TÜRK DIŞ POLİTİKASI II Dersi GENEL DEĞERLENDİRME : SOĞUK SAVAŞ SONRASI TÜRK DIŞ POLİTİKASININ TEMEL ÖZELLİKLERİ soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU: 1990-1993 arasındaki Turgut Özal döneminde Türk dış politikası nasıldır?


CEVAP: 1990-1993 arasındaki dönem aynı zamanda Türk dış politikasına yön veren Cumhurbaşkanı T. Özal’ın etkili olduğu dönem anlamına gelmektedir. T. Özal’ın pragmatik ve büyük ölçüde de ABD ekseninde yürütmeye çalıştığı dış politika, 1990’a kadar her türlü değişimi reddeden ve şüpheyle bakan statükonun yoğun biçimde egemen olduğu dış politikada yeni bir anlayışı da ortaya koymuştur. 1990 sonrasında Türkiye’nin önündeki yeni imkânlar ve alternatişeri ülkenin gelişimi ve bölgede etkili bir güç olmak için değerlendirmeye çalışan T. Özal’ın 1. Körfez Krizi’nde ortaya koyduğu tavır dikkat çekicidir. Komşu Irak’ın, aslında tam da yeni ortaya çıkan düzenden pay kapma hevesi ile Kuveyt’i işgali ile başlayan süreçte Türkiye, ABD ile hareket etmenin yeni dünya düzeninde sağlam bir yer almak ve Türkiye’nin imkânlarını genişletmek bakımından önemli olduğunu düşünmüştür. Özal’a göre ABD, Soğuk Savaşı’ın galibi ve artık tek kutuplu dünyanın lideridir. ideolojik olarak da ABD ile bir karşıtlık söz konusu değildir. Benzer bir durum, Orta Asya ve Kafkaslar’daki dönüşüm çerçevesinde de yaşanmıştır. Bir anda ortaya çıkan Türk Cumhuriyetlere yönelik Türkiye’nin politikasına ABD destek vermiş, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk Dünyası, 21. Yüzyıl Türk Yüzyılı, Yükselen Yıldız vb. heyecan verici sloganlar sıklıkla duyulmaya başlanmıştır. Türkiye’nin yeni dış politika kimliği bakımından da bu dönemde ön plana çıkan kavramın Türklük olduğu söylenebilir. Başta ABD olmak üzere Batılı devletler SSCB’den boşalan yeri Kafkasya ve Orta Asya’da İran destekli siyasi İslam’ın doldurulmasından çekindikleri için Batı yanlısı Müslüman, fakat laik ve demokratik bir yapıyı temsil eden Türkiye’ye destek vermişlerdir. Ancak Türkiye’nin bölgeye yönelik politikasını yürütmesinde söylem dışında, uygun ve yeterli araçlara sahip olduğu da söylenemez. Bu durum 1993’e gelindiğinde artık iyice ortaya çıkmıştır. Eski SSCB elitlerinin egemen olduğu yeni Türk Cumhuriyetlerinde Türkiye’nin ağabey ya da kimlik politikası zaman zaman endişe ve dirençle de karşılaşmıştır. ABD’nin de geçen zaman içinde Rusya’nın bu bölge üzerindeki gücünü kabullenmesi, Türkiye’nin dış politikasındaki Türk Dünyası vurgusunun çekiciliğini yitirmesine neden olmuştur. Önce Rusya (Russia First) olarak adlandırılan ABD’nin yeni bölge politikasında Türkiye yine de önemli bir rol üstlenmekle birlikte, Rusya’nın kendi arka bahçesindeki egemenlik hakları tanınmış olduğu için, etki alanı daralmıştır.