YENİ TÜRK EDEBİYATINA GİRİŞ II Dersi Avrupa ile Siyasi ve Kültürel İlişkiler soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Dışarıdan gelecek ciddi tehlikelerin bertaraf edildiği ve Osmanlı Devleti’nin gücünün, hâkimiyetinin kabul edildiği yükselme çağında Osmanlıların Avrupa ülkeleri ile ilişkileri nasıldı?


CEVAP:

Dışarıdan gelecek ciddi tehlikelerin bertaraf edildiği ve Osmanlı Devleti’nin gücünün, hâkimiyetinin kabul edildiği yükselme çağında Osmanlılar, Avrupa’dan yararlı gördükleri teknik unsurları alıp uygulamada bir sakınca görmemişlerdir (Budak, 2008, s. 89).Örneğin 15. yüzyılda Osmanlılar tarafından Avrupa icadı olan bazı toplar kullanılır. Avrupalı topçular ve top yapımcıları da bunlarla beraber ülkeye gelirler. Gemi inşasında Venedik örnek alınır; kadırga tasarımı ve yapımında Venedik tersanelerindeki gelişmeler yakından takip edilir. Osmanlılar, gemi yapımı ve haritacılık gibi alanlarda Avrupa’dan önemli bilgiler edinirler. 16. yüzyılda da birçok Avrupa haritası Osmanlıların eline geçer. Nitekim ünlü Osmanlı haritacısı Piri Reis, bazı Avrupa dillerini bilir, Avrupa haritalarını ve coğrafya kitaplarını rahatlıkla kullanır. 16 ve 17. yüzyıllarda da Avrupa’da ilerlemeye başlayan savaş teknolojilerinin ve silahların getirtilmesi için çaba harcanır. Osmanlı bilim adamları da Avrupa’nın coğrafyası, tarihi ve tıbbi gelişmeleriyle ilgili araştırma yaparlar. Mercator’un Atlas Minor adlı eserine sahip olan Kâtip Çelebi (1609-1657), 1653- 1655 yılları arasında bir Fransız kaçağının yardımıyla bu eseri Türkçeye çevirir (Lewis, 2014, s.11, 62-63). Ayrıca Kâtip Çelebi Cihannüma adlı eserinde Gerhard Mercator, Abraham Ortel,Philipp Cluver gibi birçok Avrupalı yazarın çalışmalarından da faydalanır (Budak, 2008,s. 69). Osmanlıların bu devirde Avrupa’da gelişmeye başlayan coğrafya bilimine ilgilerini gösteren bir başka eğilim de IV. Murat’ın Hollandalı Doğubilimci Golius’a Osmanlı’ya bağlı bölgelerin bir haritasını yapması için teklifte bulunmasıdır. Ancak padişahın bu teklifi kabul edilmez (Lewis, 2014, s. 63-64). Osmanlı Devleti’nin Avrupa kültürüne aşina olmasında Avrupalı elçilerin etkisi de görülür. 1672’de İstanbul’a gelen ve Fransız büyükelçiliğinde görev yapan Galland, günlüklerinde elçilik binasında 8 Ocak 1673’ten itibaren pazar günleri oyunlar sergilendiğini yazar (Özgül, 2006, s. 23). Zira Fransız elçisi Marquis de Nointel, elçilik binasına İtalyan Farnese tiyatrosunun küçük bir örneğini yaptırır ve bu tiyatroda çeşitli oyunlar sahnelenir. Corneille’in Le Cid, Moliere’in Le Depit Amoureux (Küskün Âşıklar), L’Ecole des Maris (Kocalar Okulu), Sganarelle, A. Montfleury’nin La Femme Juge et Partie, Antoine Galland’nın hareketli bir komedisi ile Quatre Trivelins adlı oyunları oynanır (And, 1971, s. 77). “Büyükelçi Nointel, oyunları İstanbulluların da seyredebilmesi için özel olarak biramfiteatr yaptırmış; hattâ Müslüman kadınlar için bir de kafes hazırlatmıştır” (Özgül,2006, s. 23). Büyükelçi Nointel, Paris’e gönderdiği raporda Türklerin opera izlemesi karşısındaki şaşkınlığını dile getirir.18. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti’nin Avrupa ile ilişkileri, siyasi olaylarve savaşlardışında, iki medeniyet arasındaki ekonomik ilişkilerin sınırlarını pek geçmez ve genellikle
ülkeye gelen ya da Osmanlı sınırları içinde yaşayan Avrupalılar ile elçiler tarafından idare
edilir. Kendilerine ülke içinde oturma hakkı verilen Avrupalılar, iki kültür arasındaki irtibatı sağladıkları gibi sarayın güvenini kazananlar önemli görevlerle Avrupa’ya da gönderilirler. Ancak bu ilişkilere rağmen fikir, sanat ve kültür alanında iki medeniyet arasında çokciddi etkileşimler görülmemiştir. Zira Batı’yla Haçlı seferleri ile başlayan devamlı ilişkilere
rağmen Lale Devri’ne kadar ne örf ve âdetlerde ne fikir ve sanat konularında ne de kültürel bağlamda belirgin bir etki söz konusu değildir. Avrupa’yı âdeta yeniden şekillendiren Rönesans hareketi ve söz konusu hareketin sonuçları Osmanlı Devleti’ne girmediği gibisızabilen bazı yenilikler de Osmanlı kültür hayatına ve ilmî çalışmalara pek bir şey katmamıştır. Ancak Osmanlı Devleti, yukarıda verilen örneklerde de görüldüğü gibi Batı’daki gelişmelerden büsbütün habersiz de değildir