TEMEL İNSAN HAKLARI BİLGİSİ II Dersi İnsan Hakları Kavramının Tarihi Gelişimi soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Kast sistemi Hint uygarlığında insan haklarını nasıl etkilemiştir?


CEVAP:

Hindistan yarım adası, tarihin her döneminde her devletin sahip olmak istediği bir coğrafya olmuştur. Bu nedenle Hint uygarlığı tarihin seyri içerisinde çok farklı din ve felsefi akımların etkisi altında kalmış bir uygarlıktır.Bu etkiler altında şekillenen Hindu inanışına göre insan, sosyal düzenin temelini oluşturan evrensel kanunlara uygun bir şekilde yaşamak zorundadır. Bu yaşayış içerisinde insan doğumuyla birlikte belirli bir Kast’ın (Eski Hint geleneğinde 4 Kast veya “Varnas” kabul edilir. Varnas (renkler) en yukarıdaki sınıftan en alt sınıfa sırasıyla beyaz, kırmızı, sarı ve siyah renklerle temsil edilir. Bu dört Varnas’ın altında Chandalas (dokunulmazlar) vardır. Donnelly, s. 138) Kişiler, üyesi olduğu ve yaşamı boyunca kendisine ayrılan Kastın içerisindeki kalıplara, kurallara uymak zorundadır. Kast kelime anlamı olarak “ayrıcalıklar bakımından yukarıdan aşağıya doğru kesin ölçülerle sınırlanmış bulunan” demektir. Sistemin insan haklarını, kişi hürriyetlerini gözeten bir sistem olduğunu söylemek güçtür. Ama doktrinde bu kültür içerisinde insan haklarının kavram ve kurum olarak tanınmış bulunduğu yönünde çeşitli görüşler savunulmuştur. Bu görüşlere göre Hint sistemi medeni ve siyasal hakların yanı sıra, ekonomik, sosyal, kültürel hakları da güvence altına alan gelişmiş bir sistemdir (Gemalmaz, s. 222). Aslında Kast sistemi yerli uygulamalarla evrensel insan hakları arasındaki çelişmenin çarpıcı bir örneğidir (Donnelly, s.136). Bu bakımdan sistemi daha açık bir şekilde ortaya koymak, bu sistem içerisinde kişi hürriyetlerinden ve insan haklarından söz edilip edilemeyeceğinin açıklığa kavuşturulması için yararlı olacaktır. Hint uygarlığının en ayırt edici ve belirgin özelliği MÖ 500’lü yıllarda belirginleşmeye başlamış olan kast sistemidir. Sistem ana hatlarıyla dört sınıftan meydana gelmektedir. Toplum Brahminler, Kshatriyalar, Vaishyalar ve Shudralar denilen sınıflara ayrılmıştır. Dönemin dinsel inanışından da kuvvet alan sisteme göre Tanrı sırasıyla Brahminleri, Kshatriyalari, Vaishyalari ve Shudraları yaratmıştır. Kast sistemini oluşturan sınıfların en alt tabakası olarak dokunulmazlar diye nitelenen bir sınıf mevcuttur. Bu sınıfın Brahmanizm ile Budizm arasındaki çatışmadan doğduğunu söylemek mümkündür. Bu sınıf, insandan daha aşağı bir varlık olarak görülür ve üst sınıflara mensup toprak sahiplerinin topraklarında çalışmak zorundaydı. Toplumun en çok ezilen ve istismar edilen sınıfını oluşturmaktaydı. Kast sistemi özellikle din adamlarının öne çıktığı bir düzen öngörmekteydi. Bu hiyerarşik düzen din adamları, kural koyucular, toprak sahipleri ve ticaretle uğraşanlar ve hizmet üretenler şeklinde toplumsal bir sıralama öngörmekteydi. Zaten yukarıda sıralanan sınıf adları da bu kesimlerin kast içerisindeki isimlerinden başka bir şey değildir. İşte bu sistem içerisinde doğuma, cinsiyete ve mensubu bulunulan kasta bağlı eşitsizlikçi bir ilişki anlayışı ve düzen benimsenmekteydi. Bu sistemin hem meşruiyet hem de tanrısal zeminini Brahmacılık öğretisi oluşturuyordu. Brahmancılığı Upanishadçı öğreti izlemiştir. Tinsel arınmayı ve dünyevi işlerden sıyrılmayı öngören öğretide Batı’daki doğal hukuk görüşüne benzeyen bir felsefe vardır. Ama bu felsefe tüm herkesi eşit olarak değerlendirmiyordu.