SORU: Castrén’in Altay Dillerinde Zamir Ekleri eserinde Ana Altayca, Türkçe, Moğolca ve Mançu-Tunguzcadaki 1. 2. ve 3. tekil kişi zamirleri hakkında ulaştığı sonuç nasıl değerlendirilebilir?
CEVAP: 1. ve 2. kişi zamirleri Altay dillerinde korunmasına karşın, 3. kişi zamiri sadece Mançu- Tunguzca’da korunarak günümüze kadar ulaşabilmiştir. Ana Altayca, Türkçe, Moğolca ve Mançu-Tunguzcaya bakarak 1. ve 2. kişi zamirlerinin sonundaki /n/’nin Türkçede korunup Moğolca ve Mançu-Tunguzcada yok olduğu sonucu çıkarılabilse de durum böyle değildir; çünkü Moğolca ve Mançu-Tunguzcada yalın hâlde görünmeyen /n/ zamir çekiminde ortaya çıkar. Krş.: Moğ. bi “ben” › min-u “benim”; Man. si “sen” › sin-du “sana”. 3. tekil kişi için meseleye Türkçe açısından bakacak olursak, *i(n) zamirinin yerine ‘o’ şeklini görmekteyiz. Aslında, bu şekil Türkçe için kökten bir kişi zamiri olmayıp tarihî Türkçe’deki ‘ol’ gösterme sıfatının *i(n)’in yerine geçmesidir. Yalın hâlde *i(n)’in yitip gitmesine sebep olarak tercüme faaliyetleri sırasında tercüme yapılan dillerde artikeller bulunması ve ‘ol’ gösterme sıfatının 1. ve 2. kişinin dışındakileri ifade edebilmesi gösterilebilir. Ancak, 3. kişide /n/ Türkçe’de büsbütün kaybolmamıştır. İsim çekiminde 3. kişi iyelik ekiyle hâl ekleri arasında yeniden ortaya çıkmaktadır. Başka bir deyişle, yalın hâlde tutunamayan /n/, 3. kişi iyelik ekinden sonra kendisini korumuştur. (onun) evinde gibi bir örnekte isme getirilen ekleri ev-i-n-de biçiminde düşünüp /n/’yi bir kaynaştırma sesi saymak doğru değildir. Türkçe’de iki ünlü arasına giren tek kaynaştırma sesi /y/’dir. Bütün bunların yanında Eski Türkçe’de *i(n) zamirinden türemiş başka kelimeler de bulunmaktadır.