YAŞLILARDA DAVRANIŞ SORUNLARI VE UYUM - Ünite 8: Yaşlılıkta acil Müdahale Gerektiren Psikolojik Sorunlar ve Yaşlıya Yaklaşım Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Yaşlılıkta acil Müdahale Gerektiren Psikolojik Sorunlar ve Yaşlıya Yaklaşım

Giriş

Yaşamın son evresi olan yaşlılık dönemi bir yandan yaşam deneyimlerinin en üst düzeye çıktığı bir dönem olarak kişilerin yaşam zorluklarıyla başa çıkmada en usta oldukları dönem olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan ise, yaşlılık dönemi kişilerin çeşitli biçimlerde diğerlerinin desteğine en çok gereksinim duydukları dönemdir. Yaşlılık döneminde kişinin diğerlerinin desteğine gereksinim duyduğu en önemli sorun alanlarından birisi psikolojik destek gereksinimidir. Psikolojik destek; can sıkıntısını giderme, daha iyi vakit geçirme, zamanını verimli kullanma, diğerleriyle paylaşımda bulunma, sevgi ve özlem gereksinimini giderme gibi göreceli olarak daha normal sınırlarda seyreden psikolojik durumlar söz konusu olduğunda günlük yaşamın rutinleri içinde sağlanabilmektedir.

Yaşlılık Döneminde Acil Müdahale Gerektiren Psikolojik Belirtiler

Yaşlılarda oluşan zihinsel değişikliklerle birlikte ruhsal değişikliklerde meydana gelir. Acil ruhsal sorunlar ile başvuran yaşlı bir kişi için öncelikle sorunun ne olduğu açık bir şekilde ortaya konmalıdır. Acil bir durumun var olup olmadığı öncelikle bu belirtilerin varlığı ile ortaya konabilir. Yaşlı bakım elemanının bu bağlamda bu belirtilere dikkat etmesi gerekir. Sorun tanımlanırken bu sorunun nasıl ortaya çıktığı, daha önceden var olup olmadığı, nasıl bir seyir izlediği, daha önce bir ruhsal yardım arayışının olup olmadığı, herhangi bir ilaç kullanılıp kullanılmadığını öğrenmek gerekir.

Gerçeği değerlendirme yetisinin bozulması kişinin bilinçli bir biçimde hareket edemeyeceğinin de göstergelerinden birisidir. Yaşlılıkta ortaya çıkan bu rahatsızlıkların kimileri görece daha hafifken bazıları oldukça ağır seyreder. Ayrıca ortaya çıkan hastalıkların bazılarında kişilerin bilinçlerinin kapandığını ve gerçeği değerlendirme yetilerinin bozulduğunu bazılarında ise bilincin kapanmadığını ve bireyin gerçeklerden kopmadığını görebiliriz. Bu durum psikoz ve nevroz kavramlarını gündeme getirmektedir. Psikotik belirtiler ya da “psikoz” kişinin gerçeklik ile bağının koptuğu bir durumdur. Böylesi bir durumda kişinin gerçek olan ile gerçek olmayanı birbirinden ayrıt etmeyebilmektedir. Psikoz durumunda kişi gerçekte olmayan bazı algılamalara sahiptir. Örneğin, kötülük göreceğin birilerinin kendisini takip ettiğini söyleyebilir (hezeyan) veya olmayan kişi ya da nesneleri gördüğünü (halüsinasyon) ifade edebilir. Depresif durumdaki bazı yaşlıların bu tür hezeyan ve halüsinasyonlar yaşadıkları bilinmektedir. Yaşlı kişide depresyona bu depresyonun ile orantılı olarak psikotik belirtiler de eşlik edebilir. Hezeyan (Sanrı, delüzyon); bir kültür içinde paylaşılmayan, gerçeğe uymayan, mantıklı bir düşünce ile değiştirilemeyen, direnen bir inanıştır. Yaşlı kişi geçmişteki pişmanlıklarını depresyonda sıklıkla dile getirebilir; bu suçluluk duygusu o kadar yoğun olabilir ki suçluluk bir düşünce bozukluğuna hezeyan düzeyine varabilir. Bu durumda kişi aksini gösterir kanıtlar olmasına karşın suçsuzluğu konusunda ikna edilemez. Bu bağlamda hezeyan yasayan bir kişiyi ikna etmek yerine tıbbi müdahalede bulunulması çok daha iyidir. Halüsinasyon ise gerçek bir uyaran olmamasına karsın ortaya çıkan algılamalardır. Görsel ve işitsel olabileceği gibi koku, tat halüsinasyonları ve beden uyarımları ile ilgili halüsinasyonlar da bulunmaktadır. En sık işitsel ve görsel halüsinasyonlara rastlanmaktadır. İşitsel halüsinasyonlar konuşma biçiminde işitilen sesler şeklinde olabileceği gibi, müzik, hayvan veya cihaz sesleri şeklinde olabilir. Görsel halüsinasyonlar ise basit ya da karmaşık durumlarda olabilirler ve işitsel halüsinasyonlar ile beraber bulunabilir.

İntihar fikirleri kişinin acil müdahale ihtiyacını belirleyen önemli bir belirtidir. Eğer bir kişi şaka yollu bile olsa ölümden bahsediyorsa intihar olasılığı var demektir. Bu nedenle bu durumu asla göz ardı etmemek gerekmektedir. İntihar fikirleri bazı durumlarda psikotik bir sürecin ürünü de olabilmektedir.

Yaşlılık gerek biyolojik gerekse psikolojik yeterliliğinin azaldığı ve kısmen yitirildiği bir psikososyal dönemdir. Yaşlı kişilerin sıklıkla yaşadıkları psikolojik rahatsızlıklardan birisi depresyondur. Belirtiler hem gençler hem de yaşlı kişiler için ortak belirtiler olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte yaşlı kişilerin depresyon yaşama biçimlerinin gençlere göre bazı farklılıkları vardır. Yaşlı bireylerde depresyon “zamanın kalmadığı ve yaşamın yitirildiği” duygusuyla gelişen uzun bir yas sürecidir. Depresif duygu durumunda kişi sürekli çökkün, üzüntülü hissettiğini ifade eder. Yaşlı bireylerde bu durum sözle ifadeler yerine sık ağlamalar, gündelik işlevlerde ağırlaşma seklinde gözlenebilir. Kişinin yaşadığı ufak zorlanmalarda daha çabuk ağlayabildiği, mutsuz olduğu gözleniyorsa sürekli bir depresif ruh halinden söz edebiliriz. Böyle bir durumda müdahale gerekir. Depresif durumdaki bir yaşlı için düşünüldüğünde kişinin daha önce sergilediği sosyal davranışları artık sergileyememesi yapsa da keyif almaması gibi durumlar onun depresyonda olduğunun işaretleri olabilir. Suçluluk ve umutsuzluk depresyonda en tehlikeli belirtiler arasında yer almaktadır. Böyle bir durumda kişinin intihar etme olasılığı bile bulunmaktadır. Bu nedenle böylesi yoğun düşünceler olan kişinin acil müdahale görmesi gerekir.

Yaşlılar ruhsal sıkıntı ve bunaltı duygularını ifade etmek yerine çocukluk çağında olduğu gibi bedensel belirtiler ile ifade etmek yoluna giderler. Bu durum somatizasyon bedenselleştirme olarak adlandırılır. Kişi bedensel yakınmalar yoluyla depresyonda olduğunun işaretlerini verebilir. Depresyonun belirgin göstergelerinden birisi de iştahsızlık veya yemek yemeye karşı isteksizliktir. Yaşlı kişilerde iştahsızlık ve belirgin kilo kaybı giysilerin bollaşması, yemek ve öğünlerde isteksizlik şeklinde kendini gösterebilir. Depresyonda genellikle uykusuzluk gözlenir. Uykusuzluk dikkat sorunlarını da beraberinde getirir. Dikkat konusunda gözlenen bu bilişsel kusurların demans sürecinden dikkatli bir şekilde ayırt edilmesi gereklidir. Uzman bir hekimin görüşlerine ihtiyaç vardır.

Depresyon için önemli bir belirti olmasına karşılık cinsel istekte azalma yaşlılık dönemindeki depresyonda bireyler tarafından daha az dile getirilir. Yine de kişilerin cinsel yönden isteksiz oluşları depresyonda olduklarının önemli bir göstergesidir. Geçmişte olan hatalardan veya hata olarak gördüğü yasam olaylarından sıklıkla söz etmesi bu olaylara dair abartılı suçluluk ve pişmanlık duygularının ifade edilmesi yine depresyon açısından uyarıcı olabilir.

Yaşlılarda İntihar ve İntihar Düşünceleri

İntihar çoğu zaman depresyonla birlikte görülen bir eğilimdir. Yaşlılarda depresyon sırasında intihar fikirlerinin daha az dile getirildiğini ancak paradoksal olarak yaşlılarda intiharların daha yüksek oranda ölümle sonuçlandığını ortaya koymaktadır. Gerçekte yaşlılarda intihar oranları oldukça yüksektir. Yaşlılıkta intihar için risk faktörleri umutsuzluk, erkek cinsiyet, düşük eğitim düzeyi, yalnız yaşama, dul veya boşanmış olma, düşük sosyo-ekonomik düzey, yaşamı sürdürme nedenlerinin azlığı, psikiyatrik ve/veya fiziksel hastalıkların varlığı ve geçmişte intihar girişimlerinin olmasıdır.

Yaşlılarda intihar düşünce ve davranışlarının ele alınmasında motivasyonel görüşme tekniklerinin işe yarayabileceği belirtilmektedir. Bu teknik danışmanlık yapma, empatik yaklaşım, kişinin yaşam ile ilgili sorumluluğu almasına olanak tanıma, gerektiği durumlarda öneriler getirme, elde bulunan seçenekleri ve yardım yollarını sunma ve kendine güveni ve yeterliliği arttırmaya yönelik girişimlerdir.

Yaşlılıkta Acil Müdahale Gerektiren Hastalıklar ve Uygun Yaklaşım

Kimi rahatsızlıklar kişinin intiharına, çevresine ciddi zararlar vermesine, kişinin yaşam kalitesinin çok düşmesine veya evden kaçmasına, kaybolmasına neden olabilmektedir. Öte yandan yaşlılık döneminde görülen bazı psikolojik rahatsızlıklar sürekli, bazıları dönemsel bazıları da acil müdahaleyi gerektirebilmektedir.

Yaşla birlikte gelişen psikolojik hastalıklardan birisi de deliryumdur. Deliryum ani başlangıçlı, zaman içinde dalgalanan algılama, dikkat ve bilinç düzeyinde değişikliklerin olduğu, uyku-uyanıklık döngüsü, davranış ve hareketlerde değişikliklerin olduğu organik gelişen bir tablodur. Deliryum’da kişinin yer, kişi ve zaman bilgisi ve yönelimi sıklıkla bozulmaktadır. Çoğu zaman kişinin dikkatini bir yöne kaydırması veya dikkatini odaklaması başarısızdır. Deliryum beynin akut olarak gelişen bir yetmezlik durumu olarak da tanımlanabilir. Aşırı konuşma, aşırı uyarılmışlık hali, dikkat dağınıklığı, gezinme, sürekli hareket etme, davranış bozuklukları örneğin yatak çarşaflarını çekiştirme gibi belirtilerin egemen olduğu bir tablo gözlemlenebilir. Bu duruma “hiperaktif deliryum” denmektedir. Bazı durumlarda da tam tersine bireyin daha çok uykuya eğilim gösterdiği, konuşmada yavaşlama, donukluk, motor hareketlilikte azalmanın olduğu “hipoaktif” form gözlemlenmektedir. Deliryum müdahale edilmesi gereken bir durumdur.

Deliryumda ilk adımda kişinin psikiyatrik ve nörolojik açıdan muayene edilmesine olanak sağlamak gerekir. Kişinin hastaneye özellikle yaşlıların bakım ve tedavisinin yürütüldüğü geropsikiyatrik ünitelere yatırılması en uygun yoldur. Kişinin aşırı uyaranlardan arındırılmış, iyi havalandırılan ve ışıklandırılan bir ortamda bulunması önemlidir. Kişiye bakım veren sağlık çalışanının deliryumun belirtileri, seyri ve önemi konusunda bilgilenmesi gereklidir.

Demans hastalığında bilinç kaybı, bellek, zeka, düşünme, davranış ve sosyal yeteneklerde ciddi bozulmalar meydana gelmektedir. Bu yönüyle kişinin işlevselliğini önemli oranda bozan bir durumdur. Demans yaşın ilerlemesine paralel olarak artmaktadır. Demans birçok farklı nedenle gelişebilir. Bunlardan en bilineni ve en yaygın olanı Alzheimer Hastalığıdır. Demansa ait bu davranış bozuklukları yoğunlaştığında ve yaşlının ortamında bu davranış bozukluklarının idaresi zorlaştığında acil olarak psikiyatri açıdan değerlendirilmeleri gerekir. Acil değerlendirmede çoğunlukla bu davranış bozuklukların tedavisine yönelik çabuk etki edebilen genellikle yatıştırıcı ilaçlar önerilmektedir. Demans tanılı yaşlılar hem demans tanısına bağlı olarak hem de sıklıkla başka hastalıklar dolayısıyla tedavi gördükleri için ve çoklu ilaç kullandıkları için deliryum açısından daha fazla risk altındadırlar.

İki Uçlu Duygudurum Bozukluğu, manik ve depresif duygudurum dönemleri olmak üzere iki kutupta yer alan duygulanım ile kendini gösterir. Bu bozukluk çoğunlukla yaşamın erken dönemlerinde 20’li yaşların erken dönemlerinde başlar. Manik dönem kişinin aşırı hareketli, zaman zaman saldırgan olabildiği, halüsünasyon veya hezeyanların olduğu bir dönemken depresif dönem daha kişinin içine kapandığı ve depresif yakınmalar içinde olduğu bir dönemdir. Manik dönemdeki hastalar abartılı bir benlik algısına sahiptirler. Diğer bir ifade ile bu dönemdeki kişiler kendilerine gereğinden fazla ve akıldışı anlamlar yükleyebilirler. Manik dönemdeki kişiler kendilerine veya çevresindekilere zarar verebilmektedir. Bu nedenle öncelikle bu durumdaki bir kişiyle iletişime dikkat etmek ve onu yatıştırmak gerekmektedir. Manik dönemdeki bir yaşlı için en uygun yol doktor müdahalesidir. Yaşlılarda manik bireyler maninin yarattığı toplumsal ve adli sorunlar nedeniyle hastaneye yatarak tedavi görmeleri sıklıkla gereklidir. Manik durumda öncelikle manik belirtiler gösteren birey kontrol altına alınmalıdır. Duygudurum bozukluklarının diğer kutbunda yer alan durum “depresyon“ dur. Depresyon görünüm ve belirtileri itibarı ile daha önce sözü edilen tek uçlu depresyonlar ile benzer görünümde ve özellikte olmakla beraber, iki uçlu duygudurum bozukluğunun bileşeni olan depresyonların özellikle yaşlılık döneminde daha ağır şiddette seyredebileceği unutulmamalıdır.

Halk arasında kaygı olarak bilinen anksiyeteye yaşlılık döneminde sıklıkla rastlanır. Anksiyete yaşayan kişinin en belirgin halinin tedirginlik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Kişi kötü birşey olacağı beklentisi içinde tedirgindir ve bu kaygısının gerçek bir nedeni ya hiç yoktur ya da o denli kaygılanacak bir durum yoktur. Yaşlılık döneminde anksiyeteyle kendini gösteren çeşitli hastalıklar yaşanabilmektedir. Kaygı ani ve nedensiz bir biçimde ortaya çıkabilir ve kişiyi allak bullak edebilir. Bazı bireylerde nedensiz biçimde ortaya çıkan kaygı kısa süre içinde doruk noktasına çıkıp tekrar azalabilir. Kaygı durumunda bireylerde göğüs ağrısı, çarpıntı, ölme veya çıldırma korkusu veya kontrolünü kaybedeceği kaygısı görülebilmektedir. Anksiyete bozuklukları çoğunlukla yaşamın daha erken dönemlerinde başlar; ancak yaşamın ileriki yıllarında bu hem tıbbi durumda olan değişimler hem de psikososyal zorlanmalar anksiyete bozukluklarının alevlenmesine neden olabilirler. Anksiyete bozuklukları yalnız anksiyete belirtileri ile seyredebileceği gibi sıklıkla depresyon tablosu ile birlikte olabilir. Depresyon ile birlikteliği intihar fikirleri oluşması olasılığını arttırır ve maalesef bu birliktelikte yapılan girişimler daha çok ölümle sonuçlanabilir.

Şizofreni, düşünce, algılama, davranış ve motor aktivite, motivasyon ve duygu duruma ait belirtilerle tanımlanan, çoğunlukla ergenliği takip eden dönemde başlayan önemli bir ruhsal bozukluktur. Geç başlangıçlı şizofreni olgularında özellikle perseküsyon (kötülük görme) hezeyanları ve işitsel halüsinasyonlar belirgindir. Şizofreni tanılı bir yaşlı kişinin kendi yaşamında aldığı kararlar, işlediği fiillerin anlam ve sonuçlarını kavrayabilmesi ve davranışlarını yönlendirme yeteneği bu bozukluktan önemli derecede etkilenebilir. Sonuç olarak şizofreni tanılı yaşlı kişilerin mutlaka düzenli psikiyatrik kontrollerinin yapılması, ilaçların düzenli temini ve ruhsal açıdan bakımının sağlanması gerekmektedir. Alevlenme dönemlerinde şizofren hastalarının psikiyatrik rehabilitasyona tabi tutulmaları gerektiğini unutmaması gerekmektedir.

Sonuç

Yaşlılık dönemi fiziksel ve yakın kayıplarının olduğu bir evredir. Bu evrede kayıplara bağlı olarak çeşitli psikolojik sorunlar yaşanabilmekte ve bu psikolojik sorunlar kişiyi ölüme kadar götürebilmektedir. Bu nedenle tıpkı bedensel rahatsızlıklarda olduğu gibi psikolojik rahatsızlıklarda da tıbbi müdahale son derece önemlidir. Yaşlı bakım elemanlarının bakım verdikleri kişilere bu bağlamda destek olmaları öncelikle yaşlılık döneminde psikolojik sorunlara olan yaklaşımlarıyla ilgilidir. Bu dönemde bu tür sorunların ortaya çıkabileceği ve bu konuda yardım alınması gerektiğinin farkında olmaları gerekmektedir. Ayrıca bakım uzmanlarının hastalık belirtileri konusunda duyarlılıklarının yüksek olması ve acil müdahale gerektiren durumları fark edebilmeleri gerekmektedir. Acil müdahale gerektiren durumlarda tıbbi tedavi öncesinde yaşlı kişiyle sağlıklı bir iletişim içinde olmak, inatlaşmamak, ikna etmeye çalışmamak, onunla ikili bir tartışmaya girmemek gerekmektedir.