SORU: Etikte akıl-duyu ikilemi nasıl açıklanabilir?
CEVAP: Etik, Kant’ın dediği gibi, aklın -saf aklın- yasa koyabildiği, düzenleyebildiği bir alan ise, etiğin merkezinde akıl olacaktır. Ama Hume’un dediği gibi, etik sorunlar akıl yürütme konusu değilse, akıl hiçbir zaman istemenin herhangi bir eylemi için bir motif oluşturamıyorsa ve istemenin idare edilmesinde hiçbir zaman tutkuya direnemiyorsa, etiğin merkezine akıl yerine duygular-tutkular vb. yerleşecektir. İşte bu konu, temelde “insanları etik eylemlerde bulunmaya götüren akıl mıdır, duygu mudur?” sorusu çerçevesinde tartışılmıştır. Bu soruya ise, etik tarihinde, etik sorunları ilk defa felsefi düzeyde ve sistematik bir şekilde tartışan Platon’dan günümüze kadar birbirinden oldukça farklı cevaplar verilmiştir. Akıl-duygu çatışmasını konu edinenler Platon’la başlayan aklı merkeze alan çizginin Aristoteles’le devam ettiğini, Kant’la en yüksek noktasına ulaştığını düşünürler. Aristoteles’in ahlaksal erdemlere ilişkin söylediği aşırı uçlardan kaçınma ve “orta olmayı duygulara aklın (pratik aklın ya da phronesis’in) bir başarısı olarak görüler. Kant’ta da saygı duygusu öne çıksa da, bu duygunun kaynağının akıl olarak görülmesiyle yine akıl merkezde olmayı sürdürür.