SORU: Epistemolojide “kanıt” kavramı neyi ifade eder?
CEVAP: Bu kavram, insanın bilgisel durumlarının felsefi irdelemesi sırasında sıkça kullanılır. Başka bir deyişle “kanıt” kavramı epistemolojik bağlamlarda yürütülen çözümlemenin en önemli gereçlerinden biridir. Örneğin, benim “Ay’ın üzerinde çok sayıda krater bulunmaktadır.” gibi bir inancım var. Bu inancımın epistemolojik konumunu irdelediğimizde ilginç bir durumla karşılaşılır. “Ay’ın üzerinde çok sayıda krater bulunmaktadır.” inancımın oluşma nedeni, benim kişisel olarak gidip Ay yüzeyinde gözlemlerde bulunmam değildir. Buna karşın bu inancın doğru olduğuna sanki ben olguyu doğrudan algılamışım gibi güçlü bir şekilde inanırım. Bunun nedeni, benim “Ay’ın üzerinde çok sayıda krater bulunmaktadır.” önermesinin kanıtlarına veya “siciline” duyduğum güvendir. Söz konusu inancıma destek sağlayan kaynak, örneğin, komşularım arasında geçen konuşmalar değil, bilimsel çalışmaların sonuçlarını açıklayan kitaplardır. Bu örnekle aktarılan noktanın, genel bir epistemolojik durumu temsil ettiği söylenebilir. İnsan bilgisi, biz farkında olalım ya da olmayalım, ağırlıklı olarak kanıt olgusu üzerine kuruludur. Elbette, kanıtın yalnızca “olumlu” veya “başarılı” bilgisel bağlamlara ait olduğunu düşünmek hatalı olur. Baz kanıtlar bizi yanıltmalarına karşın, nihayetinde, “kanıt” kavramı kapsamında yer alırlar. Gündelik bir sohbet sırasında arkadaşlarından “Ay’ın üzerinde çok sayıda kaktüs vardır.” gibi bir önermeyi duyan bir kişinin bu duyumu temel alarak başka bazı saçma inançlar oluşturması da olanaklıdır. Böyle bir bilgisel durumu yetersiz bulma eğiliminde olmamız normaldir. Ancak, kavramsal olarak bakıldığında, “Ay’ın üzerinde çok sayıda kaktüs vardır.” önermesine inanan bir insanın da kanıtsal bir zincirin içinde inanç oluşturduğu söylenebilir. Başka bir deyişle, kanıtın kavramsal betimlemesi ile kanıtın yeterliliği veya yetersizliği konuları birbirine karıştırılmamalıdır.