YAŞLILARDA DAVRANIŞ SORUNLARI VE UYUM - Ünite 1: Yaşlılık ve Uyum Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 1: Yaşlılık ve Uyum
Giriş
Bu bölümde, yaşlılara bakım hizmeti sunanların bu hizmetleri verirken ya da onlarla iletişim kurarken onların olumlu davranışlarının yanı sıra; olumsuz davranışlarının gerisindeki olası nedenleri daha etkili bir şekilde tahmin etmesi, öngörmesi ve anlamlandırması, buna bağlı olarak da uyum sorunlarına etkili tepkiler verebilmesi amaçlanmaktadır. Çünkü biz karşı tarafa tepki vermeden önce, bireyin bu davranışının gerisindeki nedenlere ilişkin geçici açıklamalar yapar, bu açıklamaların en olası olanını davranışın nedeni olarak belirleriz. Yaptığımız değerlendirmeler sonucu ulaştığımız neden ise bireye göstereceğimiz tepkinin niteliğini ve niceliğini belirler. Örneğin, karşınızda öfklenen, size bağıran bir yaşlının bu davranışı karşısında ne düşünür, ne hissedersiniz? Bu davranışların nedeninin, yaşlı bireyin sorun oluşturmak, sizi huzursuz etmek olduğunu düşündüğünüzde, “Huysuz ihtiyar! Her şeyi var, evi var, maaşı var, çocukları ilgileniyor, neden bu kadar öfkeli, neden bana bağırıyor? Artık dayanamıyorum!” gibi cümleler kurmak mümkün. Oysa yaşlıların içerisinde bulundukları gelişim dönemi gereği yaşadığı kayıp ve yetersizlikler sonucunda çok önemsedikleri “bağımsız olma” yetilerini ve güçlerini kaybettiklerini, bu nedenle de kendilerini engellenmiş hissederek öfkelenip, bağırıyor olabileceğini bilen bir birey yaşlılara daha farklı yaklaşabilmektedir. Dolayısıyla bireylerin hangi davranışları neden yaptığına ilişkin daha isabetli saptamalar yapıldığında, daha etkili tepkiler verilmektedir. Benzer durum olumsuz ya da bireyin uyumunu bozan sorunlu davranışlar için de söz konusudur çünkü tüm insan davranışları refleksler dışında amaçlıdır. Olumsuz veya sorunlu davranışlar da bir amaca dönük olarak gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle bu bölümde yaşlılarda gözlenen olumsuz ya da sorunlu davranışların örüntüsü, olası nedenleri ve yaşlıların bu sorunlu davranışlara neden başvurduğuna ilişkin sorulara uyum, başa çıkma ve uyum bozuklukları çerçevesinde yanıt verilmeye çalışılacaktır.
Uyum Sağlama Sürecı· ve Gelı·şı·m Görevlerı·
Yaşam döngüsünün her aşamasında bireylerin temel amacı sürekli değişen yaşam koşullarını ve kendisini yeniden düzenleyerek, yaşamlarını etkili bir şekilde sürdürmektir. Bu gelişim sürecinin her aşamasında bireylerin etkili bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmesi için, bireylerden bazı özelliklerini köreltmesi, bazı özelliklerini de geliştirmesi, sonuçta belli konularda uzmanlaşarak uyum sağlaması beklenmektedir. Bu beklentiler ise bireylerin içinde bulunduğu gelişim döneminin gelişim görevlerini oluşturmaktadır.
Gelişim görevleri bireylerin içinde bulunduğu gelişim dönemini başarılı bir şekilde atlatarak sonraki gelişim dönemlerine hazırlık yapmasını aynı zamanda bireyin kendisine güvenini ve yeterlilik duygusunu kazanmasını sağlamaktadır. Gelişim görevleri bireylerin bilişsel, duygusal ve davranışsal alanlarda bir dizi beceri kazanmasını ve belli davranışları göstermesini gerektirir.
Bu yönüyle bireylerin gelişim sürecinde başarılı şekilde ilerlemesi öncelikle bireylerin bilişsel, duygusal ve davranışsal gelişim alanlarındaki yeterliliklerine bağlıdır. Bu nedenle;
- Gelişim görevlerinin en önemli belirleyicisi herhangi bir yaş grubundaki bireylerin genel yeterlilik ve becerileridir.
- Gelişim görevlerinin bir diğer belirleyicisi ise bireyin içinde yaşadığı toplumun veya kültürün bu yaş grubundaki bireylerden yerine getirmesini talep ettiği genel beklentilerdir.
- Gelişim görevlerinin kişiye özgü olan ve bireysel farklılıkların en belirgin olduğu belirleyicileri ise bireylerin yaşam amaçları, istekleri ve değerleridir.
Özetle, gelişim görevleri ilgili yaş grubunun gelişimsel özellikleri, toplumun ve kültürün beklentileri ve bireyin kendi hedefleri ve amaçları tarafından belirlenip şekillendirilmektedir. Bireylerin gelişim özellikleri ve yaşamla ilgili hedefleri, bireylerin gelişim görevlerinde vurgulanan ve yeni roller, sorumluluklar üstlenmelerini mümkün kılan hazırbulunuşluk sürecinin de temelini oluşturarak, bireyin uyum sürecinde nasıl bir yol izleyeceğini şekillendirmektedir.
Her gelişim döneminde olduğu gibi yaşlılık dönemindeki bireyler de gelişimsel süreçte kayıpların yanı sıra sanılanın aksine birtakım kazançlar da elde etmektedirler. Örneğin, sorumlulukların azalması, rollerin değişmesi nedeni ile bireyler yaşlılık döneminde kendilerine, arkadaşlarına ve serbest zaman etkinliklerine daha fazla zaman ayırıp yaşamlarının tadını çıkarabilme şansı yakalamaktadırlar. Bu değişimleri olumlu olarak anlamlandıran ve kazanç olarak yaşayan bireyler kendilerini ve yaşamlarını gözden geçirmekte, yaşadıklarından pişmanlık duymamakta, sorumluluklarını yerine getirmiş olmanın verdiği memnuniyet ve gururla kendisinden hoşnut olduğu bir yaşam sürmektedirler.
Uyum ve Başarılı Yaşlanma
Uyum, genel olarak bireyin kendisinde ya da çevresinde meydana gelen değişikliklere yönelik olarak tepki vererek kendisini yeni durumlara uydurması olarak tanımlanabilir. Bütün bireyler gelişimsel görevleri açısından aynı görevlere, yaşam açısından eşin ölümü, yakın arkadaşların ölümü, bağımsızlığını kaybetme, emekli olma, büyükanne ve büyükbaba olma gibi benzer yaşam olayları yaşayıp benzer değişikliklere maruz kalsalar da bu değişimlere farklı tepkiler göstermektedirler. Tepkilerdeki bireysel farklılıklar da bireylerin farklı uyum davranışları sergilemelerinden kaynaklanmakta, farklı düzeylerde uyum sağlamalarına yol açmaktadır. Bazı yaşlılar bu süreci olumsuzluklardan daha az etkilenerek, yaşamdan daha fazla doyum alarak geçirmekte, bazıları ise olumsuzluklarla baş edemediği için çökmekte, kayıpları daha yoğun yaşamakta, yaşamlarından zevk alamamakta, işlevselliği ve sosyal ilişkileri bozulmaktadır.
Yaşlılığa uyum süreci;
- Seçim yapma,
- Telafi etme,
- Etkili ya da fonksiyonel kılma olmak üzere üç bileşenle açıklanmaktadır.
Bireyler yaşlılık döneminde işlevselliklerindeki azalma nedeniyle günlük yaşamla etkili olarak baş etmek ve hayatın bu evresine ve özelliklerine uyum sağlamak için üç şekilde tepki vermektedirler.
- Seçim yapma süreci ile yaşlılar günlük yaşamlarında kendileri için çok önemli ve öne çıkan alanlara daha fazla odaklanmak için bazı etkinlikler, amaçlar veya boyutların sayısını azaltma yolunda adımlar atarlar. Örneğin bu dönemde, yaşlanmanın getirdiği kayıplarla karşılaşan bireyler, seçim yapma süreci ile daha az etkinliğe yönelerek kalan enerjilerini zorunlu ve kendileri için hayati öneme sahip olan etkinliklerine ayırabilmektedirler.
- Telafi etme ise; yaşlılığın getirdiği kayıplarla ve olumsuzluklarla baş edebilmek, istenen düzeyde işlevsel olabilmek için yeni ve alternatif yollar, yöntemler kullanılması ile gerçekleştirilmektedir. Örneğin, azalan fiziksel güçleri nedeni ile gün içerisinde daha çabuk yorulan yaşlılar enerjilerini geri kazanmak için fazla uyuklamaktadırlar. Bu yolla kaybolan enerjilerine geri kavuşmaktadırlar.
- Etkili ya da fonksiyonel kılma stratejisi ise; bireylerin önemli bulduğu alanlarda işlevselliğini arttırmak için kendi kaynaklarını en üst seviyeye çıkarmak, daha da arttırmak ve zenginleştirmek için kullandığı bir yöntemdir. Bu stratejiyi diğer iki uyum stratejisinden ayıran en önemli özellik, bu stratejinin bir kayıp karşısında işe koşulmamasıdır. Aksine birey bir kayıp yaşamamakta, yaşamına daha iyi uyum sağlamak için var olan kaynaklarını daha da geliştirip iyileştirmektedir.
Bu üç, stratejiyi uygulayarak gelişim özelliklerine uygun düzenlemelerle yeni yaşam stili oluşturan yaşlılar gelişimsel süreç sonrasında ortaya çıkan kayıp ve olumsuzlukları farklı alanlardaki kazanımlarla ve özelliklerle telafi etmekte böylece dengeye ulaşarak uyum sağlamaktadırlar.
Uyum Bozuklukları
Uyum bozukluğu belirlenebilen, somut bir psikososyal stres kaynağı ya da yaşamdaki değişiklikler karşısında gösterilen geçici uyumsuzluk tepkisi olarak tanımlanmaktadır. Uyum bozukluğu belirtileri bireyin içinde bulunduğu gelişim döneminin gelişim özelliklerinden de etkilenmekte, bu nedenle yaşam döngüsünün farklı noktalarında olan bireylerin uyum bozukluğu belirtileri farklılaşmaktadır. Özellikle çocuk ve ergenler anne babasının boşanması veya ayrılması sonucunda yaşadıkları stres sonrasında evden ya da okuldan kaçma, arkadaşlarına ve çevresine öfkeli ve saldırganca davranma gibi belirtilerle tepki vermekte ve bu davranış ve tutumlar ise bireylerin uyum sorunu yaşamalarına yol açmaktadır. Uyum bozukluğu belirtilerindeki bu çeşitlilik ve farklılık nedeni ile uyum bozukluğunun altı alt türü belirlenmiştir.
- Depresyonla birlikte seyreden uyum bozukluğu,
- Kaygıyla birlikte seyreden uyum bozukluğu,
- Depresyon ve kaygı ile birlikte seyreden uyum bozukluğu,
- Dürtü kontrol bozukluğu/davranım bozukluğu ile birlikte seyreden uyum bozukluğu ve
- Karışık veya belirsiz uyum bozukluğu olarak adlandırılmaktadır.
Uyum Bozukluğu Stres ve Stresle Başa Çıkma
Uyum bozukluğu genel olarak strese gösterilen tepki olarak tanımlanmakla birlikte; stres oluşturan olay ve gösterilen tepki arasında doğrudan ve doğrusal ilişki bulunmamaktadır. Bireyler herhangi bir değişimle karşılaştıklarında otomatik olarak stres tepkisi göstermemektedirler. Öncelikle olayın veya durumun kendisi için tehdit edici olup olmadığına ilişkin bir değerlendirme yapmakta, fiziksel, psikolojik açıdan kendisini tehlikeye sokacak bir durum olup olmadığını belirlemeye çalışmaktadır. Bu süreçte de ilk aşamada stres oluşturan faktörleri, ikinci aşamada da stresle baş etme süreçlerini etkileyen kendi yeterlilik ve kapasitelerini ve çevrenin kendisine sunduğu olanakları ya da dezavantajları dikkate almaktadırlar.
Yaşlılıkta Önemli Yaşam Olayları ve Uyum Üzerindeki Etkileri
İnsan yaşamında bireylerin stres tepkisi vermesine yol açan durum ve uyaranlar sayısızdır. Ancak bu konuda çalışan uzmanlar bireylerde stres oluşturabilecek kaynakları iki grup altında toplayarak sınırlamıştır. Bu sınıflama stres oluşturan faktörlerin ciddiyetine ve birey için önemine göre gerçekleştirilmiş, stres kaynaklarının bir kısmı “önemli yaşam olayları”, bir kısmı ise “gündelik olaylar” olarak sınıflandırılmaktadır.
Stres kaynakları ister önemli yaşam olaylarından, isterse gündelik olaylardan kaynaklansın ilk aşamada bireyler tarafından kendilerine yönelik tehdit açısından değerlendirilmekte, zararlı ve tehdit edici bulunmayan olay ve durumlar stres verici, rahatsız edici olarak algılanmamakta, bireyin uyumunu bozmamaktadır. Stresle başa çıkma sürecinde bireyleri desteklemek için, bu sürecin başarıya ulaşmasını sağlayan bireysel özelliklerin belirlenmesi ve bu özelliklerin bireylere kazandırılması büyük önem arz etmektedir. Bu amaçla stresle başa çıkma sürecinde bireylerin kullandığı yöntemlerin hangi açılardan farklılaştığına yönelik olarak gerçekleştirilen çalışmalar bazı bireylerin doğrudan probleme ya da stres kaynağına yönelik tepkiler verdiğini, bazılarının ise kendi düşünce ve duyguları üzerinde çalışarak stresle baş etmeye çalıştığını ortaya koymuştur. Bireyler stresle farklı şekillerde baş etseler de bu yöntemler ortak noktalarına göre belli şekillerde gruplanmakta ve sınıflandırılmaktadır. Bireyin başa çıkma sürecindeki etkinlik düzeyini ele alan sınıflama biçimi aktif başa çıkma ve pasif başa çıkma kategorilerini kullanmaktadır. Bir diğer sınıflama biçiminde ise bireyin stresle başa çıkma sürecinde neyi hedef aldığı, neye müdahalede bulunduğu dikkate alınmaktadır. Bu son sınıflama biçimi ise başa çıkma stratejilerini problem odaklı ve duygu odaklı stratejiler olarak iki genel başlık altında ele almaktadır. Problem odaklı başa çıkma stratejileri, bireyin herhangi bir stres kaynağı ile karşılaştığında stres kaynağını ortadan kaldırmak ya da stres kaynağının etkisini azaltmak için doğrudan stres oluşturan olaya ya da duruma yönelik tepkilerini içermektedir. Duygu odaklı başa çıkma stratejileri genellikle stres kaynağı kontrol edilemez, değiştirilemez olarak algılandığında daha fazla tercih edilmektedir. Bu nedenle duygu odaklı başa çıkma stratejileri doğrudan problem ve sıkıntı oluşturan stres kaynağına dönük değildir.
Uyumu Etkileyen Faktörler
Yaşlılık dönemi eş kaybı, yakın arkadaşların ölümü, statü kaybı gibi kaçınılmaz ve geri döndürülemez yaşam olayları ile birlikte gelmektedir. Aynı zamanda, fiziksel ve zihinsel alanlarda ortaya çıkan kayıplar da bu dönemdeki bireylerin psikolojik sağlıklarını tehlikeye sokmakta, bireylerin bu riski ortadan kaldırarak uyum sağlamaları yönünde harekete geçmesine yol açmaktadır. Bazı bireyler bu süreçte değişimlere kolaylıkla uyum sağlamakta, bazı bireyler ise bu değişimleri ve kendilerini yönetememekte, uyum sorunları yaşamaktadırlar. Yaşlılık dönemindeki bireylerin benzer yaşantılara ve değişikliklere farklı düzeylerde ve farklı biçimlerde uyum sağlamaları, uyum sağlama sürecinde farklılıklara yol açan faktörlerin ele alınmasına neden olmuştur. Diğer tüm davranışlar gibi uyum sağlamaya yönelik davranışları da etkileyen ve bireysel farklılıkların temelinde yer alan kişilik özelliklerinin uyum sürecine etkisi dikkatle incelenmiş, dışadönük kişilik özelliğine sahip yaslıların içe-dönüklere oranla yaşlılığın neden olduğu değişimlere daha kolay uyum sağladığı ortaya konmuştur. Dışa dönük bireyler çevresindeki insanlarla daha fazla iletişime geçen, konuşkan insanlar oldukları için yaşama daha aktif olarak katılmaktadırlar. Dışa dönük yaşlılar yaşlılıkla birlikte ortaya çıkan kayıp ve değişimlere rağmen kendilerini kısıtlayıp sınırlandırmamakta, spor, sanat gibi alanlarda yeni uğrasılar edinmekte, çocuklara ya da arkadaşlarına kitap okumakta, bulmaca çözmekte, arkadaşları ile bir araya gelerek vakit geçirmektedir. Böylece değişim ve değişikliklere daha kolay uyum sağlamaktadırlar. Çünkü yaşamın hiçbir alanından kaçmama, yaşama aktif katılım da uyumu kolaylaştıran önemli bir faktördür. Yaşama aktif katılım bireyin tüm yaşam alanlarında girişken, dışsal gözlemci gibi davranmak yerine yaşamın içinde olmasını, çaba ve emek harcayarak sürece dahil olmasını ifade etmektedir. Örneğin, bireyin sosyal yaşama tüm benliği ile katılması, çaba ve emek harcayarak kişilerarası ilişki ve iletişimlere yatırım yapması bireyin sosyal yaşama aktif katılmasını ve kendisini bir bütünün parçası olarak hissetmesini sağlamaktadır. Bireydeki bu aidiyet ve bağlılık duygusu ise bireyin kendisini daha güçlü hissetmesine ve stres kaynaklarına daha fazla direnç göstermesine imkân sağlamakta, sonuçta uyum sağlamasını kolaylaştırmaktadır. Yaşama aktif katılımla yakından ilişkili olan ve bireyin uyum bozukluğuna karşı koruyan bir diğer özellik ise özerkliktir. Özerklik kendi kendini düzenleme, kontrol etme ve kendi yaşamı ile ilgili kritik ve önemli kararlar alabilme becerisi gibi özellikleri vurgulamaktadır. Yaşlıların yaşam kalitesi ile doğrudan ilişkili olan bağımsız olabilme, kendi yaşamını özerk biçimde sürdürebilme uyum sağlama sürecinde kritik öneme sahiptir. Bu nedenle yaslıların fiziksel ve bilişsel alanlardaki yeterlik ve becerilerini koruması, bilişsel ve fiziksel fonksiyonelliği sürdürebilmesi ve sağlığını koruması yaşlıların uyum sağlama sürecini kolaylaştırmaktadır. Temel amacı, bağımsızlıklarını idame ettirmek, korumak olan yaslıların dikkat etmesi gereken nokta kısıtlı ve sınırlı enerjilerini ekonomik olarak kullanıp sınırlı da olsa özerlik ve bağımsızlık duygularını yitirmemeleridir. Kaliteli yaşam sürdürebilmek için özerklikten kısmi olarak feragat edip, eskiden olduğu gibi her şeyi istedikleri gibi yapamayacaklarını fark edip, kendilerini çok yıpratmadan bir takım islerini yapmaları ve böylece yaşama aktif olarak katılıp, sınırlı da olsa bağımsız olduklarını hissetmeleri gerekmektedir.
Sonuç
Uyum bireylerin yaşamlarını sürdürme çabalarının sonucunda ortaya çıkan ve bireylerin fiziksel ve sosyal çevrelerinden gelen talepler karşısında, kendi kapasite, kaynak ve yeterlilikleri ile tepkide bulunması sonucunda sağlanan geçici dengelilik durumudur. Yaşlılar azalan güçleri ve işlevselliklerindeki düşüşler nedeni ile yaşlılık sürecinin olumsuzlukları ile gerçekten de etkili olarak baş edememekte uyum bozukluğu belirtileri göstermektedirler. Bu nedenle, yaşlılık dönemindeki bireylerin bu dönemin getirdiği kayıp ve yetersizliklerle baş etmesi için sınırlı kaynaklarını daha etkili kullanması konusunda desteklenmesi, bunun için de önceliklerini belirleyerek seçim yapması, yetersizliklerini diğer kaynaklardan yardım alarak telafi etmesi konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Başarılı yaşlanmanın en önemli nesnel göstergesi olan uyum sürecini desteklemek için yaşlıların yaşamındaki koruyucu faktörleri arttırmak, risk faktörlerini mümkün olduğunca azaltmak gerekmektedir. Özerklik, yaşama aktif katılım, yeniliklere açık olma, kabullenme ve sosyal destek alma gibi boyutlar açısından mümkün olduğunca yaşlılara destek olmak ve onları daha donanımlı kılmak yaslıların uyum sağlama sürecini kolaylaştırmakta, dolayısıyla bireylerin psikolojik sağlıklarını da korumaktadır.