TİCARET HUKUKU Dersi Pay Sahipliği ve Menkul Kıymetler soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Anonim ortaklıklarda Payın Serbestçe Devredilebilmesi İlkesi ve İstisnalarını genel hatlarıyla açıklayınız.


CEVAP:

Payın Serbestçe Devredilebilmesi İlkesi ve İstisnaları

Tipik sermaye ortaklığı niteliğine bağlı olarak anonim ortaklıklara özgü temel il- kelerden birisi de senede bağlanmış olsun olmasın, payın serbestçe devredilebil- mesidir. Bu ilke, pay sahibinin, herhangi bir makam, organ veya kişinin izni veya icazetini almasına gerek olmaksızın payını devredebilmesini ifade etmektedir. Oysa kollektif, adi komandit ve limited ortaklıklarda pay serbestçe devredilemez; bunun için diğer tüm veya belirli oranda ortakların rızası gerekmektedir (TTK m. 226/2, 315, 595).

İlkenin kapsamına, payın devredileceği kişiyi seçme serbestîsi de gireceğinden, payı devralacak olanın kimliği ve kişiliği önem taşımaz; herhangi bir gerçek veya tüzel kişi, pay mülkiyetini edinmenin tabi olduğu usule uymak suretiyle pay sahipliğini kazanabilir.

TTK m. 489-490 vd. hükümleri uyarınca, anonim ortaklık payları kural olarak serbestçe devredilebilir. Paylara devir ve tedavül kolaylığı sağlanması amaçlandığı içindir ki kıymetli evrak niteliğine sahip pay senetleri çıkarılabilmesine olanak tanınmış, hatta senetlerin “hamiline” yazılabilmesine de izin verilmiştir (TTK m. 484/1).

Ayrıca, m. 486, hamiline yazılı senetlerin, pay bedeli ödendikten itibaren üç ay içinde, nama yazılı senetlerin ise azınlığın talebi halinde yönetim kurulu tarafından bastırılması ve dağıtılması zorunluluğu getirmiş ise de senede bağlanmış paylar ile çıplak paylar arasında, pay sahipliği haklarının içeriği ve sınırları açısından fark yoktur. Pay sahibi haklarını senetsiz de kullanabilir çünkü pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi pay senedi çıkarılmış olmasına bağlı değildir. Bununla birlikte şayet pay senedi çıkarılmış ise, payın devri kolaylaştırılmış ve ayrıca pay sahibine başka bazı olanaklar tanınmış olur.

Sermaye borcunda temerrüt nedeniyle ıskat (m. 482-483), birleşmede ayrılma akçesi vererek çıkarma (m. 141), şirketler topluluğunda hakim şirketin, belirli koşullarla, bağlı sermaye şirketindeki azınlığın paylarını satın alması (m. 208) ve haklı nedenle fesih davasında mahkemenin payın gerçek değerinin davacıya ödenerek şirketten çıkarılmasına karar vermesi (m. 531) gibi özel ve istisnai hükümler bir yana, anonim şirkette pay sahiplerinin ortaklıktan çıkma veya çıkarılmaları, kural olarak söz konusu olmadığı için, bu eksikliği giderici bir çare olarak da payların serbestçe devredilebilmesi kuralı öngörülmüştür.

Payların serbestçe devrine izin verilmesinin daha da önemli bir nedeni, anonim ortaklıklarda pay sahiplerinin kişiliğine önem verilmemiş olmasıdır. Alacaklıların yegane güvencesini ortaklık malvarlığı oluşturduğundan, sermaye ile onun karşılığı olan malvarlığının korunmasını ve iade edilmesini sağlamak amacıyla da kanunda, çeşitli önlemlere yer verilmiştir (bkz. m. 347, 358, 376-377, 378, 379 vd., 395, 551, 514-523 gibi). Sermaye borcunu ifa etmek dışında ortaklar -istisnai nitelikteki ikincil yükümlülükleri bir yana bırakırsak- başka yükümlülük ve borçlar altına sokulamayacakları için kanun koyucunun bu yaklaşımı yerindedir. Fakat devredilebilirlik mutlak bir kural olmayıp kanundan veya iradeden doğan istisnaları mevcuttur. Kanun koyucu, bazen bizzat ortaklık tüzel kişiliğini, bazen pay sahiplerini, alacaklıları ya da kamu menfaatini koruma düşüncesi ile ortaklığın “anonim” niteliğine ve payları devir serbestliğine sınırlamalar koymuştur. Gerçekten, mutlak ve sınırsız bir devir serbestisi geçerli kılınsaydı, ortaklık hiç de istenmeyen kişi ve grupların egemenliğine geçebilir; örneğin, rakipler, yabancı uyruklu, geçimsiz veya uzak durulan bazı insanlar ortak olabilir veya pay sahiplerinin üstlendikleri ikincil yükümlülükler (m. 480/4) sayesinde faaliyet gösteren bir ortaklığın payları,

bu yükümlülükleri ifa edemeyecek kişilere geçebilirdi.
Şu hâlde, payların devredilebilmelerini sınırlamak veya zorlaştırmak gerekli,

hatta zorunlu olabilmektedir. Getirilen bu sınırlamalar ile ya üçüncü kişilere yapılan devirler tümü ile hükümsüz bırakılmış ya da pay sahipliği konumundaki değişim, belirli bir makamın onayına bağlı kılınmıştır.

İstisnai nitelikteki bu tür kanuni sınırlamaların yanı sıra, pay sahipleri de gerek anasözleşmeye koyacakları “bağlam” (m. 492-495) düzenlemeleri yoluyla, gerek kendi aralarında veya üçüncü kişilerle yapacakları borçlar hukuku sözleşmeleri ile payların devrini bir takım koşullara bağlayabilecekler ve bu sayede pay sahiplerinin “kişiliklerini” ön plana çıkarabileceklerdir.