YAŞLILARDA DAVRANIŞ SORUNLARI VE UYUM - Ünite 2: Yaşlılıkta Bedensel Sağlık Sorunlarına Bağlı Uyum Güçlükleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Yaşlılıkta Bedensel Sağlık Sorunlarına Bağlı Uyum Güçlükleri

Giriş

Yaşlılık dönemi, ilerleyen yaş ile birlikte hücre, doku, organ ve sistemlerde meydana gelen geri dönüşü olmayan kayıpların olduğu dönemdir. Yaşlılık hem biyolojik, hem bilişsel, hem de psikososyal yönleri ile değerlendirilmesi gereken bir süreçtir. Yaşla birlikte görülen fiziksel değişim, yaşlılığın biyolojik boyutunu; algı, öğrenme, problem çözme ve kişilik özellikleri açısından insanın uyum sağlama kapasitesindeki değişimler yaşlılığın bilişsel boyutunu oluşturur. Çevredeki diğer bireylerle etkileşim ise, yaşlılığın psiko-sosyal boyutunu oluşturur. Yaşlanma ile birlikte bireyin biyo-psiko-sosyal sistemlerinde yetersizlikler ve bozulmalar görülür. Bu bozulmalara bağlı olarak birey sağlığını, rollerini, olaylar üzer inde kontrolü olduğu duygusunu ve bağımsızlığını önemli oranda kaybedebilir. Sonuç olarak bu kayıplar yaşlının psikolojik durumunu, günlük yaşamını, sosyal aktivitelerini ve uyumunu olumsuz etkiler. Bu dönemde yaşanan fiziksel, zihinsel, psikolojik ve sosyal değişimler bireyin yeniden bir denge sağlayarak uyum yapmasını zorunlu kılar. Ancak yaşlılıkta aynı zamanda bireyin çevreye uyum gücü ve organizmanın iç ve dış faktörler arasında denge sağlama yeterliliğinin de azalması yaşlının uyumunu zorlaştırır.

Sağlık Bilgisi

Yaşlı bireylere uygun hizmetin verilmesinde kilit öneme sahip bazı kavramlar bulunmaktadır. Yaşlı bakımı veren kişilerin öncelikle bu kavramları ve içeriğini bilmesi gerekmektedir. Bu sayede yaşlının sağlığını geliştirme konusunda yaşlının ve bakım verenlerin yapılabilecekleri belirlenir. Böylece yaşlının hastalığına uyum sağlaması kolaylaşır. Yaşlıyı sağlık açısından tanımak, yaşlıya verilen hizmetin kalitesini dolayısıyla da yaşlının uyumunu arttırır.

Sağlık öyküsü, yaşlı kişilerin sağlık durumuyla ilgili en önemli kavramlardan birisidir. Sağlık öyküsünün içeriğinde özgeçmiş, soy geçmişi, şu anki durumu ve ilaç kullanımı ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Bireyin sağlık öyküsü geçirdiği hastalıklar ve ameliyatlar onun şu anki yaşamakta olduğu sağlık sorununu anlamayı kolaylaştırmaktadır. Yaşlı kişinin mevcut sağlık sorununun ne olduğunu, kullandığı ilaçların olup olmadığını, bu sorunun kişinin yaşamındaki rolünün ne olduğunu bilmek ve ona göre davranmak çok değerlidir.

Sağlık algısı, bireyin gerçekte olan sağlık durumunu değil; kendi sağlığının nasıl olduğuyla ilgili kişisel yaklaşımını ifade etmektedir. Yaşlının sağlığının nasıl olduğu sorulduğunda çok iyi, iyi, orta, kötü, çok kötü şeklinde yorumları yaşlının sağlığının nasıl değerlendirildiğin öğrenmemizi sağlar.

Sağlık davranışı, bireyin zararlı alışkanlıkları, sağlık problemi ile ilgili bilgisi, hastalığının günlük yaşamını kısıtlayıp kısıtlamaması gibi durumları içerir. Yaşlının sigara, alkol gibi alışkanlıklarının olup olmadığının ve kullanıldığı miktarın öğrenilmesi yaşlının sağlığı konusundaki davranışları hakkında bilgi verir. Yaşlılıkta uyumu yaşlılıkla birlikte gelen fiziksel değişim, kayıp ve hastalıklar etkilediği gibi yaşlının ilaç kullanımı, uyku bozuklukları, duygu değişiklikleri kişisel özellikleri ve alışkanlıklar ile yaşlının hastalığa karşı tutumu ve sağlık personelinin davranışları da etkilemektedir.

Yaşlılıkta Uyumu Bozan Birincil Faktörler: Fiziksel Değişim, Kayıplar ve Hastalıklar

Yaşam süresinin uzaması, insan organizmasının yaşlanması anlamına gelmektedir. Zaman içinde insan vücudunda görme, işitme ve hareket yeteneği gibi fonksiyonlarda fizyolojik değişiklikler, kronik hastalıklar, ağrılar, bilişsel bozukluklar görülür. Vücuttaki tüm sistemlerde yaşlılıkla beraber çeşitli değişimler ortaya çıkar. Bu sistemler, duyu, bağışıklık, hormonsal, dolaşım, solunum, sinir, üreme, sindirim, boşaltım ve kas-iskelet sistemleridir. Yaşlılıkta etkili bir iletişim kurma yetisi büyük ölçüde duyulara (görme, işitme, dokunma, tat ala, koklama) bağlıdır. Görme yetersizlikleri bireyin yaşamını zorlaştırır, okumada zorluklar görülür. Bu nedenlerle bireyin başkalarına bağımlılığı artar. İşitme kayıpları ile bireyin hayattan aldığı zevki, güvenliğini olumsuz etkiler. Görme işitmedeki azalmalar kişiler arası iletişimi büyük ölçüde aksatır ve yaşlıların duygusal güçlüklerini ve yetersizlik duygularını arttırır. Tat ve koku duygusundaki azalma yaşlının beslenmesini etkiler. yaşlıların gençliğinizde istediğinizi yiyin. Yaşlanınca tadı kalmıyor deme nedenleri tat ve koku duygusunun azalmasıdır. Yaşlılıkta en açık gözlenebilir değişiklikler deride olur. Deri incelir, esnekliğini kaybeder, kırışıklıklar artar, yaşlılık lekeleri gelişir ve dokunma duyusuyla ilgili kayıplar gelişir.

Hormonal sistem yaşlanmada ve vücuttaki birçok sistemin çalışmasında etkilidir. Yaşlanma, organizmanın daha kolay hastalanmasına, hastalığın şiddetinin ve etkisinin fazla olmasına neden olur. Çevreden ve besinlerden alınan zararlı maddeler ve yaşlanmayla birlikte enzimlerin aktivitesinin azalması ve vücudun savunma gücünü zayıflatır. Yaşlılıkta “solunum sistemi” açısından solunum fonksiyonları ve soluk alıp verme sayısı azalır. Akciğer hastalıkları bireyin hareket etmesini kısıtladığı için yaşlının eve, yatağa ve başkalarına bağımlı hale gelmesine yol açar. Yaşlılıkta “dolaşım sistemi”nin kapasitesinde azalma, damarların esnekliğinde azalma, kan basıncında yükselme görülebilmektedir. Yaşlılıkta üreme sisteminin çalışması yavaşlar. İleri yaşlarda sağlıklı cinsellik, cinsel birleşme, aile oluşturma ve çocuk doğurma bağlamında değil; paylaşma, birlikte zaman geçirme ve rahatlama şeklinde yaşanabilir. Üreme sistemindeki değişiklikler yaşlıların psikolojisini de olumsuz yönden etkiler. Yaşlılıkta sindirim sisteminde de bozulmalar ortaya çıkar. İlerleyen yaşla birlikte sindirim sisteminde salgı ve emilim kapasitesinde azalmalar oluşabilmekte, böbreklerde kan dolaşımı azalarak süzme hızı yavaşlayabilmektedir. Mesane kaslarının yaşla birlikte zayıflamasından dolayı idrar kaçırma gelişir. Kas iskelet sistemindeki bozulmalar yaşlının günlük yaşamını gözle görülür biçimde olumsuz etkiler. Bireydeki kas iskelet sistemi bozuklukları, kalpdamar hastalıları, akciğer hastalıkları, işitme ve görme problemleri, çevresel nedenler ve diğer nedenler hareketsizliğe yol açar. Yaşlılıktaki fiziksel bozulmalar beslenme, boşaltım, hijyen, uyku ve dinlenme, hareket gibi günlük yaşam faaliyetlerinin aksamasına, iletişim sorunu yaşamalarına, bakıma muhtaç hale gelmelerine yol açar. Kemiklerdeki ve eklemlerdeki bozulmalar yaşlının hareket yeteneğini kısıtlar. Fiziksel aktivitenin arttırılması, sağlıklı bir beslenme ve ruhsal durumun desteklenmesi yaşlının sağlık sorunlarının azalmasında yardımcı olur.

Sağlıkla İlgili Uyumu Bozucu İkincil Faktörler: Kişilik, Tutumlar ve Diğer Faktörler

Hastalılar nedeniyle yaşlıların yeni durumlara uyum sağlaması, yeni davranış biçimleri geliştirmesi gerekir. Yaşlılar değişime tolerans göstermeme nedeniyle yaşadığı mekanı, odanın şeklini, eşyaların yerini değiştirmek istemezler. Aksi halde huzursuz ve hırçın olurlar. Yeni durumlara uyum sağlayamamak nedeniyle yaşlılar tedavi ortamına uyum sağlayamama sorunu yaşayabilir, tedavi ve bakıma direnç gösterebilir. Yaşlılıkta egoizm, yaşlının kendisinde başkasına önem vermemesi, yalnızca kendini sevmesidir. Bazı yaşlılar hiç kimse için sıkıntıya girmek, kendini yormak istemeyebilir. Benmerkezci yaşlılarda yaşama gücü ve isteğinin azalması gibi duygusal duyumlarında azalma olur. Yaşanana psikolojik değişikliklerin sonucunda yaşlılarda, stres yaratan durumla baş edebilmede zorluk, öfke yönetiminde güçlük, ailevi sorunlara gösterilen tepkilerde artış, topluma uyumda zorluk, sosyal olanaklarına azalma, yalnızlık hissetme ve ilgi görememe ortaya çıkabilir. Yaşlının hastalığa karşı tutumu da uyum düzeyini etkileyen önemli bir faktördür. Bazı yaşlılar beden sağlıklarıyla aşırı derecede meşgul olma, hemen her gün yeni bir yakınma ile doktora başvurma ya da sürekli olarak hastalılarıyla ilgili sorular sorma eğilimindedirler. Bazen de yaşlılığı inkar etme, doktora ya da hastaneye gitmeme yönünde aksi davranışlar sergileyebilirler. En sağlıklı tutum yaşlılığın kabul edilmesidir. Yaşlılar sağlık personelinin anlayışlı davranışlarıyla mutlu olurlar, güler yüz ve destek beklerler. Yaşlı olan hastaların kırılganlıkları daha çok artmaktadır. Bakım elemanı yaşlının durumunu en iyi biçimde gözleyerek sağlık personeline aktarmada önemli bir role sahiptir.

Hastalıkların neden olduğu ağrılar bireyin yapmak istediklerini engellediği ve acı verdiği için öfke duygusunun artmasına neden olabilir. Duygu durumunda dalgalanmalar, merak, ilgi, heyecan kaybı görülebilir. Bu duygular yeme ve uyku bozukluklarına yol açabilir. Kaygı ve kronik hastalık arasında çift yönlü bir ilişki vardır. Kaygı kronik hastalıkları arttırır kronik hastalıklarda kaygıyı. Hastalıklar karşısında ne denli yoğun duyguların yaşandığı, bireyin geçmişteki kişilik yapısına, yaşamış olduğu olaylara, eğitim seviyesine, geliştirmiş olduğu beceri ve uyum mekanizmasına göre değişiklik gösterir. Bu olumsuzluklar yaşlılarda hastalığı gizleme, yalnızlık, sosyal geri çekilme, tedaviye uyumsuzluk, tedaviyi reddetme gibi problemleri doğurabilir.

Yaşlılarda uyku bozukluğu psikolojik ve fizyolojik etkenlerden kaynaklanır. Yalnızlık, hoşnutsuzluk, korku, baskı, can sıkıntısı, kızgınlık, uyuyamama korkusu, depresyon, ruhsal gerginlikler psikolojik etkenlerdir. Kalp yetmezliği, tansiyon yüksekliği, kalp hastalıkları, özellikle solunum güçlüğüne yol açan hastalıklar, Demans, Parkinson hastalarında görülen ağrılar, ateş, terleme, üşüme, kaşıntı, öksürme, karın şişliği ve idrar kaçırma da fizyolojik etkenler arasında sayılabilir. Sağlıklı uyku için; uyku ve yemek saatlerinin düzenli olması, yatak odasının sadece uyumak için kullanılması, uyanıkken yatakta kalınmaması, akşam aşırı sıvı alınmaması, alkol, kafein ve nikotinden uzak durulması önerilebilir. Kullanılan ilaçlar da yaşlının uyumunu etkiler, duygu durum değişikliklerine yol açabilir. İlaç kullanımı ile ilgili olarak bakım verenin rolü yaşlının kullandığı ilaçları düzenli vermek ve ilaç yan etkilerine karşı uyanık olmaktır.

Yaşlılar bedensel olarak yaşadıkları kayıplar ve hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkan bedensel kusurlara ya da dış görünüşlerdeki değişikliklere kişilik yapılarına göre farklı tepkiler verebilir. Mükemmeliyetçi, titiz olan, başkalarının yorumlarından çok fazla etkilenen yaşlılar bedenlerindeki bir kusuru kimsenin görmesini istemeyebilir ya da bir hastalık tanısı konduğunda bunu kabul etmek istemeyebilir. Diğer taraftan diğer insanlara bildiklerini aktarmak, onlarla bir arada olmak isteyen benzer hastalığı olan bir başka yaşlı ömrünün son günlerine kadar aktif bir şekilde hayatın içinde olamaya çalışabilir. Ancak kanser gibi kronik bir hastalığa uyum sağlamakla yaşlılığın doğal sonucu olarak değerlendirilebilecek işitme kaybına verilen tepki de farklılaşacaktır.

Vücut sistemindeki değişim ve hastalıkların dış görünüşü değiştirdiği, aile içi sorunlara yol açtığı, yaşam algısı ve kontrol algısını etkilediği, travmatik etkileri olduğu söylenebilir. Ciltte ortaya çıkan yaşlılık belirtileri, saçlara düşen aklar, yavaş hareket ekme, sık dinlenme gibi durumlar hastaların uyum ve fonksiyonelliğini, psikolojisini olumsuz etkiler. Yaşlılarda kendilerine olan güvenlerini kaybetme, yetersizlik, çaresizlik ve işe yaramama duyguları, başkalarına muhtaç olma korkuları ortaya çıkar. Ayrıca hastalıklar ve bağımlı olmak yaşlının kendisinin çaresiz, aciz ve güçsüz hissetmesine, kendisinin diğerlerine yük olarak algılamasına neden olur. Bu durum yaşlıların toplumsal yaşama daha az katılmasına neden olur. Bu nedenle yaşlının ev işlerine, öz bakımına katılmasına doğrudan katılmasına fırsat verilerek bağımsızlığını sağlaması sağlanmalı ve çevresine yük olmadığı duygusu yaşatılmalıdır. Hastalıklar yaşlılığın bir sonucu olarak beklenen bir durum olsa da hastalılar travmatik olaylar olarak değerlendirilebilir. Bireyin fiziksel bütünlüğünü tehdit eder ve ölüm riski taşırlar. Özellikle ani olarak ortaya çıkan hastalıklar bireylerin kontrol etmekte zorlandıkları sıkıntılara neden olabilir, hastaya ve ailesine zor günler yaşatabilir, çaresizlik duygusunu yaşatabilir ve hastanın hayata karşı öfke duymasına neden olabilir. Yaşlılık sürecinde yaşanan hastalığın türü ve yoğunluğu oluşan psikolojik etkide oldukça etkilidir. Yaşlılık sürecinde yaşanan hastalığın türü ve yoğunluğu oluşan psikolojik etkide oldukça etkilidir. Örneğin kanser hastalığı olan yaşlı bireylerde travma sonrası bozukluğa kaygı ve depresyon da eşlik edebilmektedir. Yaşlı bireylerin içerisinde bulundukları durumlarla daha etkili baş edebilmeleri için hastalıkları üzerinde kontrol duygusu geliştirmeleri önerilmektedir. Akut hastalıklar kısa süreli ve tedavi edilebilir, kronik hastalılar ise uzun süreli ve tedavi edilmesi ya imkansız ya da çok uzun süren hastalıklardır. Kronik hastalıklar yaşlılığın doğal sonucu değildir. Sağlık önlemleri ve tedavilerle hastalıların yol açtığı ölümler önlenebilir, geciktirilebilir. Kalp hastalıkları, felç, diyabet ve kanserin önlenmesinde obezite, sigara kullanımı ile mücadele, sağlıklı beslenme ve hareketli yaşamı arttırmak önemlidir.

Ülkemizdeki ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alan kanser hastalığının görülme oranı yaşın ilerlemesi ile birlikte artmaktadır. Kanser gençlerde de görülebiliyor olsa da yaşlılar yıllar boyunca hava kirliliği, radyasyon, sigara, yanlış beslenme, zararlı kimyasallar, stres ve hormonal dengesizlik gibi çeşitli zararlı etmenlerin etkisinde kaldıklarından kansere daha yatkındırlar. Kanser nedeniyle hastanın yaşam ilgisi ve kontrol algısı azalır, ümitsizlik, karamsarlık görülür. Kanser hastalığı hem yaşlının hem de ailesinin olumsuz etkilenmesine yol açar, hastaların yaşam ilgileri azalır. Kanser tanısının hasta ile paylaşılması gerektiği günümüzde kabul gören görüştür. Çünkü kanserin tedavisi uzun ve yıpratıcıdır. Kanser tedavisi hastaya anlatılarak tedaviye katılımı ve umudu arttırılabilir. Kanser hastalığında yapılan çeşitli cerrahi müdahaleler, kemoterapi, radyoterapi sonrası depresyon görülebilir. Kanserdeki ağrılar ve tedavide kullanılan ilaçların yan etkileri de yaşlının uyumunu bozarabilir. Kanserde iyileşmek için bireyin moralinin yüksek olması önemlidir. Çevresinde kendisine destek olacak kişilerin olması yaşlı açısından hastalıkla mücadelede daha istekli olmasını sağlar.

Sonuç

Yaşlılık bireyin yaşamında oldukça kritik bir gelişim dönemidir. Bu dönemde yaşlılığın doğasına özgü işlev kaybı olabileceği gibi, yaşlılıkta gelişebilen hastalıklar da görülebilmektedir. İşlev kaybına ek olarak süreğen bir hastalık yaşayan yaşlı bireylerin çevresini, ilişkilerin hatta dünyayı da yorumlayış biçimi farklılaşabilmektedir. Yaşlılık dönemine genel anlamıyla umut ya da umutsuzluk yoğun yaşanılan duygulardandır. Birey bir taraftan yaşamını değerlendirirken bir taraftan da içerisinde bulunduğu gelişim döneminin güçlüklerine uyum sağlamaya çalışmaktadır. Dolayısıyla süreğen bir hastalığı bulunan yaşlı bireylere karşı davranışlarda içinde bulunulan döneme ve yaşanılan hastalığa uyum süreci göz önünde tutulmalıdır. Buna ek olarak, belirli bir yasın üzerindeki bireylerde gelişen ölüme yakın olma algısı, hastalıklara karşı psikolojik ve fizyolojik potansiyelinin yetersiz kullanımını tetikleyebilmektedir. Tüm bu öğrenilenler doğrultusunda yaşlının sorunları, beklentileri ve hedefleri saptanmalı, yaşlı problemlerini çözmesi için motive edilmelidir. Kişi yaşlılık süreci hakkında bilgilendirilmeli, varlığının önemli olduğu hissettirilmelidir. Yaşlının potansiyellerini keşfetmesine, becerilerini geliştirmesine destek olunmalıdır. Yaşlının çevresi ile ilişkileri arttırılmalı, değişen durumlara uyum sağlamasına yardımcı olmalıdır. Ayrıca ihtiyaç duyduğu tıbbi destek de sağlanmalıdır.