HADİS TARİHİ VE USULÜ Dersi HADİSLERİN TASNİFİ VE TEMEL HADİS KİTAPLARI soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

İmam Mâlik ve Muvatta’ı hakkında ne söylenebilir?


CEVAP:

Mâlikî Mezhebi’nin kurucusu olan Mâlik b. Enes 93/712’de “Sünnet Yurdu” denilen Medine’de doğdu, orada yaşayıp oradaki hocalardan ilim tahsil etti ve orada 179/795 yılında vefat etti. Hac ve umre dışında Medine’den ayrılmadı. Fakat Medine hem sünnetin beşiği, hem de hacca gelen âlimlerin uğrak yeri olması sebebiyle ilim merkezlerinin başında geliyordu. Bu avantaj kendisini çok iyi yetiştirme fırsatı verdi. O kadar çok kişiden ilim aldı ki, hocaları hakkında bazı âlimlerin yazdığı müstakil kitaplardan üç yüzü tâbiûndan, altı yüzü etbâu’t-tâbiînden olmak üzere toplam dokuz yüz hocadan hadis ve ilim aldığını öğreniyoruz. Bu kadar çok hocası olmasına rağmen hocalarını çok titiz bir şekilde seçtiği, herkesten hadis ve ilim almadığını kendi ifadelerinden öğreniyoruz: “Peygamber mescidinde hadis nakleden kendilerine devlet hazinesi emanet edilse ihanet etmeyecek 70 kişiye yetiştim fakat hadis almadım. Çünkü bu işin ehli değillerdi. Zührî, Medîne’ye gelince başına üşüştük” demiştir.
Yirmi yaşında fetvâ ve ders vermeye başlamış, Medine’deki ders halkasına çok sayıda ünlünün katılması sonucu şöhreti kısa sürede her yere yayılmıştır. Öğrencilerinin sayısı binlerle ifade edilir. Kadı İyaz yazdığı bir kitapta bunlardan bin üç yüz kişinin ismini verir. Medine’ye gelen çok sayıda ilim adamıyla karşılıklı görüş alışverişinde bulundu. Leys b. Sa’d gibi fakihlerle karşılıklı tartışma mektupları yazdılar. Ebu Hanife’nin öğrencisi ve Hanefî Mezhebinin ilk imamlarından olan İmam Muhammed b. Hasan eşŞeybânî, İmâm Mâlik’in meclisine üç yıl devam etmiş ve Malik’in Muvatta’ isimli eserinin önemli râvîlerinden birisi olmuştur. O dönemin ilim meclisleri, çoğu zaman ilmî seviyeleri birbirine yakın çok sayıda âlimin karşılıklı müzâkere ve tartışmalar yürüttüğü üst düzey tartışma toplulukları niteliğindeydi. Yani ilim meclisinden yararlanma tek taraflı değil karşılıklı idi. Bu sayede İmam Mâlik de İmâm Muhammed’den, ilk elden Irak fıkhını öğrenme fırsatı bulmuştur.
Hayatının ilk yılları Emevî, sonraki yılları Abbâsî iktidarı altında geçmiştir. Çok yoğun iktidar mücadelelerine sahne olan böyle bir dönemde ve böyle bir şehirde bütün gruplara eşit mesafede durup tarafsızlığını korumuş, fakat hakkı tavsiye etmekten geri durmamıştır. Bütün bu hassasiyetine rağmen hicrî 147 yılları civarında halife Mansur’un emriyle soruşturma geçirmiş ve onun emriyle Medine valisi tarafından kırbaç cezasına maruz kalmıştır. Daha sonra halife gerçeği anlayıp özür dilemiş, bütün şehirlere uygulanmak üzere göndereceği bir hadis kitabı yazmasını rica etmiştir. İmam Mâlik, sahâbenin İslam dünyasına dağılması sonucu değişik bölge ve şehirlerde farklı geleneklerin oluştuğunu, halkı bir uygulamaya zorlamanın doğru olmadığını belirterek; fikir, kanaat ve ilim özgürlüğünün savunuculuğunu yapmıştır. Daha sonraki halifeler Mehdî ve Harun Reşid’in de benzer taleplerini kabul etmemiştir. Bu istenen kitabı Muvatta’ adıyla yazmış fakat resmî yaptırım altında kullanılmasına rıza göstermemiştir. Düzenli, titiz, kendisine, yiyeceğine, eşyasına, etrafına özen gösteren, vakarlı, sakin, güler yüzlü bir kişiliği olduğu, Hz. Peygamber’e saygı ve aşkından adını anarken yüzünün sarardığı, yine Peygamberin kabrinin olduğu yerde hayvana binemem diyerek yürümeyi tercih ettiği nakledilir.
Hadis rivayetinde çok titizdi. Muvatta’ı yüz bin hadisten seçerek önce büyük bir kitap olarak yazmış, sonra kitaptaki hadisleri tekrar tekrar defalarca, ince eleyip sık dokuyarak hadis sayısını düşürmüştür. Bu nedenle kitabını değişik zamanlarda okuyanların rivayetlerinde hadis sayısı farklı olmuştur. Ebhurî denilen âlimden nakledildiğine göre, 613’ü mevkuf yani sahâbe sözü, 285’i maktu’ yani tâbiûn sözü olmak üzere toplam 1720 hadis vardır.
Muvatta’da senedi verilmeyen hadisler de vardır. Bunlara doğrudan Hz. Peygamber’e atfen ifadesiyle başladığından belâğ tarîkli hadisler denir. Daha sonraki âlimler araştırmalarında bütün hadislerin senetlerini ve sahih olduklarını tespit etmişlerdir. Kur’ân’dan sonra en sahih kitap sayılmıştır. Daha sonraki yıllarda Sahîhân denilen Buharî ve Müslim’in Sahih’leri telif edildikten sonra da Muvatta’ bu ünvanını korumuştur. Bazı âlimler Muvatta’ı Sahîhân’dan üstün saymaya devam etmişler, bazıları da Sahîhân’ı üstün saymışlardır.