YENİ TEKNOLOJİLER VE ÇALIŞMA HAYATI - Ünite 6: Yeni Teknolojiler ve Çalışanların Örgütlenmesinin Yeni Boyutu Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Yeni Teknolojiler ve Çalışanların Örgütlenmesinin Yeni Boyutu

Giriş

Teknolojik değişim yaratmış olduğu yeni üretim ilişkileri ile çalışma ilişkilerinin yeniden biçimlenmesini sağlar. Sanayi Devrimi’yle başlayan süreç hem kendine özgü tarihsel yapıları oluşturmuş hem de çalışma ilişkileri tarihi açısından farklı deneyimlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Birbirinden farklı konular gibi gözükse de makine kırıcılığı olayları ve kolektif eylem biçimleri benzer çatışmaların ortaya çıkardığı hoşnutsuzlukların toplumsal alana yansıyış biçimleridir.

Makine kırıcılığı eylemleri, teknolojik ilerlemenin durdurulamazlığı ve makine kırıcılarının teknoloji karşıtları olduğu gibi yaygın yanlış kabullere göre değerlendirilmiştir. Ortak çıkarlar için birlikte hareket edebilmenin koşulları ve bu kolektif eylemlerin toplumsal hareketler olarak hangi talepleri öne sürdükleri ve İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze toplumsal hareketlerin geçirdiği farklılaşmalar ele alınacaktır.

İngiltere’nin Makine Kırıcıları

Makine kırıcılığı, geleneksel çalışma biçimlerinin ve onların getirdiği toplumsal konumların keskin bir farklılaşmaya başladığı sanayileşmenin erken dönemlerinde kendini göstermeye başlayan dönüşümün, toplumsal alana uzanan hoşnutsuzluklarının bir uzantısıdır. Makine kırıcılığı genel olarak endüstri ilişkilerinin henüz kurumsallaşmadığı bir dönemde kendini gösteren sınıfsal mücadeleler olarak adlandırılabilir.

Bu dönemin İngiltere'sinde tarım temel ekonomik etkinliktir (nüfusun yarıdan fazlası kırsal alanlarda yaşamakta ve beşte biri tarımla uğraşmaktadır). Ev ve fabrika ayrımının net olmadığı; ev içi üretime dayalı bir toplumsal işbölümünün varlığı gözükmektedir.

Makineleşme nitelikli el işçiliği (zanaatkârlık) gerektiren su gücüyle işleyen makineler ve tezgâhlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Gündelik hayatın temposu düşük, karayolları gelişmemiş, ulaşım su kanallarıyla sağlanırken demiryolları ise yeni inşa edilmektedir.

Napolyon Savaşları ile uluslararası ticaret durma noktasına gelmiş, bu durum kömür madenciliği, dokumacılık ve çorapçılık gibi tekstil dallarını etkilemeye başlamıştır. Savaşın etkilerinin azalmaya başladığı 1812'lere kadar düşük ücretler ve işsizliğe bağlı olarak yoksulluk, temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının yükselmesi ve ekonomik durgunluk görülmüştür.

Çitleme hareketiyle (yaklaşık 12 bin km 2 lik bir alan) ortak mülkiyete ait tarım topraklan özel mülkiyete dönüştürülerek dokuma sektörünün ihtiyaç duyduğu koyun yetiştiriciliğine ve buna bağlı olarak tarımdan şehirlere doğru bir göçün ortaya çıkmasına neden olmuştur. Böylece tarımsal etkinliklerin hareket alanı daralmış, kırsal kesimde hayat standartlarını düşürmüştür. Bu süreç makine kırıcılığı eylemlerini de içeren toplumsal hoşnutsuzlukların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Makine kırıcılığının iki biçimi vardır:

  1. Doğrudan makinelere karşı bir düşmanlık değil, belli koşullarda işverene baskı uygulayabilmek için başvurulan yöntem: Bu yöntem yalnızca makinelere karşı değil, en hassas zararın nasıl oluşabileceğine bağlı olarak hammaddelere, ürünlere veya işverenin özel mülkiyetine yönelik olabilmektedir. 18. yüzyılın başlarından itibaren kendini gösteren bu yöntem Hobsbawm'a (1952: 59) göre toplu pazarlığın isyanla yapılan bir biçimi olarak da tanımlanabilmektedir. Bu etki hem işverenlere baskı kurmada bir araç hem de işçiler arasında temel bir dayanışma sağlamaktadır.
  2. İşçi sınıfının, özellikle işgücü tasarrufu yapan, Sanayi Devrimi'nin yeni makinelerine yönelik doğrudan düşmanlığı: Hobsbawm'ın bu yıkıcılık üzerine yaptığı gözlemler şu şekildedir:
    • Tahmin edildiği gibi bu düşmanlık ne gelişigüzel ne de doğrudan belliydi,
    • Bölgesel ve sektörel bazı istisnalar dışında pratik etkileri azdı,
    • Yalnızca işçilerle sınırlanmış değildi, imalatçıları da kapsayan halk tarafından ortak paylaşılan düşüncelerdi.

Bu gözlemler, doğrudan makinelerden gelen tehditler; işsiz kalma ve yaşam standartlarını sürdürememe, özgürlüklerin ve saygınlıkların yitirilmesiyle ilişkilendirilebilmektedir.

Luddizm ve Makine Kırıcılığı

Makine kırıcılığına benzer hoşnutsuzluk ifadelerinin 1780'lerden sonra tekstil alanında etkinlik gösteren (pamuk, yün ve ipek) İngiltere'nin orta bölgelerinde (Nottingham, Leicestershire, Derby) yoğunlaşmaya başladığı görülmektedir. Yaşanan yoğunlaşmanın Kasım 1811'den Ocak 1813'e kadar olan kesitinde doruk noktasına ulaşan bu mücadeleler, Luddizm olarak anılmakta ve makine kırıcılığının simgesel ve özgül bir dönemine denk düşmektedir.

Dönemin makine kırıcıları işverenlere veya kamu otoritelerine yolladıkları mektupları Ned Ludd, General Ludd, Yüzbaşı Ludd ya da Kral Ludd olarak imzalıyorlardı. Gönderildiği yer olarak da Robin Hood'un Mağarası veya Ofisi ya da Shenvood Ormanı olarak belirtiliyordu. Hareketin Luddizm olarak adlandırılması buradan ileri gelmektedir.

Luddizm, zamana ve mekâna özgü, makine kırıcılığının bir bileşeni olduğu ve makine kırıcılığını aşan toplumsal içeriklere sahip olan bir hareket olarak ifade edilebilir. Luddist hareket, makine kırıcılığı geleneğiyle ilgili gibi görülmesine rağmen ileri derecede örgütlülüğü ve içinde ortaya çıktığı siyasal yapı açısından, farklılık göstermektedir. Bu farklılık özetle: Kaynağını belirli endüstriyel hoşnutsuzluklardan almakla birlikte Luddizm, açıkça itiraf edilmeyen devrimci hedeflerin etrafında sürekli dolaşan ayaklanma benzeri bir hareket olarak ifade edilebilmektedir. Bu durum, Luddizmin devrimci bir hareket olma eğilimi taşımakla beraber, bütünüyle bilinçli bir devrimci hareket olmadığı anlamına gelmektedir. Bu eğilim çoğu kez gözden kaçırılan noktadır.

Luddizm geniş anlamıyla, yeni makineler yüzünden çalışanların belli kesimlerinin yaşam standartlarının düşmesi durumuna ilişkin yayılan bir hoşnutsuzluğun ifadesiydi. Yaygınlaşan makine kırıcılığının yoğunlaştığı yörelerde Thompson'a göre (2006) Luddizm ile yakından bağlantılı olan üç meslek;

  • Kırpıcılar,
  • Pamuk dokumacılar ve
  • Makineli örücülerdir.

Bu üç mesleğin içinde kalifiye ve ayrıcalıklı çalışanlar olan kırpıcılar, halkın hayalindeki Luddistlere en yakın kişilerdir. Aynı zamanda ilgili mesleklerin ortak özelliği zanaata ilişkin gelenekleri eski ve statüleri gerilemekte olan, dışarı iş yapan kişiler olmasıdır. Makine ile doğrudan çatışma halinde olmakla beraber, makinelerin kısa sürede onların yerini alacağını hem işverenler hem de iş görenler farkındaydı.

Luddizmin bazı nitelikleri arasında bu hareketin siyasi içeriği de göz önünde bulundurulmalıdır. İlerleyen teknolojinin ve sanayileşmenin karşısında durulamayacağı, Luddizmin de böyle bir yaklaşıma sahip ve gerici bir ayaklanma olduğu üzerine değerlendirmeler yaygındır. Ancak durumun tam olarak böyle olmadığı, dönemine göre oldukça ilerici talepleri içeren bir yapısı olduğu görülebilmektedir. Luddizmin talepleri arasında yasal asgari ücret, tahkim, kadın ve küçükleri çok az ücretle çok fazla çalıştırılmasının kontrolü, makinenin açığa çıkardığı vasıflı işçilere işverenlerin iş bulma yükümlülüğü, kalitesiz ürünlerin yasaklanması ve sendikal birleşme hakkı gibi unsurlar vardır. Bütün bu talepler endüstriyel gelişmenin etik önceliklere göre düzenleneceği ve kâr amacının insani gereksinimlere tabi kılınacağı demokratik bir toplum imajı barındırmaktadır.

Luddist olayların göstermiş olduğu özellikler, erken dönem sanayileşme evresinin çalışma biçimlerinde yarat maya başladığı hoşnutsuzlukları ortaya çıkarmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Luddizm, geçici bir çatışma anı olarak ifade edilebilmektedir. Dönüşen ilişkilerde iki taraftan söz edilebilir. Bunlar;

  • Bir tarafta nitelikli el işçileri,
  • Diğer tarafta ise sorunun kaynağı olarak da onları işinden, itibarından ve alışık olduğu yaşamdan koparan makineli üretim olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dönemin toplumsal yapısı ve olaylar bu tarihsel döneme özel anlamlar yüklese de temelinde ücretli çalışmanın var olduğu düşünülebilmektedir. Dönüşen çalışma biçimleri zanaatıyla hayatını kazanan kesimlerin toplumsal alandaki varlıklarını, makineleşmenin piyasa işleyişine uygun olarak tahsis edilmesiyle tehdit etmektedir. Sanayi devriminin ilk yıllarında kendini göstermiş olan bu olaylar, teknolojinin yaratacağı toplumsal sonuçların habercisi olmuş; sanayileşme bir yandan modernleşme adını alacak şekilde bir gelişim göstermiş, diğer yandan ise bu gelişim toplumsal alanda yeni bağımlılık ilişkileri yaratmıştır.

Yeni-Luddizm

Tarihsel gelişimi içerisinde Luddizmin mutlak bir teknoloji karşıtlığı değil, teknolojik değişimin yarattığı olumsuz etkilere karşıtlık olduğu göz önünde bulundurulması gereken önemli bir noktadır. Luddizm’in kendi tarihsel sürecinde var olan hoşnutsuzluklarla ilişkilendirildiği gibi, bugün teknolojinin yarattığı benzer toplumsal huzursuzluklar da yeni Luddizmle ilişkilendirilebilmektedir. Kısaca Yeni-Luddizm günümüze özgü, Luddistelerden ilham alan belli teknolojilere karşı karşıtlığı savunan toplumsal bir harekettir.

Yeni-Luddizm, denetimden çıkan ve dünya üzerindeki yaşamı kırılganlaştıran bir teknolojik ilerlemenin karşıtlığıdır. Yalnızca üretim ilişkileriyle sınırlandırılamayacak bir teknoloji kullanımı; tüm toplumsal hayata ve geniş bir alana yayılmıştır. Teknolojik ilerleme toplumsal hayatı kolaylaştırmadan çok, doğayı ve insanlığı denetleme güdüsüne dönüşmüş ve tüm bir insanlığı tehdit edecek duruma gelmiştir.

Savaş ve enerji alanlarında çevreyi çok kısa sürede yıkıma götürebilecek teknolojiler gibi ekolojik sistemi bozan kimyasal teknolojiler de doğayı ve onun bir parçası olan insanlığı kırılgan bir geleceğe sürüklemektedir. 1990’larda bu tehdidin uzantısı olan bir karşı çıkış gibi görülen yeni-Luddizm hareketi üç temel ilke üzerinden tanımlanabilmektedir:

  1. Yeni-Luddizm doğrudan teknoloji karşıtlığı değildir.
  2. Bütün teknolojiler politiktir.
  3. Teknolojiler konusundaki kişisel kanaatler tehlikeli derecede kısıtlıdır.

Luddizm ve Yeni-Luddizm arasındaki geçiş; 18. yüzyıl üreticilerinin kızgınlığından, geç 20. Yüzyılın tüketicilerinin hoşnutsuzluğuna doğru bir yönelimdir. Yeni-Luddizmin tüketim alışkanlıkları ve bunların yarattığı yıkım üzerine inşa edildiği görülmektedir. Bu kapitalist sistemin dönemsel farklılaşmasından ortaya çıkmaktadır. Yeni-Luddizm küresel piyasa işleyişine karşı tüketici merkezli bir kaygıdır ve kamuoyunun dikkatini ilk kez küreselleşme karşıtı hareketlerin televizyonlara yansımasıyla çekmiştir. Ayrıca, Yeni-Luddizm insanlık için sürdürülebilir bir geleceğin yöntemlerini sorgulamaktadır.

Kolektif Eylem ve Kolektivizm

Kolektivizm ilkesel olarak topluluğu bireyden daha öncelikli görmenin bir ifadesidir. Kolektif eylem ise toplumsal olarak belli bir kesimin ortak çıkarlarının pratik düzeyde ortaya konuş biçimlerini ifade eder.

Endüstri ilişkilerinde kolektivizm ile ilgili olan tartışmalar;

  • Tekçi ve
  • Çoğulcu endüstri ilişkileri modelleri içerisinde kendini göstermektedir.

Tekçi model : İşçi ve işveren için ortak bir çıkarın ve uyumun varlığını varsayan ve bu sebeple ilişkiler içerisindeki çatışmayı yok sayan modeldir.

Çoğulcu model : Tekçi modelin aksine, işçi ve işveren çıkarlarının doğası gereği farklı olduğunu ve bu sebeple çatışmanın kaçınılmaz olduğunu ileri süren modeldir.

Çoğulcu model çatışmayı meşru kabul ederken onu düzenleyen ve birleştiren grupların ve süreçlerin varlığını kabul etmiş olur. Bu bakış açısıyla kollektivizm çoğulcu endüstri ilişkileri ile ilişkilendirilebilir ve sendikacılık, toplu pazarlık gibi kolektif işleyen mekanizmalar analiz nesnesi hâline getirilir.

Günümüzde kolektif eylemi çatışmacı ilişkilerin bir uzantısı olarak gören değerlendirmeler mobilizasyon kuramı ve yeni toplumsal hareketler yazını içerisinde yer almaktadır. Bu iki paradigmanın ortak yönleri ise şu şekilde tanımlanabilir: Çatışmacı kolektif hareket normal olarak değerlendirilir. Katılımcılarını rasyonel ve örgütlerin iyi entegre olmuş üyeleri olarak görür. Her ikisi de toplumsal hareketi, bağımsız örgütler ve gelişmiş iletişim biçimleri çerçevesinde organize grupların birbiriyle mücadelesi olduğunu ileri sürer. Tilly'ye (1978) göre kolektif eylemin beş farklı bileşeni vardır:

  • Çıkar : Çıkarların hangi ölçüde ortak veya neyin karşısında olduğudur.
  • Örgüt : grubun yapısı ve bu yapının kolektif eylem için kapasitesine karşılık gelir.
  • Mobilizasyon : Eylem için gerekli olan kaynaklar (emek gücü, mallar, silahlar, oy veya paylaşılan çıkarlara etki edebilecek bunlar gibi kullanılabilir eylemler) üzerinde kolektif denetime sahip olma sürecidir.
  • Fırsat : Fırsat, grup ve çevresindeki dünya arasındaki ilişkiye odaklanır. Bu ilişkideki farklılaşmalar grup çıkarlarını da etkileyebilir; bazen ortak çıkarların koşullarını kısıtlarken bazen de ortak çıkarlar için yeni zeminler oluşabilir.
  • Eylemin kendisi : Kolektif eylem de insanlar ortak bir hedef uğruna beraber hareket etmesini içerir. Bu eylemin sonuçları diğer bileşenlerin belli bileşimlerine göre farklılaşacaktır.

Yeni toplumsal hareketler yazını kolektif eylemi yalnızca emek hareketleri kapsamında değil daha geniş bir toplumsal zeminde ele almakla beraber kolektif eylemlerin yeni biçimleri olarak Yeni-Kolektivizm diye de tanımlanabilirler. Yeni-Kolektivizm ise yeni toplumsal hareketlerde kendini gösteren, yalnızca endüstriyel güdülerle hareket etmeyen, birlikte gelme ve taleplerini ortaya koyma biçimlerinde çeşitlilik gösteren oluşumlardır.

Yeni iletişim teknolojileri hayatın her alanını olduğu kadar sendikaları da etkilemiştir. Teknolojinin sendikalar üzerindeki etkileri, sendikaların teknolojiye yaklaşımı bilişim iletişim teknolojileri ile daha farklı nitelik kazanmıştır. Özellikle bilişim iletişim teknolojilerinin gelişmeye başladığı yıllardan itibaren sendikaların söz konusu teknolojilere uyum konusunda önemli adımlar attıkları görülmektedir. Makineleşmenin sanayi toplumu için taşıdığı önem kadar günümüzde de yeni teknolojiler de bilgi toplumu ve özellikle sendikalar için o derece önemli olmaktadır.