TEMEL İNSAN HAKLARI BİLGİSİ II Dersi İnsan Hakları Kavramı ve Kökeni soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

İnsan haklarının kökeni nedir?


CEVAP:

İnsan haklarının kökeni; insan olma durumu, insan tabiatı ve insanlık kavramıdır. Kısacası “insan doğası” (Fukuyama, s. 18), insan onurudur (Akıllıoğlu, s.5). “Onur” kelimesi sözlüklerde “insanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis” olarak açıklanmaktadır. İnsan onuru, herkesin sık sık kullandığı bir kavram olmasına rağmen, tanımında ve açıklanmasında zorluk çekilmektedir (Fukuyama, s. 184-185). İnsan hakları bakımından nasıl ki hukuki hakların kaynağı hukuk, sözleşmeden doğan hakların kaynağı sözleşme ise insan haklarının kaynağı da insanlık tabiatıdır diyebiliriz (Donnelly, s. 27). Bu durum insan hakları belgelerinde “insanlık onuru” olarak kendisine yer bulmaktadır. Örneğin İnsan Kopyalamasına İlişkin Avrupa Konseyi Kararnamesi’ne göre, “İnsanların, genetik olarak özdeş insanların bilinçli bir şekilde yaratılması yoluyla araç haline getirilmesi, insanlık onuruna aykırıdır; bundan dolayı tıp ve biyolojinin kötüye kullanılması anlamına gelir.” denilmektedir (Fukuyama, s. 184). İnsan onuru, insanın düşünce ve değerler dünyasının dayanak noktasını oluşturmaktadır. Onur sahibi bir varlık olarak insan düşünce yeteneği hürriyeti ve ahlaki özerkliğiyle mutlak bir değer taşımaktadır (Gözlügöl, s.31; Atalay, s.124). Bunlardan hareketle insan hakları bizzat insanın kendisinden kaynaklanmaktadır. İnsan tabiatı çok defa insan ihtiyaçları ile tanımlanan bir olgudur. Fakat “insan ihtiyaçları” kavramı da hemen hemen insan doğası kadar belirsizdir. İnsan ihtiyaçları kavramı bilimsel açıdan tanımlanacak olursa son derece sınırlı bir ihtiyaçlar dizisine ulaşılır. Bu sebeple insan haklarının kaynağı olarak insanın ahlaki doğası alınmalıdır (Donnelly, s.27). Bu “ahlaki doğa”nın bilimsel olarak araştırılan, ihtiyaçlara dayanan “insan doğası” ile ilişkisi çok zayıftır. Buna göre insan haklarına sağlık gereklerinden dolayı değil, onurlu bir yaşam için gerek duyulur. Onurlu bir yaşam kavramının kesin kriterlerle oluşturulmuş bir kapsamı olmadığından dolayı da “ahlaki doğa” kavramı daha kapsamlı ve soyuttur. İnsan haklarının temelini oluşturduğu kabul edilen insan onuru, insan olarak var olabilmeye ilişkin ahlaki bir görüştür. Bu doğrultuda Amerikalı düşünür Ayn Rand da insan haklarını “insan tabiatının, insanın insana yaraşır bir şekilde yaşayışı için gerekli kıldığı varlık şartları” olarak tanımlamıştır (Rand, s. 809). İnsan hakları ise bu ahlaki görüşün toplumsal olarak seçilmesini ifade eder. İnsan haklarına temel oluşturan “insan doğası” aslında köken olarak ahlaki (Uygun, İnsan Hakları Kuramı, s. 19) bir varsayımdır. Her insanın temelde aynı ve eşit derecede ahlaki erdemlere sahip olduğu düşüncesine dayanır. İnsan hakları ise insani imkânların kaynağını oluşturan bu ahlaki görüşü hayata geçirmek için belli kurum ve uygulamaların gerekliliğini gösterir. Bu kurumların tesisi ve uygulamaların hayata geçirilmesi için girişilecek hareketin başlangıç noktası insan hakları olmaktadır. İnsan hakları, insan onuruna ilişkin belli bir görüşün, temel hakların kurumsallaştırılması yoluyla gerçekleştirilmesini amaçlayan bir sosyal pratik özelliği taşır (Donnelly, s.28). Bundan dolayı ahlaki görüş-siyasal gerçeklik, birey-toplum arasında, insan hakları uygulaması aracılığıyla birbirlerini şekillendiren yapıcı bir etkileşim söz konusudur. Ve doğuştan insan haklarına sahip olan insan, hayatı baştan başa kuşatan, bu etkileşime neden olan insan haklarını yönetme yetkisine sahiptir. İnsan onuru hukuk kurallarının adalete uygunluğunu, alınan kararların doğruluğunu ölçmede de önemli bir araçtır. İnsan onurunu güvenceye alan bütün kurallar insan hakları kapsamına girer, denilebilir. Fakat bu kapsam insan hakları için tahdidi nitelikte değildir, aksine insan hakları burada açık uçlu bir dizgi olarak ele alınmaktadır. Türk hukukunda da insan onuru temel kavram olarak benimsenmiştir (Akıllıoğlu, s. 5). Genel olarak kaynağını insan onurundan alan insan hakları, herkeste eşit olarak var olduğu düşünülen bu onura uygun bir hayatın sağlanması için gerekenlerin teminine yönelik bir pratik özelliği taşır.