TARİH FELSEFESİ II Dersi 19. YÜZYIL ALMAN İDEALİZMİ VE TARİH METAFİZİĞİ-2: HEGEL soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU: Hegel’e göre tarihin başlangıcı nasıldır?


CEVAP: Hegel bu konuda ileri sürülen doğa durumu varsayımını, varsayım olduğu için ve tarihsel temelleri olmadığı gerekçesiyle kabul etmez. Ona göre tarih doğa durumu varsayımında olduğu gibi başlayamaz, insan hayvan karanlığından gelerek gelişemez, ancak kendi karanlığı içinden çıkarak gelişebilir. Başlangıcı Tin yapar der Hegel, ama Tin’in en başta kendinde olduğunu söyler. Bu ilk durumunda Tin insan olma karakteri ön planda olan doğal tin hâlindedir. Çocuğun ussallığı yoktur ama ussal olmak için real olanağa sahiptir oysa buna karşılık hayvanda kendisini bilme olanağı yoktur. Hegel’e göre felsefi düşünüş de tarihi ussallığın başladığı noktada ele almalıdır; Tin’in en başta bir olanak olarak var olduğu noktada değil, tersine Tin’in bilinç, istenç ve eylem olarak ortaya çıktığı durumda ele almalıdır. Bu yüzden Hegel halkların devletsiz yaşadığı dönemi tarih-öncesi sayar ve tarihin dışında bırakır. Hegel’e göre bu iki anlamın aynı sözcükte bir araya gelmesini dış bir rastlantıdan daha fazla bir şey olarak anlamak gereklidir. Hegel’in bununla söylediği tarihin tarih yazımıyla başladığıdır. Başka bir deyişle tarih Tin’in kendini bilme sürecidir. Dolayısıyla Hegel’e göre, ister yüzyılları ister bin yılları içine alsın, ister devrimlerle, göçlerle, en beklenmedik değişiklerle geçmiş olsun, tarih yazımından önce geçmiş olan zamanlar, halkların nesnel anlamda tarihini oluşturmazlar çünkü öznel öge yani tarihin anlatılması ögesi eksiktir. Bir rastlantı sonucu o dönemlerde anlatılmadığı için değil, anlatılamadığı için tarih olmamıştır. Bir halkın tarihinin olabilmesi için bu halkın bir ereğinin, üstelik de ussal bir özgürlükle yani devlette ortaya çıkacak bir özgürlükle gerçekleşecek bir ereğinin olması gerekir. Bir halkın tarihi ancak böyle kendisinden yaratılabilir. Hegel’in tarih anlayışında ilerleme Tin’in kendi özbilincine varmasıyla son bulacaktır. Hegel kendi felsefesiyle bu sürecin tamamlandığını düşünür ve tarihin kendi felsefesinde sona erdiğini iddia eder. Hegel’in bununla kastettiği artık tarihsel değişmenin bir gelişme olarak yorumlanabilmesini olanaklı kılan bir kavramın ortaya çıkamayacağıdır. Yoksa tarihin duracağı gibi bir anlam aramamak gerekir bu savda. 20. yüzyıl düşünürlerinden Francis Fukuyama tarihin sonu tezinde Hegel’in bu anlayışından etkilendiğini belirterek tarihin sonunu liberal demokrasi sisteminin dünya tarihindeki son sistem olmasından hareketle belirlemiştir.