TEMEL İNSAN HAKLARI BİLGİSİ II Dersi İnsan Hakları Kavramı ve Kökeni soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

İlk çağlarda doğal hukuk nasıl gelişmiştir?


CEVAP:

MÖ 5. yüzyılda sofist (Güriz, s. 156-160; AkadVural Dinçkol, s. 8-9) Alkidamos Tanrı’nın kimseyi önceden köle olarak belirlemediğini bütün insanları özgür yarattığını söylemiştir (Gözlügöl, s. 39).
İlk çağlarda en önemli doğal hukuk savunucuları Stoacılardır. Onlara göre insanın temel amacı erdeme ulaşmaktır, bunun için akla uygun yaşamak gerekir. Erdem insanı mutluluğa götüren tek
yoldur. Bu da doğaya ve akla uygunlukla sağlanır. Akıl bütün insanlarda bulunduğuna göre insanların eşit ve kardeş olduğunu gösterir. İnsanın irade sahibi bir varlık olması da göz önünde bulundurularak ihtiraslarının önüne aklını egemen kılabilir (Bal, s. 8-9). Platon ve Aristo’nun içinde yaşadıkları çağı aşamayan bu görüşlerine tezat bir biçimde ortaya çıkan “doğal hukuk” anlayışını eski Yunan’da Stoa felsefe okulu sistemleştirmiştir. Platon ve Aristo’nun eşitsizliği vurgularken Stoacıların doğal haklardan bahsetmesi, antropolojik devrim olarak değerlendirilmiştir (Karaşahan, s. 11). Stoacıların geliştirdiği doğal hukuk öğretisine göre insanların yaptıkları kanunlar mükemmel olmadığı için tüm evrene uygulanabilecek nitelikte değildir. Dünyevi kanunlar ancak doğal hukuka uygunluğu ölçüsünde geçerlidir. Stoacılar özgürlüğü kişinin iç dünyası ile ilgili bir kavram olarak ele almışlardır. Onlara göre insan için özgürlük kendi nefsini ve tutkularını yenebilmektir (Kapani, Kamu Hürriyetleri, s.18). Yani tutkularının esiri olmaktan ve bütün dış etkenlerden kedisini kurtarabilen insan köle de olsa hürriyetine kavuşmuş demektir. Böylece elde edilen hürriyeti hiçbir baskı ortadan kaldıramaz ve bu bakımdan denilebilir ki köle ile hür insan arasında bir fark yoktur. Stoizm köleliği ilk olarak reddederek insanın bağımsız olduğunu savunmuştur (Gözlügöl, s. 40). Ancak unutmamak gerekir ki bulunduğu dönem içerisinde Stoizm bir siyasal doktrin olmaktan çok ruh asaletine ve yüceliğe dayalı bir ahlak felsefesidir (Güriz, s. 176-177). İnsan hakları doktrininin en eski felsefi kaynaklarından birisi, belki de en önemlisi sayılan doğal hukuk görüşü ancak zamanın ilerlemesi ile siyasal açıdan ele alınmaya başlanmıştır (Kapani, Kamu Hürriyetleri, s.19).