür.

Kişiler Arası İlişki Tarzı : Ketleyici ilişki tarzı, kişiler arası ilişkilerde saygı ve empatiden yoksun, karşılıklı çıkar ve üstünlük kurmaya dayanan bir ilişki tarzıdır. Besleyici ilişki tarzı, karşılıklı saygı ve empatiye dayalı bir ilişki tarzıdır. Besleyici ilişki tarzını benimseyenler, istek ve ihtiyaçlarını karşısındakine açıkça beli eder, ona saygı duyduğunu ve onu kabullendiğine ilişkin mesajlar verir, neşeli ve yapıcı şakalar yapar, otomatik tepkilerini erteleyebilir ve kendini kaybetmeden, düşünce ve duygularını dürüstçe paylaşabilir ve yapıcı konuşabilir. Bakıcının, yaşlıyla besleyici ilişki tarzını kullanarak iletişim kurması, hem kendi hem de bakım alan yaşlının psikolojik sağlığını olumlu etkiler. Bakım alan kendini anlaşılmış hissederken bakıcı da kendini, isteklerini ifade ederek anlaşılmış hissedecektir. Bakıcının ve diğer aile üyelerinin de birbirleriyle besleyici tarzda iletişim kurması ilişkileri güçlendirecektir.

Bakıcı Ustalığı ve Bakıcı Öz Yeterliliği : Öz yeterlilik duygusunun objektif ve subjektif yönleri vardır. Objektif öz yeterlilikte, bakıcı bakıcılıkla ilgili rollerini, sorumluluklarını bilir, bu rolleri ustalıkla yerine getirmede başarılıdır. Subjektif öz yeterlilikte ise bakıcı rollerini ve sorumluluklarını yeterince bilmez ve bu sorumlulukları yerine getirmede yeterince başarılı olmadığı hâlde, kendini başarılı olarak görmektedir. Bu durumda objektif öz yeterliliğin daha gerçekçi olduğu söylenebilir. Bakıcılıkla ilgili sorumluluklarda kendine güvenen, üstesinden gelebileceğini düşünen kişilerin öz yeterlilik duygusu yüksektir. Bu kişilerin bakıcılıkla ilgili stres düzeylerinin düşük olduğu ve seçtikleri başa çıkma tepkilerinin de sağlıklı olduğu görülmüştür.

Bakıcı Doyumu : Yaşlı bakıcılığının her zaman olumsuz sonuçlara yol açmadığı, kişisel gelişim (sabır, dayanıklılık, kendini farkındalık), yaşlı ve aile üyelerine yakın olma duygusu, hayat felsefesi ve ruhsal gelişimde olumlu değişimlerin olması gibi kazançlarının bakıcıların aktif başa çıkma tepkisi kullanımını artırdığı belirtilmektedir. Bakıcı doyumu/memnuniyeti, bakıcının, bakıcılık etkinliklerinden ve sorumluluklarından dolayı olumlu duygular hissetmesidir. Bakıcı doyumuyla ilgili yapılan bir çalışmada, bakıcıların %98’inin bakıcılık işinin orta düzeyde ödüllendirici olduğunu ifade ettikleri belirtilmiştir. Ayrıca bakıcılar, tuvalete götürmek gibi günlük yaşam etkinliklerine yardım etmenin düşük bakıcı doyumuna, maddi işlere yardım etmenin ise yüksek bakıcı doyumuna yol açtığını belirtmektedirler. Bakıcıların cinsiyetine göre yapılan çalışmalar, kadın bakıcıların erkeklere göre bakıcılık doyumunun daha yüksek olduğu bulunmuştur.

Yaşlı Yakınları ve Bakıcısının Aile İlişkileri : Aile bireyleri arasındaki ilişkilerin kalitesi, bireyler arasında yardımlaşma, iş birliği, sosyal destek, maddi ve manevi destek anlamına gelmektedir. Bu nedenle aile ilişkileri bireylerin psikolojik sağlığını etkileyen önemli öğelerden biridir. Aile üyeleri arasındaki ilişkilerin sıcak, samimi ve iş birliğine açık olması ailedeki gencinden yaşlısına tüm bireylerin psikolojik sağlıklarını olumlu etkilemektedir. Aile içi ilişkilerin sağlıklı olması, yaşlılar ve yaşlı bakımıyla ilgilenen bakıcıların psikolojik sağlıklarını da yükseltmektedir. Aile içi ilişkilerin samimi olması, yaşlı bakımıyla ilgilenen kişinin gerektiğinde sosyal destek almasını, kendine yatırım davranışları için kendine zaman ayırmasını, yaşlı bakımıyla ve diğer alanlarla ilgili sorunların iş birliği içinde çözülmesini sağlamaktadır. Bakım konusunda diğer aile üyelerinden yardım almak, bakıcının kendine zaman ayırmasını ve stresini de azaltmaktadır. Aile içindeki iyi bir ilişki aile üyelerinin birbirlerini dinlemelerini ve mesajlarını doğru anlamalarını gerektirir. Açık şekilde ben dilini kullanarak iletişim kurmak, hem anlaşılmayı hem de karşı tarafı suçlamamayı içerir. Savunucu olmadan ben dili kullanılarak aile üyeleriyle açık iletişim kurmak, olumlu iletişim için model olmayı ve problem çözmeyi de sağlamaktadır. Yaşlı bakım kurumlarında çalışan profesyonellerin de hasta ve yaşlılarla olumlu iletişim kurmaları, onların kendilerini iyi hissetmelerini sağlamaktadır. Zaman zaman personelin yaşlılarla sohbet etmesi, hâl hatır sorması tedavinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.

Bakıcılık konusunda cinsiyete ilişkin roller son yirmi beş yıldır değişikliğe uğramıştır. Daha önceleri cinsiyetin yaşlı bakımı konusunda önemli bir faktör olduğu düşünülmekteydi. Kadınların erkeklere göre bakım verme işini ailevi rollerinin bir parçası olarak algıladıkları, bundan dolayı bakıcılık stresini daha az yaşadıkları için aile içinde bakıcılık rollerinin resmî olmayan şekilde kadınlara verildiği gözlenmekteydi. Son yirmi beş yıldır ise kadınların da çalışma hayatına katılmasıyla iş yüklerinin artmasıyla birlikte bakıcılık rollerinin cinsiyeti de değişmiştir. Sosyo-ekonomik faktörler de bakıcılıktan dolayı ortaya çıkan stresi etkilemektedir. Yaşlının sağlık problemlerinden dolayı masrafların artışı ve ailenin ek masrafı karşılamada zorlanması nedeniyle bakıcılarda psikolojik sorunların artışına neden olmaktadır. Yapılan çalışmalarda, ailenin sabit bir gelir düzeyinin olmamasının ya da düşük gelir düzeyinin olmasının bakıcılarda düşük iyi oluşa neden olduğu görülmüştür. Kurumda bakıcı olarak çalışmak için enerjik olmaları açısından gençlerin, tecrübeli olmaları açısında ileri yaşlıların uygun olduğu söylenebilir. Cinsiyet açısından bakım işi daha çok kadınların görevi olarak görülse de hemşirelik gibi birçok meslekte erkeklerin de çok iyi iş çıkardıkları söylenebilir. Bakıcı özelliklerinde hepsinden daha önemli özelliğin eğitim olduğu vurgulanabilir.

Yaşlı Yakınları ve Bakıcısının Kendine Yönelik Yatırımları

Kendine bakım davranışları, aile üyeleri ve profesyonel bakıcıların, bir uzman desteği olsun ya da olmasın sağlığı geliştirme ve koruma, hastalıkları önleme, hastalıkların üstesinden gelebilme etkinlikleri ya da yeterlikleridir. Bakıcıların hissettikleri stres düzeyleri, kendine bakım davranışlarını etkilemektedir. Konuyla ilgili yapılan bir çalışmada, bakıcıların algıladığı stres düzeyi ve kendine bakım davranışları arasında ilişki bulunmuştur. Stres düzeyleri yüksek olan bakıcıların daha az fiziksel etkinlik yaptıkları ve daha az diyete uydukları görülmüştür. Boş zaman aktiviteleri, kişinin eğlenmesini, alışılmışın dışına çıkmasını, günlük yaşamın stresinden kurtulmasını ve kendini gerçekleştirmesini sağlar. Yaşlı bakımıyla ilgilenen aile üyelerinin kendilerine ayıracak zamanları da azalır. Özellikle günlük bakımı uzun zaman alan bilişsel, fiziksel ve davranışsal rahatsızlığı olan yaşlıları bırakıp kendine zaman ayırmak bakıcılar için zor görünmektedir. Bazen yaşlıların özellikleri kadar bakıcıların bu durumdan hissettikleri yorgunluk, isteksizlik, yoğun stres altında olma duygusu da boş zaman aktivitelerine zaman ayırmalarını güçleştirmektedir. Boş zaman aktiviteleri, kişinin eğlenmesini, alışılmışın dışına çıkmasını, günlük yaşamın stresinden kurtulmasını ve kendini gerçekleştirmesini sağlar. Yaşlı bakımıyla ilgilenen aile üyelerinin kendilerine ayıracak zamanları da azalır. Özellikle günlük bakımı uzun zaman alan bilişsel, fiziksel ve davranışsal rahatsızlığı olan yaşlıları bırakıp kendine zaman ayırmak bakıcılar için zor görünmektedir. Bazen yaşlıların özellikleri kadar bakıcıların bu durumdan hissettikleri yorgunluk, isteksizlik, yoğun stres altında olma duygusu da boş zaman aktivitelerine zaman ayırmalarını güçleştirmektedir

Yaşlı Yakınları ve Bakıcısının Bakım Vermesini Etkileyen Sosyal ve Kültürel Faktörler

Bireyin ailesi, arkadaşları, komşuları, iş arkadaşları, akrabaları, bireyin içinde yaşadığı toplum ve uzman kimseler, o bireyin sosyal destek kaynaklarını oluşturmaktadır. Sosyal destek kaynaklarının bireylere maddi, duygusal ve zihinsel destekler gibi farklı şekillerde yardım sağladığı belirtilmiştir. Maddi destek, günlük yaşamdaki sorumlulukların yerine getirilebilmesi için başkaları tarafından sunulan eylem, davranış veya araçlardır. Duygusal destek, bireyin sevgi, şefkat, saygı, bir gruba ait olma, kabul görme gibi temel sosyal gereksinimlerini karşılar. Zihinsel destek ise bireye kişisel ve çevresel birtakım sorunlarla ilgili olarak bilgi, yol gösterme ve rehberlik etme gibi davranışları kapsamaktadır. Yaşlıyla ilgilenen yaşlı yakınları ve bakıcıları, hem günlük hayatın zorlukları hem de iş yüklerinin zorluğundan dolayı sıklıkla sosyal desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. Sosyal desteğin bireyin stresle baş etmesinde ve ruh sağlığı üzerinde önemli bir etkisi vardır.

Kültür, toplumdaki bireylerin yaşama stillerini belirlediği gibi, bakıcılık görevlerini ve rollerini de belirlemektedir. Kültürler genel olarak geleneksel ve bireysel kültürler olarak ikiye ayrılır. Geleneksel kültürler, geleneklerine, örf ve adetlerine bağlı kalarak yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar. Bireysel kültürler ise, topluluğun belli aktarımlarla devamından çok bireysel düzeyde gelişmesine önem verirler. Geleneksel kültürlerde aile bağları, akrabalık bağları, komşuluk bağları bireysel kültürlerden daha önemlidir. Bu nedenle geleneksel kültürlerde anne-baba gibi ailenin yaşlı bireylerine bakmak, ailenin temel görevleri olarak görülürken bireyselci kültürlerde ise durum biraz farklı algılanmaktadır. Özellikle bakıcılık rolü ile ilgili algılar kültüre göre değişiklik göstermektedir. Yapılan çalışmalarda geleneksel kültürdeki bakıcıların aile bağlarına önem verdiği, aile bireylerinin birbirinden sorumlu olduğu algısının daha başat olarak kabul edildiği görülmektedir. Geleneksel kültürde aile ve akraba bağları güçlü olduğundan yaşlılara iş birliği içinde ailede bakılmaya çalışılır. Aile üyeleri birbirine yakın mesafelerde oturarak, yaşlı bakımıyla ilgilenen kişinin iş yükünü hafifletmeye çalışırlar. Bu nedenle geleneksel kültürde yaşlılara bakım veren kişilerin daha az stres ve tükenmişlik yaşadıkları, yaşam doyumlarının daha yüksek olduğu görülmüştür.

Yaşlı Yakınları ve Bakıcısının Sağlık Durumu

Yorucu, stresli ve uzun çalışma saatleri gerektiren bakıcılık görevlerini yerine getirebilmek için bakıcının psikolojik sağlığı önemlidir. Aile içinde yaşlıya kimin bakım vereceğini, aile üyelerinin psikolojik ve fiziksel sağlığı belirlemektedir. Bakıcılık sorumlulukları ve görevleri, ağır ve yorucu olduğundan, psikolojik ve fiziksel sağlığı bozuk olan kişilerin bu görevleri etkili şekilde yerine getiremeyeceği düşünülmektedir. Genellikle bakıcılıkla ilgili çalışmalarda depresyon, kaygı, stresin bakıcılık görev ve sorumluluklarının sonucu olarak ortaya çıktığı gözlenmektedir.

Bakıcının fiziksel sağlığı, bakıcılık stresi ve sonuçları arasında aracı olarak değerlendirilmektedir. Bakıcının fiziksel olarak sağlıklı olup olmaması, bakıcılık görevlerini uzun süreli olarak yerine getirmesini etkilemektedir. Araştırmalar, bakıcının fiziksel sağlığı ile bakıcılık faaliyetlerini başlatma ve bunların devamı arasında önemli bir ilişki olduğunu belirtmişlerdir. Bakıcılar, her gün hastaları yataktan kaldırma, günlük bakımını yapma, yemek yedirme gibi birçok faaliyeti gerçekleştirmektedirler. Bu süreçte bakıcının fiziksel rahatsızlığı işini yapmasını da etkilemektedir.

Yaşlıların Kişilik Özellikleri ve Sağlık Durumu

Yaşlıların kişilik özelliklerinin yanında hastalıklarının derecesi de bakım verme işini ve bakıcılar için hayatı zorlaştırmaktadır. Yaşla birlikte yaşlılarda kalp, damar hastalıkları, tansiyon, şeker gibi sistemik hastalıklar görülebilmektedir. Bu tür hastalıklar yaşlıların durumunu daha da kötüleştirmekle birlikte, hareket kısıtlılığı yaratmadığı için hastalıklarla birlikte yaşamaya alışılabilmektedir. Bununla birlikte çalışmalar alzheimer, demans gibi bilişsel hastalıkları olan yaşlılara bakım vermenin oldukça stres verici olduğunu belirtmektedir. Ayrıca felç gibi hastalıklar nedeniyle yatağa bağımlı olan hastalara bakmak da oldukça stres vericidir. Araştırmalar, günün büyük bölümünü hasta bakımına ayırmanın, bakım işiyle ilgilenen aile üyelerinde en büyük stres kaynağı olabileceğini belirtmektedir. Bu kişilerin kendi ailelerine, yaşantılarına, hobilerine ayıracak zamanları olmamaktadır. Eğer çalışıyorlarsa kendi istekleri dışında işi bırakmak zorunda kaldıkları, rol çatışması yaşadıkları için de stres yaşamakta ve mutsuz olmaktadırlar.