YENİLİK YÖNETİMİ - Ünite 8: Ulusal Yenilik Sistemi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Ulusal Yenilik Sistemi

Giriş

KOBİ’lerin ölçek ekonomisinden dolayı fiyat liderliğine dayalı stratejiler uygulaması işletmenin sürdürülebilirliği açısından risklidir. Günümüzde, maliyet kontrolü ya da etkin maliyet yönetimine dayalı kar marjları oldukça daralmıştır. En önemli rekabet stratejisi yenilikçiliğe dayalı farklılaşma başarısıdır. Benzer şekilde, etkin maliyet yönetimi işletmenin süreçlerinde verimlilik sağlayan yenilikçi iyileştirmelere dayanmaktadır. Nihayetinde, maliyet ve rekabet avantajı elde etmek işletmenin yenilikçi eylem ve somut sonuçlarına bağlıdır.

Yenilikçilik, izole bir ortamda değil tam aksine sistemsel yaklaşım içinde etkileşimin varolduğu bir çevrede oluşabilir. Bu etkileşimin ulusal düzeyde gerçekleşmesi, ulusal yenilik sistemi olarak ifade edilmektedir. Daha geniş bir anlamda, ulusal düzeyde mal ve hizmet üretimi veya ticareti ile ilgili doğrudan ve dolaylı tüm kurum ve kuruluşların yer aldığı oluşumun planlanması, yönetilmesi ve uygulanmasıdır. Ulusal düzeyde politika ve stratejilerin tanımlanması ve uygulanması, ülkenin küresel pazarlarda daha rekabetçi olmasına yöneliktir.

Ulusal Yenilik Sistemi

Yenilikçi performansı belirleyen teknolojik yetenek ve bilginin üretim ve dağıtımına yönelik ilişkiler olarak tanımlanabilecek olan Ulusal Yenilik Sistemi (UYS), ülkelerin küresel pazardaki rekabet avantajına yönelik politika, strateji ve eylemlerin tümüdür.

İlk olarak Friederich List (1841) tarafından teknoekonomik sistem önerisi olarak ortaya atılmış daha sonra Lundvall (1992) is tekno-ekonomi sistem önerisinin UYS olarak anlaşılması gerektiğini öne sürmüştür.

UYS, yenilik ile ilgili strateji, politika ve eylem planlarının belirlenerek küresel pazarda ülkenin güçlü yönlerinin ön plana çıkartılması ve zayıf yönlerinin geliştirilmesine yönelik tüm çabaları kapsamaktadır. Güçlü yönler, ülkenin temel yetenekleri olarak uzmanlık alanlarını ifade etmektedir.

Geliştirilmiş UYS kavramı Freeman (1991) tarafından sınırlı teknolojik terimlerle tanımlanırken; Lundvall (1992) tarafından daha geniş bir şekilde ulusal düzeyde etkileşimli öğrenmenin sosyal sistemi olarak şekillendirilmiştir. Cooke ve Morgan (1998) böyle bir sistemin sahip olması gereken önemli unsurlarını şu şekilde belirlemiştir:

  • Ar-Ge sistemi (özellikle sektörel komposizyon ile kamu ve iş dünyası destekli ar-ge harcamalarındaki işgücü).
  • Eğitim sistemi (akademik ve mesleki yetenekler arasındaki ayırım).
  • Finansal sistem (sermayeyi sağlayacak endüstri ve kapasitesi).
  • Kullanıcı- üretici ilişkileri ağyapısı ve etkileşim normu.
  • Kurumsal kapasite sistemi (işletmelerin kurumlarla dinamik bir şekilde ilişkilendirilmeleri).

UYS, bu işbirliklerinin daha sistemli olarak gerçekleşmesini sağlayan bir mekanizma olarak rekabetçi ülke hedefine yönelik yeteneklerin kazanılmasını ve kazanılan yeteneklerin geliştirilerek sürdürelebilirliğini sağlayacak bir sistemdir (TÜSİAD, 2003). Sistem, bu amaca hizmet edecek kurumlar, kurumsal mekanizmalar, kurumlararası ağyapılar ve bu sistemin diğer sistemlerle olan arayüzlerinden oluşur ve içerdiği kurumlar arasındaki ilişkileri ve sistemin işleyişi biçimini de ifade eder (TÜBİTAK, 1997).

Bu sistemin merkezinde olması gereken unsur ticari işletmelerdir. UYS içinde tanımlanan etkileşimin tarafları olan sistem aktörleri şu şekilde sıralanabilir:

  • İşletmeler (mal ve hizmet üreticiler),
  • Kamu kurumları (düzenleyici ve destekleyici kurumlar),
  • Bilgi üreten ve Ar-Ge faaliyeti yapan kurumlar (üniversite, araştırma merkezleri),
  • Finans kuruluşları (bankalar, fon sağlayıcılar).

Başarılı bir ulusal yenilik sistemi için yapılacak olan değerlendirmede temel göstergeler şu şekilde tanımlanabilir (Negro ve Hekkert, 2008):

  • Ar-Ge çabaları,
  • Eğitim sistemlerinin kalitesi,
  • Üniversite ve sanayi arasındaki işbirliği,
  • Girişim sermayesinin varlığı.

Bölgesel Yenilik Sistemleri

Gelişmiş veya sanayileşmeyi gelişmenin vazgeçilmez bir öğesi olarak benimsemiş ülkelerin KOBİ merkezli sistematik çalışmalarında araştırma-geliştirme (Ar-Ge), yenilikçilik (inovatif faaliyetler), farklılık yaratacak yetenekler kazanma, rekabetçilik, yakınlık, güven vb. kavramlar yer almaktadır. Bütün bu hedef ve kavramların kurumsal bir yapılanma içinde işleyişlerinin ve ilişkilerinin ortaya konulmasıyla Ulusal Yenilik Sistemleri (UYS) ve benzer bir biçimde bölgesel düzeyde kurulmasıyla da Bölgesel Yenilik Sistemleri (BYS) oluşturulmaktadır. BYS kavramı, UYS kavramından esinlenmektedir; çünkü ulusal yenilik sistemlerinin büyük kurumsal çerçeveleri ve ulusal ticaret sistemi ile bölgesel yenilik sistemleri arasında bağ mevcuttur. Tamamlayıcılık ilişkisi olarak da görülebilecek olan bu bağ, hem ulusal politika belirlemede bölgelerin spesifik özelliklerinin önemi, hem de ulusal politikaların bölgesel anlamda uygulanabilirliğini sağlayacak olan yerel aktörlerin varlığı ve etkinliğidir.

Bölgesel Yenilik Sistemleri’nin önemli üstünlüklerini;

  • Kültürel davranışlardaki göreceli homojenlik,
  • Bölgesel aidiyetin gücü,
  • Ortak hedeflerin paylaşılabilirliği oluşturmaktadır (OECD, 2005).

Bu gelişmiş dağıtım mekanizmaları doğrultusunda bölgesel yenilik sisteminin önemli yanlarından biri arz ve talep ile ilgili tanımlamalardır. Sistem, arz tarafı, talep tarafı ve aracı taraf olmak üzere üç ana aktörü içerir;

  • Arz tarafı: yenilik için gerekli bilgiyi yaratanlar (araştırmacılar, üniversiteler vb.).
  • Talep tarafı: esas olarak bilimsel ve teknolojik çıktıyı kullananlar (işletmeler, yenilikten yararlanan pazar, vb.).
  • Yenilik destek kuruluşları: arz ve talep tarafları arasında köprü görevi görenler (destekleyici ve düzenleyici kuruluşlar, finansman kurumları vb.).

Bu bağlamda ayrı ayrı başarı noktaları olarak da düşünebilecek ve değerlendirmeye alınabilecek “bölgesel yenilik sisteminin çevresi” olarak tanımlanan elemanlar şu şekildedir:

  • Pazar (yeniliğin nihai alıcısı ve temel uyarıcısı),
  • Eğitim ve yetiştirme sistemi (yetenek sahibi işgücünü sağlar),
  • Kamu otoriteleri (yenilik sistemine destekleme, düzenleme ve yönlendirmelerle müdahale eder),
  • Yerel kültür (girişimcilik, ortak kimlik, güven ortamı, kolektif çalışma vb. tüm sistemi kapsayan ve etkileşmeyi kolaylaştıran özellikler).

Ayrıca açık bir sistem olan BYS;

  • Sistem dışından benzer elemanlarla ilişki kurar (üniversite araştırma merkezleri arasındaki uluslararası işbirliği, işletmeler arasındaki uluslararsı ilişkiler, teknoloji merkezleri arasındaki bölgeler/uluslararası bilgi mübadelesi, eğitim kurumları arasındaki destek programları vb.) veya
  • Sistem dışından değişik elemanlarla işbirliği yapılmasını teşvik eder (işletmelerin dış araştırma merkezleri ile yaptıkları sözleşmeli araştırmalar, işletmelerle eğitim kurumları arasındaki ulusaşırı araştırmacı ziyareti, teknoloji transfer kuruluşlarının bölgesel sistemin dışına çıkan faaliyetleri vb.).

İşbirliği: Taraflar arasındaki ilişkiler ve tanımlanan amaçlar bakımından yatay ve dikey ilişkiler arasında çeşitli farklılıklar mevcuttur. Dikey ilişkiler ‘bağlılık’ unsurunu vurgularken; yatay ilişkiler ‘diyalog’ üzerinde durur (Achrol, 1997). İşbirliğini sağlayan çeşitli unsur ve mekanizmalar olmasına rağmen birçok çalışma kurumlararası ilişkilerde işbirliğinin oluşturulması ve sürdürülmesinde ‘güven’ unsurunu merkezi bir rol olarak tanımlamışlardır (Anderson ve Narus, 1990; Moorman vd. 1992; Morgan ve Hunt, 1994, Rindfleisch, 2000). Güven konusu, dikey işbirliğindeki katılımcılar arasında yoğun bir şekilde incelenmesine rağmen yatay ilişkilerde güven ve işbirliği arasındaki bağ sistematik olarak tam anlamıyla araştırılmamıştır (Rindfleisch, 2000).

Öte yandan, Rindfleisch (2000) güven unsurunun kurumlararası ilişki yapılarında sergilediği farklılığı üç ana olgunun sonucundan kaynaklandığını belirtmiştir. Buna göre dikey ilişkilerdeki işletmelere göre yatay ilişkilerde yer alan işletmeler için;

  • Daha yüksek oportünizm (fırsatçılık)
  • Daha düşük karşılıklı bağımlılık
  • Daha güçlü kurumsal ve kişilerarası bağlar söz konusudur.
  • İşletmelerin yenilik amacıyla başka kuruluşlarla yaptığı işbirliği çeşitleri şu şekildedir:
  • İşletme içi yenilik sisteminin işlediğini gösteren ilişkiler,
  • İşletmenin yer aldığı tedarik/değer zinciri içinde gerçekleşen üretici-kullanıcı işbirliği,
  • Bölge üretim sistemindeki tedarik/değer zincirleri içinde gidilen yenilik işbirliği,
  • Bölge işletmelerinin birlikte hareket etmelerini kolaylaştıran ve ticari olmayan önemli karşılıklı bağımlılıklar (işgücü kaynakları, normlar, gelenekler, kurumlar, tehditler vb.),
  • İşletmeler arası etkileşme ve işbirliği çerçevesinde alış verişi yapılan önemli fiziksel ve bilgi gibi fiziksel olmayan kaynaklar,
  • Bilgi sunucuları ile bilgi kullanıcıları arasındaki ilişkiler ve bunların kurumlaşması (üniversitesanayi işbirliği gibi),
  • Bölgedeki işbirliği ağyapıları ve işletme kümeleri.

Sanayi kümeleri ve ağ yapılar: Herhangi yerel bir ticari işlem (dikey boyut) yokluğunda da kümeleşme olabilir; çünkü düşük ya da hiç maliyetsiz bir şekilde birbirlerini izleyebilen küçük ölçekli işletmelerin bilgi yaratma etkisi daha önemli bir boyut (yatay boyut) alabilir (Morgan, 2004).

Porter (1990) çok bilinen elmas modelinde yerel sanayinin rekabet kapasitesini güçlendirecek önemli role sahip dört ana unsur şu şekilde detaylandırılmıştır:

  • Faktör Şartları: Maliyet, yapı, kaynaklar ve bölgedeki bilimsel-teknik bilgi,
  • Talep Şartları: Yerel ve ihracat talebin gücü,
  • İlgili Destekleyici Endüstriler : Yerel destek sağlayanlar,
  • İşletme Stratejisi ve Rekabet: İşletmeler arasındaki işbirliği ve rekabetçi ilişkiler.

Kümeler, işlevsel olarak birbirine bağlı olan işletmeler arasında bilgi ya da ürün akışı yoluyla oluşmaktadır. Üreticilerin, müşterilerin ve rakiplerin yığılması, ister yakın bir coğrafyada konumlanmış, ister tamamlayıcı uzmanlıkla bağlantı kurulmuş olsun, etkililiği teşvik eder ve uzmanlaşmayı arttırır. Yığılma, artan yenilik yoluyla ve özellikle de teknolojik taşma vasıtasıyla pozitif dışsallıkları teşvik eder. Bu kavram bir ülkenin rekabetçi avantajını oluşturmak için gerekli istenen faktör şartlarının birbirlerine olan etkisini kısaca tanımlayan Porter’in “Elmas” modeline de destek teşkil etmektedir (Şekil 8.1).

Ağyapı kavramının özellikleri şöyle sıralanabilir:

  • Ağyapılaşma interaktif bir süreçtir. Ağyapı içindeki bir işletme, aynı ağyapı içindeki diğer işletmeleri hem etkiler hem de onlardan etkilenir.
  • Ağyapılaşma dinamik bir süreçtir.
  • Ağyapıyı oluşturan aktörlerin hareketleri ve etkileşimleri ile oluşur.
  • Bütün işletmeler aynı anda ağyapı kurarlar.
  • Bütün işletmeler sınırlandırılmış özgürlüklere sahiptir.
  • Ağyapılaşma işletme tipine göre belirlenmez.
  • Ağyapılaşma diğerleriyle çalışmayı gerektirir.
  • Ağyapılaşma iki taraflı ya da çok taraflı olabilir.
  • Tek başına işbirliği ya da rekabet ile temellendirilemez.
  • İşletmenin resmine ve diğerlerine göre oluşan konumuna göre şekillenir.
  • Başkalarıyla ilişki şekliymiş gibi görülür.

Üniversite ve Özel Sektörün Rolü

İşletmeler, yenilik sürecinde çeşitli nedenlerle diğer işletmeler ve/veya kuruluşlarla işbirliği gerçekleştirir. Bu işbirliklerinin amaçları şunlardır (Tidd et al., 2002):

  • Teknoloji geliştirme veya pazara giriş maliyetlerini azaltmak,
  • Geliştirme veya pazara giriş risklerini azaltmak,
  • Üretimde ölçek ekonomisini sağlamak,
  • Yeni ürünlerin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi için gereken süreyi azaltmak.

Yenilik ağları yaklaşımına göre bölgesel yenilik performansının belirleyicileri şunlardır:

  • Yüksek hareketliliğe sahip kalifiye ve uzman işgücünün varlığı,
  • Yenilik için işbirliği yapan uzmanlaşmış sektörel firmalar,
  • Müşteriler ve tedarikçiler arasındaki sıkı ilişkiler (bu tür toplumsal bağlar güven gerektirir; bu güven sayesinde bölgedeki aktörler arasında enformasyon alışverişi gerçekleşir; yazılı olmayan bilginin dolaşımı sağlanır),
  • Bölgesel yenilik bilinci ve bölge içinde yenilik ve üretim süreçlerini destekleyen aracı kuruluşların varlığıyla güçlenen bölgesel endüstriyel işbirliği.

Üniversite sanayi işbirliği: Üniversite-sanayi işbirliğinin ulusal yenilik sistemine katkısı, teori ve pratiğin etkileşimi ile bilginin pazarlanabilir olması, teknoloji transferi, sanayinin ihtiyaç duyduğu doğru işgücününyetiştirilmesi gibi açılardan gerçekleşmektedir.

Türkiyede’ki sanayi yapılaşmaları: Türkiye’de sanayinin yerleşimi ve organizasyonu açısından çeşitli formal yapılaşmalar mevcuttur. Türkiye’de bu yapılaşmalar arasında en köklü olanı organize sanayi bölgeleridir. Genelde geleneksel sanayi üretimlerin gerçekleştiği sanayi bölgelerinin dışında teknoloji tabanlı üretim faaliyetlerinin konumlandırılması için kurulan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, özellikle üniversite-sanayi etkileşimi için önemli bir imkan sunmaktadır. Ayrıca, çeşitli vergisel teşvikler sunan tamamıyla ihracata odaklı Serbest Bölgeler ve doğrudan yabancı yatırımlara özel alan olarak Endüstri Bölgeleri diğer sanayi yapılaşmalarıdır

Organize sanayi bölgeleri: Sanayi bölgeleri, benzer bir ürünün üretiminde çeşitli aşamalarda ilgili olan büyük bir çoğunluğunun küçük veya çok küçük ölçekli olan birçok işletmenin oluşturduğu coğrafi alan olarak tanımlanan üretim sistemleridir (Pyke, Becattini ve Sengenberger, 1990)

Piscitello ve Sgobbi (2003) sanayi bölgelerinin önemini arttıran ve doğal karakterini yansıtan bazı faydaları şu şekilde belirtmiştir:

a) Esnek Uzmanlaşma: Bölge işletmeleri bir veya birkaç üründe yatay olarak ve/veya değer zincirindeki bir üretim sürecinde dikey olarak uzmanlaşmaktadır. Bu tür uzmanlaşma dışsal olarak işletmeye ve içsel olarak işletmelerin sistemini sağlayan ölçek ve alan ekonomilerini sağlar.

b) İşletmelerarası İşbirliği ve Rekabet: Uzmanlaşmış işletmeler, tecrübe ederek ve etkileşim ile sağlanan kolektif öğrenme ve yenilik avantajlarını sağlayan işbirliği ve bilgi ile teknolojilerin paylaşımı için bir teşvike sahiptir (Lundvall, 1992). Ayrıca, sanayi bölgeleri içeride yerel işletmelerin rekabet avantajını güçlendiren ve başarılı uluslararası rekabet için onları eğiten ‘enerjik yerel yarış’ tarafından karakterize edilirler.

c) Coğrafi Yakınlık: Bölgesel kümeleşme yeni teknolojiler ve pazar fırsatları ile ilgili hazır bilgiyi işletmeler için mümkün kılan bilgi avantajlarını sunar. Ayrıca, bölge işletmelerinin yüksek kaliteli işgücüne ve uzman olan makineleşmeye kolay ulaşmasını da sağlar. Sosyal Yerleşmeler: Bölge işletmeleri kolektif öğrenme ve kaynak paylaşımına meşruluk ve anlamlılık sağlayan güçlü yerel bir kültürde yerleşmişlerdir.

Türkiye’de yaygın olan OSB misyonu şu şekilde belirtilmektedir:

  • Sanayinin disipline edilmesi,
  • Şehrin planlı gelişmesine katkıda bulunulması,
  • Birbirini tamamlayıcı ve birbirinin yan ürününü teşvik eden sanayicilerin bir arada ve bir program dahilinde üretim yapmalarıyla, üretimde verimliliğin ve kâr artışının sağlanması,
  • Sanayinin az gelişmiş bölgelerde yaygınlaştırılması,
  • Tarım alanlarının sanayide kullanılmasının disipline edilmesi,
  • Sağlıklı, ucuz, güvenilir bir altyapı ve ortak sosyal tesisler kurulması,
  • Müşterek arıtma tesisleri ile çevre kirliliğinin önlenmesi,
  • Bölgelerin devlet gözetiminde, kendi organlarınca yönetiminin sağlanması.

Serbest Bölgeler: Serbest bölgeler; ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemelerin uygulanmadığı veya kısmen uygulandığı, sınaî ve ticari faaliyetler için daha geniş teşviklerin tanındığı ve fiziki olarak ülkenin diğer kısımlarından ayrılan yerlerdir. Türkiye’de toplam 21 adet serbest bölge bulunmaktadır.

Endüstri bölgeleri: Endüstri Bölgeleri, yatırımları teşvik etmek, yurt dışında çalışan işçilerin tasarruflarını ülkede yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye girişini artırmak amacıyla kurulan üretim bölgeleridir.

Teknoloji geliştirme bölgeleri: Tek noloji Geliştirme Bölgeleri (TGB), sınaî, teknolojik ve kentsel gelişme amaçlarının bütünleştiği bir sanayi odağı geliştirme aracı olarak tanımlanabilir.

26.6.2001 yılında kabul edilen 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nun amaçları, üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörlerinin işbirliği sağlanarak, ülke sanayinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla, teknolojik bilgi üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek, ürün kalitesini veya standardını yükseltmek, verimliliği artırmak, üretim maliyetlerini düşürmek, teknolojik bilgiyi ticarileştirmek, teknoloji yoğun üretim ve girişimciliği desteklemek, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumunu sağlamak, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun kararları da dikkate alınarak teknoloji yoğun alanlarda yatırım olanakları yaratmak, araştırmacı ve vasıflı kişilere iş imkânı yaratmak, teknoloji transferine yardımcı olmak ve yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı sermayenin ülkeye girişini hızlandıracak teknolojik alt yapıyı sağlamaktır.

Türkiye’nin Yenilik Sistemi ve İlgili Kurum ve Kuruluşlar

Türkiye’nin bilim, teknoloji ve yenilik alanında en üst düzeydeki politika belirleme organı Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK)’dur. 1983 yılında kurulan ve başkanlığını Başbakan'ın yaptığı Kurul'un amacı, bilim ve teknoloji alanındaki Ar-Ge politikalarının belirlenmesi, yönlendirilmesi ve eşgüdümün sağlanmasıdır. Başbakanın başkanlığında oluşturulan bu kurulun üyeleri: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Enerji ve Tabi Kaynakları Bakanı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı, Gümrük ve Ticaret Bakanı, Maliye Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Sağlık Bakanı, Orman ve Su İşleri Bakanı, YÖK Başkanı ve YÖK’ün belirlediği bir üniversitenin seçeceği bir üye, Hazine Müsteşarı, Ekonomi Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı Müsteşarları, Türkiye Atom Enerji Kurumu Başkanı, TUBİTAK Başkanı ile bir yardımcısı, TRT Genel Müdürü, TOBB Başkanı.

Ulusal Düzeyde Yenilik Ölçümü ve Göstergeleri

Ülkelerin yenilik ölçümünde çeşitli göstergeler kullanılmaktadır. Bu göstergeler genelde Ar-Ge kapasitesini doğrudan etkileyen ve pazarlanabilir yeni ürün ve hizmetlerin ortaya konulması ile ilgili destekleyici ve yürütücü unsurlardır:

  • Kamu harcamaları arasında Ar-Ge’nin payı.
  • Özel sektörün Ar-Ge harcamaları.
  • Ulusal ve uluslararasında alınan patent sayısı.
  • Nitelikli işgücü ya da mesleki ve teknik eğitime sahip işgücü.
  • Yenilikçi girişimcilik düzeyi.
  • Bilişim teknolojisi harcaması.
  • Üniversite-sanayi işbirliği.
  • Teknoloji yoğun üretim faaliyetlerinden elde edilen katma değer.
  • İhracat kapasitesi ve ihracata konu olan sektörlerin teknoloji yoğunluğu.

Bölgesel Yenilik Sistemleri’nin önemli üstünlüklerini; kültürel davranışlardaki göreceli homojenlik, bölgesel aidiyetin gücü ve ortak hedeflerin paylaşılabilirliği oluşturmaktadır (OECD, 2005). Bölgenin diğer bölgelerle olan etkileşimi de yenilik ölçümünde önemli bir gösterge sunmaktadır. Küresel pazarda sınır ötesi etkileşimlerin ulusal yenilik kapasitesinin ölçülmesinde şu göstergeler tanımlanabilir:

  • Bölgeden başka bölgelere ve yurtdışına yapılan ihracat (girdi/çıktı vb.)
  • Bölgeler arası uzman dolaşımı Dış tedarik ve dış finansman
  • Bölge için önemli olan bölge dışı bilgi ve beceri kaynakları
  • Dışarıdan gelen firmaların inovasyon faaliyeti (bölgenin teknolojik cazibesi)