ANAYASA I Dersi 1961 Anayasası soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

12 Eylül askeri müdahalesine kadar geçen sürede 1961 anayasasının yaşanan toplumsal olaylara ilişkin rolü konusundaki görüşler ne şekildedir? 


CEVAP:

9 Temmuz 1961’de yapılan halkoylaması sonuçlarının da gösterdiği gibi 1961 Anayasası, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren güçlü bir oydaşmaya dayanmamıştır. Gerçekten bu halkoylamasında ortaya çıkan ve % 40’a yaklaşan hayır oyları, anayasanın bir toplum sözleşmesi olamadığının ifadesidir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, 27 Mayıs müdahalesiyle kapatılan DP’nin anayasanın yapımı sürecinden dışlanmasıdır. 1950’den itibaren DP’ye oy veren, neredeyse seçmen kitlesinin yarısını oluşturan çevreler, kendilerini 1961 Anayasası’yla özdeşleştirememişlerdir. Bu nedenle 1961 Anayasası, yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bu çevrelerin güçlü eleştirilerine konu olmuştur.

1960’ların sonlarında terör ve şiddet eylemlerinin kamu düzenini sarsacak boyutlara ulaşmasıyla anayasa üzerinde yürütülen tartışmalar daha da yoğunlaşmış; kamuoyunun belirli bir kesimi, şiddet eylemlerinin sorumluluğunu 1961 Anayasası’yla kurulan özgürlükler düzenine yüklemiştir. TSK’nin 12 Mart’ta yayınladığı bir muhtırayla yönetime el koymasının ardından Anayasa, askerî otoritenin talepleri doğrultusunda önemli değişiklikler geçirmiştir. Ne var ki, bu değişiklikler, beklendiği gibi siyasal sorunların çözümünü sağlayamamıştır. 1973 genel seçimlerinden sonra, 12 Eylül 1980’e kadar geçen süre içinde siyasi partilerden hiçbirinin tek başına hükûmeti kuracak çoğunluğu elde edememesi, Türkiye’yi partiler arası koalisyonlarla ve azınlık hükûmetleriyle karşı karşıya bırakmıştır. Hükûmet istikrarsızlığının azamî boyutlara ulaştığı bu dönemde, başta kamu düzenini sarsan terör ve şiddet eylemlerinin yaygınlaşması olmak üzere, uzun vadeli politikaların izlenmesini gerektiren iktisadî ve siyasî sorunların çözümü mümkün olamamıştır. Bu tablonun önemli nedenlerinden biri, siyasi partiler arasındaki görüşayrılıklarının TBMM’yi karar alamaz hâle getirecek ölçüde derinleşmesidir. Bu kutuplaşma, sadece hükûmetlerin kurulmasını imkânsızlaştırmamış; aynı zamanda, yasama sürecinin kilitlenmesine de yol açmıştır. Nihayet Nisan 1980’de Fahri Korutürk’ün görev süresini tamamlamasıyla birlikte, TBMM’nin yeni Cumhurbaşkanı’nı seçecek uzlaşmayı dahi sağlayamaması, karar alma sürecinin ne ölçüde tıkandığını daha da somut hâle getirmiştir. Nisan 1980’den 12 Eylül 1980’e kadar geçen sürede yeni Cumhurbaşkanı’nı seçmek üzere yapılan oylamaların hiçbirinde TBMM’nin üye tam sayısının salt çoğunluğuna ulaşılamamıştır. Bütün bu nedenlerle TSK, 12 Eylül 1980’de yönetime bir kez daha el koyarak parlamento ve hükûmeti feshetmiştir.