İNSAN VE TOPLUM Dersi ÇEVRE VE TOPLUM soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Antroposentrik etik ve ekosentrik etik nedir?


CEVAP:

Antroposentrik Etik/Ekosentrik Etik: Felsefenin bir dalı olan etik, insanların yaşamlarını nasıl sürdürmeleri ve ne yapmaları gerektiğiyle ilgili ahlaki ilkeler ve değerlerle ilgilenir. Çevre etiği ise bu ilke ve değerlerin insan-doğa ilişkisine uyarlanmasıdır. Çevre etiği içinde farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Geniş bir yelpaze sunan Çevre etiğinin iki ucunda antroposentrik etik ve ekosentrik etik yer alır. Antroposentrik etiğe göre insanlar kendilerini doğada yaşayan diğer canlılardan üstün kılacak eşsiz özelliklere sahiptir. İnsan-olmayan doğa insanların kullanımı için vardır. İnsanların çevreye veya çevrede yaşayan diğer canlılara karşı herhangi bir etik sorumluluğu bulunmamaktadır. Tek sorumluluk ancak doğanın diğer insan kullanıcılarının kullanım haklarına duyulan saygıdır. Doğa mekanik bir yapı oluşturur ve ortaya çıkan çevre sorunları ister biyolojik ister psikolojik olsun teknolojinin kullanımıyla çözülebilir. Tek tanrılı dinlerde Yaradılış öyküsü antroposentrik etiğin en saf ve etkin hâliyle gözlendiği alandır. Yaratılmışların hiyerarşisinde insan-olmayan doğa en alt basamakta yer alır ve insan kullanımı için yaratılmıştır. Din, antroposentik etik vasıtasıyla doğanın sömürüsünü meşrulaştırır. Ekolojik yıkım küresel bir sorun haline geldiğinde doğal çevrenin korunması ile ilgili tüm öneriler önem kazanmaya başlamıştır. Etkin bir sosyal kurum olarak din de “Halifelik” kavramıyla antroposentrik bakış açısını terk etmeden söz konusu sorunlara kendi çözüm önerilerini getirmiştir.

Diğer taraftan ekosentrik etik evreni de içine alan bütüncül bir yaklaşım sunar. İster canlı ister cansız olsun tüm varlıkların doğuştan gelen bir öz-değeri vardır. Bu özdeğer doğrultusunda tüm yaşam formlarının eşit derecede yaşama ve kendini gerçekleştirme hakkı vardır. Sözü edilen bütüncül metafiziğin temelinde tüm varlıkların ve herşeyin birbiriyle bağlantılı olduğu varsayımı yatar. İnsanlar ve insan-olmayan doğa bütünün parçalarını oluşturmakla birlikte, bütün parçaların toplamından daha farklı bir yapıdır. Bu yapı içinde bilgi birikimsel ve deneysel değil, bağlamsal ve sezgiseldir. Bu iki tür bilgi arasındaki farkı şu örnekle açıklayabiliriz: Bir çiçek hakkında bilgi edinmek istediğimizde, o çiçeği koparıp mikroskop altında yapısını incelemek, yapraklarını ya da tohumlarını saymak, nasıl ve neyle beslendiğini açıklamak, gelişimsel süreçlerini incelemek birikimsel ve deneysel bilgi alanına girer. Diğer taraftan çiçeğin bulunduğu toprakla, çevresindeki diğer bitkilerle, hayvanlarla ilişkisini ve evrende varlıklar zinciri içindeki yerini anlamaya çalışmak bağlamsal ve sezgisel bilginin kullanılmasıdır. Ekosentrik etiğin temelini tıpkı antroposentrik etikte olduğu gibi din oluşturmaktadır. Ortaçağ Hıristiyan Kozmolojisi birbirine bağlı varlıklar zinciri kavramıyla ekosentrik etiğin temelini oluştururken aynı zamanda varlıklar hiyerarşisi kavramı ve insan-olmayan doğayı bu hiyerarşinin en altına yerleştirerek de antroposentrik etiğin temelini oluşturur. Ekosentrik etiğin yeniden doğuşu 18. ve 19. yüzyılda endüstrileşme karşıtı olarak Avrupa’da ortaya çıkan romantizm ve Amerika’da ortaya çıkan aşkıncılık akımlarıyla olmuştur.