ANAYASA HUKUKU Dersi Yürütme Organı soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Cumhurbaşkanı'nın siyasal sorumsuzluğunu anlatınız.


CEVAP:

CUMHURBAfiKANI’NIN SİYASAL SORUMSUZLUĞU

Parlâmenter rejimlerde devlet başkanının siyasal sorumsuzluğu, yani parlâmento- nun güvensizlik oyuyla görevine son verilememesi, bu rejimlerin temel ilkelerin- den biridir. Bunun sebebi de, devlet başkanının tüm işlemlerinin, kural olarak, başbakan ve ilgili bakanların ortak imzasına tâbi olması ve bu işlemlerden doğabi- lecek siyasi ve cezai sorumluluğun başbakana ve ilgili bakana ait olmasıdır (karşı- imza kuralı). 1982 Anayasasının 2017 değişikliğinden önceki 105’inci maddesi de, bu ilkeyi şu şekilde ifade etmişti: “Cumhurbaşkanının, Anayasa ve diğer kanunlar- da Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabilece- ği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imza- lanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.” Aslında karşı-imza ku- ralı, parlâmenter rejimlerde devlet başkanının yetkisizliği anlamına gelir. Çünkü yetki ve sorumluluğun paralelliği, kamu hukukunun en temel kurallarından biridir.

Ancak 1982 Anayasası, 105’inci maddeden açıkça anlaşılacağı gibi, karşı-imza kuralına tâbi olmayan, Cumhurbaşkanının tek başına yapabileceği bir işlem kate- gorisi yaratmış, üstelik 125’inci maddeyle bu işlemlere karşı yargıya başvuru yolu- nu kapatmıştır. Anayasa, Cumhurbaşkanının hangi işlemleri tek başına yapabilece- ğini de tasrih etmemiştir. O dönemde doktrinde hâkim olan kanaat, Cumhurbaş- kanının devletin başı olma sıfatından doğan işlemlerinin yargı denetimine tâbi ol- mamasının doğal olduğu, ancak yürütme alanına ilişkin işlemlerde yargı yolunun açık olması gerektiğiydi.

2017 Anayasa değişikliği ile, yürütme yetkisi tümüyle Cumhurbaşkanına veril- diğine ve yürütme organının TBMM’ne karşı siyasal sorumluluğu ortadan kaldırıl- mış olduğuna göre, karşı-imza kuralının da kalkmış olması doğaldır. Bundan böy- le Cumhurbaşkanı, tüm işlemlerini tek başına yapacaktır. Dolayısıyla, 125’inci maddede yapılan değişiklikle bu işlemlere karşı yargı yoluna başvurulamayacağı hükmünün de kaldırılmış olması, doğal bir sonuçtur. Çünkü aksi halde idarî yargı, çok büyük ölçüde işlevsiz kalmış olacaktı.

2017 Anayasa değişikliği ile getirilen hükûmet sistemi, ne Cumhurbaşkanı, ne Cumhurbaşkanı yardımcıları, ne de bakanlar bakımından TBMM’ne karşı bir siya- sal sorumluluk mekanizması tesis etmiştir. Buna karşılık, bu değişiklikle getirilen karşılıklı fesih ya da seçimleri yenileme yönteminin, Cumhurbaşkanı yönünden bir nevi siyasal sorumluluk mekanizması teşkil edip etmediği tartışılabilir.

Anayasanın değişik 116’ncı maddesine göre, “Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır. Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.” Görülüyor ki, bu hükme göre her iki organ, kendisini de yeni seçime tâbi tutmak şartıyla, anayasal görev süreleri dolmadan diğer organı seçime götürebilmektedir. Ancak bu mekanizma- nın, değişikliğin savunucularınca iddia edildiği gibi, iki organa eşit güçte silâh sağlamış olmadığı açıktır. Çünkü Cumhurbaşkanı bu yolu tek başına kendi iradesiyle kullanabi- leceği halde, Meclisin aynı yola başvurması, üye tamsayısının beşte üçü gibi, pratikte gerçekleşmesi çok güç olan, nitelikli bir çoğunluğa bağlıdır.