YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER - Ünite 3: Yeni Toplumsal Hareketler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Yeni Toplumsal Hareketler

Giriş

Modernleşme, sanayileşme, kentleşme ve küreselleşme süreçlerinden geçmiş toplumlarda köklü dönüşümler yaşanmıştır. Bu dönüşümler toplum yapısında değişimlere yol açmıştır. Bütün bunların sonucunda da toplumsal hareketlerin türü, kapsamı, konusu, aktörleri ve kaynakları paradigmalar da dönüşüme uğramıştır. Küreselleşmeyle yeni toplumsal hareketler ve sivil toplum politikalarının yeni biçimleriyle yeni ortamlarda oluşmaya başlamıştır.

Yeni toplumsal hareketler kavramı her ne kadar kabul görmüş olsa bile toplumsal hareketlerin tanımlanmasına ilişkin tartışmalar devam etmektedir.

Toplumsal Hareketlerde Yaşanan Dönüşüm

Toplumsal hareketler uzun zamandır varlığını sürdürse de çağdaş hareketler 1960’larda ortaya çıkan vizyonlara çok şey borçludur. Yeni toplumsal hareketlerin yeni bir dönemi temsil ediyor olması bu konuda çalışan kuramcıların ortak noktalarını oluşturmaktadır. Bu yeni dönemin başlangıç noktası 1960’lardır.

Toplumsal hareketler, Gustave Le Bon ve Karl Marks’tan bu yana büyük değişimler geçirerek özellikle 1960’lardan başlayarak nitel ve nicel yoğunluk, hız ve çeşitlilik göstermiştir. Ticaret birlikleri, öğrenci hareketleri ve klasik milliyetçi hareketlere ek olarak feminizm, çevrecilik, insan hakları hareketleri, dinsel köktencilik, kültürel, etnik, cinsel tercih hareketleri ardı ardına ortaya çıkmıştır.

1960’ların sonlarında dünyada kimilerine göre dönüşüm kimilerine göre bir devrim yaşanıyordu. Bu dönüşümün göstergeleri olarak değerlendirilebilecek göstergeler şunlardır: 1968’de Fransa, Almanya, Britanya ve Meksika’da ortaya çıkan öğrenci hareketleri; İtalya’daki Kızgın Sonbahar’daki öğrenci-işçi koalisyonu, Frankocu Madrid, Komünist Prag gibi yerlerdeki demokrasi talepli hareketler; Güney Afrika’dan Roma’ya kadar eleştirel Katolikliğin gelişimi; kadın ve çevre hareketlerinin ilk işaretleri…

Eğitim krizi, baskıcı yönetimler ve Soğuk Savaş’ın getirdiği olumsuz koşullardan duyulan memnuniyetsizlik 1960’larda öğrenci hareketlerine neden olmuştur. 1967’den 1973’lere kadar Fransa, batı Almanya, İspanya, İtalya, Polonya, ABD, Arjantin, Cezayir ve Senegal’de öğrenci gösterileri meydana gelmiş, bu durum kısa zamanda Kanada, Japonya, Güney Kore, Yunanistan, Hindistan, Zambiya, Pakistan, Kolombiya, Kosta Rika, Venezüella ve Ekvador gibi ülkelere de sıçramıştır.

1968’lerde Berlin Üniversitesi’nde ABD’nin Vietnam’a müdahalesi protesto edilirken İtalya’da 1970’lere dek sürecek olan işçilerin, öğrencilerin, Katoliklerin ve orta sınıf vatandaşların hak arama mücadelesine tanık olundu. Benzer hareketler, Kanada, Meksika, Polonya, Çekoslovakya’da da görüldü. ABD’de 1968’de Kızılderili hareketleri, Vietnam Savaşı karşıtı hareketler, Martin Luther King’in öldürülmesi nedeniyle zencilerle polis arasında çatışmalar olmuş ve Washington’da Yoksul Halkın Yürüyüşü gerçekleşmiştir.

Dünya Savaşlarının bitmesinin ardından 1960 gençliği Amerikan değerlerine karşı bir karşı duruş göstermiştir. Sivil Haklar Hareketi de buna örnek gösterilebilir.

1968 dönemi, sistem karşıtı bütün hareketlerin dönüşüm geçirdiği bir dönem olmuştur. Çin Kültür Devrimi, Küba Devrimi, Vietnam Savaşı gibi çok yönlü etkileri olaylarla birlikte birçok toplumsal hareket bu dönemde gelişerek yaygınlaşmıştır.

1960’ların sonlarında işçi sınıfı hareketi, düşüş gösterme eğilimindeyken yeni tip hareketler ortaya çıkmaya başlamıştır. Özerklik, kendini ifade etme ve endüstri sonrası toplumun eleştirisine yönelen yeni toplumsal hareketler eskileri ile yer değiştirmiştir.

Yeni Toplumsal Hareketler Kuramı, Marksizm’in çeşitli yorumuna ilişkin düş kırıklığına dayandırılarak geliştirilişi aynı döneme denk gelen Kaynak Seferberliği Kuramı, eski, Kolektif Eylem Kuramı’nın psikolojik indirgemeciliğini açık bir biçimde reddetmiştir. Bu iki hareket de, ABD’deki 1960’larda gerçekleşen kadın hareketi, sivil haklar hareketi, savaş karşıtı hareket ve Avrupa’daki öğrenci hareketleri, barış hareketi, nükleer karşıtı hareket ve yeşil hareketinin gibi ani gelişen sosyal hareketlere cevap vermek üzere geliştirilmiştir.

Yeni Toplumsal Hareketler anlayışı, kapitalist toplumdaki burjuva ve proletarya sınıfının mücadelesine dayalı çözümlemeyi reddeder. Yeni Toplumsal Hareketler kuramcıları, toplumun değiştiğini savunur ve Marks’ın devrimci proletarya sınıf etkinliğini yitirmiş ve işçi hareketi ve sınıfıyla bulunduğu toplumun bir parçası haline gelmiştir. Bütün dünyada yaşanan değişim ve dönüşümlerle birlikte toplumsal hareketler 1960’lar ve 1970’lerle sınırlı kalmayarak artarak süreklilik kazanmıştır. !980’ler ve 1990’larda Sovyetler Birliği alternatif olma özelliğini kaybederek yıkılma ve dinsel, etnik kimlikler gelişmeye başlamıştır. 1980’lerde öğrenci hareketleri ivme kaybederken feminist, cinsiyet özgürlüğü, çevreci, barış, dini ve etnik kimlikler gelişmeye başlamıştır.

Toplumsal hareketler, toplumsal ilişkiler ve toplumsal bilinçle birlikte dönüşüm içerisine girmiştir. İdeali olan ve ahlaki değerleri sahip birçok birey 1980 ve 1990’larda gösterilere katılmışlardır. Yeni Toplumsal Hareketlerin hedefi, politika belirleyiciler üzerinde lobicilik ve kamuoyunu etkilemek olmuştur.

Yeni Toplumsal Hareketler Anlayışının Gelişimi

Martin, Kuzey Amerika ve Avrupa kaynaklı çalışmalarda devrimlerin ve şiddet içerikli sol gösterilerin, rasyonelleşmeleri, normalleşmeleri ve kurumsallaşmaları üzerinde durmuştur. Siyasi süreç ekolü olarak adlandırılan bu yaklaşıma göre, kuzeydeki emek, insan hakları ve yeşiller hareketi ile Güney’deki milliyetçi hareketler devletlerce kurumsallaştırılarak siyasi partilere dönüştürülmüştür.

Alan yazına, yeni toplumsal hareketlere yönelik yeni politikalar, yeni popülizm, neoromantizm, antipolitik, Ortodoks olmayan siyasal davranış, düzensiz politikalar gibi kavramlar oluşturulmuştur. Ancak daha kapsayıcı olması adına yeni politikalara göndermede bulunan alternatif hareketler kavramı kullanılmaya başlamıştır.

1970’lerin ortalarından itibaren gelişmekte olan barış hareketleri, feminist hareketler, çevre hareketleri ve yerel özerklik hareketleri gibi konularla çalışan kuramcılar tarafından ilgi görmüştür.

1960’lar öncesi toplumsal hareketler eski endüstriyel döneme ait olmaları nedeniyle eski olarak adlandırılmıştır.

1968’den sonra analist ve katılımcılar, yeni toplumsal hareketlerle ilgili yaşam biçimi, etik ya da kimlik konularına vurgu yapan çalışmalara yönelmiştir. Bu hareketlerin konuları, kullandıkları taktikler ve katılımcılar açısından yeni olduklarını iddia etmişlerdir.

Yeni Toplumsal Hareketlerin yeni politikaları, sorun olarak ele aldıkları konular, ilgileri, değerleri ve hareket biçimleri açısından değerlendirilmelidir. Eski paradigmanın hakim olduğu dönemdeki Batı Avrupa’da ekonomik büyüme, refah dağılımı ve güvenlik, politikanın temel konuları iken Yeni toplumsal Hareketlerin temel konularını baskın kolektif aktörler, kurumsallaşmış baskı grupları ve siyasal partiler oluşturmuştur.

Kolektif pazarlıklar, parti rekabeti ve temsili hükümet toplumsal ve siyasal çatışmaların çözüm mekanizmasını teşkil etmektedir.

Avrupalı otoriterlerce günümüzde yaşanan toplumsal hareketlerin geçmişte olanlardan ciddi farklılıklar içerdiği iddia edilmektedir. Yeni Toplumsal Hareketler kuramı kaynağını, 1970’lerin postyapısalcı ve post-Marksist eğilimlerinden almaktadır. O, ekonomik ve politik sorunlara odaklanan eski politikalardan farklı biçimde eşitlik, farklılık, katılım ve kimlik inşasını temel alan yeni bir kimlik politikası içermektedir.

Yeni Toplumsal Hareketler’e kaynaklık eden diğer bir boyu ise hareket biçimidir. Bireylerin birlikte hareket etme biçimleri ile kolektif aktör olma biçimleri enformel, devamsız, ortama bağlı ve eşitlikçidir.

Yeni Toplumsal Hareketler, geleneksel sağ- sol ayrımını reddederek siyasetin tanımını daha geniş boyutlarda ele almıştır. Yeni Toplumsal Hareketler’in gelişiminde toplumsal yapıda sınıfsal değişimlerin ve yeni oluşumların önemli etkisi olmuştur. Yeni Toplumsal Hareketler’in ortaya çıkmasında, yeni orta sınıfın gelişimi ve küçük burjuvazi yaşamsal öneme sahiptir. Söz konusu sınıf şu konularda Yeni Toplumsal Hareketler’e kaynaklık etmiştir: Ekoloji, barış ve mahremiyet doktrini, klasik ideal aile ve ekonomik büyüme ortodoksisi, yeni duyarlılık idealleri, sonsuz barış ve insanın doğayla uyumuna ilişkin heteredoksi.

Yeni Toplumsal Hareketler’in şehirleşme ve kentsel dönüşümler ile sık bir ilişkisi bulunmaktadır. Oluşan yeni kentsel yapı ve kültür hareketleri Yeni Toplumsal Hareketleri etkileyerek dönüştürmüştür.

Alanyazında Yeni Toplumsal Hareketler’in farklı tanımlamaları bulunmaktadır. Kentsel toplumsal hareketler olarak da adlandırılabilecek bu yeni olgular, daha çok kent merkezlerinde ve yeni kentliler tarafından üretildiği için öneme de sahiptir. Kentsel toplumsal hareketler daha çok kent yaşamı ve üretimi ile ilgili konularla ilgilenmektedir.

Yeni kentsel toplumsal hareket kavramı, 1960’lı yılların sonundan itibaren ortaya çıkan ekoloji, feminist, savaş karşıtı, cinsiyet hakları ve azınlık hareketlerini ifade etmek için kullanılan bir kavram olmuştur. 1960’lardan sonra hız kazanan bu tür hareketleri yeni kılan en temel özelliklerden biri de çatışma alanının ekonomik ve endüstriyel alandayken kültürel alana kaymasıdır. Eski toplumsal hareketlerden farklı olarak ekonomik unsurlardan daha çok kültürel alanlarda mücadele edilmesi gerektiğini iddia eder.

Yeni Toplumsal Hareketlerin Yaklaşımına Yönelik Eleştiriler

Yeni Toplumsal Hareketler’in kavramsallaştırılmasında en çok karmaşaya yol açan kavram “yeni”dir.

Calhoun, “19. yüzyıl Başlarının Yeni Toplumsal Hareketleri” isimli çalışmasında Yeni Toplumsal Hareketler kavramsallaştırmasına eleştirel yaklaşmıştır. Toplumsal hareketlerin yaygınlaşmasının moderniteye özgü olduğunu ve özel bir açıklama gerektirmediğini savunmuştur.

Çetinkaya, 18. yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan hareketlerle yeni tanımındaki hareketler arasında ciddi benzerlikler olduğuna vurgu yapar. Örnek olarak Yeni Toplumsal Hareketler’in kimlik üzerinde durması, farklı araçlar kullanması ve gündelik hayatı siyasallaştırması gibi özellikleri geçen yüzyıldan beri gerçekleşen milliyetçilik hareketlerinde de görülmektedir.

Yeni toplumsal Hareketler’in geçmişle bağı tamamen kopuk değildir. Örneğin kadın hareketi kaynağını, 19. yüzyılda Amerika’da seçme seçilme hakkı talebinden almaktadır.

Calhoun, akademisyenlerin Yeni Toplumsal Hareketler kavramını karşı örneğe göre geliştirdiklerini öne sürerek bu kavramı tekçi bir yaklaşımdan kaynaklanması nedeniyle eleştirmiştir.

Pichardo, Yeni Toplumsal Hareketler’i sadece sol eğilimli olması sağ eğilimli görüşleri göz ardı etmesi ve deneyselden çok kuramsal yaklaşım içinde olması nedeniyle eleştirmiştir.

Yeni Toplumsal Hareketlerin Nitelikleri

Eski hareketler ile yeni hareketler modernliğe bakış, siyasal eylem anlayışı ve eğitim konularında birbirlerinden oldukça farklıdır.

Yeni toplumsal hareketler devlete karşı toplumun kendisini korumasına önem verir ve postburjuva, postpatriyarkal ve demokratik bir sivil toplum için mücadele eder.

Heywood’a göre Yeni Toplumsal Hareketler şu özelliklere sahiptir:

  • Yeni orta sınıflara dayalıdır.
  • Maddecilik sonrası yönelimleri vardır.
  • Yeni sol ile ilişkilidir.
  • Performans ve uygulama açısından adem-i merkeziyetçi, katılımcı ve teatraldir.

Yeni Toplumsal Hareketler, sınıf temelli geleneksel toplumsal hareketlerden farklı niteliklere sahiptir:

  • Müdahaleci ya da savaş sonrası refah devletinin gözetimi altında emek ve sermaye ilişkisinden farklı yeni konuları odak alır.
  • Üniversiteler, mahalleler gibi önceki toplumsal çatışmalarda öne çıkmamış toplumsal tabaka ve alanlarda harekete geçer.
  • Analitik bir özerklik gösterir; toplumsal problem analizleri ve reform talepleri geleneksel sınıf analizi kategorisini keser.

Eski ve yeni toplumsal hareketlerin arasındaki temel fark, dayandıkları paradigmalardır. Yeni Toplumsal Hareketler, eski hareketlerden amaçlar, semboller, örgütlenme gibi açılardan farklılık gösterir.

Yeni Toplumsal Hareketler’de yer alan aktörler yüksek kültürel farkındalığa sahip kişiler olarak nitelendirilmektedir. Aktörler, yaşadıkları toplumda kültürel yönelimlere meydan okumakta hiçbir tedirginlik duymazlar.

Yen Toplumsal Hareketler’in temel niteliklerinden biri, kimliğin kurgulanması sürecidir. Bunun göstergesi, kadın hareketleri, gay ve lezbiyen hareketleri gibi cinsiyet temelli hareketlerin dışlanmış kimlikleri görünür kılma mücadelesidir.

Günümüzdeki toplumsal hareketler genellikle ırksal eşitlik, feminizm, barış, çevre ve yerel konular gibi konular etrafında şekillenmektedir. Yeni Toplumsal hareketlerde toprak, beden, sağlık ve cinsel kimlik, komşuluk, şehir, kültürel, etnik ve ulusal miras ve kimlik gibi konular üzerinde değerler açısından ortak bir kökeni paylaşmaktadır.

Yeni Toplumsal Hareketler, eski toplumsal hareketlere göre daha savunmacıdır.

Yeni Toplumsal Hareketlere İlişkin Kuramsal Yaklaşımlar

Toplumsal hareketler, geniş bir alanyazına sahip bir alandır. Fakat Yeni Toplumsal Hareketler ilişkin geliştirilmiş iki yaklaşımdan bahsedebiliriz. Bu yaklaşımlar; kaynak hareketliliği ve kimlik yönelimli paradigmalardır. Alaine Touraine, kimlik yönelimli paradigmayla ilgili en geniş çerçevedeki kuramsalı oluşturmuştur. Touraine bu yaklaşımda Yeni Toplumsal Hareketler’in kendilerine ilişkin yorumsamacı yaklaşımına dikkat çekmektedir.

Yeni Toplumsal Hareketler’in 60’lı ve 70’li yıllardaki ortaya çıkışı klasik kolektif hareket paradigmasının sorgulanmasına neden olmuştur. Hareketlerin kaynağını ABD’deki kaynak hareketliliği ve Avrupa’da yeni toplumsal hareketler oluşturmaktadır.

1960’lardan sonra ortaya çıkan kuramsal tartışmalarda iki temel grup oluşmuştur. Bunlardan ilki Charles Tilly ve Anthony Oberschall’ın öncülüğünü yaptığı kaynak hareketliliğine dayalı kuramına dayalı yaklaşımdır. Bu yaklaşımda toplumsal hareket, politik sistemde yer bulabilmek/ yer alabilmek için bir araya gelen bireylerin rasyonel davranışları olarak açıklanmaktadır. Bireyler konumlarını devam ettirebilmek için gerekirse şiddeti de içine alan bütün kaynakları harekete geçirirler. Touraine’in öncülüğünü yaptığı ikinci yaklaşımda ise toplumsal hareketi, kurulu düzene meydan okuyan bireyin davranışı olarak görülmektedir.

İki rakip paradigmayı, Kaynak Hareketliliği ile Yeni Toplumsal Hareketleri birleştiren Cohen ve Arato, sistem ve günlük yaşam düzeyinde ele alırlar. Hareketlerin kimlik inşasında rol oynadığını savunur ve bu sürecin hem sivil hem de politik alanda güç mücadelesi gerektirdiğini vurgularlar.

Yeni Toplumsal Hareketler kuramına ilişkin dört öneml kuramcı ve dört ülke/gelenekten bahsedilebilir; Manuel Castells(İspanya), Alaine Touraine(Fransa), Alberto Melucci(İtalya), Jurgan Habermas(Almanya).

Touraine, Yeni Toplumsal Hareketleri postendüstriyel toplum modeli üzerine yapılandırır. Bu hareketler, postendüstriyel toplumca gerçekleştirildiğinden dolayı yenidir.

Melucci, Yeni Toplumsal Hareketler’in farklı gruplarla diyalog ve mücadeleler vasıtasıyla kolektif kimliğin inşa edildiği bir toplumsal ilişkiler ağı olduğunu savunur.

Castells, odağına, kapitalist dinamiklerin kentsel dönüşümler üzerindeki etkisini ve kentsel toplumsal hareketleri almıştır. Castells, kentleri, toplumsal çıkar ve değerler çatışmasının bir sonucu ve toplumsal bir ürün olarak görmektedir.

Habermas, Yeni Toplumsal Hareketler’in yükselişini dünyadaki sömürgecilik ve kültürel fakirleşme odağında ele almaktadır. Bu kuramsallaştırmanın anlaşılabilmesi için öncelikle toplum kuramını anlamak gerekir. Toplum kuramına göre, toplumun bütünü, sistem ve yaşam- dünya etkileşiminden oluşmaktadır.

Küresel Toplumsal Hareketler

Şimşek, Yeni Toplumsal Hareketler’in, küresel iletişimin artması ve teknolojik gelişmelerin 1980’lerden sonra giderek daha görünür olduğunu belirtmektedir. Wieviorka ise toplumsal hareketler döneminin geride kaldığını savunur. Toplum düşüncesine meydan okunmuştur. Uzun süreden beri öğrenci hareketi gerçekleşmemiştir, ekolojik hareketler ise ya kurumsallaşmış ya da güçsüz radikal sol biçimlere dönüşmüştür.

Crossley’e göre Yeni Toplumsal Hareketler kavramının atıfta bulunduğu 1960’lardaki bir takım hareketlerin birçoğu artık yeni değildir.

Bugün küresel hareketler adıyla tanımlayabileceğimiz, eski ve yeni hareketlere benzer özellikler sergileyen üçüncü tip hareketler mevcuttur. Dünya çapındaki sistem karşıtı eylem kümeleri aslında son 250 yıldır açıkça görülebilmektedir. Bu durum ulus- aşırı hareketlerin özellikle son 20-30 yıldaki küreselleşmenin sonuç olduğu fikrini yıkmaktadır. Yine de 1990’lı yıllardan itibaren toplumsal hareketlerdeki küresel niteliğin belirginleştiğini görebiliriz.

Çağdaş toplumsal hareketler mekan ve zaman açısından küresel nitelik taşımaktadır. Bu duruma Seattle’da dünya çapında 1500 örgütün katıldığı Dünya Ticaret Örgütü karşıtı gösteri örnek gösterilebilir.

Günümüzde toplumsal hareketlerde iletişim teknolojileri çokça kullanılmaktadır. Yine Seattle örneğini verecek olursak; Seattle gösterisinin organizasyonunda cep telefonu, internet, diz üstü bilgisayar gibi teknolojik imkanlar kullanılmıştır.

İleri dönemde gerçekleşecek toplumsal hareketlerin önemli dönüşümler geçireceği öngörülmektedir. Kampanya, repertuvarlar ve MBSB gösterilerinde gelecekte etkili olması beklenen köklü değişimler söz konusudur. Giderek hız kazanan teknoloji ve hareketlerin artan çeşitliliği toplumsal hareket gösterilerini hiç şüphesiz değişime zorlayacaktır.