YÖRESEL MUTFAKLAR - Ünite 2: Marmara Bölgesi’nin Yöresel Mutfağı Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Marmara Bölgesi’nin Yöresel Mutfağı

Giriş

Marmara Bölgesi, yurdumuzun kuzeybatısında yer alan ve il merkezleri temel alındığında İstanbul, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Çanakkale, Kocaeli, Yalova, Sakarya, Bilecik, Bursa ve Balıkesir illerini içine alan yedi coğrafi bölgemizden birisidir. Ekonomik gelişmişlik seviyesi bakımından Türkiye’nin en büyük bölgesi olan Marmara Bölgesi’nde yasayan halk, Türkiye’nin bir özeti gibidir. Her etnik grubun yeme alışkanlıklarını ve yeme kültürünü taşıyan Marmara Bölgesi’nde ağırlıklı olarak Türk, Balkan, Rum, Ermeni, Yahudi mutfak kültürlerinin etkilerine sıklıkla rastlanmaktadır.

Bu bölümde, Marmara Bölgesi mutfak kültürünün, temel bileşenleriyle birlikte açıklanarak, ana hatlarının öğretilmesi amaçlanmaktadır. Diğer mutfak kültürleriyle etkileşimden doğan ve yüzyıllardır süregelen göreneklerle bezenmiş Marmara mutfağı, Türk mutfak kültürü içinde önemli bir yere sahiptir.

Marmara Bölgesi’nin Tarihi

Marmara Bölgesi tarihi incelendiğinde binlerce yıl önce yaşamış medeniyetlere uzanan bir serüven bizleri beklemektedir. Trakya tarafında MÖ 14-13. yüzyılda izlerine Ergene ve Meriç Havzası’nda rastlanan bir göç dalgası bulunmaktadır ki, bu göç eden toplum ProtoTrak (Trak Öncüleri) olarak adlandırılmaktadır. Daha sonra tarihçiler, Traklardan, ayrı kabileler ve şehir krallıkları olarak yaşamış, hiçbir zaman bir birlik oluşturamamış toplumlar olarak bahsetmiştir. Trakya’da yoğun olarak görülen, bazıları anıtsal nitelikli bazıları irili ufaklı yığma tepelerin hepsi ‘tümülüs’ denilen mezar tepeleridir. Trakya’da en erken tümülüs MÖ 1300 yılına tarihlenen Kırklareli ’de bulunan Taşlıbayır Tümülüs’üdür. Ayrıca Kırklareli ve Edirne civarında ‘Dolmen’ adı verilen büyük iri taşların yanyana getirilerek ve sonra üzeri tekrar iri bir taşla örtülerek yapılan anıtsal mezar tipleri vardır. Bu mezar tiplerinin ilk örnekleri Traklara aittir. Dolmen tipi mezarlar daha sonra bırakılmakla beraber, tümülüs geleneği Roma döneminin sonuna kadar (MS 395) devam etmiştir. Daha sonra Bizans’ın eline geçen bu bölge, ardından Osmanlı egemenliğinde yaşamını sürdürmüş ve son olarak da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bağlanmıştır.

Bölgenin en önemli kenti İstanbul’dur. İki kıtayı birbirine bağlayan İstanbul, tarih boyunca birçok medeniyetin gözbebeği hâline gelmiş Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarına başkentlik yapmıştır. İstanbul yalnızca Marmara bölgesinin değil, Türkiye’nin en büyük ve dinamik şehridir. Sahip olduğu çok özel stratejik coğrafi konum, merkezinde bulunduğu bölgenin farklı ülke ve milletleri ile köklü tarihi ilişkileri, barındırdığı tarihi ve kültürel zenginlik, dinamik nüfus yapısı ve ekonomik potansiyeli, İstanbul’u sadece Türkiye’nin değil dünyanın da en önemli metropol bölgelerinden biri hâline getirmiştir.

Marmara Bölgesi’nin doğusunda yer alan şehirlere bakıldığında Kocaeli Bithynia Krallığı’na bağlı bir şehir olarak tarih sahnesinde yer alırken, Sakarya, milattan öncesinde uygarlıklar döneminden Osmanlı Devleti’ne, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan tarih çizgisinde, Anadolu’ya renk veren kültürlerin birleştiği bir ildir. 19. yüzyılda başlayan göçlerle, Kafkaslardan ve Balkanlardan gelen toplulukların oluşturduğu ve bu kültürlerin barış içinde yaşadığı topraklardır. Sakarya hem tarihi hem de bugünü ile Türkiye’nin bir minyatürü niteliğindedir. Farklı coğrafyalardan gelmiş olmak ve farklı kültürlere sahip olmak Sakarya’da ayrıştırıcı değil birleştirici ve kaynaştırıcı bir rol oynamaktadır. Sakarya adını Sakarya Irmağı’ndan almaktadır. Frigyalılar MÖ 7. yüzyılda bu bölgede hüküm sürmekte iken, bu nehre kendilerinde kutsal sayılan “Sangari” adını vermişlerdir. Bu isim daha sonraları “Sangarios” ve saldırgan anlamına gelen “Zakhorion” şekline dönüşmüştür. Sakarya, Selçuklular ve Osmanlıların hâkimiyetinden sonra Kurtuluş Savaşı’nda oynadığı tarihi rolle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması aşamasında önemli katkılar sağlamıştır.

Marmara Bölgesi’nin Coğrafyası

Marmara Bölgesi ülkemizin kuzeybatı köşesinde yer alır. Ülke yüzölçümünün %8,5’i ile altıncı büyük bölgemizdir. Yaklaşık olarak 66.000 km² alan kaplar. Karadeniz, Marmara ve Ege olmak üzere üç denize komşudur. İstanbul ve Çanakkale Boğazları bu bölgededir. Hem Asya hem de Avrupa kıtasında yer alır.

Trakya’nın kuzeyinde, Kocaeli Yarımadası’nda, Güney Marmara’nın doğusu ve güneyinde, asitli, koyu renkli ve organik madde bakımından zengin topraklar bulunur. Ergene çayı havzası ile Güney Marmara Bölümü’ndeki ovalarda vertisol topraklar, Trakya’nın batısı Gelibolu ve Biga Yarımadası çevresinde ise rendzina adı verilen kireçli topraklar yer alır.

Güney Marmara’da kışların ılık geçmesi zeytin yetiştirilen alanların yaygınlaşmasını sağlamış, yazların sıcak ve kurak geçmesi pamuk tarımını kolaylaştırmıştır. Bol yağış alan yerler ormanlarla kaplı iken, yağış miktarının azaldığı yerlerde stepler görülür. Kuzey Marmara’da ormanlar, Trakya’da stepler, Güney Marmara’da ise maki bitki örtüsü yaygındır. Marmara Bölgesi Türkiye ormanlarının % 13’üne sahiptir. Bölgeler arasında orman oranı bakımından 4. sırada yer alır.

Bölgede yetiştirilen başlıca tarım ürünleri şu şekilde sıralanabilir:

Zeytin: Bölgenin özellikle Akdeniz iklimi etkisi altındaki güney kıyılarında yetiştirilir. Özellikle Gemlik zeytinleri ülkemizin en kaliteli sofralık zeytinlerini oluşturur.

Pamuk: Bölgede yaz yağışlarının azaldığı güney kesimde özellikle Balıkesir yöresinde yetiştirilir.

Tütün: Bölgenin çeşitli yörelerinde üretimi yapılmakla birlikte, kaliteli tütünler Adapazarı ovasında yetiştirilir.

Ayçiçeği: Türkiye’de en yoğun olarak bu bölgede yetiştirilir. Özellikle Trakya’nın iç kısımlarında Ergene Havzası’nda yetiştirilmektedir.

Şeker pancarı: Şeker fabrikalarının bulunduğu Alpullu, Adapazarı ve Susurluk çevresinde sulanabilen alanlarda üretilir.

Buğday: Bölgenin hemen hemen her tarafında yetiştirilir. Çeşitli endüstri bitkileri ile (özellikle şekerpancarı) nöbetleşe ekilir. Bölgeye düsen ortalama yağışın yeterli olmasından dolayı sulanamayan, topraklarda da ekimi yapılmaktadır.

Pirinç: Ülkemiz pirincinin yarıdan fazlası bu bölgeden elde edilir. Özellikle Ergene ve Meriç ırmağı çevresinde yetiştirilmektedir.

Mısır: Özellikle Doğu Marmara ve Trakya’da yetiştirilmektedir.

Meyvecilik: Bölgede meyvecilik çok gelişmiştir. Özellikle Bursa çevresinde çilek, elma, armut, kiraz, şeftali ve kestane üretimi oldukça fazladır.

Bölgede hayvancılık büyük ölçüde ahır hayvancılığı şeklindedir. Ahır hayvancılığının gelişmesinde, tüketici nüfusun fazlalığı ve pazarlama sorununun çözülmüş olması gösterilebilir. Bununla birlikte bölgede yer şekillerinin ve iklim şartlarının elverişliliği de etkilidir. Bölgede makineli tarımın yaygın olması mera ve otlakların daralmasına yol açmıştır. Yine de ahır hayvancılığının yanında mera hayvancılığı da yaygındır. Yıldız Dağları çevresi ile Tekirdağ, Balıkesir ve Çanakkale dolayında genellikle mera hayvancılığı yapılır. Boğazlarda ise balıkçılıkla da uğraşılmaktadır. Ayrıca İstanbul, Bursa, Gemlik, Bilecik çevresinde ipekböcekçiliği yapılmaktadır.

Marmara Bölgesi’nin Mutfak Kültürü

Marmara Bölgesi, Türkiye coğrafyasının pek çok yerinden ve hatta dünyanın birtakım yerlerinden gelen göçmenlerin beraberlerinde getirdikleri mutfak kültürlerini yaşattığı bölgelerimizdendir. Bu mutfak kültürü, daha çok bölgenin coğrafi konumunun ve ticaret yolları üzerinde oluşunun avantajlarını kullanarak oldukça fazla sayıda yemek çeşidine sahip olmuştur.

Marmara Bölgesi sıklıkla ekonomik gücü ile anılmaktadır. Türkiye’nin ekonomi kalbi İstanbul, sanayi kalbi Bursa ve Kocaeli şehirleridir. Dolayısıyla bu üç büyük şehir, bölgenin devasa çekim merkezleri, zenginlikleriyle asırlardır insanları kendisine çekmekte, Türkiye’nin hemen her yöresinden gelen insanlar, yanlarında sadece umutlarını değil geçmişlerini de taşımakta ve böylece bölge kültürü dev bir potaya dönüşmektedir. Tabii ki bölgenin diğer şehirleri olan Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Yalova, Balıkesir, Çanakkale, Sakarya ve Bilecik de bu kültür zenginliğini daha da güçlendirmektedir.

İstanbul mutfağında ana yemekler, kuzu, koyun veya dana etine ilave edilen çeşitli sebzelerle yapılan yemekler olarak öne çıkmaktadır. Bununla birlikte pilav, börek çeşitleri, bulgur, kuru fasulye, zengin zeytinyağlı sebzeler ise ana yemeğin yanında sıkça yenmektedir. Et ve tavuk suyuyla zenginleşen çorbaların ana malzemesi bulgur ve şehriyedir. Pirinç, özellikle 16. yüzyılın ikinci yarısından beri İstanbul mutfağında sıkça kullanılan bir malzemedir. Tandır, güveç, fırın testi ve kuyu kebabı gibi et yemekleri pilavla birlikte servis edilir. Patlıcan ise bu mutfağın göz bebeklerinden biridir, öyle ki sadece patlıcanın 40 çeşit yemeği olduğu söylenir. Hatta gastronomi ve tarih uzmanları, patlıcan közlemek için yakılan ateşler yüzünden İstanbul’un defalarca yandığını anlatmaktadırlar. İstanbul’un tatlı kültürü ise başta baklava olmak üzere hamur tatlıları, sütlü ve meyveli tatlılarla bezenmiştir. Kış gecelerinin helva sohbetleri ise Osmanlı’dan günümüze kalmış bir gelenek niteliğindedir. Bir hizmet, ürün ya da sonuç elde etmek için yapılan sürekli faaliyetlerle proje kavramları çoğu zaman karıştırılmaktadır.

Trakya Bölgesi Marmara mutfak kültüründe önemli bir unsurdur. Üzüm bağları, Tekirdağ Köftesi ve Edirne’nin yaprak ciğeri çok meşhurdur. Avrupa ve Asya arasında bir köprü oluşturan Trakya Bölgesi’nde Edirne ve Kırklareli’nin peyniri, yine Edirne’nin ciğer yemekleri, çiğ börek, akıtma, katmer, kulaç, yoğurtlu kulak, köbete, kaçamak, malika, etli marul dolması, nohutlu ekmek, katmerli pazı böreği, bir tür patlıcan salatası olan mamzana, üzüm suyuna hardal eklenerek hazırlanan hardaliye, labada adlı ottan yapılan borani, bir tür peynir tatlısı olan belmuş, badem ezmesi, gaziler helvası, içine kayısı, vişne, bal, üzüm, badem, incir, karanfil, haşhaş, safran konan kuzu veya tavuk etiyle yapılan zırva gibi yemekler beğenilerek yenmektedir.

Trakya’da yoğurt ve peynir kültürü zengindir. Et, sebze, kuru baklagiller, dolmalar, makarnalar, patlıcan ve biber kızartmaları gibi birçok yiyecek, burada sarımsaklı yoğurtla servis edilir. Bununla birlikte hamur işlerinde sıklıkla kullanılan peynir ya da çökelek (ulaşık) de bölgenin vazgeçilmezlerindendir. Hayvancılığın gelişmiş olması ile süt ve süt ürünlerine bağlılık nedeniyle bölgede yetkin bir mandıracılık sistemi de kurulmuştur.

Marmara ile Ege arasındaki geçiş bölgesini oluşturan Güney Marmara’da bahsedilmesi gereken ilk yöresel lezzet “tirit”tir. Bunun yanında Balıkesir mantısı, börülce ve salatası “sallama”, sura, saçaklı mantı, düğün çorbası, şehriye çorbası, yaprak sarması ve höşmerim gibi yemekler de özellikle Balıkesir’de yöresellik arz eder. Genel olarak Güney Marmara’da sebze ve ot yemeklerinin zengin olduğu görülür. Askalubrus, mürdük aşı, sarmaşık, acı filiz kavurması, semizotu ve kuzukulağı ilk akla gelenler olmaktadır. Yine zeytin üretiminin gelişmiş olması nedeniyle yemeklerde zeytinyağı kullanımı oldukça yaygındır. Hâlihazırda Gemlik, Ayvalık ve Edremit gibi zeytinleri ile özdeşleşen yerlerin kültürleri zeytin ve zeytinyağına kurulu bir beslenme şeklinin gelişmesinde de önayak olmuştur.

Bursa’nın en meşhurları İskender kebabı ve kestane şekeri’ni anmadan geçmek olmaz. Geniş ovaları, verimli toprakları, Uludağ kaynaklı bol suları ile Bursa, tarihin ilk dönemlerinden itibaren ayrıcalıklı bir bölge olmuştur.

Marmara Bölgesi mutfak kültüründe özellikle İstanbul, Tekirdağ, Edirne, Çanakkale ve Kırklareli’de dışarıda yemek kültürü oldukça yoğundur. Bu şehirler, bir zamanlar Rum nüfusun yoğun olarak yaşadıkları yerlerdir. Rumlar Osmanlı döneminde restorancılık alanında faaliyet göstermekle birlikte Yunan, Balkan ve Girit yemek kültürlerini Marmara Bölgesi’ne taşımışlardır. O dönemlerde alkol satısı Müslüman ahali tarafından yapılmamıştır. Dolayıyla toplumsal yapı Rumların ve daha sonra da Ermenilerin yiyecek içecek alanında öne çıkmalarına olanak sağlamıştır. Günümüzde Rumların yerini onların yanlarında yetişmiş Türkler ve hatta onların ikinci nesilleri almıştır.

Rusya ve Rusya’ya bağlı ülkelerden Bolşevik Devrimi’nden kaçarak gelen özellikle Beyaz Ruslar İstanbul’da restoranlar açarak Rus mutfak kültürünü Marmara Bölgesi’ne taşımışlardır. O dönemden sonra birtakım değişiklikler Türk restoranlarında da yerleşmeye başlamıştır. Bunlardan ilki restoranlarda kadın garsonların çalışmaya başlamasıdır. İlk defa bir Ruslar tarafından işletilen bir restoranda kadın servis görevlileri çalışmaya başlamış, bunu gören diğerleri de zamanla buna ayak uydurmuşlardır.

Yemek usulleri anlamında bir diğer gelişme de mezelerde yaşanmıştır. Ana yemeklerden önce iştah açıcı, hazırlayıcı ve eşlikçi olarak servis edilen mezelere Rum mutfağı, Ermeni mutfağı, Rus mutfağı ve Fransız mutfağından gelen eklemeler yapılmıştır. Eskiden sadece Türk ve Rum mutfaklarından gelen mezelere, Ermeni mutfağından “topik”, Fransız mutfağından “ordövrler” ve Rus mutfağından “zakuski”ler eklenmiştir.

Yine Avrupai tarzda sıralı servisin uygulanması örnekleri ilk defa Marmara Bölgesi restoranlarında karsımıza çıkar. Daha önce aşçı dükkânları veya esnaf lokantalarında yapılan yemek servisi, modern menü gerekliliklerine göre ilk defa İstanbul’da yeniden tasarlanmıştır. Ancak günümüzde 19. yüzyılın sonlarından kalan Türk restoranlarında sıralı servis yerine garson servisi, tabldot veya self servisin kullanıldığı görülmektedir.

Mutfağa Özgü Kavramlar

Çeşitli etnik gruplara ev sahipliği yapan Marmara Bölgesi’nde mutfak ürünleri, yöntemler veya kullanılan birtakım terimler ve kavramlar bulunmaktadır. Öncelikle mutfak ürünleriyle kullanılan terimlere değinmek yerinde olacaktır. Bunlardan birincisi “yensimek” terimidir. Yensimek; Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ yörelerinde, besin maddelerinin havayla teması sonucu gevrekliğini yitirmesi veya yumuşamasını ifade etmek için kullanılır. “Pirelenmek” terimi de yine Marmara Bölgesi’nde kaynama noktasına yaklaşan sıvıların hareketlenmesini tanımlamak için kullanılır. Marmara bölgesi mutfak kültüründe kullanılan terimlerden bir tanesi de “senişmek”tir. Senişmek, sebzelerin veya etlerin ateşte yumuşayarak buruşmaları ve küçülmeleri anlamında kullanılır. Örneğin yağda kavrulan soğanlar ısının etkisiyle yumuşayıp, küçüldüklerinde senişmiş olur.

Orta Asya kökenli Türklerin özellikle Marmara Bölgesi’ne yerleşmeleriyle birlikte yerleşim alanlarında Nogay mutfağı etkileri ve usulleri gözlenmektedir. Tatar mutfağından gelen yemekler arasında köbete, çibörek, haşlanmış barbunya ve erişteden yapılan “laksa”, yağda pişirilerek hazırlanan peynirli ve vanilyalı börek, “irimşik”, hamur ve tavuk suyundan yapılan “alışke çorbası” ve tuzsuz ekmeği andıran tadıyla “kalakay” sayılabilir. Bu yemekler hem Nogay hem de Kırım’dan göç edip gelen tatarlar tarafından yapılmaktadır. Balkan göçmenlerinin farklı dil kullanımları da yemek isimlerinde görülebilmektedir. Ayrıca yörelere, illere ve hatta köylere göre ağız farklılaşmaları görülmektedir.

Trakya’nın batısında Yunan mutfağının yanı sıra, Bulgar ve Pomak mutfağının etkileri de görülmektedir. Bu etki özellikle yemek, sebze-meyve, et ve araç- gereç isimlerinin telaffuzunda belirgindir.

Özel Pişirme Yöntemleri

Marmara Bölgesi mutfağında hemen hemen bütün hazırlık ve pişirme yöntemleri kullanılmasına rağmen farklı yörelerde kullanılan birtakım teknik ve yöntemler, diğerlerine göre ağırlık kazanmaktadır. Trakya Bölgesi’nde çoğunlukla ızgara, kızartma ve fırında pişirme teknikleri kullanılmaktadır. Özellikle bu yörede yapılan et yemekleri, ızgara ve kızartma tekniğiyle pişirilmekte, Türk mutfağının klasiği olan tencere yemekleri de çokça tercih edilmektedir. Yörenin karasal iklim etkisinde olan bölümlerinde hamur işleri ve kök sebzeler daha sıklıkla tüketilirken, denize kıyısı bölgelerde deniz ürünleri ve balıklar, kızartılarak, fırınlanarak, en çok da ızgara yapılarak tüketilmektedir.

Ege ve Marmara’ya kıyısı olan şehirler veya bu şehirlerin bölgelerine ait mutfaklarda pişirmede kullanılan teknikler ve yağlar da farklılık göstermektedir. Çanakkale mutfağında ızgara balık ve zeytinyağı ile sotelenmiş sebzeler tercih sebebi olurken, yine Çanakkale’ye ait fakat daha iç bölgelerde yasayan halk, hamur isleri ve kızartmaları ağırlıkla tüketmektedirler. Kullanılan yağ ise zeytinyağından tereyağına ve iç yağına doğru kaymaktadır. Bunun nedenlerinden belki de en önemlisi sahil kesiminde yaşayan insanların zeytinyağına daha kolay ulaşabilmesi, yine iç kesimlerde yaşayanların çoğunlukla hayvancılık ve mandıracılıkla uğraşmasıdır.

Yiyecek İçecek Ritüelleri

Marmara bölgesinde temel olarak uygulanan yiyecek ritüel ve uygulamaları, Türkiye’nin geri kalanıyla aynı paralelde gerçekleşmektedir. Ancak, İstanbul bölgesinde etnik yapının zenginliği ve her topluluğun kendi yemek alışkanlıklarını ve kutlama-anma ritüellerini devam ettirmeleri, İstanbul mutfağı özelinde Marmara Bölgesi mutfak kültürünü diğerlerinden farklı bir noktaya taşımaktadır.

Marmara Bölgesi mutfak kültüründe, diğer tüm mutfaklarda olduğu gibi özel günler ve anlara dair yiyecek-içecek ritüelleri ve gelenekleri bulunmaktadır. Bu ritüeller geleneksel ve dini uygulamalar olarak ayrılabilmektedir. Öncelikle doğum anından başlamak, bu kutlama yemeklerinin anlaşılabilmesi için yararlı olacaktır. Doğum yapan kadının ve bebeğinin kutlanması amacıyla yapılan “lohusa şerbeti” ilk geleneksel uygulamadır. Lohusa kavramı klasik Yunanca’dan dilimize geçmiş “yatak” kelimesinden gelmekte olup, doğumdan sonraki nekahet dönemini ve yeni doğanın kutlanması için yapılan tatlı bir içeceğin sembolleştirilmesi anlamına gelir. Diğer özel günler mevlit, sünnet düğünü, nikah töreni, dua okutma, düğün, kandiller, dini bayramlar, cenaze merasimleri, yıl dönümleri, yaş günleri, anma törenleri ve hayır yemekleri altında gruplanabilir.

Yahudi mutfak kültüründe özel günlere ait beslenme ritüelleri vardır. Örneğin, Mısır’dan çıkışın yıldönümünün kutlandığı Pesah Bayramı’nda Mısır’dan çıkan Yahudilerin acilen hareket etmeleri nedeniyle hamurları mayalamadan fırında pişirmelerine atfen sekiz gün boyunca mayalı hamur işleri yenmez. Yine on emrin verildiği günün kutlandığı Savuot Bayramı’nda süt ürünleri ve süt tatlıları tüketme geleneği vardır. Ermeni mutfağında yılbaşı kutlama yemeğine “Gagant” adı verilir ve bu gece yemekte zeytinyağlı yaprak ve midye dolması, topik, hindi ve anuşabur (aşûre) yenir. Noel gecesinde balık yemek, büyük oruç döneminde ise sebze ve tahıl yemek gerekir.

Öğünler

Marmara Bölgesi mutfağında öğünler, klasik Türk mutfağı öğünleridir. Gün sabah kahvaltısıyla başlar ve kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Genellikle son yıllarda hızlanan yaşam koşulları kahvaltının geçiştirme şeklinde yapılmasına neden olurken klasik kahvaltı hâlâ yerini korumaktadır. Özellikle koyun sütünden yapılan peynir çeşitleri, Gemlik ve Güney Marmara zeytinleri, ıstırancalardan gelen taze baharatlar; Çorlu ve Muratlı bölgesinden gelen yumurta, tereyağı; Sakarya, Balıkesir, Kırklareli bölgelerinden gelen küçükbaş ve büyükbaş hayvan etleri, sucuklar ve kavurmalar sıklıkla tercih edilmektedir. Kahvaltı günün ilk öğünü olduğundan çoğunlukla en ağırı olmaktadır. Ancak günümüzün yaşam şartları bu ağırlığı sabah kahvaltısından aksam yemeğine kaydırmış gibi görünmektedir.

Bölgeye Özgü Yiyecekler

Marmara Bölgesi yemekleri yörelere ve illere göre farklılıklar göstermekle birlikte genel olarak Türk mutfağının karakteristiğini yansıtmaktadır. En batıda Edirne’de özellikle Osmanlı mutfağı ve erken saray dönemi yemekleri görülmektedir. Çorbalardan Rumeli paçası, tarhana çorbası, işkembe çorbası ve pırasa çorbası özel çorbalardır. Her tür yeşil salata yapılmasına rağmen közlenmiş patlıcandan yapılan mamzama ve karnabahar çorbası bilinen yemeklerdir. Tencere yemeklerinde zirva, sakatatlarda yaprak ciğer ve ciğer sarma, et yemeklerinde Edirne köftesi ve satır et sıkça tüketilmektedir. Tavuk etinden yapılan damat paçası ve yaban ördeği, hamur yemeklerinden kandilli mantı, tatlılardan ceviz tatlısı ve badem ezmesi ile deva-i misk de ilin önemli yemekleridir.Çanakkale mutfağında Ege Bölgesi ve denizin etkisi, ürünlerde hissedilmektedir. Lakerda, balık çorbası, çanakta uskumru, uskumru ızgara, sardalye buğulaması, asma yaprağında sardalye, et ve kıymadan yapılan köy azığı, peynirli patlıcan, taze fasulye basması ve peynirli patlıcan bilinen ve sıkça yapılan yemeklerdendir

İstanbul denince akla imparatorluk yemekleri gelmektedir. Piliç Topkapı, İstanbul pilavı, kefal pilaki, haseki pilavı, Beykoz paça, çiroz salatası, imambayıldı gibi yemekler örnek olarak gösterilse de İstanbul yemekleri Saray mutfağının merkezi olması nedeniyle saymakla bitmez.

Bölgeye Özgü İçecekler

Marmara Bölgesi içecekleri içinde alkollü ve alkolsüz içkiler yer almaktadır. Tekirdağ, Şarköy, Mürefte bölgesindeki bağlarda yetiştirilen üzümlerden yapılan şaraplar, Marmara Bölgesi’nin önemli içeceklerinden birini oluşturmaktadır. Kırmızı ve beyaz üzüm çeşitlerinin üretildiği Marmara bölgesinde şarap yapımı da bir hayli revaçtadır. Şarap üretimi yalnızca Tekirdağ ile sınırlı değildir. Bölgenin pek çok yöresinde üzüm bağları ve üzüm bulunmakta, bu da üzümden yapılan içkilerin sayısını ve türlerini artırmaktadır. Kuru üzüm, nohut, seker ve suyun mayalanmasından yapılan tükenmez şerbeti, yine özellikle kırsal bölgelerde yapılagelen önemli bir içecek türüdür. Üst üste musluklu bir fıçıya istiflenen malzemelerin üzeri suyla örtülür ve uzun süre mayalanması beklenir. Kış aylarına doğru olgunlaşan içecek, soğuk aylarda pekmeze benzer bir şekilde enerji vermek, sıcak tutmak amacıyla tüketilmektedir. Tükenmez şerbetin yapımı, kırsal kesimde yasayan halkın kentlere göçüyle azalmıştır.

Üzüm suyunun vişne yapraklarıyla tatlandırılıp hardal tohumuyla harmanlanarak aromalandırılmasıyla yapılan hardaliye, et yemekleriyle birlikte servis edilen ve alkolsüz olan bir üzüm içeceğidir. Kırklareli yöresinden bölgeye yayılan hardaliye, günümüzde ticarileşerek Marmara bölgesine ve tüm Türkiye’ye yayılmıştır. Trakya bölgesinde bir dönem sıkça tüketilen ancak günümüzde rastlanamayan bir içecek ürünü de “pelte şarabı”dır. Pelte şarabı, sofralık şarapların kaynatılıp çektirilmeleriyle hazırlanan peltelerin saklanarak, tüketilecekleri zaman yine suda çözündürülmeleriyle hazırlanan bir tür içecek maddesidir. Yıllanmaya uygun olmayan şarap türleri, bozulmamaları için kaynatılıp jöle hâline getirilerek ve uzun süre saklanmıştır. Daha sonra bu pelteler bire iki, bire üç ve bire dört oranında su katılarak tüketilmiştir. Özellikle Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli bölgesinde eski dönemlerde faaliyet gösteren pelte şarapçıları sadece şarap servisi yapmış, yiyecekler restorana gelenler tarafından getirilmiştir.