YAŞLILARDA DAVRANIŞ SORUNLARI VE UYUM - Ünite 6: Yaşlılıkta Sıklıkla Karşılaşılan Psikolojik Rahatsızlıkların Yarattığı Uyum Zorlukları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Yaşlılıkta Sıklıkla Karşılaşılan Psikolojik Rahatsızlıkların Yarattığı Uyum Zorlukları

Giriş

Yaşlanma, dünyaya gelen canlıların zaman içerisinde aldıkları mesafe olup ölümle sona ermektedir. Yaşlılık ise yaşam süresi içerisindeki özel bir dönemi ifade etmektedir. Bu dönem fiziksel özellikleriyle ön plana çıkar, hastalıklar çoğalır, doğurganlık azalır ve her canlıda olduğu gibi yaşamın son durağı olan ölümle nihayete erer. Bu sebeple insanoğlu uzun yaşamak ister fakat hiç kimse yaşlanmak istemez. İnsan fiziksel, zihinsel, duygusal ve psikolojik olarak bir denge hâlinde yaşar ve sürekli bu dengeyi korumaya çalışır. Yaşlılık süresince fiziksel, psikolojik ve sosyal pek çok değişim insan sisteminin dengesini değiştirmektedir. Bu nedenle döneme özgü uyum zorlukları yaşanabilmektedir.

Psikolojik Sağlık ve İlişkili Kavramlar

Yaşlılıkta sıklıkla karşılaşılan psikolojik rahatsızlıkların yarattığı uyum zorluklarına geçmeden önce psikolojik rahatsızlığın ne olduğunu netleştirmek gerekmektedir. Sağlık, hastalık, normal-anormal kavramları hakkında ruh sağlığı alanında çalışan uzmanların geliştirdiği ölçütler şunlardır:

  1. İstatistiksel seyreklik: Anormal davranışın bir özelliği seyrek olmasıdır. Ancak özellikle vurgulanmalıdır ki seyreklik anormalliğin tek belirleyicisi değildir.
  2. Normların ihlal edilmesi: Sergilenen davranışın toplumsal ve ahlaki kurallara uymayan nitelikte olması
  3. Kişisel rahatsızlık hissetme: Kimi anormal davranışlarda birey davranışlarından ötürü rahatsızlık hissetmekte ve bu da anormal davranışın bir ölçütü olmaktadır. Ancak bu da diğer ölçütler gibi tek başına yeterli değildir. Çünkü bazı anormal davranış örüntülerinde (örneğin antisosyal kişilik bozukluğu) kişi rahatsızlık duymaz.
  4. Yeti yitimi ya da işlev bozulması: Bireyin yaşamının önemli bazı alanlarında bozulmaların olması ya da yeti yitimi anormal davranışın önemli bir parçasıdır.
  5. Beklendik olma: Ortaya çıkan anormal davranış ile belirtiler arasında bir uyumsuzluk söz konusu olabilmektedir.

Ancak unutulmamalıdır ki tüm bu ölçütler psikolojik anormalliğin varlığını değerlendirmek için oldukça önemli olmalarına rağmen hiç biri tek başına kesin ve net olarak anormalliği teşhis etmez. Anormal davranışların tanımlanmasını güçleştiren faktörlerden biri de kültürdür. Ruh hastalıklarının anlaşılması ve sağlatılmasında kültürün rolü ve önemi oldukça kritik olduğundan anormal davranışın evrensel bir tanımlamasını yapmak güçleşmektedir. Anormal davranışların ve ruhsal problemlerin kültürlerarası görünümleri incelenmeden doğru bir sonuca ulaşmak güçleşecektir. Çünkü ruhsal hastalıkların belirtileri kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Örneğin, İran kültüründe ruhun kalpte yer aldığına inanılır. Bundan dolayı İranlılar depresyona girdiklerinde kalp çarpıntısı, nefes darlığı, kalp sıkışması gibi bedensel belirtiler gösterirken Amerika Birleşik Devletleri’nde çaresizlik, umutsuzluk ve suçluluk duyguları şeklindeki ruhsal çöküntü ile kendini gösterir. Sonuç olarak, normal ve anormal davranışı birbirinden kesin sınırlarla ayırmak en azından şimdilik mümkün görünmemekte ve psikolojik anlamda ölçüt kabul edilecek bir ‘normal’ modeli de henüz mevcut değildir.

Yaşlılıkta Sıklıkla Karşılaşılan Psikolojik Rahatsızlıklar

Psikolojik rahatsızlıklar, insanın denge durumunu bozan ve uyum zorlukları meydana getiren önemli etkenlerden birisidir. Bu rahatsızlıkların birçoğu sadece yaşlılık döneminde görülebilen rahatsızlıklar olmayıp daha erken yaşlarda da görülebilme özelliğine sahiptir.

Yaşlılarda en sık görülen psikolojik rahatsızlıklardan biri depresyondur. Yapılan araştırmalara göre yaşlılık depresyonu sık olmasına rağmen, yaşlıların başvuru nedenlerindeki tablonun gençlere göre farklı olması tanının atlanmasına sebep olmaktadır. Depresyonlu olan yaşlı hasta doktora, halsizlik, vücudun farklı yerlerinde ağrılar, baş ağrısı, karın ağrısı, eklem ağrıları, kabızlık gibi somatik (bedensel) yakınmalarla başvurmaktadır. Tanının atlanmasındaki bir diğer neden de bu yakınmaların kronik kişilik özelliği olarak algılanmasıdır. Buna ek olarak depresyon tanısı konulmuş yaşlı hastalarda intihar riskinin değerlendirilmesi çok önemlidir. Yaşlı bireylerde intihar davranışı genel toplumdan daha sık görülür, öldürücü yöntemlerin (silah, asma gibi) kullanımı sıktır, tamamlanmış intihar oranı yüksektir.

Yaşlılık döneminde karşılaşılan diğer bir psikolojik sorun ise deliryumdur. Deliryum; hızlı başlayan, dalgalı seyir gösteren, çok farklı nedenlerden dolayı ortaya çıkan, bilinç, algılama, düşünce, uyku-uyanıklık döngüsü değişimlerinin eşlik ettiği bir klinik sendromdur. Nöropsikiyatrik anormalliklerle ortaya çıkar ve yaşlılarda sık görülür.

Yas, yaşlılıkta sıklıkla karşılaşılan diğer bir psikolojik süreçtir. Yaşlılık bireylerin pek çok kayıp yaşadığı bir dönemdir. Eş, arkadaş ölümü yanı sıra işin, sağlığın, bağımsızlığın ve rollerin de kaybı yaşanmaktadır. Bu nedenle yaşlılık döneminde yas dikkatle alınması gereken bir süreçtir.

Yaşlılıkta sıklıkla karşımıza çıkan ruhsal rahatsızlıklardan biri de anksiyete (kaygı) bozukluklarıdır. Anksiyete bozuklukları bilişsel ve bedensel belirtilerle kendini gösterir. Bilişsel belirtiler arasında disfori (depresif duygudurum, keyifsizlik durumu), kötü bir şey olacak beklentisi, irritabilite (hafif uyarılara karşı şiddetli/ aşırı cevap verme), çabuk öfkelenme, huzursuzluk hissi, denetimini yitirme veya çıldırma korkusu; bedensel belirtiler arasında çarpıntı, terleme, nefes darlığı, yerinde duramama, göğüs ağrısı, bulantı, baş dönmesi ve fenalaşma hissi, uyuşukluk-karıncalanma duyumları sayılabilir. Yaşlı bireyler ruhsal sıkıntılarından bahsetmeyi uygun bulmadıkları için çoğunlukla anksiyetenin bedensel belirtilerini tarif ederler.

Yaşlılık döneminde alkol ve madde kullanımı genç erişkinlik dönemine göre daha düşüktür, ancak; erken başlayan alkol bağımlılığı ileri yaşlara devam edebildiği gibi ileri yaşta ilk kez başlayan alkol kullanımı ve bağımlılığı da görülmektedir. Alkol kullanımı ileri yaşlarda yasal problemlere daha nadir sebep olur, izole kullanım sıktır, bu nedenle kolayca gözden kaçabilir.

Uyku bozuklukları yaşlılarda yaygın ve önde gelen sorunlardan biridir. Birçok çalışma bulgusu, yaşlıların yaklaşık %40’ının uyku kalitesinden hoşnut olmadığını ve kronik uyku problemi yaşadığını göstermiştir.

Yaşlılıkta en çok görülen ve uyum zorlukları yaratan rahatsızlıklardan biri de demanstır. Demans, birden fazla bilişsel işlev alanında, kişinin günlük yaşamını etkileyecek, sosyal ve mesleki işlevsellikte bozulmaya neden olacak ilerleyici yıkımla karakterize bir sendromdur. Demans tek bir hastalığı değil, hastalıklar topluluğunu ifade eden bir şemsiye terimdir. İlerleyen yaşlarla birlikte demans sendromlarının görülme sıklığı artar. Demansın başlangıç semptomları yavaş bir şekilde bellek kaybı, yeni problemlere uyum ve bunları çözmede zorluk, çevreden gelen uyaranlara alışıldıktan daha geç cevap verme şeklinde özetlenebilir.

Alzheimer hastalığı; beynin, öncelikle hafıza olmak üzere, tüm bilişsel fonksiyonlarında ilerleyici kayba neden olan ve mikroskobik olarak beyinde anormal protein depolanmasıyla karakterize bir hastalığıdır. Alzheimer hastalığının en tipik semptomu olarak bellek kaybından söz edilir.

Yaşlılıkta Uyum Zorlukları

Uyumu bireyin kendi ihtiyaçlarıyla çevre beklentileri arasında kurabildiği ahenk olarak tanımladığımızda, çok defa yaşlıdan ne kendi ne de çevresi çok memnun görünmediğine göre pek çok uyum sorunlarının olduğu düşünülebilir.

Yaşlılıkta özellikle, yaşanan fiziksel ve bilişsel değişmelere uyum, yaşamdaki yeniliklere (ör; bakımevinde yaşamaya başlama vb.) uyum gibi konularda zorluk yaşanabilmektedir. Bu uyum alanlarındaki zorluklar da yaşlılarda pek çok farklı tepki doğurabilmektedir; eskiye özlem duyma, içine kapanma, öfke, kızgınlık ve kaygı duyguları gibi. Buna ek olarak uyum zorluklarının farklı yansımaları da olabilmektedir; intihar girişiminde bulunmak, kendini yetersiz hissetmek, başkalarına yük olduğunu hissetme, duygusal ve sosyal izolasyon gibi. Bu bağlamda yaşlıların genel anlamda yaşam kalitelerinin arttırılabilmesi için, uyum zorluklarının çok boyutlu olarak ele alınması ve mümkün olduğunca en aza indirilmesi gerekmektedir.

Yaşlı istismarı ve ihmali, ailede ve kurumsal bakım yapan yerlerde yaşlılara karşı yapılan bedensel, ekonomik ve psikolojik nedenli istismarlardır. Yaşlı ihmali, pasif ve aktif ihmal olarak tanımlanmaktadır. Aktif ihmal, temel yaşama ihtiyaçlarının (yiyecek, su barınma, giyinme tıbbi ve duygusal destek vb.) karşılanmasındaki eksiklik ve yetersizliktir. Yaşlıya bilinçli olarak (kasıtlı) fiziksel ve duygusal acı vermeyi de içermektedir. Bu davranışlar bilinçli ihmal adını almaktadır. Pasif ihmal, zarar verme niyeti olmadan bakıcı kişinin, yaşlı bireyin temel ihtiyaçlarını karşılamada yanlış davranışıdır. Yaşlılar en çok kendilerine bakan kişiler tarafından ihmal ve istismara uğramaktadırlar. Yaşlının yaşı yükseldikçe ve bir başkasının bakımına bağımlı hâle geldikçe ihmal ve istismara uğrama olasılığı da artmaktadır. Üstelik ihmal ve istismarı uygulayan kişi genelde yaşlının yakını olduğundan (eşi, kızı, oğlu, gelini), yaşlı bireyler içinde bulundukları durumu ifade etmekten çekinmektedirler. Bu nedenle yaşlılarda farkındalık yaratma, toplumdaki yaşlı bakımı denetim mekanizmalarını arttırma gibi çalışmaların arttırılması gerekmektedir.

Yaşlılarda Uyum Zorluklarına Yaklaşım: Ekolojik Sistemler Kuramı

Yaşlıların psikolojik rahatsızlıklarından kaynaklanan uyum problemleri ele alınırken bireylerin etkileşimde bulundukları bütün ögeleri bir sistem olarak ele almak gerekir.

Bronfenbrenner’in geliştirdiği Ekolojik Sistemler Kuramı’na göre, bireyin çevresi birbiri içine yerleşmiş katmanlardan meydana gelen karmaşık ilişkiler sisteminden oluşmaktadır. Bireyin gelişimi bu katmanların birbirleriyle ve kendi içlerindeki ilişkiler, bu ilişkilerin ortaya çıktığı geniş bir toplum ile olan ilişkilerinden etkilenmektedir. Ekolojik kuram, insanların ait oldukları farklı alt sistemleri incelemektedir. Bu alt sistemler; mikro sistem, mezo sistem, ekzo sistem, makro sistemdir. Bronfenbrenner, çocuğun gelişiminde bu iç içe geçmiş sistemlerin doğrudan veya dolaylı etkilerinin olduğunu ileri sürmüştür. Her ne kadar bu kuram çocuk merkezli ele alınmış dahi olsa yaşlılardaki uyum zorlukları ve çevreyle olan etkileşimleri incelenirken bu yaklaşımdan yararlanılabilir. Bu bağlamda yaşlılardaki uyum problemlerini ele aldığımızda, bir yaşlıyı yaşadığı çevresinden bağımsız düşünerek hareket etmemek gerekmektedir. Yaşlı ve çevre sürekli karşılıklı etkileşim hâlinde olduklarından uyum problemlerinde sadece yaşlıya odaklanmamak, bireyi çevresindeki ilişkilerle birlikte düşünmek bizlere geniş açılı bir bakış açısı kazandırmaktadır.

Sonuç

Yaşlılık pek çok alanda olduğu gibi, psikolojik sağlığın da risk altında olduğu bir evre olarak düşünülebilir. Yaşlılık döneminde ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıklar doğrudan veya dolaylı olarak yaslı bireylerin uyumunu bozabilmektedir. Psikolojik sağlık maalesef yaşlılıkta negatif görüşlerin en çok etkilediği alanlardan biridir. Depresyon, demans ve kaygı bozukluklarının, yaşlılığın doğal bir parçası gibi görülüp profesyonel yardıma başvurulmaması çok sık karşılaşılan bir durumdur. Yaşlılığın depresyonu beraberinde getirdiği, yaşlı insanların depresyonda olmasının normal olduğu düşüncesi, depresyondaki yaşlıların sağlık hizmetlerine erişimini etkileyen faktörlerdendir. Benzer şekilde yaşla birlikte hafıza ve diğer bilişsel işlevlerin kötüleşmesi sıklıkla normal olarak görülür, unutkanlık yaşlanmanın doğal parçası gibi görülebilir ve tedaviye geç ulaşılır. Yaşlanma ile ortaya çıkan doğal değişimlerle patolojik olguları ayırt etmek, gereksiz müdahale ve tedavileri önlemek, gerekli durumlarda zaman kaybetmeden önlem almak ve müdahale edebilmek açısından son derece önemlidir. Yaşla birlikte görülen değişimler ve hastalıklar arasında kesin bir çizgi vardır, bu konuda yapılacak bilgilendirme ve eğitimler toplumun olumsuz görüş ve tutumlarını önemli ölçüde değiştirmeye yardımcı olacaktır.