OSMANLI TARİHİ (1876-1918) Dersi SON HAMLE: II. MEŞRUTİYET YILLARINDA OSMANLI DEVLETİ soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

II. Meşrutiyet’in ilanını açıklayınız.


CEVAP:

Cemiyet, Abdülhamid’e gönderdiği telgraflarda Kanun-i Esasi 26 Temmuz’a kadar ilân edilmediği takdirde, bölge halkının ve askerin veliahda (V. Mehmed Reşad) biat edeceği tehdidinde bulundu ve kararlılığını göstermek için 23 Temmuz 1908’de Manastır’da meşrutiyeti ilan etti. Ardından civar kasabalarda da meşrutiyet ilan edilerek, Selanik’te meşrutiyetin ilanı için de 25 Temmuz tarihi belirlenerek İstanbul’un tepkisi beklenmeye başlandı. Sultan Abdülhamid Rumeli’ye yüksek rütbeli subaylar gönderdi fakat bir netice alamadı. Diğer taraftan Cemiyet meşrutiyeti ilân ettirmek için her türlü çareye başvurmaya karar verdi. Bu amaçla, Selanik Merkez kumandanı aynı zamanda Padişahın yaverlerinde Yarbay Nâzım Bey’e bir suikast düzenlendi. Manastır Polis Müfettişi Sami Bey ile Selanik Topçu Alayı İmamı Mustafa Efendi öldürüldü. Bu isyan haberleri 5 Temmuz’da İstanbul’a ulaştı. Aynı gün Niyazi Bey ve arkadaşlarının takibi ve gerekirse cezalandırılması için, Metroviçe’de bulunan Şemsi Paşa’ya bir emir gönderildi. Şemsi Paşa’nın bir kısım kuvvetlerle 6 Temmuz’da Metroviçe’den Selanik’e
hareket etmesi İttihatçılar arasında panik yarattı. Paşa 7 Temmuz’da Manastır’a vardı. Gözlemlerini Babıâli’ye bildirmek için Manastır Telgrafhanesine giden Paşa, oradan çıkarken Mülazım Atıf Efendi tarafından öldürüldü. Olayların bu boyutlara ulaşması üzerine Abdülhamid cemiyete sempati duyan subay ve askerlere nasihat vermek için, Müşir Şükrü ve Birinci Ferik Rahmi Paşaların başkanlığında bir heyeti bölgeye gönderdi ise de bir sonuç alınamadı. Akabinde padişah, bu hareketleri teskin etmesi için, Manastır Fevkalâde Kumandanlığına Müşir Tatar Osman Paşa’yı tayin etti. Osman Paşa Manastır’a ulaşınca, aldığı talimat gereği şiddet göstermemeye çalışıyordu. Rumeli’de bu olaylar cereyan ederken Abdülhamid, 10 Temmuz’da danışmanları ve eski sadrazamları Said ve Kâmil Paşaları Saray’a çağırarak olaylar hakkında ne yapılması gerektiğini sordu. Ancak onlar da bir çare bulamadan Binbaşı Enver, Kolağası Niyazi Beyler dışında, Hasan Tosun ve Eyüp Sabri Beyler de kendilerine bağlı birliklerden çeteler kurarak dağa çıktılar. 20 Temmuz’da Manastırlı Müslümanlar ayaklanıp, askerî depoları ele geçirdi. Abdülhamid son bir hamle ile sadaret değişikliğine giderek, İttihatçılara mesajlarını aldığını ve uzlaşma arzusunu ortaya koydu. Ayrıca Kanun-i Esasi’yi yeniden yürürlüğe koymak zorunda kalsa bile muhtemelen bunu çok güvendiği bir sadrazam eliyle yapmak istiyordu. İstanbul’da bu gelişmeler olurken, Rumeli’de olaylar gittikçe şiddetleniyordu. Şemsi Paşa’nın öldürülmesinden sonra, Manastır’a gönderilen Tatar Osman Paşa’nın kaçırılmasına karar veren İttihatçılar, bu görevi Eyüp Sabri Bey ile Resne tabur kumandanı Niyazi Bey’e verdiler. 21 Temmuz’da 2500 kişilik bir kuvvetle Manastır’a gelen Eyüp Sabri ve Niyazi Beyler Osman Paşa’yı tevkif ederek Resne’ye götürdüler. Kısa bir süre önce İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne kabul edilmiş olan Arnavut ihtilal komiteleri ise 22 Temmuz sabahı Firzovik’te 20-30 bin kişi toplayarak Meşrutiyetin ilânı için nümayişe başladılar. Her taraftan Mabeyn’e meşrutiyetin ilân edilmesi için telgraflar gönderilmeye başlandı. Rumeli’ye olayları bastırmak için giden askerler de bu harekete iştirak ediyorlardı. Cemiyet, Abdülhamid’e gönderdiği telgraflarda Kanun-i Esasi 26 Temmuz’a kadar ilân edilmediği takdirde, bölge halkının ve askerin veliahda (V. Mehmed Reşad) biat edeceği tehdidinde bulundu ve kararlılığını göstermek için 23 Temmuz 1908’de Manastır’da meşrutiyeti ilan etti. Ardından civar kasabalarda da meşrutiyet ilan edilerek, Selanik’te meşrutiyetin ilanı için de 25 Temmuz tarihi belirlenerek İstanbul’un tepkisi beklenmeye başlandı. Bu gelişme üzerine padişah, vükelânın (bakanların) Saray’da toplanıp meseleyi görüşmelerini emretti. Sadrazam Said Paşa’nın ifadesine göre, Saray’da toplanan vükelâ, saatlerce Rumeli’den gelen ve meşrutiyeti isteyen telgrafları incelemekle vakit geçirdi, fakat bir türlü esas mevzua gelemedi. Zira hadiselerin boyutu Kanun-i Esasi’nin bir an önce ilân edilmesi zaruretini doğurmuştu, vükela da de bu kanaatte idi ancak bunu Abdülhamid’e teklif edecek cesaretleri yoktu. Bakanlar kurulu bu tereddütler içerisinde iken Padişahın adamlarından Rıza Bey ve Ahmed İzzet Paşa gelerek, Padişah “ahalinin Kanun-i Esasi’yi istediklerini anladı, mamafih kendisi de bunun aleyhinde değildir” demeleri herkesi rahatlattı. Zira artık meşrutiyetin ilanı önünde bir engel kalmadı. Aslında Padişah İttihatçıların beklentilerinden de önce harekete geçti ve 24 Temmuz’da İstanbul gazetelerinde yayımlanan küçük ilanlarla, meşrutiyetin iade edildiği bildirildi.